Enver Toksoy’un ‘Beni tanıdın mı?’ adlı ilk kitabı çıktı

70'li yıllardan bugüne, yaşamını devrimci mücadele içerisinde geçirmiş Enver Toksoy'un ilk kitabı çıktı. 'Beni tanıdın mı?' adını taşıyan kitap, Toksoy'un yaşam hikayesini ve Avrupa'daki sürgünlük yıllarını anlatıyor.

Enver Toksoy’un ‘Beni tanıdın mı?’ adlı ilk kitabı çıktı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.07.2021 - 13:25

Enver Toksoy’un kaleme aldığı, otobiyografik öğeler barındıran romanı "Beni Tanıdın mı?" Notabene etiketiyle raflarda yerini aldı. Kitap, 1970'li yıllardan günümüze kadar yaşamını devrimci mücadele içerisinde geçirmiş Toksoy’un yaşam hikâyesini olduğu kadar, Erzincan’dan Erzurum ve Tunceli dağlarına, oradan da Avrupa'daki sürgünlük yıllarına uzanan doğrudan mücadele tanıklığını da barındıran bir roman özelliği taşıyor. 

“Beni Tanıdın mı? ilk romanım” diyen Toksoy “Biraz da tarihe ve yoldaşlarıma karşı duyduğum sorumluluktan kaynaklı, geçmişte yaşanıp da kaybolan değerleri savunmak için hazırladım bu romanı” diyor.

Popüler bir roman hazırlama iddiasında olmadığını anlatan Toksoy, şöyle devam ediyor:

"Tanıklık ettiğim ve yakın geçmişte yaşanan gerçeklere bir de kendi penceremden yanıt aramak ve vermek içindi. Kaybolan bir tarihsel süreci yaşanmışlığıyla belleklerden ve söylemlerden çıkarıp bir belgeye dönüştürmekti amacım. Yaşadıklarım toplumsal hafızayı beslediği gibi yüzleşmenin gerçekleşmesine de katkıda bulunacak, onu zenginleştirecek bir değer olarak gördüğüm için yazdım. Hem de bedelini fazlasıyla ödemiş bir sürgünün kaleminden. İniş ve çıkışlarıyla kendi biyografimden kesitler sunmaya çalıştım. Kelimelere döktüm anılarımı."

‘MİLYONLARIN İÇİNDE YALNIZSINIZ’

Kitapta cezaevleri, sürgün, kaçış, göçmenlik gibi pek çok konu ele alınırken yazar Toksoy, sözlerini şöyle tamamlıyor: 

“İlk etapta burada sürgün tanımını netleştirmekte fayda var. Sürgün insanın yaşadığı toprağından, yurdundan, ailesinden, sevdiklerinden, halkından, dilinden, kültüründen ve sevdalarından zorla kendi iradesi dışında kopratılmasıdır. İstemediği zorunlu bir yaşama adım atmaktır. Sürgün olan insan sadece terk ettiği ülkenin değil sığındığı ülkenin de yabancısıdır. Milyonların içerisinde yalnızsındır. O yüzden hep yurduna, ailesine, dostlarına kavuşma özlemini duygularını umudunu daima taze tutmaktır. Nereye giderlerse gitsinler bu duygular da arkalarından gelir. Anıları, hayalleri ve sevdaları onları hiç bırakmaz. Boşuna dememişler ‘Her çiçek kendi toprağında güzel kokar.’Dünya’nın her yerine gidebilmek doğup büyüdüğü topraklara gidememek acıdır. Ben romanınmda bu hisleri kelimelere dökmeye çalıştım. Sürgün yıllarımda zaman zaman kalemi elime alıp yaşadığım ve gördüğüm olgular üzerine küçük küçük notlar tutmaya başladım. Amacım onları ilk etapta yayınlamak değildi, ben daha çok bu notları anılarımda silinmeyecek anlar olarak gördüm. Fakat kim bilirdi bu notların bir gün yayınladığım ilk kitabıma ışık tutacağını. Yazdıklarımda samimi ve gördüklerim karşısında yalın olmaya çalıştım. Zorlukların bilincinde olarak. Bu romanı bundan dolayı bugün hâlâ Türkiye’ye dönemeyen bir sürgünün notları olarakta algılayın, okuduğunuzda öyle tanımlamaya çalışın. ‘Her insanın anlatması gereken bir hikâyesi vardır’ derler ya, bu da benim hikâyem...”


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler