Duvarların ardındaki hayat...
Burcu Cunneen/ G. Afrika
Yeni bir hayata yelken açtığım Güney Afrika’da Port Elizabeth’e 1.5 saat mesafede, 600 kişinin yaşadığı küçücük, samimi Cape St. Francis’te neredeyse iki yıl geride kaldı... İlk yılım bölgeyi, insanları, kültürlerini anlamaya çalışarak geçti. Bu süreçte keşfetmeye çalıştığım topluma, eğitimcilik serüvenimden de gelen birikimimin yardımıyla, tek bildiğim şey olan sanatla dokunmaya çalıştım. Cape St. Francis’in, ülkede genel olarak yerli siyahların yaşadığı, yoksul, yoksun kalmış mahalle olarak adlandırılan “township”i Seavista bölgesi uğrak yerlerimden...
Township içinde bulunan, yoğun göç alan China Town ise beyaz Afrikalılar tarafından güvenlik kaygıları nedeniyle sıkça gidilmemesi gerektiği uyarılarının merkezinde olan bir alan. Ama benim buna pek kulak astığım da yok hani... Ne yazık ki Güney Afrika’nın birçok bölgesinde yaşam, aracınızda kilidinizle, elinizde panik alarmınızla, evinizde güvenlik sisteminizle yürür. Oysa Muğla Fethiye’den çıkıp Afrika’nın en ucuna gelip yerleşmiş biri için kabul edersiniz ki bu hayat değil, hapistir bir anlamda. Şimdilerde “Turkish wave OCEAN SMILE” adıyla bir proje yürütüyorum. Township bölgesinde var olan sorunlara çözüm üretme amaçlı bir proje. Önümüzdeki üç hafta devlet okulları tatil, çocuklar tüm gün sokakta olacak. Yoksulluğun, yokluğun yaygın olduğu bölgede çocuklar için fazla bir aktivite seçeneği yok. İlim, bilim, sanat yok.
Hedef küçük bir grupla yürüttüğümüz projeyle birlikte o küçük ellere verdiğimiz fırçalar ile Township’in her yerine rengârenk dokunmak. Aslında dokunmaya başladık bile desek daha doğru. Bölgedeki çirkin duvarlar, tüm renksiz hayatlar, çocuk düşü, çocuk eli ile renkleniyor. Çocukların aklı resimde, benimse China Town’a uzanan duvarın ardındaki hayatlarda... Arabasız, panik alarmsız memleketim Fethiye’de bakkaldan ekmek almaya gider gibi yürümek, komşuyu görüp iki laf etmek özlemini duyduğum şeyler... Ve ne yazık ki bunlar burada sıklıkla sahip olamadıklarınızdan... China Town’a girme yönünde tanışların uyarılarına aldırış etmedim, kameramla bölgeye girdim. İnsanlarla selamlaştım, şakalaştım, bakkala girip çocuklarıma içecek bişeyler aldım, dönüş yolunda kapı önünde oturan kadınlarla oturup aldıklarımdan birini onlarla paylaştım. Aynı Ege’nin köylerindeki gibi evin genci koşup hemen bana plastik bir sandalye kapıp getirdi...
Verecek, ikram edecek çok bir şeyleri yoktu. Ama inanın bana verebilebilecek en güzel şeyi; Afrika’da yaşadığım şu son iki yıl içindeki en mutlu günlerimden birini verdiler farkına bile varmadan. Buraya gelmeden önce, ögretmen olarak çalıştığım Fethiye Esenköy’de köyün kadınlarının yaptığı gibi Township’te kadınlar bir araya geleceğiz. Şimdilik sayımız beş. Onlara kolay kolay bayatlamama özelliğiyle ilgilerini çeken yufka ekmek açmasını öğreteceğim. Şu günlerde Güney Afrika’nın en ucundaki Township’te çocukların ellerinde fırçaları duvarlarda hayallerini zenginleştirirken bizlerin sıcak sohbetine umut dolu kahkahalar eşlik ediyor.
burcunneen@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi