Karayılan'dan olay yaratacak açıklamalar
PKK'nin Kandil'deki yöneticisi Murat Karayılan "çözüm sürecine" dair ANF'ye çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Karayılan’ın kendi ağzından o açıklamalarının satırbaşlarını yayınlıyoruz:
“-Normalde gerilla Kürdistan dağlarından geri çekildiğine göre, karakolların ve taburların azaltılması, en azından var olan şekilde kalması gerekirdi. Ama bakıyoruz “fırsat bu fırsat” denilip habire yeni karakol projeleri pratikleştirilmektedir. Bu, neyin nesidir! Biz güçlerimizi çekerken, onlar ardımızı asker doldurmaktadırlar.
“Dağlara çıkış var"
-Aslında devlet, bu uygulamalarla deyim yerindeyse süreci sabote etmek için elinden ne geliyorsa yapıyor. Savaşa hazırlanıyor. Açık açık görülen budur. Bu, bizde ciddi sorunlara yol açıyor. Ciddi kaygılara neden oluyor. Ve görüyorum ki toplumumuz da aynı kaygıları taşıyor. Her gün birçok yerde yurtsever, barışsever insanlarımız, demokratik kurumlar dağlara çıkmakta ve bu tür şeylerin önünde engel olmak için canını ortaya koymaktadır. Çünkü gerçekten bunlar barışın önünde engeldir. AKP, gerçekten barış istiyorsa ortaya çıksın; koruculuğa ilişkin ne yapmak istiyor, bu kadar özel operasyon birliklerini Kürdistan’a yerleştirmekle neyi hedefliyor, bunları açıklasın. Bunlar başlı başına ciddi konulardır.
“Öcalan'la görüşmeliyiz”
-Kürt tarafı adına Önder Apo görüşüyor. O zaman kendisinin dışarıyla iletişim kurması gerekiyor, bizlerle ilişki kurması gerekiyor, çeşitli heyetlerin gidip gelmesi gerekiyor. Danışmanlara ihtiyacı olabilir. Basit bir sorun değil ki! Yüz yıllık bir sorun çözülüyor. Biz Önder Apo’dan habersiz karar almıyoruz; kendisi de bizden habersiz karar almıyor. Karar almak için heyetler gidip gelecek, mektuplar gidip gelecek, öyle kararlaşma olacak. Bunun için kararlaşma sürecimiz gecikiyor. Ama eğer sorun gerçekten çözülecekse bu İmralı tecrit sisteminin değişmesi gerekiyor. Önderliğin dışarıyla rahat bağ kurması gerekiyor. Bizimle rahat iletişim kurması ve görüşebilmesi gerekiyor. Bu konuda da herhangi bir yenilik yoktur. Tecrit halen devam ediyor.
“Kürt siyasetçiler özgür kalmalı”
-Diğer bir husus olarak, madem silahlar susturuldu ve “fikir savaşı yapılacak, siyaset yapılacak” deniliyor, o zaman hükümetin ve devletin siyasetin kanallarını açması gerekmez mi? Kürt siyasetini özgürleştirmesi gerekmez mi? Gerekir. Ama bakıyoruz, Kürt siyasetinin kadrolarının büyük çoğunluğu halen zindandadır. Siyaseti yürütecek olanlar zindanda kalacak, gerilla da geri çekilecek. Peki, ne yapılmak isteniyor? Mademki yeni bir dönem, demokratik çözüm dönemi başlıyorsa ve siyasi çözüm gündemdeyse, o zaman Kürt siyasetinin özgürleşmesi gerekir. Açık ki düşmanlık siyaseti sonucu tutuklanmış ve rehin alınmışlardır. Madem altı aydır bir süreç başladı, tek mermi patlamıyor, gerilla geri çekiliyor ve birinci aşama bitti; o zaman bu siyasetçilerin bırakılması gerekiyor.
“Ölümcül hastalığı olanlar…”
-Ancak bırakalım siyasetçilerin bırakılmasını, ölümcül hastalığı olan birçok tutsak ölüme terk edilmiş durumdadır. Bütün dünyada ölümcül hastalıkları bulunan tutsaklar serbest bırakılır. Bu gibi kişiler ya ömrünü dışarıda tamamlasın ya da yaşamını sürdürmesi için gereken tedaviyi görsünler diye bırakılırlar. Ama Türkiye’de bırakılmıyor. Neden? Çünkü Kürdüz biz; ayrımcılık vardır; düşmanca yaklaşım vardır. Bir sürü arkadaşımız şimdiye kadar içeride yaşamını yitirdi ve halen ölümcül hasta olan birçok insanımız içerdedir. Yani Türk devletinin Kürt siyasetine karşı yürüttüğü düşmanlık siyaseti gündemdedir.
“Mahkemeye tavır almak lazım”
-Biz şunu anlamak istiyoruz: Bu mahkeme heyeti kimdir? Bu Kürt düşmanlığını yürüten zihniyetin altında ne vardır? Madem Kürt halkıyla devlet barış sürecini başlatmışsa, bu mahkeme ne diye seçilmiş Kürt milletvekillerini bırakmıyor ve onların davasını sonbahara erteliyor. Bu mahkeme heyeti kuşkusuz Türk sömürgeci sisteminden bağımsız değildir. Ve 1925’te Şêx Saîd İsyanı’nda kurulan İstiklal Mahkemeleri’yle aynı zihniyeti sürdürmektedir. Kürt halkına düşmanlık zihniyeti bu mahkeme sisteminde yansıyor. İstiklal Mahkemesi insanları idam etti, bu da elinden gelse idam eder ki zaten yaptığı siyasal bir idamdır. Üstlerine atılmak istenen suçlar kadar cezaevi yatmış kişiler hala bırakılmıyor. Çünkü orada hukuk değil, siyaset var ve bir savaş var, düşmanlık tutumu var. Artık bu mahkemeye tavır almak lazım. Avukatların da bunu tartıştığı belirtiliyor. Tabii tartışırlar; haklıdırlar. Çünkü bu mahkemenin yürüttüğü, hukuk değildir. Yürüttüğü, Kürt halkına ve onun siyasetine karşı bir savaştır.
“Ulusal çevreler kabul etmişlerse..."
-Başbakan Gezi olaylarıyla ilgili konuşurken, konuyla ilgili ulusalcıları bile eleştiriyor; “siz nasıl Atatürk’le terörist başının fotoğrafının yan yana olmasını kabul ettiniz” diyor. Halen “terörist başı” diyor, ulusalcı diye tanımladığı kişileri bile bu konuda tavır almadığı için eleştiriyor. Bu ne demek! Eğer sen Kürt sorununu çözeceksen, topluma ve ulusalcılara da kabul ettirmeye çalışman gerekmez mi? Eğer gerçekten o ulusalcı denilen çevreler Önder Apo’yu kabul etmişlerse bu iyi bir şey değil mi? Sonuçta Önder Apo, Kürt halkının temsilcisidir. Ve şu anda resmi olarak devlet ve hükümetle bu vasıfla diyalog sürdürmektedir.
Hala “bölücülük” diyor, ne bölücülüğü!
-Hala “bölücülük” diyor, ne bölücülüğü! Eğer bölücülük yapan varsa bunu siz yapıyorsunuz. Siz bizi sürekli ötekileştiriyorsunuz. Biz Türkiye’nin eşit, özgür ve gönüllü birliği için bu süreci başlatmadık mı! Ama halen bölücülükle ve terörizmle suçlama, bu zihniyetin kendisini ele vermesidir.
“Beşinci reform yasası çıksın”
-Kısaca bizim söylemek istediğimiz, sürecin tek ayaklı yürüyemeyeceği, iki ayak üzerinde olursa ilerleyebileceğidir. Bir kişi tek ayak üzerinde yol alamaz, iki ayağının olması gerekiyor. Bu sürecin de iki ayağı vardır; birisi biziz, diğeri ise devlet ve hükümettir. O ayağın devreye girmesi gerekiyor. Ciddi, köklü, gözle görülür adımların atılması lazım. Bunu çok acil bir biçimde bekliyoruz. Biz hemen yapılması gerekenlerle birlikte önümüzdeki 2-3 hafta içerisinde, özellikle de TBMM kapanmadan bazı adımların atılmasını bekliyoruz. Örneğin şimdi deniliyor ki, “KCK davasıyla ilgili olarak Amed ve İstanbul mahkemeleri çözüm karşıtıdır, onun için bu tutumlarını sürdürüyorlar.” Güzel, o zaman hükümet bunları aşamıyorsa karar çıkarabilir, beşinci bir reform yasası çıkarabilir ve böylece o mahkemeleri aşabilir. Kaldı ki ben böyle olduğunu sanmıyorum. Karşımızda bir sömürgeci sistem var, bir inkar sistemi var. Kürt halkına karşıtlık ve düşmanlık sistemi var. Bu sistem halen devrede; mahkemesiyle devrede, diğer bütün organlarıyla devrede. AKP hükümeti bu konuda samimi ise -ki Başbakan samimi olduğunu çok kere söyledi- ben de söylüyorum, samimiyetinizi pratikte de gösterin. Lafla söylemek olmaz. Buyurun siz de samimi adımlar atın, bir görelim sizi. İmralı’da tecrit devam edecek, Kürt siyasetçileri tutuklu kalacak, hastalar cezaevlerinde ölecek, güçler de askeri hazırlıklarını sürdürecek, bir de kalkıp samimiyetten bahsedilecek. Bu böyle olmaz.
"Tıkanırsa sorumlusu biz değiliz"
-Yani biz burada açıkça şunu söylüyoruz: Türk devleti ve hükümeti tarihin bu döneminde Kürt sorununu çözmek istiyorsa ciddi olmalıdır. Adım atmanın günü gelmiştir. Adım atmalıdır. Adım atmazsa tek ayaklı ilerlenemez, tıkanır. Tıkanırsa sorumlusu biz değiliz; adım atmayan ve ikinci ayağı oluşturmayanlar sorumlu olacaktır. Çünkü devletin adım atmaması demek, sürecin tıkanması demektir. Sürecin ilerleyip ilerlememesi tamamen AKP hükümetinin bundan sonraki politikalarına bağlıdır. Eğer devlet ve hükümet üstüne düşen görevlerin gereğini yapmazsa bunda tabii ki AKP hükümeti sorumlu olacaktır. Çünkü biz üzerimize düşenlerin hepsini yaptık. Kimse bize, “siz şunu yapmadınız” diyemez. Ama karşı tarafın da adım atması gerekiyor. İş gelip o noktaya dayandı. Bu saatten itibaren artık hükümetin ve devletin yapacaklarının devreye girmesi gerekmektedir. Bunların herhangi bir gerekçeyle devreye girmemesi, oyalama ve sürece yayma tutumları karşısındaysa biz tabii ki bunu yeniden değerlendirmek durumunda kalacağız.”
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık
- 6 asker şehit olmuştu