Karadeniz ile Azak Denizi’ni buluşturan köprü

OKAY DEPREM /Kırım

Yayınlanma: 28.10.2018 - 15:49
Abone Ol google-news

Yakın zamanda, 2013 sezonundan beri Kırım Cumhuriyeti’ne dönük ilk kültür turunu gerçekleştirdik bir grup Türkiyeli gezgin ile birlikte. Ukrayna zamanında ismi “Kırım Otonom Cumhuriyeti” olan bu topraklar, 2014 Martı’nda Rusya Federasyonu’na bağlanmış, Tatarca ve Ukraynaca da ilk kez resmi lisan konumuna gelmişti. Birkaç senedir Türkiye’den doğrudan uçuş olmamasına, vizesiz rejimin çoktan sona ermesinin getirdiği zorluklar da eklenince Kırım’a ilgi oldukça azalmıştı. Başkent Simferopol’e (Akmesçit) uçamayınca geriye, uluslararası havalimanının yer aldığı en yakın Rusya kenti Krasnodar’a gitmek kaldı. İlk olarak, tarihi ismi Yekaterinodar olan metropole varmamız bir anlamda avantajımıza oluyor çünkü turumuza Kerç Yarımadacığı ve aynı adlı şehirden başlayacağımız için, sadece birkaç ay önce açılışı yapılan devasa Kırım Köprüsü’nü görme imkânımız ortaya çıkıyor böylelikle.

1863 öncesinde yerinde “Büyük Çerkesya”nın yer aldığı Krasnodar ilinde birkaç saat ilerledikten sonra Taman Yarımadası’na varıyoruz. Sabahın ilk ışıklarında tarihi bir ana şahit oluyoruz. Azak Denizi ile Karadeniz arasındaki kocaman boğazı, kara bağlantıları ile birlikte toplam 19 km’de kat eden, dünyanın en büyük köprülerinden birinin üzerinden geçen ilk Türkiyeliler arasına giriyoruz. Türkiye Trakyasından büyük yüz ölçüme sahip Kırım’a adım atmamızdan itibaren, bir haftalık yolculuğumuz boyunca yol ve altyapı çalışmaları eşlik ediyor bizlere... Ukrayna döneminde oldukça bakımsız ve görece yoksul kalan yarımadanın dört bir tarafında şimdilerde çifte yollar, gaz-su kanalları ile enerji hatları ile santralları inşa ediliyor.

Zengin medeniyet...

Kerç, Kırım’ın eskiden beri en mütevazı kentlerinden.

Çarpık post-kapitalizm devrinde fazla para sirkülasyonuna maruz kalmaması Kerç’in bir yerde faydasına olmuş. Şehirde gerekli gereksiz yeni dönem binası hemen hemen hiç yok. Osmanlı mimari anıtı Yeni Kale Türkiye’nin ilgisinden mahrum, bakımsız haliyle karşılıyor bizleri. Ermeni kökenli Rusyalı ressam İvan Ayvazovski’nin memleketi Feodosya’ya (Kefe) geldiğimizde ise karşımıza, İstanbul kıyılarının kırk, elli yıl önceki hali çıkıyor. Bu saatten sonra yetişkin grubumuz nostaljik hüzünlenme duygusu ile inşaat teröründen en azından bir haftalığına uzak kalmanın memnuniyetini bir arada yaşıyor. Sudak’tan Balaklava’ya kadar Cenovalıların kalelerinin bitmek bilmemesi, Karadeniz’in bir ara adeta Ceneviz Gölü olduğunu kanıtlar nitelikte. Öte yandan Trabzon’un başkent olduğu Pontus Krallığı’nın da izleri ise hemen her yerde. Osmanlı ise üç yüz seneki uzun hâkimiyet döneminde camiler ve bir iki kale dışında yarımadaya fazla bir şey bırakmadığı için, bugün mirasının varlığı ile yokluğu bir...

Buna rağmen, Yevpatorya’nın (Gözleve) Tiyatro Meydanı’nda 2500 yıllık kente egemen olan hükümdarların rölyeflerinden biri de Fatih Sultan Mehmet’e ait. En kuzeydeki Mimar Sinan Camisi’nin bulunduğu şehrin belki de en önemli özelliği, dünyada Musevi inancına sahip yegâne Türk boyu Karaimlerin (Karataylar) tarihsel bakımdan anayurtları olması. Nitekim Bahçesaray’ın tepelerinde yer alan Çufutkale’de (Yahudi Kalesi) onların ataları Musevi Hazar Türklerinin ortaçağ şehrini de görme olanağı yakaladık. Kırım Tatar Hanlığı’nın idari merkezi Hansaray ise her zamanki gibi rengârenk ve huzur dolu. Son zamanlarda ise restorasyon içerisinde. Boğaziçi Krallığı’ndan Altun Orda’ya, Kıpçaklardan Moğol-Tatarlarına, Kırım zengin medeniyet, topraklarıyla dikkat çekiyor... [email protected]


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler