Geleneğe giden 'Yol'
Kardeş Türküler, 6 yıl aradan sonra, geleneksel şarkılardan oluşan ‘Yol’ adlı albümü müzikseverle buluşturdu.
1993’ten bu yana Anadolu’nun ve sınırlar ötesinin kültürlerini müziklerine motifleyen Kardeş Türküler, 6 yıl aradan sonra “Yol” adını verdikleri albümle dinleyici ile buluştu. “Yol”, 13 şarkıdan oluşuyor. Albümdeki şarkılar dinleyicisini; kendi öyküsüne, anadiline ve bazen de doğduğu topraklara doğru yolculuğa çıkarıyor. Kardeş Türküler, yeni şarkılarıyla 15 Eylül Cuma günü Antalya Açıkhava Tiyatrosu’nda, 16 Eylül Cumartesi günü ise İzmir Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda olacak. Çoğulculuğun peşinden çoğalarak gitmeyi hedefleyen sanat yolculuklarını ve ‘yol’da geçen 25 yılı Kardeş Türküler’den Feryal Öney ve Vedat Yıldırım ile konuştuk.
-“Yol” nasıl oluştu?
Vedat Yıldırım: Kardeş Türküler, sadece bizim ekipteki insanların yer aldığı bir proje değil, kültürel bir proje. Çıkış noktamız, “tek” denilirken “çok”luğu aramak, çoğulculuğun peşinden gitmek. Bir taraftan, kültürlerle yeniden tanışıyoruz biz de. Bu yüzden yolda yapılan bir albüm aslında.
-Albümün adı bu yüzden mi Yol?
Vedat Yıldırım: Kervan yolda düzülür, dedik. Yola çıkıyorsun, birilerine ulaşmaya çalışıyorsun. Onlara ulaşırken hikâyelerle karşılaşıyorsun, onların kültürleriyle tanışıyorsun. Bizim repertuvarımız da böyle biçimleniyor.
Feryal Öney: Kardeş Türküler müziğinde hep bir yolculuk vardır, müziğin diliyle yola çıkarak hikâye anlatmak vardır. Biz coğrafyayı, kültürleri ve kültürler arasındaki geçişkenliği, Misakı Milli sınırlarını aşarak, o sınırlardan taşarak anlatıyoruz. “Yol” ismi, bu hikâyeleri, bu sınır tanımazlığı iyi ifade edecekti, albümün son dönemlerinde kondu.
-Parçası olduğumuz coğrafyada çok fazla kültür ve hikâye var. Şarkıları nasıl belirliyorsunuz?
Vedat Yıldırım: Belli bir hakkaniyet oluşturmaya çalışıyoruz. Adalet duygusuyla repertuvar oluşturmaya çalışıyoruz. ‘Şu zamana kadar bu kültürleri repertuvara aldık, bunları unutmayalım’ diyoruz. Bu albümde daha önce söylemediğimiz Boşnakça ve Pontusça dillerinde şarkılar söyledik.
-Yol’u önceki albümlerinizle kıyasladığınızda, farklı bulduğunuz yanları ya da bu hiç değişmedi dediğiniz özellikleri neler?
Feryal Öney: Dinleyicilerimiz geleneksel müzikleri düzenlesek de, beste de yapsak Kardeş Türküler ‘sound’unu duymak istiyor. O imzayı görmek istiyor, şarkıya / türküye ne kattığımızı görmek istiyor. 25 yılda projeye giren çıkan çok fazla kişi oldu, onların kattığı çok şey oldu, bizim dinleyici olarak dinlediğimiz müzikler değişti. Albümü dinlediklerinde “Bunlar, bizimkiler!” diyorlar, Kardeş Türküler imzasını duyuyorlar, ama üzerine eklenmiş başka güzellikler de var.
Vedat Yıldırım: Bu albüm tümüyle geleneksel şarkılardan oluşuyor. Bizim asli sorumluluğumuz memleketin kültürlerini gün yüzüne çıkarmak ve insanlarla tanıştırmak. O yüzden geleneksel şarkılarda ısrar ettik. Biz kentlerde büyüdük, yani çoğu kültürle aslında sonradan tanıştık. Dolayısıyla şarkıları yeniden yorumluyoruz, güncellemeye çalışıyoruz. Orada da yeni bir anlayış var.
‘Harbiye konserlerine çıkmıyoruz’
-Kardeş Türküler’in çok dilli yapısı ve çoğulcu yaklaşımı, Türkiye’nin toplumsal ve politik olaylarından ne kadar etkileniyor?
Feryal Öney: 1993’te projeye başladığımızda, ülke yeni bir sürece girmişti. “Farklılıklar” artık konuşuluyordu, sumenaltı edilen kimlikler kendilerini ifade edebilmek için sokağa çıkmaya başlamıştı. Farklı dillerde gazeteler, dergiler çıkarılıyor; yayınevleri kuruluyordu. O yıllarda insanlar faili meçhullere, savaşa rağmen umutluydu. Geçen 25 yıl boyunca çok şey konuşuldu bu ülkede; uzak geçmişe dönüldü, yakın tarih eleştirildi. Herkes her şeyin farkında artık aslında, kimliklerin, dillerin, kültürlerin varlığı, yeşerdiği coğrafya konusunda kimsenin yalan söyleyebileceği bir durum yok artık, en azından bu noktadan geri dönülemez. Fakat hâlâ “Birlikte nasıl yaşayacağız?” sorusuna cevap oluşturulamadı, asıl meselemiz bu.
Vedat Yıldırım: Biz “Kara Üzüm Habbesi” şarkısının klibini yaptığımızda, RTÜK, bir aşk şarkısı olmasına rağmen Kürtçe bir bölüm olduğu için sözleri istedi. Politiklik böyle bir şey Türkiye’de. İçeriğin politik olmasına gerek yok, davranışlarınızın neye tekabül ettiği önemli. Yine de eskiden sanatımızı daha farklı kanallarda sunabiliyorduk. Mesela Harbiye Açıkhava konserlerine yaklaşık 4 senedir çıkmıyoruz.
-Neden?
Vedat Yıldırım: Birincisi, Türkiye artık güvenli bir ülke değil. İnsanlar, bir araya gelirken endişeleniyor. İstanbul’da doğru dürüst festival kaldı mı? Konserler yapılıyor mu? Yurtdışından ekipler geliyor mu? Bunlara bakmalı. Onun dışında, farklı söylem kurmak çok zorlaştı. Böyle olunca da büyük firmaların sponsorluklarıyla yapılan etkinlikler var artık. Resmi çevrelerle ilişkileri iyi olan bu firmalar, Açıkhava’da yazın iki ayı kapatıyorlar. Biz çıktığımızda da konser alanları doluyor, insanlar geliyor; ama bunun o firmalar için bir önemi yok. Ana akıma yönelik, eğlenceye dönük bir sistem kuruyorlar artık. Bizse her şeye rağmen haklılığımızda ısrar ediyoruz.
-“Alternatif oluşumların alanı daraldı, Kardeş Türküler de bundan payını aldı” denebilir mi?
Vedat Yıldırım: Biz üniversitelere de artık gidemiyoruz. Zaten üniversiteler lise halini aldı. Eğitimin evrenselliği kalmadı. O alanlar kısıtlanınca geriye bizim öz gücümüzle yapabildiğimiz konserler kalıyor. Bir de sivil toplum örgütleriyle dayanışmak için şarkılar söylüyoruz.
-Konserlerinize gelen dinleyicide, 1993 yılından bu yana gözleyebildiğiniz değişim ne oldu?
Feryal Öney: Bizim müziğimizde, dibe battıktan sonra çıkmanın, içine döndükten sonra taşmanın izleri, ipuçları da vardır. Bugüne dek konserlerde birbirimize ve birbirimizin müziğine ne kadar ihtiyacımız olduğunu gördük, ne olursa olsun sonunda hep halay çektik, oyun havalarında ayağa kalktık. O konserlerde herkes kendi hikâyesini, hayatı boyunca yaptığı yolculuğu hatırlıyor.
Vedat Yıldırım: Dünya yeni bir ortaçağdan geçiyor. Biraz kasvetli bir ortamdayız. İnsanlar, bahçeyi sadece kendininmiş gibi çitlerle çeviriyor. Biz, bir kez daha, ‘buluşalım, çoğalalım’ demek istedik aslında. Bugüne baktığınızda bir kuşatılmışlık var zaten memlekette. Türkiye’de ayrışma körükleniyor. İletişim kanallarımız çok azaldı, bir önyargılar cehenneminde yaşıyoruz. Konserlerimizde görüyoruz ki; ayrışmayı istemeyen, “birlikte yaşam”da ısrar eden birçok insan var. İnsanların evlerine gittiğinizde, komşuluklarına baktığınızda orada hayat cıvıl cıvıl devam ediyor.
‘Şarkılar paylaşımcı'
Feryal Öney: Hanene’yi dinlerken huzur duyuyorum. Sanki bir sabah rüzgârı esiyor. Hani aradığımız huzur var ya… İşte o. Sanat o yüzden güzel, dinginleştiriyor. Şarkılar huzur verdiğinde, “barış” diye ısrar ettiğimiz şeyi, toplumsal barış gerçekleştiğinde bizi bekleyen güzel günleri hatırlatıyor. Vedat Yıldırım: Şarkıları düzenlerken, çağrıcı ve paylaşımcı olmasına özen gösterdik. Çok farklı kültürlerden beslendiğimiz için ince ince işlenmesi gereken çok fazla motif var şarkılarda.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 6 asker şehit olmuştu
- Naci Görür'den korkutan uyarı