"Gönül isterdi ki..."
Marmara Depremi'nin 10. yılı dolayısıyla düzenlenen basın toplantısında açıklamada bulunan Türkiye Hazır Beton Birliği Başkanı Ayhan Paksoy, ''Gönül isterdi ki depreme dayanıklı bina konusunda da aynı çaba gösterilebilseydi'' dedi.
Marmara Depremi'nin 10. yılı dolayısıyla Hyatt Regency Oteli'nde düzenlenen toplantıda konuşan Türkiye Hazır Beton Birliği Başkanı Ayhan Paksoy, depreme dayanıklı kaliteli beton üretimi adına, Türkiye'de bir boşluk yaşandığını söyledi.
Paksoy, Türkiye'nin dumansız hava sahası gibi başarılı bir kampanyaya imza attığını anımsatarak, ''Gönül isterdi ki depreme dayanıklı bina konusunda da aynı çaba gösterilebilseydi'' dedi.
Deprem sonrası yapılan değerlendirmelere bakıldığında, yapı malzemelerinin özellikle de betonun kabahatli olduğundan söz edildiğini ifade eden Paksoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
''1988 yılında Türkiye'de hazır beton üretimi yüzde 5'ti. Bugün ise yüzde 98-99 hazır beton üretiliyor. Bugün Türkiye'de Avrupa standartları konuşuluyor. Türkiye'de beton standardı yükseldi. Birçok şey yapıldı ama yeteri kadar değil.Depreme dayanıklı kaliteli beton üretimi adına, Türkiye'de bir boşluk yaşanmakta. Bunun bir an önce aşılması için çalışmalar devam ediyor.''
Paksoy, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi iş birliğiyle gerçekleştirdikleri ''Gezici Deprem Simülasyon Eğitim Tırı'' ile Türkiye'nin çeşitli illerini ziyaret ederek, vatandaşlara deprem gerçeğiyle ilgili eğitimler verileceğini anlattı.
Deprem odaklı kentsel dönüşüm
Türkiye Deprem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Yer Fiziği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan da Türkiye'nin deprem kuşağı üzerinde bulunduğunu, deprem riskinin azaltılması için bazı adımların atılması gerektiğini belirtti.
Türkiye'de, 1940'lı yıllardan beri deprem bölgesi haritası yapıldığını ve yönetmeliklerin çıkarıldığını ifade eden Eyidoğan, 1999 depreminden önce de yer bilimcilerin maruz kalınacak depremle ilgili ayrıntıları bildiğini dile getirdi.
Yerli ve yabancı bilim adamlarının, bu tehlikenin ve batıya göç etme olasılığının arttığını ortaya koymaları sonucunda Marmara'da araştırmaların yapılmaya başlandığını ifade eden Eyidoğan, şunları kaydetti:
''İstanbul'a hücum nedeniyle, denetlenemeyen, planlanamayan bir kent ortaya çıktı. Bu rakamlarla İstanbul nasıl kültür başkenti olacak bilemiyorum. İstanbul için resmi kurumların yaptığı deprem senaryoları bir büyük deprem durumunda, kentte yüzde 1'lik çökme, yüzde 6'lık ağır hasar, yüzde 15'lik ağır ve orta hasar sınıfına giren bina stokuyla karşılaşacağımızı gösteriyor. Kentte bina sayısını bile kesin bilemiyoruz. Toptan göç etmeyi sıfırlamamız lazım. İstanbul'un ihtiyacı olan, deprem odaklı kentsel dönüşümdür. Alt gelir grupları hedef olmalıdır.''
Bilim camiasının geldiği noktada, bu yüzyılın ilk yarısında büyük bir depremle karşılaşma olasılığının yükseldiği kanaatinin ortaya çıktığını ifade eden Eyidoğan, şöyle konuştu:
''Bu yüzyılın ilk yarısında, 30-40 yıl içinde başta İstanbul'u etkileyecek büyük bir deprem olasılığı oldukça yüksektir. Marmara Bölgesi, büyük bir depremle karşı karşıyadır. Bu, 1999'dan önce de biliniyordu. Tarihe ve kayıtlara bakılırsa son 2 bin yılda 6 şiddetinden büyük 7 deprem olduğunu görürsünüz. Böyle bir bölgeye, son 10 yılda 20 milyon kişiyi göç eder hale getirdiniz. Sanayinin yüzde 40'ı Marmara Bölgesi'ndedir. 15 milyona varan nüfusuyla bu kentte 25 bin yapının zemini heyelan, 15 bin yapının zemini ise sıvılaşma riski taşımaktadır. 109 bin yapı dere ve vadi yataklarına inşa edilmiştir.''
"En önemli sorun korozyondur"
İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Taşdemir de İstanbul'da hızlı kentleşme sırasında denetimin aksadığını, kalitesiz malzemelerin kullanıldığını, denetimi o zamanki örgütlenme içinde de yapmanın mümkün olmadığını söyledi.
Geçmişte, montaj ve işçiliğin de çok kötü olduğunu belirten Taşdemir, bu tür olumsuzlukların, evlerin deprem sırasında yıkılmasını tetiklediğini savundu.
Yapıların, ayakta kaldıkları sürece bakımının yapılması gerektiğine değinen Taşdemir, şunları kaydetti:
''Çeliği korozyona karşı koruyan betondur. Yapıların yüzde 75'inde ciddi anlamda korozyon vardı. Bu, Türkiye için en önemli sorunlardan biridir. Betonarmenin bu kadar yaygın kullanılmasının nedeni, çelik ile genleşme katsayılarının aynı olmasıdır. Böyle olmasaydı, betonarme mümkün olmayabilirdi.
Günümüzde, C-20, C-30 tipinde beton, yoğun olarak kullanılmaktadır. Dış etkilere karşı dayanıklı bir betondur. Bir betonun, dayanıklı olmasının yanı sıra ekonomik, sürdürülebilir ve estetik olması lazım.''
Diğer konuşmalar
İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekai Celep de Türkiye'nin deprem gibi büyük bir problemi bulunduğunu, önlemler konusunda yapılanların da yeterli olmadığını öne sürdü.
''Endüstrinin Marmara Bölgesi'nde yoğunlaşmamasını sağlamak ve nüfusun süratli bir şekilde artmasını önlemek, deprem için alınacak önlemlerden biridir'' diyen Celep, ''Okulların, fabrikaların deprem güvenliğinin ölçülmesi kolay. En önemli problem, konutlardır. Konutların taşıyıcı sistemleri düzensizdir'' dedi.
İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hulusi Özkul da deprem konusunda asıl yapılması gerekenin yapı stokunun elden geçirilmesi olduğunu savundu.
Birçok kuruluşun yapılarını güçlendirdiğine değinen Özkul, şunları söyledi:
''Türkiye, AB ülkeleri içinde en çok beton üreten üçüncü ülke. İki yıl öncesine kadar yıllık beton üretimi 70 milyon metreküpe yaklaştı. 1999 depreminden sonra, yapı denetimi uygulamasına geçildi ancak son noktada üretim denetimi yerine, ham maddenin girdiği noktadan çıktığı noktaya kadar denetlenmesi gerekiyor. Hem üretim sürecinde hem de üretim denetiminin yapıldığı sistem Türkiye'de uygulanmıyor. Türkiye'de 1999 depreminden sonra 400 milyon metreküpün üzerinde beton üretildi ancak bunun yarısı kalite güvence sistemi tarafından denetlendi. Hazır betonun, 10 yıl içinde çağdaş olarak denetlenebileceğini söyleyebilirim.''
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Colani’nin arabası
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Çiçekçiyi yumrukla öldürmüştü: İstenen ceza belli oldu