Gül'den 'açılım' mesajı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni yasama yılı nedeniyle Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı açılış konuşmasında demokrasi ve birlik vurgusu yaparak "Farklılıklardan korkan bir devlet Mustafa Kemal Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaşlığı yakalayamaz" dedi.

Yayınlanma: 01.10.2009 - 12:00
Abone Ol google-news

23. Dönem 4. Yasama Yılı, TBMM'de düzenlenen törenle açıldı.

 

FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYINIZ

 

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in konuşmasının ardından kürsüye gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 23. dönem 4. yasama yılının açılışı dolayısıyla Meclis Genel Kuruluna hitap etti.

Sözlerine, ''TBMM'nin 23. dönem, dördüncü yasama yılının başlaması vesilesiyle biraraya gelmiş bulunuyoruz. Yüce Milletimizin varoluş iradesini yüksek düzeyde temsil etme ayrıcalığına ve onuruna sahip sizleri selamlıyorum'' diyerek başlayan Gül, Yüce Meclisin, kurtuluş ve kuruluş dönemlerinin kuşkusuz en önemli kurumu olduğunu kaydetti.

Gül, ''Dünyada eşi benzeri olmayan bir Meclisin çatısı altında bulunmanın onurunu yaşıyoruz. Başka ülkelerde, Meclisler, genellikle bir savaş sonunda kurulmuşken, Meclisimiz Milli Mücadele'ye komuta etmiş ve milletimizin yeniden ayağa kalkışının önderi olmuştur'' dedi.
 

''Modern demokrasilerin ciddi sınavı...''

Milli Mücadele'ye rehberlik eden Yüce Meclisin, tüm olumsuz şartlara göğüs gererek, ulusal egemenliğin ve bağımsızlığın sembolü haline geldiğini dile getiren Gül, bu nedenle dünyanın tek ''gazi'' Meclisi olduğunu ifade etti. Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

''En büyük kazanımımız olan Cumhuriyet'in ilanını sağlayan da, onu takiben gerçekleştirilen reformları yapan da bu Meclis'tir.

Meclisimiz muasır medeniyetin üstüne çıkma hedefinin de en büyük taşıyıcısı olmuştur ve olmaya devam edecektir. Cumhuriyetimizin kurucu felsefesini ve geleceğe yürüme iradesini temsil eden demokrasi de Meclisimizde vücut bulmaktadır.

Hiç unutmamamız gereken gerçek şudur: Muasır medeniyetin siyasi yüzü, Cumhuriyetimizin sağlam temelleri üzerinde yükselen ve ayrılmaz bir parçası olan demokrasidir. En güçlü vurgusunu bu çatı altında bulan demokrasi, Cumhuriyetimizin değişmez ve değiştirilemez niteliği haline gelmiştir.

Demokrasi, erdemini halktan alır. Sadece demokrasilerde, halk, serbest seçimler yoluyla işbaşına getirdiği temsilciler eliyle yönetilmektedir.

Çağdaş demokrasiler, demokratik ve laik değerler şemsiyesi altında, politikaları belirleme ve uygulama yetkisinin sandıktan önde çıkana ait olduğu yönetim biçimleridir. Demokrasilerde, hükümetler çoğunluğun iradesiyle kurulur ama hükümetlerin yönetim yetkisi sınırsız değildir. Hükümetler, hukukun üstünlüğüne bağlı kalarak hareket ederler; sayıca çok ya da az olmalarına bakılmaksızın tüm toplumsal kesimlerin ve tek tek bireylerin hakları da teminat altındadır. Çağdaş demokrasiler, Anayasal demokrasilerdir; Anayasalar da toplumun çoğulcu yapısını ve temel hak ve hürriyetleri koruyacak biçimde düzenlenirler.

İnsanlığın siyasi bilincinin bugün geldiği aşamada demokrasileri rakipsiz kılan, toplumsal ve siyasi farklılıkların bir arada yaşamasına en uygun vasatı sunma imkanıdır.

Ancak, birlik fikrini koruyarak farklılıkları yönetme, modern demokrasilerin aynı zamanda en ciddi sınavıdır. Demokratik rejimler, birbirinden farklı düşünen ve yaşayan bireyleri kucaklayan, çoğunluktan farklı düşünenlerin de hak ve özgürlüklerini teminat altına alan bir siyasi, kültürel ve hukuki düzen sunabildiği takdirde başarılı sayılmaktadır.

Milletin birliğini ve millet içindeki çeşitlilikleri aynı derecede kollamak, birlik ile çeşitliliği birbirinin alternatifi değil, destekleyicisi olarak konumlandırmak ve korumak modern demokrasilerin omurgasıdır.

Demokratik devlet, millet olmanın esası olan 'birlik' fikrini ve düzenini güçlü bir biçimde geleceğe taşırken, sosyal ve kültürel farklılıkları ortadan kaldıran değil, onları zenginlik olarak kabul edip geliştirilmesine imkan sağlayan devlettir. Demokratik devlet, farklı olanı tek bir kalıp içerisinde eritmez ve ötekileştirmez; her bir bireyi var olan değerleriyle birlikte koruması altına alır.''


 

'Farklılıklara saygıyla yaklaşan birlik ideali'

 Çağdaş devletin ''toplumsal ve siyasal çeşitliliği korumak için dünya görüşleri ve siyasi ideolojiler karşısında aynı mesafede durmayı başarabilen devlet'' olduğunu belirten Gül, ''Nihayet demokratik devlet, herkesin serbestçe kendi doğrularını oluşturabileceği ve başkalarına zarar vermeden huzur ve refah içerisinde yaşayabileceği bir siyasi düzeni kurabilen devlettir'' dedi.

Gül, ''Ülkemize, milletimize, devletimize tarihi tecrübemizin ışığında 'biz'den bir gözle bakarsak varolan farklılıklarımızın birer zenginlik; 'yabancılaşmış' bir gözle bakarsak tehdit olduğunu düşünürüz'' diye konuştu. Gül, şunları kaydetti:

''Yüzlerce yıllık bir tarihin ve devlet geleneğinin varisi olan bizler, farklılıklarımızın birlikte yaşadığımız uzun asırlar içerisinde birbirimize sağladığımız katkılar ve milli birliğimizi pekiştiren unsurlar olduğunu düşünmeliyiz.

Farklılıklarından korkan bir devlet Mustafa Kemal Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaşlığı yakalayamaz.

En zor savaş ve yıkım şartları içerisinden, dipdiri bir şekilde vücuda gelen Cumhuriyetimiz, bu toprakları kendilerine vatan bilen farklı renklerin kendi çatısı altında ayrılmaz bir biçimde kaynaşmasıyla kurulmuştur. Bu toprakları kendine vatan kılan farklı renklerin kaynaşmasıyla millet dediğimiz renk vücuda gelmiş ve tarihe damgasını vurmuştur. Dünya milletleri içinde müstesna bir yere sahip olan milletimiz 'farklılıklara saygıyla yaklaşan birlik ideali'nin tecessüm etmiş halidir.

Bugün, bu temel kabullerde yapılacak bir yanlışlık, farklılıklarıyla büyüyen bir Türkiye yerine, enerjisini heba eden bir Türkiye tablosu ortaya çıkarır.

Cumhuriyetimizi var eden değerler milletimizin değerleridir. Milletimizin nitelikleri, devletimizin de temel nitelikleridir. Milletimiz Cumhuriyetimize, Cumhuriyetimiz de milletimize artık tartışılmayacak şekilde ram olmuştur.

Kuşkusuz bugünün dünyasında 'çeşitlilik içinde birliğin nasıl sağlanabileceği' en temel tartışma konularındandır. Bu tartışmaları sağlıklı bir biçimde yürüten milletler geleceğe damga vuracaklar; tartışmaları bastıran toplumlar ise kendi içlerine kapanarak tarihin gerisine düşeceklerdir.''

 

''Milletimizin mayasına güvenim tam"

Müthiş bir dinamizme sahip toplumun önünde yürütülen tartışmaların, dile getirilen önerilerin, ifade edilen kaygıların, eleştirileri ve sorunlara çözüm arayışlarını dikkatle izlediğini söyleyen Gül, uzlaşma kültürünü ortadan kaldıran ve aşırılıkları kışkırtan sonuçlar doğurmadığı sürece bunları ''demokratik çoğulcu zihniyetin gelişmesi bakımından çok değerli bulduğunu'' kaydetti.

Son dönemde, siyaset ve toplum hayatının tartışma konularının başında ''devlet ve kültürel farklılıklar ilişkisi'' geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, bugün, devlet ve kültürel farklılıkları, çağın ruhuna uygun bir biçimde düzenleme arayışlarında, özellikle yöntem düzeyinde, saydam ve katılımcı bir tutum sergilenmesi gerektiğini ifade etti.

''Unutmayalım ki, büyük devletler, temel niteliklerinden taviz vermeden çağa ayak uydurma yeteneği olan devletlerdir. Büyük milletler, devlet ve kültürel farklılıklar ilişkisini tarihin çeşitli dönemlerinde tazeleyerek ve güncelleyerek yollarına devam etme yeteneği gösterenlerdir'' diyen Gül, şöyle devam etti:

''Bugün, devletimizin temel nitelikleri ve üniter yapısı korunarak, devlet ve çeşitlilik arzeden etnik, dini, kültürel gruplar arasındaki ilişkilerin çağın ruhuna uygun bir biçimde geliştirilmesi amacına dönük bir tartışma sürecinden geçiyoruz. Bu süreç, millet olma bilincimizin güçlenmesine hizmet edecektir. Milletimizden gelen demokratik taleplerin doyurucu bir biçimde karşılanması devletin varoluş sebebidir. Anadolu'nun tüm tarihi mirasını korumak devletin Anayasal görevidir. Siyasi açıdan da birliğimizi ve dirliğimizi güçlendirecek bir yenilenmedir.

Demokrasinin geliştirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olma duygusunu ve milletimize aidiyet bilincini güçlendirmenin tek yoludur.

Milletimizin mayasına olan sonsuz güvenim, bana, bu tartışmalar yoluyla daha güçlü bir devlete ve daha çağdaş bir demokrasiye sahip olma yolunda büyük umutlar veriyor.

Unutmayalım, farklılıkları ayrılık vesilesi görmenin de, birlik ve beraberlikten herkesin birbirinin aynı olduğu bir toplum yapısını anlamanın da bu çağda yeri yoktur.

Doğal bir durum olan, etnik, dini ve kültürel farklılıkları, uç ayrılıkçı fikirlerin zemini haline getirenler çağın gerisinde duruyorlar demektir.

Birlik ve beraberlikten herkesin tek tip bir kalıp içinde erimesini anlayanlar da, çağın ruhuna aykırı davranıyorlar demektir.''

 

"Birlik ve dirlik farklı negirlerle beslenir"

''Türkiye'de bugün tartışılan sorunların büyük bir bölümü, demokrasinin yetersiz uygulanmasından kaynaklanmış sorunlardır. O halde çözüm, demokrasimizin standartlarını yükseltmektir'' diyen Gül, şunları kaydetti:

''Cumhuriyetimizin ilelebet payidar olmasının yolu da demokrasiyi güçlendirmekten geçmektedir.

Siyasi bilincin ve demokrasinin yetkin olduğu bir toplumda, 'çeşitlilik içinde birlik' ilkesi, o ülkenin kuvvet kaynağı olur. Birliğimiz ve dirliğimiz farklı nehirlerle beslenen ve güçlenen bir okyanus haline gelir.

Kendi vatandaşlarını tek bir kalıp içinde erimeye zorlayan ülkelerin, en başta kendi birlik ve dirliklerine zarar verdikleri gibi, dünya sahnesinde de ciddiye alınmadıklarını görüyoruz.

Etnisite ya da din adına kamplaşarak birlik fikrinden uzaklaşan toplumlar da büyük acılarla yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Bunu görmek için fazla uzaklara da bakmaya gerek yoktur. Sınırlarımızın hemen ötesinde yaşananlar herkes için ibret vesilesi olmalıdır.

Türkiye, çağdaş bir ülke olarak farklılıklara saygı temelinde kendi sorunlarını kendisi çözebilecek sağlam bir siyasi kültüre ve engin bir devlet tecrübesine sahiptir.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler