'Fırtına Özgür Aksın'

'Fırtına Özgür Aksın'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 15.09.2010 - 05:42

Ülkenin yağmalanmadık, talan edilmedik, bitirilmedik doğal cennet köşesi kalmadı; dünyada eşi benzeri olmayan bu güzelim vadi ormanlarıyla, canlı türleriyle, endemik bitki örtüsüyle ortadan kaldırılıyor. Zaten ülkemizin zenginlikleri elimizden alındı.

Tanrı’nın, cenneti yeryüzünde armağan ettiği yer olan Çamlıhemşin’in Fırtına Vadisi, emperyalist saldırganlığın tehdidi altında yok olma tehlikesiyle can çekişiyor. Dünyanın bu cennet köşesi daha şimdiden binlerce ağacını kaybetmiş durumda. Küresel sermayenin ülkemizi teslim alışının en vahşi uygulamalarından biri daha gözlerimizin önünde sürdürülüyor. Elektrik enerjisine binde dörtlük bir katkı gerekçesiyle HES’lerin kural tanımaz, insana değer vermez ellerine terk ediliyor.

Bütün Karadeniz halkı ayakta, bütün aydınlar, çevreciler, doğaseverler, sömürüye karşı mücadele edenler bu talana geçit vermemek adına Fırtına Deresi’ne koşuyor. Talanın rakamsal boyutu 500 milyon dolar. Yetkililer; “Birtakım aklıevvel çevreci kesilenler, dereleri sattığımızı söylüyorlar. Yahu, biz suyu satmıyoruz, kiraya veriyoruz; dereler kuruyacak diyorlar! Biz suyu kullanıp bırakıyoruz. Kurumaz, kurumaz! Bak ben, en büyük çevreciyim!” diye, halkı yanıltarak dereleri 49-99 yıllığına kiraya veriyorlar.

Önce yandaş yükleniciler ihaleleri alıp, daha sonra, küresel uyum adına yabancıların ellerine çok yüksek kârlarla teslim edecek. Anayasanın 168. maddesi; “Tabii servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletilmesinin devletin gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık hükmüne bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esaslar ve müeyyideler kanunda gösterilir” demektedir.

Madenlerdeki uygulamalar da yine anayasanın 168. maddesine takılarak satılamadı; 49-99 yıllığına kiraya verildi. Ancak maden alanları talan edildi; Kaz Dağları, Kozak Yaylası, Bergama Ovacık, Artvin’in Erzene Yaylası, Turgutlu’daki Çaldağı gibi onlarca vadi, yayla, mera, dağ ve orman maden arama, çıkarma adına tahrip edildi, yok edildi ve de yabancılara devredildi. Fırtına Deresi’nde yaşayan halkımızın gözü gibi baktığı, canından çok sevdiği deresini ona bırakmamak ancak emperyalistlerin projesidir. Ülkenin yağmalanmadık, talan edilmedik, bitirilmedik doğal cennet köşesi kalmadı; dünyada eşi benzeri olmayan bu güzelim vadi ormanlarıyla, canlı türleriyle, endemik bitki örtüsüyle ortadan kaldırılıyor. Zaten ülkemizin zenginlikleri elimizden alındı. Fırtına Deresi’ne HES yapılmasına karşı açılan dava Trabzon İdare Mahkemesi’nin kararlarıyla defalarca durdurulmasına karşın hâlâ tahribat devam ediyor. Halkın dere üzerindeki köprüye astığı “Fırtına Özgür Aksın!” bez afişi dahi yasak kapsamına alınarak indirildi.

Doğanın milyonlarca yıllık bir emeğiyle milim milim örülmüş olan bu cennet köşesi, kapitalist yağmacıların rant hırsı adına, derenin gerçek sahiplerine, yöre halkına hiçbir fikir sormadan, adam yerine konmadan onlarsız bir emrivaki ile bu güzellik ellerinden çalınıyor. “Derenin suyu, taşı, çakılı, kumu, içinde oluşan söğüt dalları, otlar, ağaççıklar bizim her şeyimiz! Biz burada mutluyuz. Dokunmasınlar deremize, biz onun sesine, sisine, bulutuna âşığız, onsuz yaşayamayız. Bozmasınlar deremizin güzelliğini. Taşlarla, dev kayalarla, beton yığınlarıyla doldurdular. Kim götürecek bunun rantını?” diye isyan ediyorlar.

“O, bizim rüyalarımızın, hayallerimizin baş tacı. Biz, onunla, çocuklarımızla, torunlarımızla birlikte yaşamak istiyoruz. Evimizde, tarlamızda, gittiğimiz her yerde onun sesi kulağımızdan eksik olmaz. Yaşamak bizim için; o demektir” şeklindeki çığlığı duyan yok.

Beş on yıl sonra HES’ler dereyi kurutacak. 22 km’lik bir tünelle iki kolu birleştirilmek üzere inşaata başlanmış; dev kayalar, taşlar dereye yığılıyor. Koca damperli kamyonlar durmaksızın işliyor.

Dere yatağı hiç durmadan genişletilerek asırlık ağaçlar, çamlar, çınarlar, kayınlar, kızılçamlar, ladinler devriliyor. Kuşlar, böcekler, kelebekler, ağustosböcekleri bütün hayvanlar; kurbağalar, kaplumbağalar, balıklar; geyikler, karacalar, kurtlar, domuzlar, ayılar, tavşanlar, sincaplar, tilkiler, sırtlanlar, kuzular, keçiler, inekler ve hepsi çığlık çığlığa feryat ediyor. Ağaçların yapraklarından dökülen yağmur damlaları gözyaşı olmuş, sanki ağlıyorlar.

Dünya sessiz kalmamalı

Bütün dünya insanlarına çağrı yaparak; bu doğa cennetine sahip çıkmalarına çağrıda bulunuyorlar. Tanrı’nın yeryüzüne Çamlıhemşin yaylalarında armağan ettiği bu, Karadeniz’in yüce dağlarının tepelerinden, uzun etekli gelinlik giymiş bir kız gibi süzülerek akıp gelen bu güzelliğin katledilmemesi için onlara da çağrıda bulunuyorlar.

Birkaç kilovat elektrik için bu güzelim suyu tutsak almak aklın alacağı iş mi? Hiç halkın hakkı, hukuku, söz söyleme olanağı yok mu? HES’ler 3996 sayılı ‘Yap-İşlet-Devret Yasası’ uyarınca ve Özal döneminin 24 Ocak kararları çerçevesinde ‘küreselleşme’ adına ülke varlıklarının yabancılara devredilmesi amacıyla çıkartılmış yasanın bir uzantısıdır.

Anayasa ve yasalar karşısında satılması olanaklı olmayan ülke varlıklarının 49-99 yıllığına kiraya verilerek elden çıkarılması, içinin boşaltılarak posası çıkmış vaziyette 49-99 yıl sonra devredilmesi uygulaması başlatılmıştı. Böylece ülke varlıkları bu iktidar zamanında, AB dayatmalarıyla 2003 yılından bu yana tamamı satılıp bitirilmiştir. Sıra akarsulara ve derelere geldi. Ama halkımız buna izin vermeyecek.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler