"Kanseri azaltmanın neredeyse bir yolu var"

Akdağ, ''4 Şubat Dünya Kanser Günü'' dolayısıyla medya kuruluşlarının yöneticileriyle Çırağan Sarayı'nda bir araya geldiği toplantıda, soruları yanıtladı.

Bir soru üzerine, sigaranın kanser üzerindeki etkisine ve kapalı mekanlarda sigara yasağının olumlu sonuçlarına ilişkin bilgi veren Akdağ, özellikle Ağustos, Eylül, Ekim 2008-2009 verileri karşılaştırıldığında sigara satışlarında yüzde 8 azalma olduğunu kaydetti. Akdağ, yaptıkları bir araştırma sonucunda 2008 yılı Mayıs ayından bir yıl sonra sigara içme oranının yüzde 33'ten 31'e indiğini belirlendiğini söyledi.

Gençlerde de sigaraya başlama oranlarının çok azalmaya başladığını kaydeden Akdağ, uygulamanın pasif içiciliği önlerken, diğer taraftan sigara içmeyi bir statü aracı olmaktan çıkardığını ifade etti.

Kahvehaneler, barlar, eğlence mekanlarında sigara ile ilgili tedbirlerden sonra ticaretin etkilendiği yönünde birtakım propagandanın yapıldığına dikkati çeken Akdağ, ''Maliye Bakanlığından aldığımız veriler, geçmiş yıllarda kapanan, açılan ikram iş yeri sayısının 2009'da açılanlar lehine arttığını gösteriyor. Kapanma fazlalığı falan yok. KDV ödenme oranlarına baktık. Gene ikram sektörünün 2009 KDV ödeme miktarı artmış. Üstelik de kriz yılındayız. Dolayısıyla herhangi bir veri, ticari açıdan gerilemeye işaret etmiyor'' diye konuştu.

Özellikle akciğer kanserinde sigaranın etkisinin çok bariz olduğuna dikkati çeken Recep Akdağ, ''Kısa ve orta vadede kanseri azaltmanın neredeyse bir yolu var. O da sigara dumanını insanlardan uzaklaştırmak. O zaman sigara konusunda çok daha diri durmak zorundayız'' dedi.

Domuz gribi aşısı

Domuz gribi konusunda da soruları yanıtlayan Akdağ, dünyanın, hafif ve orta denilebilecek bir pandemi yaşadığına işaret ederek, Türkiye olarak pandemi planlarını güncellediklerini, tedbirler aldıklarını, yoğun bakım kapasitelerini artırdıklarını, yurttaşın el yıkama konusu başta olmak üzere farkındalığını artırdıklarını anlattı.

Salgın sırasında 36'sı hamile 630'a yakın kişinin öldüğünü anlatan Akdağ, bunların yüzde 30-35'ini sağlıklı insanların oluşturduğunu kaydetti.

Aşılama konusunda Türkiye'de başından itibaren kafaların karıştığına ve yurttaşların yeterince aşılanmadığına dikkati çeken Akdağ, şunları söyledi:
''Biz, bilimsel kurullarımızın tavsiyesiyle 43 milyon doz aşı sipariş ettik. Bu dozdaki aşı miktarı, 28 milyon kişiyi aşılamaya yetiyordu. Toplumun yüzde 40'ı. Bu talep çok düşük kaldı, yüzde 5'lerin altında kaldı. Peki biz ne yaptık? Biz Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi 43 milyon doz aşıyı baştan satın alarak ve parasını ödeyerek ciddi bir mali yük oluşturduk mu? Hayır. Şu ana kadar satın aldığımız aşı 8,4 milyon dozdur. Bu da 120 milyon liranın biraz üzerinde bir paradır. 8 milyon doz aşının yarısına yakınını harcadık. Haberler çıkıyor (Parayla alındı, hibe ediliyor) diye. Halbuki bu hibe işleri en başında planlanmıştı. Kime yaptık? Filistin'e, Afganistan'a, Kosova'ya, Sudan'a... Bunların hapsi işin başında bizden yardım istemişti. Bu ülkelere biz domuz gribi aşısı bir tarafa, öteden beri sürekli yardım yapıyoruz. Aşı, ilaç, tıbbi malzeme veriyoruz. Şu andaki 4 milyon dozla ilgili olarak bir kısımını kullanacağız, diğer kısmı için de firmalarla görüşüyoruz. İnsan sağlığını korumak için bize göre çok doğru bir iş yaptık.''

Akdağ, eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un domuz gribi aşısına karşı tavrına ilişkin bir soru üzerine de insan sağlığından bahsedildiğinde bu işlerin speküle edilmesinin yakışık almayan bir olay olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Bunu kim speküle etmişse zamanında haksızlık yapmıştır. Bu anlamda Osman Durmuş da haksızlık yaptı, başka birkaç hoca da çıktı haksızlık yaptı. Halbuki biz Sağlık Bakanı olarak konuşmuyorduk ki. 40 kişilik bir bilimsel kurulun kararlarını ben halkıma anlatıyordum. Türkiye'nin yetkin ve seçkin bilim adamları, enfeksiyon hastalıkları uzmanları, aşıcılar, halk sağlığı uzmanları bunların kararlarının yanında kendisi genel cerrah olan bir eski bakanın söylediklerinin ne kıymeti harbiyesi olur?''