Gurbetteki süper lig

Fotoğrafta gördüğünüz takım Berlin Türkiyemspor. Hatırladınız değil mi? Gazete sayfalarında Almanlara kök söktüren takım olarak okuduğunuz. Berlin'in Kreuzberg semtinden çıkıp gurbetçilerin gururu olan takım. Yakında bu fotoğraf maziye ait bir kare olabilir. Türkiyemspor, iflas sürecinde. Gurbette belki yüzlerce Türkiye kökenli kulüp var, hepsi farklı etnik ya da siyasi kimliklere sahip, ama sıkıntıları da hedefleri de birbirine benziyor.

Gurbetteki süper lig
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.01.2012 - 10:43

İsimlerini büyük takımlarımızın yurtdışı kamplarında yaptıkları hazırlık maçlarıyla duymaya başladık. Kimileri bir hayli başarılı oldu, profesyonel liglere kadar yükseldi, kimileri yok oldu, kimileri de amatör seviyede varlıklarını sürdürmeye çalışıyor. Gurbetteki Türk takımları; hepsinin hikâyeleri farklı, ama bir ortak noktaları var; dünyanın dört bir yanına dağılmış gurbetçileri spor yoluyla bir araya getirmek. Güne 1-0 yenik başlanılan gurbet hayatında bir gol bulabilmek. Sayıları o kadar fazla ki rakam vermek bile mümkün değil. İran Birinci Ligi’nde bu sene fırtınalar estiren Azeri Türklerinin gururu Tractor Sazi ve İsveç İkinci Ligi’nin iddialı takımlarından Türkiye’den göç eden Süryanilerin kurduğu Assyriska FF belki nadir bulunan örnekler. Çoğunluksa tabii ki orta Avrupa’da toplanmış. Oralarda geçtiğiniz küçük bir kasabada bile “Türkgücü” yazılı bir tabela görebilirsiniz.

Hepsinin hikâyesi farklı demiştik; içlerinde en bilineni de tartışmasız Berlin Türkiyemspor. Ancak kulüp kısa bir süre sonra tarih olabilir. Türkiyemspor’un hikâyesinin peşinde koştururken bir Alman’a, Harald Aumeier’e rastladık. Türkiyemspor’la birlikte yazılan kaderi onu buralara kadar getirmişti, burada bir sevgili edinmişti. Gazetecilik dışındaki mesaisini Türkiyemspor’u yaşadığı kâbustan uyandırmak için harcıyordu. Yeterli olur mu bilinmez. Hem Türkiye’den hem Almanya’dan neredeyse bütün destek talepleri boşa çıkmış. Aumeier de “Almanlar bizi Türkiye destek olduğu için bu kadar güçlü sanıyordu” diyor. Gurbetçilerimizin yaşadığı iki tarafa da ait olamama çelişkisi bir anlamda Türkiyemspor’un da peşini bırakmamış.

Elbette bununla sınırlı değil, gurbette siyasi çizgisini ya da yöresel özlemini futbol üzerinden yaşatmak, büyütmek isteyen sayısız kulüp var. Hepsine yer veremedik elbette, üç kulüp daha Türkiyemspor’un hikâyesine eşlik etti.

Türkiyemspor’a bir mucize daha lazım

Harald Aumeier hayatı Kreuzberg’de şekillenen bir Alman. Türkiyemspor sevdası onu Türkiye’ye kadar getirmiş. Berlin'de, zor günler yaşayan kulüp için uğraş veren birkaç kişiden biri. Bu yüzden gurbetteki futbol hikâyemizin baş aktörü de o. Futbolun birleştirici yönü üzerine edilen beylik lafları bir yana bırakın ve sadece onun hikâyesine bakın.

Türkiyemspor için gönüllü çalışan insanlardan biri Harald Aumeier. İki arkadaşıyla ibrlikte kurduğu basın ekibiyle birlikte Türkiyemspor’un sesini duyurmaya çalışıyor. Aynı zamanda kulübün Türkiye sorumluluğunu da üstlenmiş. Burada soponsor ve işbirilği anlaşmaları yapmak için uğraş veriyor.

- Türkiyemspor’la nasıl tanıştınız?

- Batı Berlin doğumluyum. Normal bir Alman ailesiyiz. Babam futbolu çok severdi, birlikte maçlara giderdik. Berlin’in en büyük kulübü Hertha’nın maçlarını takip ediyorduk. Ancak oradaki atmosfer çok rahat değildi. Çoğunluk maç sırasında alkol alıyordu. Alkol içmeye karşı değilim ama babam her an beni kollamak zorunda kalıyordu. Böylece Hertha’dan vazgeçtik. Bir gün ailece gezmeye çıkmıştık. Kreuzberg’e geldiğimizde bir maç sesi duyduk. O zaman 11 ya da 12 yaşındaydım. Babam Kreuzberg’de çalıştığı için oraları iyi biliyordu. “Orada bir kulüp var; Türkiyemspor” dedi. O zamanlar zaten babam konumu gereği Berlin’de iş kuracak herkes için onay veren kişiydi ve bir sürü Türk’ü kanunen reddetmek zorunda kalıyordu ama biliyordu ki adam işi açabilir, sadece dili yeterli değil. Bu yüzden işten sonra akşam okuluna gidip Türkçe öğrenmeye başladı. 1980’de ilk defa Türkiye’ye geldi. Çok sevdi, her tatilde gurbetçilerle birlikte Türkiye’ye gider olduk. O bahsettiğim günden bir süre sonra, yıl 1985 olmalı, Türkiyemspor’un bir maçına gittik. Küçük bir stat, dört tane basamak var, yaşlı insanlar oturuyor, yere beyaz masa örtüsü sermişler, rakı içiyorlar, kavun yiyorlar. Davul, zurna da var, şarkı söyleniyor. Ortam çok güzel. Biraz büyüyünce kendim taraftar olarak gitmeye başladım. Yıllar geçtikçe kulübün başarısızlığıyla birlikte taraftar sayısı azaldı. Daha yakın hale geldik. Zamanla bazı görevler aldım ve böylece kulübe girdim.

- Kulüp bugünkü duruma nasıl geldi?

- Türkiyemspor’un Kreuzberg semti için ne kadar önemli olduğunu anlatan çok güzel bir hikâyem var; seksenli yıllarda bir gün kongre yapılıyordu, rekabet vardı, çünkü herkes başkan olmak istiyordu. Biz Alman üyeler de hiçbir şey anlamıyoruz. Ancak ciddi bir kavga var, masalar havada uçuşuyor. Üç saat sonunda kulüp batacak gibi bir durum olmuştu. Yaşlı bir Alman kalktı dedi ki, “Arkadaşlar siz burada üç saattir ne yapıyorsunuz anlamadım. İkinci Dünya Savaşı’ndan beri Kreuzberg’de yaşıyorum. Savaş sonrasında bu mahalle yok edildi. Herkes burayı terk etti, evler yıkıldı, yalnız kaldık. Sonra siz geldiniz, burada hayat kurmaya başladınız ve çok faydasını gördük. Türkiyemspor’u kurdunuz, bu bizim de gururumuz. Şimdi böyle davranıyorsunuz ve ben için için ağlıyorum.” Adam oturdu, bir sessizlik oldu ve iki dakika içinde yeni yönetim seçildi. Aslında başarı Berlin’deki Türk işadamları sayesindeydi. İyi insanlardı ama çok eğitimli değillerdi. Baktılar ki Berlin’deki en görkemli Türk kuruluşu Türkiyemspor, talip oldular, ama kulüp bir şirket değil. Orada herkesin söz hakkı var. Bir işadamına bunu anlatmak çok zor.

- Hangi sahada çalışıyorsunuz?

- Belediyenin sahasında genç takımlar ve kadın takımı çalışıyor. U-19 ve U-17 takımları başka sahadalar çünkü maçlarını oynadığı sahalar çim olmalı, ama Kreuzberg’de yeterli saha yok. Sırf Berlin’de 45 tane Türk kökenli takım var. Belediye onlara gelecek sağlamak istiyorsa saha yapmalı. Çünkü diğer sahalarda köklü takımlar yer alıyor. Taraftarlar da belediyenin seçmeni. Sponsorlara gidip “destek verin” deyince de “Türkiyemspor ismiyle, Alman müşteriler hoş karşılamaz, siz isim değiştirin” diyorlar. Ancak bu bizim markamız, nasıl değiştirebiliriz ki?

- Türkiye’den niye destek gelmedi?

- Büyük şirketlere gidip sormak lazım. Herkes güveneceği adam istiyor, biz de bunu sağlamıyoruz. Çünkü bir şirketten yönetici seçilirse o adam altı ay sonra çekilebilir. Türkiyemspor’da çalışanlar bugün gönüllülerle birlikte 30 kişiyi aşmaz. Berlin’de herkes kendi kulübü için çalışıyor. Hıristiyan Türklerin kulübü var, Alevilerin var, Dersimlilerin var, muhafazakârların da var.

- Türkiyemspor başarılı olduğu yıllarda oradaki Türkler için ne ifade ediyordu?

- Sırf Türkler değil bütün yabancılar için önemliydi. 80’lerde Berlin’de yabancı olmak çok zordu. Duvar yıkıldıktan sonra Doğu Alman takımlarıyla da oynamaya başladık. Onların Nazi taraftarları bizdeki Alman futbolculara “hain” diye bağırıyorlardı. Onlar küfür ederken bizim takım daha da iyi oynuyordu.

- Duvarın yıkılması kulübü nasıl etkiledi?

- Maddi bir yük oluştu, öte yandan ciddi bir ırkçılıkla karşılaştık. Doğu Berlin’deki her maçta belki bin kişi bizi karşılayıp küfür ediyordu. Irkçılık üzerine eğitim almaya başladık. Kültürlerarası diyalog sağlama projeleri geliştirdik. Ancak yine para sıkıntısı ortaya çıktı. Çünkü rekabet artmıştı. Duvar yıkılmadan önce üç takım vardı. Hertha, Blau-Weiss ve Türkiyemspor. Ancak doğudaki Union ve Dinamo da güçlü takımlar. Yine aynı seviyede kaldık ama büyük para, zaman ve güç harcıyorduk. Taraftarlar da kazanmamızı istiyordu. İnsanlar gelmemeye başladı. Son maçları 150 kişi izliyordu, yarısı Almandı. Çünkü orada öyle bir kültür var. Bir taraftar takımı hangi ligde olursa olsun maçlara gitmeye devam ediyor. Maalesef Türklerde bu pek yok.

- Biz de seksenli yıllarda hep Türk takımlarının Almanya kamplarındaki maçlardan ismini duyardık.

Maalesef şimdi öyle bir şey de kalmadı. Artık kulüpler bizden para istiyor. Trabzonspor Almanya’ya geldiğinde “lütfen bizimle bir maç yapın” diye başvurduk. Her masrafı karşılayacağımızı söyledik. Para istediler. Sonradan ortaya çıktı ki bizim maç yapmak istediğimiz gün, aynı ligde oynayan bir Bremen takımıyla bedava maç yapmışlar.

- Son maçınıza ne zaman çıktınız?

- Aralık ayında çıktık. Sonra devre arası oldu zaten. İflas başvurusu yaptık. Mahkeme bir kayyum atadı. Şimdiki memur da çok akıllı bir adam. Bir sürü büyük şirketi iflastan kurtarmış ve iyi anlaşıyoruz. Süreç devam ederse altıncı ligden yeniden başlayacağız. O zaman tüm takımlar Berlin çevresinde olacağı için masrafımız da azalacak. İki senedir kulüp binamız bile yok. Ofis olarak başkanın ya da menajerin arabasını kullanıyoruz. Arabamın bagajı Türkiyemspor’un malzemeleriyle dolu. Bu şekilde profesyonel lige kadar çıktık. Bu bir mucizeydi. Ancak bu mucizeyi yaşatmak için artık destek lazım. l


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler