Erkeklik: İmkânsız İktidar...

Erkek egemen sistem sadece kadınları ezmiyor, erkekleri de baskı altında tutuyor. Para getiren bir iş, aile geçindirmek, şiddet mekanizmalarının içinde olmak... İlginç olansa, erkeklerin hâlâ diğer erkeklerden gördükleri şiddeti eleştirecek bir dili kuramamaları. Serpil Sancar'ın "Erkeklik: İmkânsız İktidar" kitabı işte bunları anlatıyor...

Erkeklik: İmkânsız İktidar...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.07.2009 - 07:21

Erkek egemen sistem ne zaman konuşulsa, hep kadınlar üzerindeki baskıdan bahsediliyor. Kuşkusuz en ağır darbeyi onlar alıyor ancak egemen erkeklik değerleri, erkekler üzerinde de baskı yaratıyor. Para kazandıran bir iş, aile geçindirmek, sermayenin egemenliğini genişletecek işler, yeri gelince öldürebilmek… Bir erkeği egemen erkekler dünyasına kabul ettirenler, sınıfsal, mesleki, etnik konumlara göre değişiyor. Bu dünyanın dışında kalmayı seçen ya da girmeyi “başaramayan” erkekler de var. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi, Kadın Araştırmaları Merkezi müdürü Prof. Dr. Serpil Sancar, Metis Yayınları’ndan çıkan “Erkeklik: İmkânsız İktidar”da farklı erkeklik tarzlarını irdeliyor. Erkek egemen sistemle derdi olanlara bir de karşı taraftan bakma imkânı sunuyor.

- Erkek egemenliği hep kadınlar üzerinden konuşuldu. Oysa siz farklı bir açıdan bakıp, erkek egemen sistemin erkekler üzerinde de iktidar kurduğunu hatırlatıyorsunuz bize. Bu bakış açısı nereden çıktı?

- Şimdiye kadar hep kadınların erkek egemen toplumsal kurumlardan nasıl dışlandıkları ve iktidar ilişkileri karşısındaki mağduriyetleri tartışıldı. Erkeklerin aynı koşullarda nasıl var olduğu pek araştırılmadı. Önemli iktidar konumlarında çoğunlukla erkeklerin olduğu ve egemen erkeklik tarzlarının sanki tek erkek olma yolu gibi bütün insanlara sunulduğu bir dünyada, erkek olmanın nasıl gerçekleştiğinin yeterince sorgulanmadığını düşünüyorum.

- Erkeklik, çok konuşulan, tartışılan bir konu olduğu halde, kitapta belirttiğiniz gibi politik, ideolojik, akademik olarak fazla irdelenmedi. Neden sizce?

- Erkeklik tanımı gereği bir iktidar hali, yani sorgulayan ama kendisini sorgulatmayan bir konum. Bu anlayış nasıl erkek olunduğuna dair toplumsal-siyasal deneyimlerin araştırma değeri olmayan konular olduğu gerekçesi ile irdelenmemesine yol açmış. Erkekliği uzun süre biyolojik bir özellik olarak ele almışlar. Emek gücü, işçi, sermaye egemenliği, militarizm gibi konular araştırılırken adını koymadan yapılan şey egemen erkeklik değerlerinin tek tek her erkeğin yaşam pratiği haline dönüşerek, nasıl toplumsal iktidar ilişkilerini beslediği aslında. Bu olgulara, erkeklerin deneyimlerinden bakmaya çalıştım. Araştıracak daha çok şey var.

 

Erkeklik tarzları

- Gelelim erkek egemen sisteme... Hükmeden erkekler kim, biat edenler kim?

- Egemen erkeklik değerleri eve ekmek parası getirmekle sorumlu tutulan erkeklerin piyasa denen üretim çarkında seslerini çıkarmadan sermaye sahiplerinin çıkarları doğrultusunda çalışmalarını sağlıyor. Öte yandan erkekler küresel militer savaş mekanizmaları olan modern ordularda askerlik yaparak, devasa şiddet mekanizmalarının hayatta kalmasını sağlıyor. Dolayısıyla hükmeden kim, biat eden kim ayrımı yapmaktansa bu egemen erkeklik tarzlarının hangi kurumları ayakta tuttuğuna, hangi iktidar tarzlarını ürettiğine bakmak daha doğru geliyor bana.

- Peki, oradan baktığınızda ne görüyorsunuz?

- Bu düzenden tek tek kazançlı çıkan birçok erkeğin varlığı tartışılmaz olmakla birlikte, sadece kadınlar açısından değil, bütün erkekler açısından da kötü işleyen bir sistem... Yani erkek egemenliği; kadınlar, erkekler ve elbette çocuklar açısından tehlikeli.

- Ya karşı koyan erkekler? Egemen erkeklik değerlerini sorgulamaya ne itiyor onları?

- Erkekleri karşı koymaya iten, çoğu zaman bu egemen erkeklik değerleriyle uyum sağlayamadıklarında başlarına gelen ani dışlanma ya da şiddet oluyor. Bir erkeğin şiddete bulaşmadan, yani savaşçı, asker, kadın düşmanı, boks şampiyonu, mahallenin en güçlüsü, vs olmadan normal erkek olunabileceğini düşünebilmesi ya da zaten bunları olmayı başaramadığı için güçlü erkekler tarafından itilip kakılmaları, onları başka erkeklik biçimleri keşfetmeye zorluyor. Sorgulayanlar çoğu zaman doğrudan egemen erkek iktidarının şiddetine uğrayarak yapmak istemediği işlere zorlanmış, zorla savaşa sürülmüş, bedenen ya da ruhen sakatlanmış, ezilip horlanmış erkekler oluyor. Yeterince para kazanmayı beceremeyenler, eril şiddet biçimlerinden uzak durmaya çalışanlar, etnik ya da dinsel azınlık grup mensubu olduğu için ayrımcılık yaşayanlar, askere gitmeyi reddedenler... Tabii bunlara feminist kadınlarla yaşayarak daha barışçıl erkek olma biçimlerinin mümkün olduğunu gören erkekleri de ilave etmeli.

- Kitapta bahsettiğiniz farklı erkeklik tarzları da böylece doğuyor yani...

- Bir erkeğin nasıl bir erkek olması gerektiği onun toplumsal konumu içinde belirleniyor. Farklı sınıfsal, mesleki, etnik konumlara, yaşa, kültüre göre belirliyor hangi tarz erkek olunacağını. Ama her şeyin üstünde bir erkeği egemen erkekler dünyasına kabul ettiren, kadınların dışlanmasına, aşağılanmasına ve şiddetle denetim altında tutulmasına, kendisi yapmasa da ses çıkarmayacak, bunu insan hakları ihlali ya da uygarlık eksikliği olarak görmeyecek şekilde davranması.

 

Erkeklik krizi...

- Erkek hegemonyasının bir yandan parçalandığını, diğer yandan yeni ilişki ve bağlamlar yaratarak yeniden kendini var ettiğini söylüyorsunuz. Neler dağılıyor? Eklenenler ne?

- Geleneksel ataerkillik dediğimiz ailedeki yaşlı erkeğin otoritesine dayalı erkekler arası hiyerarşi hızla yok oluyor. Bunun yerine modern, kentli ailedeki tekil erkek egemenliği yaygınlaşıyor. Diğer yandan taşra tüccarları, uluslararası işadamı haline dönüşüyor. Bunlar yeni yeni erkeklik deneyimleri yaratıyor. Memleketteyken muhafazakâr olan işadamları yurtdışında her türlü serbestliği yaşayabilen maceracılara dönüşüveriyor. Öte yandan neo-liberal politikaların iş güvenliğini ortadan kaldırdığı esnek istihdam koşullarında çalışmak zorunda kalan genç yoksul erkekler bir tür “erkeklik krizi” yaşıyor. Çünkü erkekler dünyasına katılabilmenin en önemli koşulu, aile geçindirme gerçekleşmiyor. Bu onları her koşuldaki işte çalışmaya ya da yasadışı ve şiddet içeren işlere yöneltiyor.

- Bunlara rağmen erkeklik tanımının değişmeyen bir içeriği de var.

- Güç, para, kadınlar üzerindeki otorite, şiddete yatkınlık vs. yeni biçimler altında devam ediyor.

 

Mağdur erkekler

- Kitap için farklı yaşamlardan erkeklerle yüz yüze yaptığınız görüşmelerden yararlanmışsınız. Bu görüşmelerden elde ettiğiniz en ilginç sonuç neydi?

- Birçok erkeğin yaşamlarını anlatırken çok sayıda erkeğin şiddetine maruz kaldığından bahsetmesi ama bunu sanki normal ve doğal bir şeymiş gibi anlatması, çoğu zaman kendini mağdur veya şiddete uğramış kişi olarak görmemesi... Erkeklerin, diğer erkeklerden gördükleri şiddeti eleştiremediklerini, buna uygun dillerinin olmadığını gördüm. Bu bir tür siyasi farkındalık sorunu. Birçok erkek her koşulda egemen erkeklik sistemi ile uyumlu yaşaması gerektiğine dair bir refleks oluşturmuş.

- Neden erkeklik, imkânsız iktidar?

- Egemen erkeklik tanımları hep güç, başarı, kadınları otorite altında tutabilme, bedensel ve akılsal olarak kadınlardan üstün olma gibi çoğu erkek için gerçekleştirilmesi olanaksız performanslar istiyor. Birçok erkek bunları yapamıyor ama yapıyormuş gibi gösteriyor, bir kısmı bu alandaki eksikliklerini eril şiddete başvurarak telafi edeceğini düşünüyor. Çoğunluksa ömrünü bu egemen erkeklik standartlarını yakalamaya çalışarak geçiriyor. Yaşlanınca bir arpa boyu yol gitmiş olduklarını fark ederek köşeye çekiliyor. Bu anlamda erkeklik imkânsız ama önemli olan ona ulaşmayı denemekten vazgeçmemek, çünkü erkeklere cennetler vaat ediliyor. Para kazan, kadınları baştan çıkar... Oysa erkeklerin kadınlar ve çocuklarla daha eşitlikçi ve şiddeti dışlayan bir yaşam biçimi keşfetmeye çok gereksinmeleri var. Çünkü erkek egemen düzen erkekleri birer para makinesine ya da şiddet silahına dönüştürüyor.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler