Kadavrasız tıp

Ülkemizdeki tıp fakülteleri kadavra sorunu yaşıyor. 400 öğrenciye ortalama 1 kadavranın düştüğü belirtiliyor. Kadavra bağışları artmalı.

Kadavrasız tıp
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 29.01.2018 - 19:56

Kadavra, tıp eğitiminin olmazsa olmazlarının başında gelmesine karşın, ülkemizde ne yazık ki halen tıp fakültelerinde yeteri kadar kadavra bulunamıyor. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Demiryürek, sorunun ithal kadavralar ile kısmen çözülse de halen en temel tıp sorunlarının başında geldiğini belirterek “10 öğrenciye bir kadavra düşmesi gerekirken ne yazık ki bazı fakültelerde 400 öğrenciye bir kadavra bile zor düşüyor” dedi. Tıp fakültelerinin sayısının artması, kadavra ihtiyacının daha da artmasına neden oldu. Bu sebeple de yurtdışından kadavra ithalatı gündeme geldi. İthal edilen kadavraların bedellerinin 15 bin dolardan başladığı belirtildi. İthal kadavra dışında ise kadavralar bağışlarla ya da kimsesizlerin bedenlerinden temin ediliyor. Ancak bağışlar halen yetersiz. Türk Anatomi ve Klinik Anatomi Derneği üyesi de olan Prof. Demiryürek, kadavra yetersizliğinin en temel tıp sorunlarından başında geldiğini söyledi. Tıp fakülteleri sayılarının artmasının da sorunu büyüttüğünü anımsatan Demiryürek “Mesleğe başladığım yıllarda 40 kadar tıp fakültesi vardı, şu an özellerle birlikte sayı 82. Sorun giderek büyüyor” diye konuştu.

‘8-10 yıllık kadavralar’

Demiryürek, bağışların tıkanmasında farklı nedenler olduğunu belirterek, bazen dini vecibelerin eğitimin önüne geçebildiğini söyledi. Demiryürek, şöyle devam etti: “Kadavra bağışının gerçekleşmesinde bazı sorunlar var. Kişinin kendinden sonra çevresindeki insanların bu konudaki tereddütlerinden dolayı zaman zaman tıkanmalar yaşanıyor. Adli olarak sahipsiz bulunmuş kimsesiz kişilerin eğitim için kullanılmasına kanunen bir engel yok. Savcı ve imam ‘eğitim için kullanılsın’ derse ikisinin ortak kararıyla beden fakülteye devrediyor. Asıl karar aslında Adalet Bakanlığı görevlisinde yani savcıda. Buna karşın bazen soruşturma tamamlandıktan sonra dini vecibeler, eğitimin önüne geçebiliyor, o zaman kimsesiz beden defnedilebiliyor. Şunu unutmayın ki tıp fakültesi öğrencisinin ilk hastası kadavradır. Hasta etiğini, ölüme olan saygıyı öğrenebileceği gibi yapılarla ilgili ilişkiyi görebileceği gerçek, dokunabileceği tek eğitim materyali kadavradır. Temel nokta bağışın özendirilmesidir. Toplumun her kesiminin, özellikle sahipsiz olan kadavraların kullanılabilir olması adına Adalet Bakanlığı ve din görevlilerinin daha duyarlı olmasıdır. Bir ceset kimyasal yöntemlerle kullanılıyorsa 3-4 yıl eğitim amaçlı kullanılabilir. Şuan da 8-10 yıl kullanılan kadavralar var. Bu eğitim açısından çok büyük sakınca. Parçalanmış olan, gerçek özelliğini korumayan yapılarla gerçek yapıyı anlatmaya çalışıyoruz.”

‘Krematoryum olmalı’

Yurtdışında kadavra sorununun olmadığını anlatan Demiryürek, “Çünkü oralarda cenaze masrafları çok yüksek olduğu için kişiler kendinden sonrakilere yük olmamak adına kendilerini bağışlıyorlar. Oralarda ihtiyaç üstü kadavra var. Kadavra beden kullanıldıktan sonra, talebine uygun olarak dini vecibeleri yerine getiriliyor. Yurtdışından getirilen kadavra yine kendi dini vecibesine göre ya gömülüyor ya yakılıyor. Her belediye sınırlarında krematoryum (cesetlerin yüksek sıcaklıklarda yakıldığı yer) olmak zorunda” değerlendirmesini yaptı.

Nasıl bağışçı olunur?

Prof. Demiryürek, kadavra bağışçısı olmak için yapılması gerekenleri şöyle özetledi: “Bağışçı olmak isteyen kişi, tıp fakültelerinin anatomi bölümlerine başvurup ‘ben kendimi ölümümden sonra eğitim amaçlı kullandırıyorum’ diye beyanatta bulunmalı. Bunu yaparken bir şahidi olmalı. Yaşamını yitirdiğinde ise aile ve yakınları da bu durumu onaylamalı.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler