Fransa'ya Tepki Ama Nasıl?

Fransa'ya Tepki Ama Nasıl?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 03.02.2012 - 07:07

Tasarı senatoya geliyor, oylanıyor derken, geldi ve geldiği gibi de çıktı. Mektuplar, gösteriler, ayıp ve inkâr olur, yakışmaz uyarıları sonuçsuz kaldı. Fransız dostlarımız kişisel ve kamusal iletilerde senato kararına katılmadıklarını ve kaygılarını dile getiriyor; yasama süreci henüz bitmedi, acele etmeyin, anayasa kararını bekleyin, diyor; itidal tavsiye ediyor.

Soykırımı Tasarısı meclisten geçtiğinden beri, yapılan değerlendirmeler, diplomatik, politik, askeri ve ekonomik önlemlerin umulduğu kadar etkili olmadığı, olmayacağı görüşünde - en azından seçim sonrasında yeni bir hükümet kuruluncaya kadar. Seçim sonrasında, ortak sağduyu tarafları daha ılımlı olmaya davet edecek ve davet sonuçsuz kalmayacaktır. Çünkü büyük devletlerin değişmeyen dostlukları yok, değişmeyen çıkarları vardır. Eee, biz de artık büyük devlet sayıldığımıza göre ulusal çıkarlarımızı gözetelim. Öfkeyle kalkıp zararla oturmayalım. Dostlarımızın elini zayıflatmayalım. Önce, yapamayacaklarımızı söylemeyelim; sonra, davamızı savunurken haksız duruma düşmeyelim. Deneyimli diplomatlar tepkilerimizin hukuki olmasıgereğinde birleşiyor. AB üyesi olmadığımıza göre Avrupa Birliğini ve Fransayı hukuk yoluyla nasıl etkileyebiliriz? Geçmişte olduğu gibi yasaya karşı çıkarak sorunu uluslararası gündemde tutabiliriz; ama herhalde başka yollar da denenmeli. Bir dostum, Fransız Anayasa Mahkemesi ile kamuoyunun dikkatini çekecek hukuki yollardan söz ediyor. Açık sözlü bir başkası, Cam köşkte oturanlar komşusuna taş atmamalıanayasaya uyuşmazlık, İnsan Hakları Evrensel Bildirisini ihlal vb. Fransanın sorunudur. Kimsenin ayıbını, inkârını yüzüne vurmadan hukuk yolunu savunurken, akıllıca ve efendice, biz napalım, nasıl?

Hukuki bir çözüm yolu

Aradığımız hukuk yolunun iç pazardan geçtiğini düşünüyorum. Fransız yasasının soykırım yoktur düşüncesini cezalandırması, fikir ve ifade özgürlüğüne aykırı olabilir ama... Birkaç yıl önce, Ermenileri öldürdük ve Kürtleri kestikdiyen kimi yazarlarımıza yöneltilen ihanetsuçlamalarını hatırlayalım. Silivride yargısız infazla cezalandırılan yazarlar, aydınlar ve komutanların dramı, yazar ve çizerlerin bile terörle suçlanmasını öngören yeni tasarılar fikir özgürlüğüne uygun mu? Fikir her zaman her yerde hürdü; ama ifade özgürlüğüne sahip olmayan fikir gerçekten hür sayılabilir mi? Bayetin Karşı Düşüncenin Tarihi(Varlık 1973), çözümü ifade özgürlüğünde bulur. Şimdi bir taşla iki kuş vurmak benzeri bir yol açılıyor önümüzde: hukuk mutfağımızın birikmiş çer çöpünü temizleyerek çağdaşlık simgesi, özgürlükler ülkesi Fransaya zarif bir hukuk dersi sunulabilir.

Ülkemizde soykırımdan söz edenleri cezalandıran yasa ve maddeleri, yeni anayasa ile iptal edelim! Yurttaşlar ülkenin resmi tarihine ters düşen görüşlerini serbestçe ifade etsinler.

Ayrıcalıklı medyatik basın bunu her gün yapmıyor mu? Bu tepki uluslararası camiaya ve Fransaya şok etkisi yapabilir: Fransada soykırım yokturdemek, hatta küçümsemek suç; ama Türkiyede vardır demek, toplu ölümleri abartmak suç değil! Gerçekler, vardır demekle var, yoktur demekle de yok olmadığına göre; yüksek yargı divanları nolmuş, nasıl olmuşu sorguladığında, 1915 felaketinin, bir soyu yok etmek olmadığı; rahmetli Gündüz Aktanın kişisel kanı ve tanısıyla, tehcirin bir soykırım olmadığıgerçeği ayan beyan ortaya çıkabilecektir. Ermeni diyasporası da zaten bu nedenle hukuk yolundan sakınıp ulusal parlamentolara gidiyor. Yıllardır aranan hukuki çözüm böyle cesur bir antitez ile bulunabilir. Gelin, bu tarihi fırsatı kaçırmayalım.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler