Doğu Karadeniz mercek altında

Doğu Karadeniz'de sel, heyelan ve taşkınların, bitki örtüsünde yapılan tahribatlarla bağlantısına dikkat çekilerek, bunun önüne geçebilmek için çeşitli tedbirler alınması gerektiği bildirildi.

Doğu Karadeniz mercek altında
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 02.03.2011 - 10:01

Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, Doğu Karadeniz'in topografik yapısı, bitki örtüsü ve ekolojik dengelerin hassasiyeti açısından Türkiye'nin en önemli bölgelerinden birisi olduğunu söyledi.

İklimin bir sonucu olarak yörenin, bitki örtüsü ve biyolojik çeşitlilik açısından Türkiye'nin en zengin bölgesi olduğunu belirten Kahveci, ''Bölgede yoğun bir nüfus yaşamaktadır. Karadeniz'e paralel olarak uzanan sıradağlar bu bölge insanının yaşamını sürdürecek tarım alanı yapmaya elverişli imkanlar vermemiştir'' dedi.

Kahveci, uzun yıllar yöre halkının en önemli geçim kaynağının hayvancılık olduğunu, yüksek dağlardaki meralarda ve orman boşluklarında hayvancılık yapmak zorunda kalan halkın yaylacılık ve hayvancılığı birlikte yürütüldüğünü ifade ederek, diye konuştu

Sel, taşkın ve heyelanların başlangıç nedenleri

Osman Kahveci, bu süreçlerin sonucunda son yüzyılda bölgenin, topografik yapısı ve iklim örtüsünde önemli değişiklikler olduğunu, bitki örtüsü, toprak ve su arasındaki dengenin bozulduğunu, orman olarak kalması gereken alanların çay ve fındık bahçelerine dönüştürüldüğünü söyledi.

Bu bahçelere ulaşmak için yapılan yoğun altyapıların da bölgenin hassasiyetine uygun yapılmadığına dikkati çeken Kahveci, şöyle devam etti:
''Tarım arazisi kazanma ve yerleşme ihtiyacı yanında her türlü odun ihtiyacının da en yakın ormandan temin etme zorunda kalınması ormanların tahribatını artırmıştır. Ormanların bir çoğunun arazi sahiplerince de benimsenmesi, bu ormanlara teknik müdahaleyi zorlaştırmış ve sonuçta yıllarca bir çoğuna hiçbir teknik müdahale yapılamamıştır. Kalan ormanlara da çeşitli şekillerde usulsüz müdahaleler yapılmış ve bazı ağaç türü kompozisyonları ile birlikte vasfı ve kalitesi de bozulmuştur.''

Kahveci, ormanların büyük çoğunluğunun çay ve fındık bahçeleri arasında küçük parçal halinde kaldığını ve orman ekosisteminin büyük ölçüde tahrip edildiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

''Bölge insanının geçmişte ana geçim kaynaklarından birisi olan hayvancılık, orman içlerinde ve üst zonlarda yaylacılığı zorunlu kılmış ve bunun sonucu ormanlar üstten ve alttan baskı altında kalarak tahrip edilmiştir. Dağınık yerleşim, yol, su, elektrik gibi altyapı hizmetlerinin götürülmesinde ve yaylalara, köylere, mezralara bir çok arterden yol yapılması ile arazi çok fazla tahrip olmuştur. Aşırı kullanım sonucu ormanlarla birlikte meralar da bozuldu ve bunun sonucu mera topraklarının su tutma kapasitesi düştü.''

Ormanların doğal su depoları olduğunu belirten Kahveci, ''Ormanlar, yağışları yavaş yavaş toprağa sızdırarak yağışın yüzeysel akışa geçmesini ve sel oluşumunu engeller. Bölgede son 10 yılda orman alanında yüzde 2.5 artış yaşandı. Verimli ormandaki artış ise yüzde 15 oldu. Bölgedeki toplam orman alanı toplam alanın yüzde 42'si kaplamaktadır, ancak bu ormanların yüzde 47'si bozuk ormanlardan oluşmaktadır'' dedi.

Kahveci, sel, taşkın ve heyelanlara karşı ormanlık alanda alınması gereken tedbirleri ise şöyle sıraları:
-Ormanların rehabilitasyonunda kesinlikle traşlama yapılmamalı ve orman altındaki diri örtüler kaldırılmamalıdır. Ocaklarda boylu fidan dikilmeli.
-Verimli ormanlar doğaya yakın bir teknikle ve fonksiyonel planlamalarla işletilmeli. Bu süreç başlatılarak uygulamaya geçildi. Bu çalışmalar aksatılmadan sürdürülecek.
-Orman yolu yapımından olabildiğince kaçınılmalı. Yol yapmak zorunda kalındığında yol inşaatında kesinlikle dozer kullanılmamalı, zorunluluk halinde loderle atıklar taşınmak suretiyle yol inşa edilmelidir.
-Orman bakımlarında göğüs yüzeyi yüksek tutulmalı. Kazık kök ve sığ kök yapan karışık türlerden oluşan ormanlar teşvik edilmeli. Böylece toprakların infiltrasyon kapasiteleri artırılmak suretiyle yağışların toprakların derinliklerine ulaşması sağlanmalı.
-Ormanlarda ham humus oluşmasına fırsat verilmemeli. Bunun için karışık ormanlar oluşturulmalı, ayrışmış humus oluşumu teşvik edilmelidir. Böylece süngerimsi bir ölü örtü tabakası oluşturularak, toprağın su tutma kapasitesi artırılmalı.
-Ormanlarda kitlesi ağır ve devrilmeye müsait ağaç bırakılmamalı. Bunların devrilmesiyle birlikte heyelanların başlayacağı unutulmamalıdır. Ormanların rehabilitasyonunda odun dışı ürün veren ağaç türleri tercih edilerek, bölge insanına ek gelir getirecek ormanlar oluşturmak suretiyle orman halk ilişkileri geliştirilmelidir.
-Bölgede yaylacılık her geçen gün gelişmekte ve yaylalar daha cazip hale gelmektedir. Bu konuda yeni düzenlemeler getirilmelidir.

Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, bölgede heyelanların ilk başladığı yerlerin çoğunun fındık ve çay bahçeleri olduğunu anımsatarak, ''Buralarda meyil enerjisi çok yüksektir. Yağışların büyük bir kısmı toprağın derinliklerine inemeden yüzeysel akışa geçmektedir. Çünkü toprak gerek suni gübrelenmeler ve çiğnenmeler dolayısıyla sıkışmış ve kompaktlanmıştır'' diye konuştu.

Çay ve fındık bahçeleri arasında kalan orman parçaları ve münferit ağaçların mülkiyet sorunu nedeniyle kesildiğini ve toprakların tamamen örtüsüz, savunmasız bırakıldığını, buna bağlı olarak yağan yağışların hemen yüzeysel akışa geçtiğini ifade eden Kahveci, şöyle devam etti:

''Karadeniz gibi taşkınların sıkça olduğu, erozyon ve özellikle heyelanlara müsait bu bölgede, kızılağacın, fındığa oranla sel oluşumlarını azaltması, erozyonu önemli derecede engellemesi, toprağı ıslah edici özelliğinin olması nedeniyle 700 metre rakımdan yukarıdaki fındık ve çay alanlarında en riskli havzalardan başlamak üzere ormanlaştırma süreci başlatılmalı. Bölgede orman oranı yüzde 70'lere çıkarılmalıdır. Bunun için başta kızılağaç ağaçlandırılmaları olmak üzere özel ağaçlandırmalar özendirilmeli ve desteklenmelidir.''

Kahveci, bölgede yerleşik bir arazi kullanım düzeni olduğunu, arazi kullanımında arazi yetenek sınıflarına uygun davranılmasına özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayarak, ''Havzaların yukarı kısımlarındaki erozyon kontrol tedbirleri alınmalı. Erozyon nedeni ile dereler, kum çakıl ve kayalarla dolduğundan dere yataklarındaki suyun normal akışının sağlanması için sık sık ilgili kurumlarca ıslahı sağlanmalıdır'' dedi.

Doğu Karadeniz bölgesinin tamamının sel ve heyelanlar açısından bir master plan çerçevesinde incelenmesi gerektiğini vurgulayan Kahveci, ''Bölgede heyelan ve taşkınları engellemek için en önemli çözümlerden birinin, bölgeye ait heyelan ve taşkın haritalarının hazırlanması olmalıdır. Yapılacak köprü, istinat duvarı, kıyı duvarı, topuklu dere kaplamaları gibi su yapıları sağlam temellere oturtturularak, yapı ile ana kaya bağlantısı mutlaka sağlanmalıdır'' diye konuştu.

Osman Kahveci, dere yataklarında yetişen ya da yatakta sürüklenen ağaç, çalı ve benzeri odunsu bitkilerin düzenli aralıklarla temizlenmesi gerektiğini belirterek, ''Yüksek akışlar sırasında sığ kökleri nedeniyle kolayca devrilen ve su akışını yatak dışına yönlendiren kavak, söğüt ve benzeri ağaçların yataklar içine ya da kenarlarına gelişigüzel dikilmesinden kaçınılmalıdır'' dedi.

Dere yatakları içinde ve kısmen de kıyı çizgileri üzerinde yapılaşmaların önlenmesi gerektiğine işaret eden Kahveci, şunları kaydetti:
''Bu konuda özellikle yerel yönetimlerin imar planlarında yeni düzenlemelere gidilmeli. Heyelanlı ya da heyelana yatkın yamaçların yerleşim yerine dönüştürülmesi engellenmeli. Atık suların yamaca sızdırılması ve heyelanı teşvik etmesi önlenmelidir. Tüm bu çalışmalar havza bazında entegre olarak planlanmalı ve uygulanmalıdır.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler