Eski İstanbul Valisi hakkında silahlı örgüt kurma iddiası
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in ölümüne ilişkin, eski İstanbul Valisi Muammer Güler, Vali Yardımcısı Ergun Güngör, İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, Eski Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı albay Ali Öz, muhbir Erhan Tuncel'den bilgi alan polis memurları Özkan Mumcu, Muhittin Zenit'in de aralarında bulunduğu 28 kamu görevlisi hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
Dink ailesi avukatı Fethiye Çetin, dün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe vererek, Trabzon ve İstanbul emniyet müdürlüğü ile Trabzon jandarma komutanlığı görevlilerinin, “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “silahlı örgüt kurma”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma”, “resmi belgede sahtecilik” ve “suç işlenmesine yardım etme” suçlarından yargılanmasını talep etti.
AİHM’in Hrant Dink cinayetiyle ilgili kararına dikkat çekilen dilekçede, “Şüphelilerin eylemleri açıktır. Aldıkları bilgileri değerlendirmiş olsalardı, “uyarı” ya da yasadan kaynaklanan görevlerini yerine getirerek önlem almış olsalardı Hrant Dink’in öldürülmesine engel olacaklardı. Olmadılar. O halde eylemleri ihmal yoluyla insan öldürmedir” denildi. İstanbul ve Trabzon emniyet ve jandarma görevlilerinin, Dink’in öldürüleceğini bildikleri halde cinayetin önlenmesi konusunda gerekli tedbirleri almadıklarının ortaya çıktığı vurgulandı. Bu görevlilerin cinayetten sonra da gerçek faillere ulaşılabilecek ipuçlarını gizlemek üzere soruşturma savcılarından bilgi ve belge gizledikleri, sahte evrak düzenledikleri, gerçeğe aykırı beyanda bulundukları kaydedildi.
Görevlilerin bu tutumlarının aslında dahil oldukları “örgütlenmenin” bir sonucu olduğu vurgulanan dilekçede, “Savcılığınızın yapması gereken tek şey, şüphelilerin, Hrant Dink’i katleden terör örgütünün üyesi olma suçlamasıyla yargılanan faillerle ilişkileri olup olmadığını, faillere yardım edip etmediklerini ortaya çıkarmak ve bu cinayetle ilgili tüm şüpheleri aydınlatmaktır” denildi.
Haberal’ın doktoru örnek oldu
Dink ailesinin, kamu görevlileri hakkında daha önce yaptıkları suç duyurularında, 4483 sayılı yasa gereği, İstanbul Valiliği’nin soruşturma izni vermediği anımsatılarak, 4483 sayılı yasaya başvurma gerekliliğinin ortadan kaldırılması gerektiği savunuldu. Ergenekon davası sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın doktoru, İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü müdürü Erhan Kansız’ın tutuklanmasını örnek gösterilerek, Kansız’ın tutuklanmasında, 4483 sayılı yasada öngörülen sürecin işletilmediğine dikkat çekildi. Dilekçede, şu ifadelere yer verildi: “Bir kez daha bu tür vahim bir olayın yaşanmaması, hak ihlallerinin tekrarlanmaması için yapılması gereken düzenlemeler, acilen ele alınması gereken yükümlülükler olarak karşımızda durmaktadır. Ancak somut olay bağlamında bundan daha acil ve öncelikli olarak yapılması gereken, suçla bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Bu da ancak Türkiye’nin AİHM nezdinde mahkumiyetine neden olan fiillerin ve faillerin yargılanmasının sağlanması ile mümkün olabilecektir. Aksi halde, “suç var, fail yok” gibi bir durumla karşı karşıya kalınacaktır ki, bunu hukuken izah etmek mümkün olmadığı gibi mantıken izah etmek de mümkün olmayacaktır. Bu olayda, daha önceki örneklerden farklı olarak dava ve ceza zamanaşımı sürelerinin henüz dolmadığını ve bunun adaletin tesisi için önemli bir fırsat olduğunu hatırlamak gerekir.”
En Çok Okunan Haberler
- Bahçeli'nin açıklamaları sahaya nasıl yansıdı?
- Cinsel içerikli videolar çeken karı-koca tutuklandı
- PKK Suriye’nin Silahlı Kuvvetleri Oluyor
- İstanbul'da berber ücretlerine dev zam!
- Kılıçdaroğlu’ndan videolu mesaj
- CHP ne yapmalı?
- Özgür Özel, Erdoğan'a seslendi
- Ölü ve yaralılar var!
- 'Hukuki başvurular yapılacaktır'
- Anlattığı anlar ortaya çıktı!