Kararlı ve Büyük Bir Saldırının 88. Yıldönümü
Kurtuluş savaşımızın en son adımıdır, Büyük Taarruz. Sakarya savaşında elde edilen utku ile Türk ordusunun moral gücü yükselmiştir. Taarruz kararı 1922 yılı Haziran ayında Mustafa Kemal tarafından verilmiştir. 21 Temmuz 1922’de gizlice Ankara’dan ayrılan Mustafa Kemal önce Akşehir’e gelerek burada cephede gerekli incelemeleri yaparak 27 ve 28 Temmuz gecesi Fevzi ve İsmet Paşa ile birlikte saldırı planını hazırlamıştır. Ardından da son bir değerlendirme yapılarak 26 Ağustos’ta taarruz kararı verilmiştir.
Lord Kinross, Mustafa Kemal’in Ankara’dan ayrılışını şöyle açıklar: “Mustafa Kemal Ankara’dan ayrılacağı gece yakınları ile bir yemek yedi. ... Ayrılırken de dostlarına ‘Şimdi doğru cepheye gidiyorum’ demişti. ‘Saldırıya başlamak için’ içlerinden biri şaşkınlıkla, ‘Paşam ya başaramazsanız’ diye sordu. Ne demek istiyorsun? Saldırının başlangıcından 14 gün sonra Yunanlıları denize dökmüş olacağım.”
Savaş 26 Ağustos 1922 sabahı saat 5.30’da Türk topçu birliklerinin ateşi ile başlamıştır. Türk ordusunun kuvvetleri düşmana yakındı. Ancak saldırı için düşmandan 2 ila 3 kat üstün olmak lazım idi. Saldırı yeri Afyon seçilmişti. Gece yürüyüşü ile Eskişehir’den bazı kuvvetler getirildi. Amaç şu idi: düşmanı geride yeni bir cephe kurmasına olanak vermeyecek şekilde dağıtmak ve yok etmekti. 27 Ağustos’ta Afyon’un güneyinde 50 doğusunda ise 20-30 km uzunluğundaki düşman cephesi düşmüştü. Düşman kuvvetleri Aslıhanlar ve Dumlupınar’da yenilgiye uğramıştı. Daha sonra da 30 Ağustos 1922 tarihli Başkomutanlık Meydan Savaşı ile yok edilmiştir.
Tarihimizde Büyük Taarruz en son noktayı oluşturan bir savaş olması açısından önemlidir. Bu tarihten sonradır ki hızla tam bağımsızlık ilkesi benimsenmiş, uluslaşma bilincine varılmış, çağdaşlık biricik amaç edinilmiştir. İşte bu açıdan baktığımızda Mustafa Kemal’in bu eylemi Türk toplumunu geri kalmışlıktan kurtarma eylemidir diyebiliriz.
Büyük Taarruz’un kazanılmasının ardından tam 15 gün sonra Mustafa Kemal, Ankara’ya dönmüştür ve arkadaşlarından özür dilemiştir. O Ankara’ya geldiğinde şu sözleri söylemiştir: “Kusura bakmayın, insan bazen hesabında yanılabilir. Tahminimde bir günlük bir yanlış yapmışım.”
O aslında hiç yanılmadı hiç rastlantısal iş görmedi. Her şey en başından itibaren düşünülerek hazırlanır ve uygulama alanına konurdu. Bu da, onun düşünce yapısından gelen bir durum idi. Savaşsız, barışçıl bir toplum ve dünya düzeni onun en çok üzerinde durduğu biricik özlemi idi. Nitekim o, 30 Ağustos 1924’te şöyle diyecektir: “Savaş, muharebe ve en son meydan savaşı yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir. Ulusların çarpışmasıdır. Meydan muharebesi ulusların bütün varlıkları ile bilim ve teknik alanında ulaştıkları düzeyle, ahlakları ile kültürleri ile sözün kısası bütün maddi ve manevi güç ve erdemleri ile ve her türlü araçları ile çarpıştığı bir sınav meydanıdır. Bu meydanda çarpışan ulusların, gerçek güç ve değerleri ölçülür. Sonuç; yalnız maddesel gücün değil bütün güçlerin özellikle ahlak ve kültür güçlerinin üstünlüğünü kanıtlama derecesine vardırır.”
Dr. Handan Diker Yeditepe Üniversitesi öğretim görevlisi
En Çok Okunan Haberler
- Cinsel içerikli videolar çeken karı-koca tutuklandı
- İstanbul'da berber ücretlerine dev zam!
- 'Hukuki başvurular yapılacaktır'
- Kılıçdaroğlu’ndan videolu mesaj
- Özgür Özel, Erdoğan'a seslendi
- Anlattığı anlar ortaya çıktı!
- Kayak merkezinde korkunç anlar... 17’si ağır 30 yaralı!
- Erdoğan'dan Özel'in 'savaş ilanı' sözlerine yanıt
- 9 aydır raporluydu...
- Akaryakıt tankeri patladı!