'İyi yönetilen ekonomide işsizlik bu boyutta olur mu?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''AK Parti ekonomiyi iyi yönetiyor'' yorumlarına ilişkin, ''Allah aşkına nasıl iyi yönetiyor? Bir Allah'ın kulu çıkıp desin ki 'Adalet ve Kalkınma Partisi'nin istihdam politikası budur, büyüme politikası budur.' Kim biliyor? Tamamen kendimizi sıcak paraya bırakmışız'' dedi.

'İyi yönetilen ekonomide işsizlik bu boyutta olur mu?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.02.2011 - 13:11

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısına katılarak, burada ihracatçılara seslendi. İhracatçıların bütün beklentilerinin gerçekleşmiş olması temennisinde bulunarak konuşmasına başlayan Kılıçdaroğlu, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi'nin konuşmasında 4 önemli konunun altını çizdiğini belirterek, bu konularla ilgili düşüncelerini aktardı.

Kılıçdaroğlu, Büyükekşi'nin ''Demokrasi kalitesi yükseltilmelidir'' dediğini dile getirerek, Türkiye'nin demokrasi deneyiminin Batıya göre yeni olduğunu, ama buna rağmen demokrasi deneyiminde epey yol alındığını, demokrasiye toplumun her kesiminin daha fazla sahip çıktığını, işçisi, işvereni, yoksulu, varsılı herkesin ''Türkiye demokrasi kalitesi içinde gelişmeli'' dediğini vurguladı. Demokrasi kalitesinin sadece seçimle yükselmeyeceğini, seçimin sadece bunun önemli bir unsuru olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, demokrasiyi demokrasi yapanın, o ülkedeki kurumlar olduğunu söyledi.

''Eğer demokrasiyi seçim sadece kaliteli kılsaydı, Hüsnü Mübarek çok önemli bir sonuç elde etmişti. Yüzde 87 oyla seçilmişti. İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitler'i düşünün, olağanüstü oylarla geldi ama kimse 'o ülkelerde demokrasi var' demedi. Aynı şey Tunus için de geçerli'' diyen Kılıçdaroğlu, demokrasinin bir dengeler rejimi olduğunu vurguladı.
 

'Yasama ve yargı organını yürütmenin emrine verirseniz, demokrasi kalitesi biter'

Demokrasinin birbirini toplum adına sürekli denetleyen, kitlelerin çağdaşlaşmasına yol açan denge rejimini yaratmak olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Yasama organı, yürütme organı, yargı organı... Anayasamızda 3 büyük güç. Bizim anayasamızda güç denge olarak yer almayan ama bağımsızlığı konusunda hüküm olunan 4. bir güç daha var. Medya... Demokrasiyi demokrasi yapan bunlardır. Eğer bu dengeler bozulursa, demokrasi kalitesi kaybolur. Eğer biz telefonlarla rahat konuşamıyorsak, orada demokrasi kalitesinden söz edilemez. Ben telefonla konuşacağım, telefonlarım dinlenecek ve bir ülkenin Ulaştırma Bakanı çıkıp TBMM kürsüsünden 'telefonlarınızın dinlenmesini istemiyorsanız telefonla konuşmayın' demeyecek. Derse demokrasi kalitesinden söz edemeyiz. Tabii daha ileriye gitmesi için edeceğiz. Eğer siz, 'ben ileri demokrasi getiriyorum' diye yasama organını yürütmenin emrine verirseniz, yargı organını yürütmenin emrine verirseniz, demokrasi kalitesinden söz edemezsiniz, demokrasinin kalitesi biter.''

Kemal Kılıçdaroğlu, demokrasinin varlığı ve kalitesinin etik değerlerden geldiğini, demokrasi kalitesinin insani gelişme endeksleriyle birlikte gittiğini belirtti. Türkiye'nin ekonomide 20 ülke içinde bulunduğunu, ancak insani gelişmede 44. sıradan 88. sıraya düşüldüğünü dile getirerek, ''Hangi demokrasi kalitesinden söz ediyoruz? Gerçekçi olacağız. Gerçekleri söyleyeceğiz. Demokrasi kalitesini yükselteceğiz. Etik değerlerimizi yükselterek demokrasi kalitesini yükselteceğiz. Toplumsal refahı tabana yayarak bunu yapacağız'' dedi.
 

'Kazanımların korunması'

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Büyükekşi'nin ikinci beklentisini ''elde edilen kazanımların korunması'' şeklinde ifade ettiğini belirterek, ''Ben merak ediyorum, hangi kazanım elde edildi? Cumhuriyet'ten beri ihracat olması lazım. Sanayi ise, sanayinin gelişmesi lazım diyoruz. Önündeki engellerin kaldırılması lazım diyoruz. Kimse bu saatten sonra toplumu geriye götüremez. Ekonomik açıdan da öyle. Eğer var olanı kazanım olarak görüyorsak, onların daha ileriye taşınması lazım. O kazanımların yetersiz olduğunu da her ortamda ifade etmek lazım. Bunu yaparsak daha doğruları yakalamış oluruz'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, sanayicinin ekonominin kamu görevlisi olduğunu, çalışıp, üretip, istihdam yaratarak, uluslararası alanda rekabet ettiğini ve kar ettiği zaman da vergisini ödediğini belirtti. Devletin görevinin de sanayicinin üstlendiği görevi daha iyi yerine getirmesi için önündeki bütün engelleri kaldırmak olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, sanayicinin sürekli güçlü olması, kendisini yenilemesi, bilim ve teknolojiyle daha ileri noktalara taşınması için siyasal partilerin, önlerindeki bütün engellerin kaldırılması konusunda da birlik sağlaması gerektiğini söyledi.
 

'Ekonomiyi sıcak paraya teslim ettik'

Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bu birlik Türkiye'de var. Bundan hiçbir sanayicinin endişe duymaması lazım. Biz sanayicinin üstlendiği rolün çok önemli olduğunu biliyoruz. Sanayici görevini sosyal piyasa ekonomisi içinde yapacak. Sanayici kazanacak, üretecek ama sosyal devlet dediğimiz bir varlığın ana öğesi olduğunu da unutmamamız gerek. Sanayici istihdam yaratarak refahın topluma yayılması için uğraşıyor. Sanayicinin işlevi bu. Ama biz ne yaptık, ülkeyi sıcak paraya teslim ettik. Spekülatörlere teslim ettik. 1 milyon dolar para getirin Türkiye'ye. 2 ayda 60 bin dolar para kazanıyorsunuz, kemiksiz, işçi yok, işveren yok, grev yok, toplu sözleşme yok, vergi yok, SSK yok, ne oldu ne olacak yok, risk, malımı satacak mıyım satmayacak mıyım, dünya piyasaları ne olacak? Bunların hiçbirisi yok. Siz buna ekonomiyi yönetmek mi diyorsunuz. 'AK Parti ekonomiyi iyi yönetiyor'. Allah aşkına nasıl iyi yönetiyor? Bir Allah'ın kulu çıkıp desin ki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin istihdam politikası budur, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin büyüme politikası budur'. Kim biliyor? Tamamen kendimizi sıcak paraya bırakmışız. Cari açık... İyi yönetilen ekonomide cari açık böyle olur mu? Planlı ekonomi diyoruz DPT var diyoruz. Orta vadeli plan 5,5 ay sonra açıklandı. Kendileri yasa çıkardılar şu tarihte orta vadeli plan açıklanacak diye 5,5 ay gecikmeyle açıkladılar. Neden? Çünkü plana olan inanç yok ki. Bütçe... Hangi bütçenin esnekliği var? Bu bütçenin esnekliği mi var? Bütçe çağrısının Haziran'da yapılması gerekiyordu, ne zaman yapıldı? Bütçe Meclis'e sevk edilmeden 15 gün önce. Siz buna ekonomiyi yönetmek mi diyorsunuz? İyi yönetilen ekonomide işsizlik bu boyutta olur mu? İyi yönetilen ekonomide cari açık böyle olur mu? İyi yönetilen ekonomide rüşvette Avrupa'da birinci olur muyuz? Ben söylemiyorum Uluslararası Şeffaflık Örgütü söylüyor. İyi yönetilen ekonomide yolsuzluklar bu boyutta olur mu?''
 

'Tek başına para politikasıyla ekonomiye götürmeye çalışıyor'

Kılıçdaroğlu, gazetelerin ekonomi sayfalarını açtığında Türkiye'nin ''güllük gülistanlık'' olduğunu, hep ihracattan bahsedildiğini dile getirerek, ''Ülkenin ithalatı yok mu? İhracatın içinde ne kadar ithal malları var, ona bakmamız lazım. Türkiye'nin en güçlü olduğu alan tekstilde net ithalatçı konumuna düşmüşseniz, dönüp bir kendinize bakmalısınız. Tekstilde benim net ihracatçı olmam lazım. Net ithalatçı konumuna düşmüşsünüz. Otomotivde net ithalatçı konumdayız. Bu sıcak parayla bu ekonomi sağlıklı yönetilmez'' dedi. Merkez Bankasının yasasında ''hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını dikkate alarak fiyat istikrarını sağlar'' şeklinde görev yazdığına işaret eden Kılıçdaroğlu, ''Merkez Bankası hangi büyüme ve istikrar politikasını dikkate aldı? Yok ki. Politika yok, tek başına para politikasıyla ekonomiyi götürmeye çalışıyor. Biz isteriz ki bizim sanayicimizin gücüne güç katalım'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Avrupa'nın en büyük otobüs üretim merkezi olduğunu ve 4 büyük otobüs firması bulunduğunu, Yunanistan'daki otobüslerin yüzde 42'sinin Türkiye'de üretildiğini belirterek, Türkiye'nin kriz döneminde Hollanda'dan tanesi 1 milyar 200 bin avroya otobüs aldığını ifade etti. Kemal Kılıçdaroğlu, ''Siz buna ekonomi yönetimi mi diyorsunuz. Kendi ülkemizde otobüs üretiliyor gittik Almanya'dan otobüs aldık. Daha ucuz olmasına rağmen, Danıştay'ın 'bu ihalede Türk firmaları kazandı' demesine rağmen gittik aldık. Kim hesabını sordu? Hangi sanayicimiz korkudan çıkıp 'burada haksızlık var. Benim otobüslerimin alınması lazımdı' diyebildi? Nasıl desin ki. Ertesi gün kapısına denetim elemanları gidiyor. Ve biz buna demokrasi kalitesi ileri demokrasi diyoruz. Hayır, kendi sanayicimizi destekleyeceğiz. Milliyetçilik budur. Kafatası milliyetçiliği değil bizim milliyetçiliğimiz, önce benim sanayicim, benim iş adamım kazanacak'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, İspanya'da otobüsler yurt dışından alınırken sendikaların grev yaptığını, Türkiye'nin ise dışardan otobüs alması nedeniyle 65 bin metal işçisinin kapının önüne konulduğunu belirterek, şunları kaydetti: ''İzlenen ekonomi politikasının yanlışlığını vurgulamak için söylüyorum size. Hollanda'dan aldığımız otobüslerin bir kusuru vardı, yokuş çıkmıyordu. Dünyanın en pahalı mezarlığını biz İstanbul'a taşıdık. Demokrasi bu değil. Demokrasinin kalitesi hesap sormakla başlar. Ödediğiniz vergilerin hesabı soruyorsanız bilin ki o ülkede demokrasi vardır. Eğer bunun hesabı sorulmuyorsa birbirimizi kandırmayalım. O açıdan diyoruz ki siyaset kurumu eleştiriye tahammül etmeli eleştiriyi hoşgörüyle karşılamalı. Siyaset kurumu eleştiriye hoşgörüyle bakıyor mu? Buyurun biriniz hükümeti eleştirin bir bakayım. Yarın başınıza ne geleceğini hep beraber görelim. Bu olmaz, bu demokrasi değil demokrasinin kalitesini yükselteceğiz. Ekonomiyi iyi yönetemiyorlar, bir de yönetiyormuş gibi satıyorlar. Yok efendim, birbirimizi aldatmayalım.''

 

'Gerçekler farklı, TÜİK'in rakamları farklı'

Kılıçdaroğlu, Türkiye'de iş bulmaktan umudunu kesenlerin işsiz sayılmadığını kaydederek, ''Yılda gidip 15 gün fındık topluyorsanız, siz de işsiz sayılmıyorsunuz. Gerçekler farklı, TÜİK'in rakamları farklı'' diye konuştu. Yoksulluğun afişe, teşhir edildiği, yoksul insanın onuruyla oynandığı bir ülkede demokrasi kalitesinden, sosyal devletten söz edilemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, sosyal devletin, vatandaşa yaptığı sosyal yardımı ihale mantığıyla değil, hak mantığıyla yaptığı zaman olacağını çünkü, Anayasa'da herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunun belirtildiğini anlattı. ''Bizim amacımız yoksulluğu yönetmek değil, yoksulluğu ortadan kaldırmaktır. İnsanları kuyruğa dizip, makarna bulgur dağıtmak 21. yüzyılın Türkiyesi'ne yakışmaz, 21. yüzyılın sanayicisine yakışmaz, iş adamına yakışmaz, hukukuna yakışmaz, barolarına yakışmaz. Hepimizin isyan etmesi lazım. Onlar bizim yurttaşlarımız. Yoksulsa, yoksulluk onların kaderi değil, kötü yönetilen Türkiye'nin ortaya çıkardığı bir sonuçtur'' diyen Kılıçdaroğlu, demokrasinin kalitesinin, kadınların iş yaşamına girip girmemesiyle, kadın-erkek eşitliğiyle ölçüldüğünü, Afrika'da kadınların iş yaşamına girişinin, Türkiye'den fazla olduğunu anlattı.

Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin AB sürecine değinirken, CHP'nin bu süreçte yasal engel çıkarmadığının altını çizerek, ''Türkiye ya tam üye olur ya hiç olmaz. Bu süreçte üçüncü ülkelerle yapılan sözleşmelerde, özellikle ihracatçıları çok ilgilendiriyor, Türkiye'nin en azından o görüşmeler yapılırken masada olmasını istiyoruz. Ekonomiyi tümüyle onların kaderine terk etmek istemiyoruz. Bizim insanlarımız da orada olmalı, düşüncelerini söylemeli'' diye konuştu. Toplumsal barışı sağlamanın önemine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Ekonomik Sosyal Konsey, rahmetli Ecevit'in başbakan olduğu dönemde çıktı. Sonra yasası çıktı, son referandumda da anayasaya bir madde olarak girdi. Ekonomik Sosyal Konseyin temel işlevi, toplumsal barışı sağlamaktır. Yani, toplumun geniş kitlelerini ilgilendiren bir yasa önce Ekonomik Sosyal Konseyde görüşülür. İşçisi, işvereni, sendikası, çiftçisi bir araya gelirler hükümetle, bir konsensus sağlanır. Bu uyum, parlamentoya yansır ve parlamentoda bu yasa rahatça çıkar. Yasaya göre Ekonomik Sosyal Konseyin üç ayda bir toplanması lazım. Ne zaman toplandı Ekonomik Sosyal Konsey bilen var mı? Bırakın üç ayı, bırakın altı ayı, bırakın bir yılı, toplanmıyor. Siz yasa çıkarıyorsunuz, meydanlara çıkıp diyorsunuz ki; 'Ekonomik Sosyal Konseyi, Anayasa'ya getiriyorum'. İşlevi olmayan, çalıştırılmayan bir Ekonomik Sosyal Konsey varsa, hangi toplumsal barıştan söz edeceğiz? Önce çıkıp diyeceğiz ki; 'Sayın Başbakan, Anayasal bir kurum var, yasayı siz çıkardınız üç ayda bir toplanması lazım, başkanı da sizsiniz. Niye toplanmıyorsunuz?'. Soramıyoruz. Çünkü Başbakan kızabilir. Ya daha fazla kızarsa ne olur? Ya başımıza bir şey gelirse ne olur? Bu anlayış, demokrasinin önündeki en ciddi tehlikedir.''

'Dünyanın en pahalı elektriğini size kullandıracaklar'

Kılıçdaroğlu, 2023 yılındaki ihracat hedefinin gerçekleştirilebileceğini belirterek, ''Belki olmazsa, önünde siyasal engeller olduğu için olmaz. Yoksa olur. Ben kendi insanıma, sanayicime güveniyorum. İhracatçılara güveniyoruz, onlar yaparlar, üretirler ve ihracat da yaparlar. Yeter ki önlerinde siyasal istikrarsızlık olmasın'' dedi. Türkiye sanayicisinin uluslararası alanda rekabet edebilmesi için maliyetlerini düşürmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Rusya ile yapılan nükleer santral anlaşmasına işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu: ''Nükleer santrali onlar yapacaklar, yakıtını da onlar getirecekler, alım garantisini biz veriyoruz. Ama bir sorunumuz var; fiyat, Rusya'daki fiyatın 2 katı. Niçin? Nükleer enerjiyle uluslararası ilgili kuruluşların internet sitesine girin, nükleer enerjide maliyet 4 sent. Nasıl oluyor da Türkiye'de 13,5 sent. Siz kullanacaksınız bunu? Ve bu, bir ihale olmaksızın yapılıyor ve bir uluslararası anlaşma kanun haline getiriliyor, tartışılmasın diye, parlamentonun iradesine dönüştürülüyor. Böyle birşey olabilir mi? Dünyanın en pahalı elektriğini size kullandıracaklar. Bunun tartışılması lazım. Nükleer santral sadece biz kurmuyoruz ki dünyada. Kanada'da var, Fransa'da var, İngiltere'de var, ABD'de var, Rusya'da var, Güney Kore'de var. Bunların maliyetlerine bakıyoruz, fiyat bu. Bizim maliyete bakıyoruz fiyat onun 2-3 katı. 'Bizim günahımız ne?' demeniz lazım, 've hangi gerekçeyle siz bunun altına imza attınız?' İşin tuhaf tarafı, nükleer teknoloji gelse eyvallah diyeceğiz, ona da razıyız. Nükleer teknoloji de gelmiyor. Bunu sorgulamayacak mıyız?''

Kılıçdaroğlu, demokrasinin kalitesinde medyanın öneminine dikkati çekerek, ''Gerçekten bizim medya, halkın gözü, kulağı ve sesi mi? Buyursunlar bakalım bir medya kuruluşu iktidar aleyhine birkaç yayın yapsın. Başlarına ne geleceklerini biliyorlar, örnekleri var çünkü. Böyle bir demokrasi anlayışı olur mu? Demokrasilerde medyanın eleştirilerine her zaman siyasal iktidarların, partilerin açık olması lazım. Medyanın özgürlüğü çok önemlidir. Ne kadar üzülüyorum ki; medya özgürlüğünü biz dile getiriyoruz, dün akşam da ABD Büyükelçisi dile getirmiş. Başka dile getiren var mı? Korkuyor insanlar'' diye konuştu. Türkiye'nin büyüme ve kalkınma başarısının, Türkiye'ye benzeyen ülkelerle ölçülebileceğini kaydeden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin şu anda dünyada 16'ncı büyük ekonomisi olduğunu ancak 1987'de 14'üncü sırada bulunduğunu belirterek, ilk 10 ekonomi içinde yer almak için her yıl düzenli kalkınma hızını yakalamak gerektiğinin altını çizerek, yüzde 4'lük kalkınma hızıyla hızıyla ilk 10 ekonomi arasına girilemeyeceğini söyledi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yeni Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye'yi ''çok daha güzel'' yöneteceklerine inandıklarını ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Devlet bütçesinden sonraki en büyük bütçeyi 7 yıl yönettim. Vergi nasıl toplanır çok iyi bilirim. Hesap uzmanlığı mesleğindenim. Etik değerler nedir onu biliriz. Sanayicinin derdi nedir onu biliriz. Unutmayın, rahmetli Özal, devletten gelmeseydi, devleti bilmeseydi, çok önemli kararların altına imza atmakta zorlanırdı. Bürokrasinin nerelerde ne engel çıkaracağını çok iyi biliriz ve çözmesini de çok iyi biliriz. Refah toplumu nedir biliriz. Refahın nasıl dağıtılması gerektiğini biliriz. İşsizlikle mücadele... Sayın Başbakan ne söylemişti; her işveren 1 işsizi alırsa, işsizlik sorunu çözülür. Çözüldü mü? Hayır. Bunu söyleyen kişinin, ekonomi bilgisi yok demektir, ekonomi kurallarını bilmiyor demektir. Ekonomiyi bilen birisi bunu zaten söylemez. Sen Mısır'da teşvik yapacağına niye GAP bölgesinde yapmıyorsun? Aynı teşvikleri aynı olanakları niye GAP'ta sağlamıyorsun? Benim yatırımcım gidip 2 milyar dolar oraya harcayacağına, aynı koşullarda gel 2 milyar dolarlık yatırım GAP'ta yap niye demiyorsun? Mısır'da istikrarsızlık var, önce insanlarımız çekiniyor. Şimdi yeniden gidiyor. Bizim topraklarımız var, bereketli topraklarımız var, insan gücümüz var, emeğimiz var, iş adamımız var. Niye yapmıyoruz biz? Engel mi var? Cumhuriyet Halk Partisi mi engel oluyor? Hayır. Tam tersine yapın diyoruz. Mücadelemiz bunlardır arkadaşlar. Toplumun her kesiminden destek istiyoruz. Daha güzel daha çağdaş, herkesin geleceğe güvenle baktığı bir Türkiye'yi kurmak istiyoruz. Amacımız bu, inancımız bu. Bunu yapabiliriz, beraber yapabiliriz. Toplumsal destek olmadan, toplumsal barış olmadan Türkiye'de huzuru sağlayamazsınız. Huzur, beraber çalışmaktan, herkesin karnının doymasından geçer arkadaşlar.''

200 milyar

Türkiye bütçesinin iyi yönetilmediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine kaynağı nereden bulacağını sorduğunu hatırlatarak, şöyle dedi:
''Benim vaatlerim 200 milyarlık bir kaynak gerektiriyormuş. Bunu söyleyen de ekonomi bilmiyor. Herkes ekonomi bilmeyebilir, bakın onu da iyi niyetle söylüyorum. Ayrı birşeydir ekonomi. Ama siz devleti yönetiyorsanız şunu söylersiniz; 'CHP'nin Genel Başkanı şu projeleri açıkladı, ey Devlet Planlama Teşkilatı projeleri bir bakın bakalım ne kadarlık bir kaynağı gerektiriyor?' Oradan veri alırsınız, çıkar bunu söylersiniz. Ben eğer çıkıp da yargı bağımsızlığı olsun diye proje açıkladığım zaman, bunun ekonomik maliyeti olabilir mi? Ben, özel yetkili mahkemeler kaldırılsın doğal yargıç sistemi olsun dediğim zaman bunun ekonomik maliyeti mi var? Yüzde 10 seçim barajı kalksın ve halkın iradesi parlamentoda doğru yansısın dediğim zaman, bunun ekonomik maliyeti mi var?''

Bugün duyuracakları Aile Sigortası Sisteminin maliyetinin 7 milyar lira olduğunu açıklayan Kılıçdaroğlu, devlette 14 kurumun ayrı bütçesi bulunduğuna ve bu kurumların mükerrer yardımlar yaptığına dikkati çekerek, ''Biz hepsini teke indiriyoruz, bütün bütçeleri birleştiriyoruz, bürokrasiyi tümünde kaldırıyoruz. Dağınık bürokrasiyi kaldırıyoruz, yapılması gerekeni yapıyoruz. Neden? Çünkü biz devleti tanıyoruz. Onlar 14 kurumun bütçesini toplamamışlardır, belki haberleri de yoktur'' diye konuştu. CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının ardından toplantının basına kapalı kısmına geçildi. Toplantı çıkışında basına açıklama yapılmadı. Öte yandan, Kılıçdaroğlu'nun konuk olduğu bugünkü Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısına Dış Ticaret Kompleksi çalışanlarından da katılım oldu.


'Elbette Anayasa'ya aykırılık olursa başvuracağız'

Kılıçdaroğlu, çıkışta basın mensuplarının çeşitli konulardaki sorularını yanıtladı. Daha önce her yoksul ailede kadının banka hesabına her ay düzenli 600 lira yatıracaklarını açıkladıklarını hatırlatan Kılıçdaroğlu, bugün de gazetecilere bunun alt açılımlarını, kaynakların ne olduğunu anlattıklarını, bu konuda hazırladıkları çalışmayı sunduklarını bildirdi.

Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin, CHP'nin Sayıştay ve HSYK Kanunu ile ilgili Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuruyu hatırlatarak, yargı reformu için de Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu üzerine, şunları söyledi: ''Elbette Anayasa'ya aykırılık olursa başvuracağız. Başbakan eleştiriyor ama Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletiyse, hukuk devletinde Anayasa'ya aykırılıklar söz konusu olursa Anayasa'ya aykırılıklar nedeniyle bir muhalefetin görevi budur. Bundan korkması yerine 'hukuk devleti işliyor' diye övünmesi lazım. Ama Başbakan övünmüyor.''

Bir gazetecinin, CHP'nin Van'da yapacağı toplantıyı hatırlatması üzerine Kılıçdaroğlu, bölgedeki sorunları, Türkiye'nin sorunlarını oturup tartışacaklarını, gazeteciler, akademisyenler, kanaat önderleri ve bölge halkıyla bir araya geleceklerini ve o bölgenin sorunlarını orada tartışmak istediklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin ''Bu, CHP'nin Kürt açılım projesi kapsamında haberlere yansıdı'' demesi üzerine de ''Yorumlanabilir. Sadece Kürt sorunu görüşülmeyecek. Ekonomi, sosyal yapı, kültürel yapı... Kürt sorunu dile gelirse, çözümler dile gelirse onu da dinleyeceğiz. Dünyaya aynı değil, farklı pencereden bakan insanlar bir araya gelecek ve tartışacaklar. Biz de o tartışmada ağırlıklı olarak dinleyici konumunda olacağız'' dedi.
 

'Tornadan çıkmış benzetmesi'

Kılıçdaroğlu, önceki Genel Başkan Deniz Baykal ile yaptığı görüşmede Halk TV'nin durumunun gündeme gelip gelmediği yönündeki sorulara da ''Dün genel konular, partinin durumu, ekonomi, yapılan konuşmalar, Türkiye'nin içinde bulunduğu durum, tutuklamalar... Bütün bunlar ayrıntılarıyla görüşüldü'' diye konuştu. Bir gazetecinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın CHP milletvekili Canan Arıtman'ı eleştirirken ''tornadan çıkmış gibi'' benzetmesi yapmasını hatırlatarak yorumunu sorması üzerine Kılıçdaroğlu, ''Bir Başbakan'ın, kadınlar için, 'tornadan çıkmış' demesi doğru mudur? En azından kadına saygı duyan kişi böyle bir laf edebilir mi? Başbakan yine büyük bir ihtimalle cama bakmadan böyle bir şey konuştu. Onun için kendisini mazur görüyorum'' karşılığını verdi.

 

'Bunun adına demokrasi diyorlar'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde Aile Sigortası ile ilgili düzenlediği basın toplantısının ardından, basın mensuplarının sorularını cevapladı. Kemal Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan Soner Yalçın ile görüşmelerinin teknik takipte ortaya çıkmasına ilişkin soru üzerine, şöyle dedi: ''Telefon dinleme ayıbını iktidar yapıyorsa bunun sorumlusu ben miyim? Benim telefonlarım dinleniyor arkadaşlar. Ne söylemişim? Benim telefonlarım, evimin telefonları, çocuklarımın telefonları dinleniyor. Bunun adına ileri demokrasi diyorlar. Ne söyleyebilirim.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler