Ekinsel Özerklik Üzerine

Ekinsel Özerklik Üzerine
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.04.2009 - 06:02

Ekinde bölgesel özerklik, ulusların gerici ve karşıdevrimci burjuva sınıfınca benimsenebilir, ama toplumsalcılarca benimsenemez. Bütün dünyanın emekçilerini, o bütünleşmesi saklanmadan, evrensel barış kurulamaz. Her özerk ekin siyasası, dünya halklarını biraz daha bölmekle kalmaz, dünya emekçilerinin bütünleşmesini engeller. Sömürgeciliğin tarihini biraz daha uzatır. Devrimciler, hiçbir sömürgeci ekin siyasasına kayıtsız kalamaz.

Avrupa Birliği, Türkiye Cumhuriyetini, azınlıkların ekinsel (kültürel) özerkliği konusunda sıkıştırıp duruyor. Kürtçe iletişim araçları, Kürtçe öğretim, bu sömürgeci baskının ürünüdür. Ulusların kendi yazgılarını belirleme hakkı, imparatorluk toplumlarına karşı ulusal bilinç belirtisidir. Roma İmparatorluğu, böyle bir hakkı ağzına almamış ama böl ve yönetsiyasasını imparatorluğun temel siyasası yapmıştır. Sermayeci düzenin egemen olmasından sonra sömürgeci devletler, Romanın bu siyasasını çağdaşlaştırarak sürdürmüşlerdir. 1952 yılında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, halkların kendi yazgılarını belirleme hakkının, insan haklarından yararlanmanın önkoşulu olduğunu belirtti. l960ta bu hakkı genişleterek 1514 sayılı kararını aldı. Bu karar, Sömürge Halklara ve Ülkelere Bağımsızlık Tanıma Bildirgesiadıyla yayımlandı. Ne ki sömürgeci güçler, koruma hakkıdiye garip bir kurumu da kabul ettiler. Yeni bağımsız devletler, sömürgeci bir devleti koruyucuolarak seçebilir!

Baskı yapıyorlar...

Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri, bu haklardan söz ederek Türkiye Cumhuriyetine baskı yapıyorlar. Ekinsel özgürlüklerin korunması için, Kürt halkının ekinsel özerkliğe kavuşturulmasını istiyorlar. Bu isteklerini, halkların kendi yazgılarını belirleme hakkına dayıyorlar. Lenin, ulusların kendi yazgılarını belirleme hakkını, ulusal siyasanın temel ilkelerinden saymıştır. Bir halklar hapishanesi olan Çarlık Rusyasında toplumsalcı, (sosyalist) öğretiyi savunan Marksçı bir devrimcinin sağlıklı bir görüşüdür bu.

Çarlık Rusyasında ezilen halkların demokratik savaşımı için, bu insancıl siyasaya gereksinim vardır. Burjuva demok- ratik devrimini yapan toplumlar, artık ulus toplumu olmuşlardır. Burjuva sınıfıyla toprak ağalarının egemen olduğu bir toplumda, halkları kendi yazgılarını belirlemeye yöneltmek, devrimci öğretiyle bağdaşmaz. Devrimciler, halkları, sömürgen burjuvaziye karşı uyarmalıdırlar. Devrimciler kanımızı ve canımızı oluşturan yurdumuzda, dinsel ve ırksal konuşmalarıyla, emekçi sınıfları bölmeye çalışan işbirlikçilere izin vermemelidirler. Bu siyasalara karşı çıkmayan hiçbir örgüt, devrimci olamaz.

Demokrasiye karşıdırlar...

İşçi sınıfı, ulusal toplulukların işçileriyle, onların örgütleriyle sıkı işbirliği geliştirmelidir. Bunu yapamazsa, toplumsal savaşımı sürdüremez, gündelik ekonomik çıkarlarını savunamaz. Şeriatçı ve ırkçı yönetimler, bir ülkenin halklarının tüm işçilerinin, topraksız köylülerinin ve az topraklı köylülerinin, başka bir deyişle ırgatlarının birleşik gücüyle yıkılabilir. Kendi gerici burjuva sınıfıyla siyasal birlik peşinde koşan tüm toplumların ezilen halkları, demokrasinin hukukuna ve yaşam biçimine karşıdırlar. Hem de karşıttırlar. Kimileri, devlet dili kavramına karşı çıkarlar. Çünkü, devlet dili eğitim ve öğretim dilidir. Oysa, tarihsel gelişimi düşünseler, işbirlikçilerin amacını kolayca anlarlar. Yüzyıllardan bu yana, Anadolu halkları, öğretim dilinin Kuran dili olması yüzünden, ortak dili oluşturamamışlardır. Kuşkusuz, ulus toplumunun dili de pazarda buluşur. Köy, Cumhuriyetten önce, pazara gelememiştir. Kuran, ekinsel sömürünün tek gerekçesidir.

Ulusal özerk ekinkavramı, bilimdışı bir kavramdır. Toplumsalcı (sosyalist) öğretinin kökeninde, evrensel ekin vardır. Kaldı ki, burjuva demokratik devrim, toplulukların ekinini, önce ulus toplumunun ekinsel varlığında bütünleştirmiş, giderek dünyaya yayılma aşamasına getirmiştir. Ulusal ekinlerin demokratik öğelerini alarak evrensel ekinoluşturmaya başlamıştır.

Devrimci görüş...

Kaynağında, evrensel ekin, bir toplumun ulusal ekinini, tümüyle ememez, ama demokratik ve toplumsalcı öfkeleriyle bütünleştirir. Bu toplumbilimsel gerçeklik karşısında, bir ulusun özyönetimleri, tüm bölgeleri, ulusal işlerin, özellikle eğitim ve öğretim izlencelerinin tasarımlarında, ulusal bağdaşıklık ararlar. Amaç, ulusal ayrıcalıkları pekiştirmek değil, ortadan kaldırmaktır. Devrimci görüş budur.

Ekinde bölgesel özerklik, ulusların gerici ve karşıdevrimci burjuva sınıfınca benimsenebilir, ama toplumsalcılarca benimsenemez. Bütün dünyanın emekçilerini, o bütünleşmesi saklanmadan, evrensel barış kurulamaz.

özerk ekin siyasası, dünya halklarını biraz daha bölmekle kalmaz, dünya emekçilerinin bütünleşmesini engeller. Sömürgeciliğin tarihini biraz daha uzatır. Devrimciler, hiçbir sömürgeci ekin siyasasına kayıtsız kalamaz.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler