"Kalleş bir hilekarlık..."

Odatv davasının 5. duruşmasında kumanya gerginliği yaşandı. Duruşmada tutuklulara yemek verilmedi. Gazeteci Soner Yalçın'ın avukatı yemek verilmemesiyle ilgili olarak "Bu suçtur. Sanıkların aç aç savunmasını yapmasını beklemek suçtur" diyerek suç duyurusunda bulundu. Bugün savunmasını yapan Yalçın, ''Kalleş bir hilekarlıkla bilgisayarımıza yerleştirilmiş bu word dosyaları bizim değildir. Kirli eller tarafından konulmuştur'' dedi.

Yayınlanma: 30.12.2011 - 11:52
Abone Ol google-news

İstanbul Adalet Sarayı'ndaki özel yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar Prof. Dr. Yalçın Küçük, eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Soner Yalçın, Şükrü Doğan Yurdakul, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Muhammet Sait Çakır, Coşkun Musluk, Müyesser Uğur ile tutuksuz sanık İklim Ayfer Kaleli katıldı. Diğer tutuksuz sanık Ahmet Mümtaz İdil ise sağlık sorunları nedeniyle duruşmaya gelmedi.

Davanın tutuklu sanıklarından Kaşif Kozinoğlu ise cezaevinde rahatsızlanarak 12 Kasım'da hayatını kaybetmişti.

Dün savunmasını bitiren sanık Yalçın Küçük, duruşmada söz alarak, ''Savunmamda eksik birkaç yer var. Onları söylemek istiyorum. Hakkımdaki iddialardan biri de CHP'yi değiştirmektir. Evet değiştirdim doğrudur. Diğer bir iddia ise 'Ergenekon' davalarını zayıflatmak için tutuklu bulunan kişileri milletvekili seçtirmemdir, bu da doğrudur. Bu suçu işledim. Bu işler için organize polisinden izin almak zorunda değilim. Soner Yalçın benim arkadaşımdır. Ben ona yardım ederim o da bana yardım eder, ortağım gibidir'' dedi.

Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci'nin ''Sabıkanız var mı?'' sorusuna Küçük, ''Kız oğlan kızım. Sabıkam yoktur'' dedi.

Bunun üzerine Başkan Ekinci de dosyada Küçük hakkında 3 ayrı sabıka kaydının bulunduğunu belirtti. Yalçın Küçük de 2000 yılında erteleme yasası çıktığını ve bu sabıkaların silindiği ifade etti.

Soner Yalçın

Duruşmada ilk kez ifadesi alınan tutuklu sanık Soner Yalçın, 25 yıldır gazetecilik yaptığını belirterek,

''Burada sanık sandalyesinde oturan düşüncedir. Gazeteci ve yazarları cezaevine atmak kimseye onur vermez. Düşünce ateşe atmakla yok edilemez. Düşünce ve kitapları yargılayanları tarih affetmez''

dedi.

Türkiye'de gerçek gazetecilik yapmanın tehlikeli sonuçlarının olduğunu öne süren Yalçın, savunmasını şöyle sürdürdü:
''Gazetecileri bekleyen sadece acıdır. Dürüst, taviz vermeyen gerçek gazeteciler ya hapse atılır ya da işten atılır. Taviz vermeyen cesur gazeteciler hep olmuştur ve olacaktır. Uğur Mumcu, Musa Anter, Hrant Dink gibi... Bunlar ölümü bile göze almıştır. Gazetecinin tek ilkesi vardır, gerçeğe bağlı kalmaktır. Onurumla girdiğim cezaevinden, utançla çıkmaya hiç niyetim yok. Mesleğime hiç ihanet etmedim.''

Yalçın, bugüne kadar 11 ayrı kitap yazdığını ve hayatı boyunca ''derin devlet'', ''gladyo'', ''faili meçhul cinayetler'' gibi konuları araştırıp yazdığını söyledi.

Soner Yalçın, Türkiye'de şu anda çokça tartışılan ''Jitem'' ve ''Susurluk Çetesi''ni yıllar önce kendisinin yazdığını ifade ederek, şöyle devam etti:
''Devlet içinde yuvalanmış derin yapılar hakkında en bilgili gazetecilerden biriyim. Faili meçhul cinayetler soruşturmasını yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bu konuda tanıklığıma başvurdu. Ne gariptir ki bir savcı sanık yapıyor, başka bir savcı da tanık yapıyor. Hangi hukuk uygulanıyor Türkiye'de? Böyle terörist olur mu?''

Duruşma, Soner Yalçın'ın savunmasıyla etti.

Duruşmada ilk kez ifadesi alınan tutuklu sanık Soner Yalçın, 25 yıldır gazetecilik yaptığını belirterek, "Burada sanık sandalyesinde oturan düşüncedir. Gazeteci ve yazarları cezaevine atmak kimseye onur vermez. Düşünce ateşe atmakla yok edilemez. Düşünce ve kitapları yargılayanları tarih affetmez" dedi.

Türkiye'de gerçek gazetecilik yapmanın tehlikeli sonuçlarının olduğunu öne süren Yalçın, savunmasını şöyle sürdürdü: "Gazetecileri bekleyen sadece acıdır. Dürüst, taviz vermeyen gerçek gazeteciler ya hapse atılır ya da işten atılır. Taviz vermeyen cesur gazeteciler hep olmuştur ve olacaktır. Uğur Mumcu, Musa Anter, Hrant Dink gibi... Bunlar ölümü bile göze almıştır. Gazetecinin tek ilkesi vardır, gerçeğe bağlı kalmaktır. Onurumla girdiğim cezaevinden, utançla çıkmaya hiç niyetim yok. Mesleğime hiç ihanet etmedim."

Yalçın, bugüne kadar 11 ayrı kitap yazdığını ve hayatı boyunca "derin devlet", "gladyo", "faili meçhul cinayetler" gibi konuları araştırıp yazdığını söyledi.

Soner Yalçın, Türkiye'de şu anda çokça tartışılan "Jitem" ve "Susurluk Çetesi"ni yıllar önce kendisinin yazdığını ifade ederek, şöyle devam etti: "Devlet içinde yuvalanmış derin yapılar hakkında en bilgili gazetecilerden biriyim. Faili meçhul cinayetler soruşturmasını yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bu konuda tanıklığıma başvurdu. Ne gariptir ki bir savcı sanık yapıyor, başka bir savcı da tanık yapıyor. Hangi hukuk uygulanıyor Türkiye'de? Böyle terörist olur mu?" Duruşma, Soner Yalçın'ın savunmasıyla etti.

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını sürdüren Soner Yalçın, hayatı boyunca hiçbir legal ya da illegal siyasi bir örgüte mensup olmadığını ifade ederek, ''Yalnızca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi üyesiyim. Korkunç bir haksızlıkla savcılar, 'Ergenekon' terör örgütü mensubu olduğumu iddia ediyor'' diye konuştu.

Bugün Gazetesi Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan'ın 2010 yılı kasım ayında kendisinin Halk TV'yi satın almaya çalıştığını yazdığını anımsatan Yalçın, ''Arslan bu çok özel bilgiyi nereden aldı bilmiyorum, çünkü çok küçük bir grup biliyordu. Kasım 2010'da 2009 yılı telefon görüşmelerim büyük oranda tape edilmeye başlandı. Aynı gerekçe ile 15 Mayıs 2009 ile 25 Şubat 2010 tarihleri arasında dinlenmiş, izlenmiş, takip edilmiştim. Tapeleri bile 2 yıl sonra yapanlar birdenbire yine dinlenmemi talep ediyorlardı aynı gerekçelerle... Üstelik yine jet hızıyla. Bu acelenin bir nedeni olmalı değil mi?'' diye konuştu.

26 Ocak 2011 tarihinde sanık İklim Ayfer Kaleli'nin kendisine, Deniz Baykal ile ilgili iddiasını aktardığı telefon kaydının olduğunu belirten Yalçın, şöyle devam etti:
''Odatv operasyonunu Baykal'a şantaja dönüştürerek bizleri itibarsızlaştıran telefon görüşmeleri var. Hukuken silinip yok edilmesi gereken bu telefon kaydı, bizleri lekelemek için kullanıldı. Mahkemenin geriye dönük dinleme kararı vermesinin nedeni bu. Biz, Bayraktar'ın iddiasını konuşmuş ve unutmuştuk. Ancak şimdi ortaya çıktığı gibi yasa dışı dinleme yapanlar yasa dışı şekilde bunu, mahremiyetimizi medyaya sızdırdılar.  Tezgah kurulmuştu, bilgisayarlara siber korsanlık sonucu 'Öyleyse Varan 2' yalanı yerleştirilmişti. Öyle ya Türkiye siyasal genel seçime gidiyordu. Böyle bir siyasi malzeme bir kararla yok edilebilir miydi? Odatv'yi, bizleri ve CHP'yi lekelemek için bundan iyi fırsat olabilir miydi?''


Bayraktar'ın da tacize uğradığını iddia ettiği günden bir gün sonra 27 Ocak 2011'de dinlenmeye başlandığını ifade eden Yalçın, ''Bayraktar'ı niye dinliyorlar? Bu soru, tüm tezgahı ortaya çıkarıyor. Deniz Baykal'la Halk TV meselesini konuşmamışız daha. Öyle ya daha Odatv basılıp bilgisayarlarda sözüm ona ''varan 2'' ''medya 2010'' filan çıkmamıştı. Demek polisin öngörüsü bayağı iyi'' dedi.

İddianamede, ''Yalçın Küçük ile kendisi arasında hiyerarşik bir yapı olduğu, Küçük'ün kendisini yayın konusunda yönlendirdiği'' yönünde iddialar bulunduğunu da hatırlatan Yalçın, gazeteciliğin emir komutayla yapılamayacağını söyleyerek ''Kimse bize emir, buyruk veremez. Bu kimsenin haddine değildir'' diye konuştu.

Yemek tartışması

Sanık avukatlarından Celal Ülgen, duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, sanık yakınları tarafından salona getirilen yemeklerin güvenlik nedeniyle sanıklara verilmediğini Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci'ye bildirdi.

Başkan Ekinci de ''Mahkememizle ilgisi yok. Ben insani olarak yakınlarının getirdiği yemekleri güvenlik gerekçesi ile verilmemesini söylemiştim. Bu konu ile ilgili bir yetkim yok. Söylediklerim tavsiye idi. Ayrıca sanıklara kumanya veriliyor'' dedi.

Bunun üzerine araya giren tutuklu sanık gazeteci Nedim Şener, ''Kumanyada sadece kuru ekmek var'' dedi. Sanık avukatlarından Celal Ülgen de ''Sanıklar sizin huzurunuzda aç bırakılmıştır ve suç işlenmiştir'' diyerek suç duyurusunda bulundu.

Başkan Ekinci ise ''Savunmaya tekrar ara verelim, sanıklar bir şeyler yesin. Her öğle bunu mu yaşayacağız? Yakınları yukarıdan yiyecek alıp gelsinler. Alay komutanı ile de pazartesi günü bu konuyu konuşacağım'' dedi.

Başkan Ekinci, Soner Yalçın'a ''Savunma yapabilecek misin?'' diye sordu. Yalçın da ''Aç karna savunmamı yapabilirim'' diye yanıt verdi. Başkan Ekinci'nin ''Size kafeteryadan kek aldıralım'' demesi üzerine Yalçın, bir şey istemediğini belirtti.

Yalçın'ın, yaklaşık bir saat ifade vermesinin ardından yemek yemesi için duruşmaya 15 dakika ara verildi.

Bu arada duruşmayı izleyen CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, sanıklara öğle arasında yemek verilmediği gerekçesiyle bu olaya sebebiyet veren kişiler hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

Duruşmadaki savunmasında kitabından alıntılar yapan Soner Yalçın, ''Türkiye solunun çoğunluğu kültürünü, dinini okuyup araştırmadı. Türkiye'de solcu aydınların çoğu İslamiyet'i bilmemektedir. Halkının dinsel inancını dışlamıştır. Tasavvufun, aklın ve bilimin öğretisi olmadığı kolaycılığına kaçarak, kendi coğrafyasına yabancılaşmıştır. Ne Muhyiddin İbn-i Arabi'yi ne de Muhammed Nur'u bilir. Yunan filozofu Herakleitos'un 'diyalektiğin atası' olduğunu, Hegel'in, Marks'ın felsefi düşüncesinin buradan doğduğunu bilir de nedense Vahdet-i Vücud'a burun kıvırır, bilmez'' diye konuştu.

Hiçbir tarikata, tekkeye, dergaha ve cemaate önyargılı olmadığını anlatan Yalçın, ''Bundan sonra söyleyeceklerimin önyargılı olduğunun düşünülmemesi için bu girişi yaptım'' dedi.

Odatv aramalarında ele geçen dokümanlara değinen Yalçın, ''Hilekarlıkla bilgisayarımıza yerleştirilmiş bu word dosyaları bizim değildir. Kirli eller tarafından konulmuştur'' diye konuştu.

Cezaevinde rahatsızlanarak 12 Kasım'da hayatını kaybeden Kaşif Kozinoğlu hakkında açıklamalarda bulunan Yalçın, ''Hukuki hurafeler sonucu daha yaşarken ölmüştü. Bugün maalesef hayatını kaybetmiştir. Hakkındaki iddialara yanıt veremeyecektir. Kuşkusuz rahmetli Kozinoğlu'nu savunacak değilim, kendisini tanımıyorum. Ne ben ne de Odatv çalışanlarından hiç kimse Kaşif Kozinoğlu'nu tanımıyoruz. O da savcılık ifadesinde bizi tanımadığını ifade etmiştir. Bize hiçbir yoldan bilgi, haber, yazı, dosya ve belge göndermedi'' dedi.

Özel yetkili mahkemelerin niteliğinin tartışma konusu olduğunu iddia eden Yalçın, ''İçinde yaşadığım çağa ve ülkeme karşı bir gazeteci olarak sorumluluğumu yerine getirdim. Sizleri de tarihin huzurunda sorumluluklarınızla baş başa bırakıyorum'' dedi.

''Görevsizlik'' talebi

Yalçın'ın ardından söz alan avukatlarından Duygun Yarsuvat, sanıklara atılı suçun örgüt kapsamında değerlendirilemeyeceğini ifade ederek, ''halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek'' suçunun asliye ceza mahkemesi kapsamında olduğunu söyledi. Avukat Yarsuvat, bu nedenle mahkemenin ''görevsizlik'' kararı vererek, dosyanın asliye ceza mahkemesine gönderilmesini istedi.

Bu arada, duruşmada öğlen yaşanan yemek sıkıntısıyla ilgili olarak Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci, Silivri Cumhuriyet Başsavcısı ile görüştüğünü, bundan sonra kumanya konusunda sıkıntı olmayacağını ve daha fazla kumanya verileceğini söyledi.

Tutuklu sanık Soner Yalçın'ın savunmasını tamamlamasının ardından duruşma 3 Ocak Salı gününe ertelendi.

Bu arada, CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum ve CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner de duruşmayı izleyenler arasında yer aldı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler