Kılıçdaroğlu: ‘O tatil size haram olsun’
Kılıçdaroğlu , CHP grubundaki konuşmasında tutuklu gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını istedi. CHP lideri, Berberoğlu hakkında verilen “tutukluluğunun devamı” kararı için, “Adli tatilden bir gün önce karar verdiler. O tatil size haram olsun” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin haftalık grup toplantısında konuştu. Konuşmasına başlamadan önce salonun “Örgüt seninle, durma ilerle” sloganları atması üzerine Kılıçdaroğlu, “Asla ve asla durmayacağız. Durmam, durmak bize yakışmaz” yanıtı verdi. Konuşmasının başında 23 Temmuz’un Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yaptığı ilk kongre olan Erzurum Kongresi’nin 99. yıldönümü olduğuna ve 24 Temmuz 1924’te Lozan’ın imzalandığına değinen CHP lideri, “23 Temmuz, Erzurum Kongesi’nin 99. yılıydı. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yaptıkları ilk kongre. 24 Temmuz 1923’te tablo çok değişti. Erzurum Kongresi’nden sonra büyük zafer elde edilmiş ve Lozan’da aynı bir masa kurulmuştur. 10 Ağustos 1920’de kabul edilen Sevr Anlaşmasını, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları yırtarak çöp sepetine atmışlardır. O anlaşmayı sarayda oturan saltanat imzalamıştır. Reddeden Atatürk ve arkadaşlarıdır, yani Kuvayi Milliye’dir. Lozan ile Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu tescil edilir. Tapunun bize kadar gelmesini sağlayan iki önemli aktör vardır; Biri Atatürk, öbürü de İsmet İnönü’dür” dedi. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
‘Evren’in gözüyle tanıyorlar’
Bir kuşak Evren Atatürk’ünü tanıyor: Atatürk’ü genç kuşağın bir bölümü Kenan Evren’in gözüyle görmüş ve öyle tanımıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, o Atatürk değildir. Atatürk, iki temel değer üzerinde durur. Birincisi; “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir”. “Ben hiçkimseye boyun eğmeyeceğim. Kendi ülkemde, bayrağımın altında, aç da kalsam özgürce yaşayacağım” demiştir. Bundan daha güçlü bir mesaj olabilir mi?
24 Temmuz’da sansüre izin verilmedi: 24 Temmuz, aynı zamanda basın özgünlüğü günüdür. 24 Temmuz 1908’de dönemin sarayının sansür memurları gazetelere giderler ama gazetelere giremezler. İzin verilmediği için gazeteler 25’inde özgür çıkmıştır. O gün basın bayramı olarak kutlanmıştır. 1971’de gazeteciler üzerinden yeniden baskı kurulur, muhtıralar verilir. Demokrasi, insan hakları kısıtlanmıştır, insanlar dar ağaçlarında sallandırılır. O zamandan bu yana gazeteciler gününün adı Geleneksel Gazeteciler Günü ve Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü olarak ilan edilmiştir.
Uçağına alsa ne almasa ne!: Şimdi geldiğimiz noktada gazeteler büyük baskı altında, gazeteciler hapiste. Gazeteciler kendilerine otosansür uyguluyor. Düşüncelerini değil, magazin haberlerini köşelerine koyan yeni bir anlayış. “Ya Saray’a yağcılık yapacaksın ya da sana hayat hakkı tanımayacağım” diyen bir sürece Türkiye sokuldu. İktidar kendi medyasını oluşturdu. Buna kısaca havuz medyası deniyor. “Saray bir yere giderse, acaba beni de uçağına alır mı” diye en aşağılık duygularla kendilerine mesafe düşmeye başladılar. Alsa ne olur uçağına almasa ne olur?
Gazeteciler hapiste: Şu anda 140’tan fazla gazeteci hapiste. Birinin durumu biraz özellikli. Ece Sevim Öztürk. Öztürk, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki sırrı araştırıyordu. Yakaladılar doğru hapse. Neden korkuyorsun? Ayrıntılarının ortaya çıkmasından neden bir iktidar korkuyor? “Bunu araştırmayacaksın” diyor. Basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 157. sıradayız. Medyanın özgürlüğünün önemi, halkın doğru haber almasıdır. Medyanın özgürlüğü, kendilerini yönetenleri de denetlemektir. Gazetecilik sıradan bir meslek değildir, bir kamu görevidir. Bugün kamu görevi yok, sadece Saray’a hizmet edenler grubuna giren ciddi bir medya çalışanı var. Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak hâlâ hapiste. 140’tan fazla gazeteci hâlâ hapiste ve biz demokrasiyi savunacağız.
Çağırın, katılmayan şerefsiz: Kendi televizyon kanalları var, havuz medyaları var. Çağrı yaptım kendilerine, bizi de çıkarın. Üstelik Saray’ın yaptığı gibi şu gazeteciyi çağır da demiyoruz. Hangi gazeteci en muhalifse katılmayan şerefsizdir. Asla çağırmazlar, çünkü halkın doğruları öğrenmesini istemiyorlar.
‘Olay Berberoğlu’nu aştı’
Demokrasi kahramanı Berberoğlu: Bir gazeteci arkadaşımız daha var, Enis Berberoğlu. Şu anda hapiste. Onu bir demokrasi kahramanı olarak görüyorum. Hiçbir suçu olmamasına karşın iktidarın, egemen güçlerin isteği üzerine hapishanede tutuklu. Enis Berberoğlu’nu mahkûm eden olay, bir Enis Berberoğlu olayı değil, Enis Berberoğlu olayı olmaktan çıkmış. Olay bir CHP milletvekilinin tutuklu olması olayı değildir, olay bir Türkiye olayı, bir demokrasi olayıdır.
‘Yargıya ihanet edenler’: Talimatla karar veren mahkemeler var. Bakıyor, nasıl karar verirsem Saray’ın gözüne girerim, Yargıtay yolu açılır, terfi edebilirim diye. Bunu düşünenler asla hâkim, yargıç değildir. Onlara bir unvan verilecekse yakışan en güzel unvan “Yargıya ihanet edenler”dir. Yargı tutsak aslında, yargı rehin altında, karar veremiyor. Şöyle karar vereceksin diye gelen telkinlere göre karar veriyorlar. Berberoğlu yeniden milletvekili oldu, dokunulmazlık kazandı, cezaevinden çıkması lazım. Ama koca koca Yargıtay üyeleri, 16. Ceza Dairesi’nden biri hariç, farklı düşünüyor. Niçin? Saray’dan gelen telkine göre karar veriyorlar. Neymiş özel hüküm varmış, geçici maddede. Onun adı zaten geçici madde. Kararı beklettiler. Adli tatilin başlamasından bir gün önce kararlarını verdiler, sonra hep beraber tatile çıktılar. O tatil size haram olsun. Yürekli ve namuslu, vicdanına göre karar veren çok sayıda hâkim, savcı da var. Yargının onurunu ve şerefini koruyan o insanları saygıyla selamlıyorum.
Erdem onursuz değlidir: Eren Erdem arkadaşımız var. 19 Eylül 2018’e duruşma tarihi veriliyor. Ama ne hikmetse erkene alınıyor ve tutuklanıyor, FETÖ’ye üye olmamakla birlikte bilerek isteyerek yardım etmekten. Erdem, hayatı boyunca FETÖ’yle mücadele etmiştir. Karşı gazetesinin sahibi bir mesaj atıyor Erdem’e, ‘Bana ulaştılar, vergi borçlarını kapatacaklar, senin hakkında bazı suçlamalar yapmamı istiyorlar’ diye. Neyle suçlanıyor Erdem? Gizli tanığı deşifre etmekle. Gizli tanığı deşifre eden tanığın kendisi. Erdem, ‘Senin borçlarını ben kapatacağım’ deseydi gizli tanık olmayacaktı. Erdem asla böyle bir onursuzluk yapmadı, onurlu duruşunu bozmadı. Yurtdışına kaçar diye tutuklandı. 2 yılda 38 kez gitti geldi. Suçlu adam kaçar, suçlu değil ki.
‘Türkiye tefecilere teslim’
Ne gitar gördük ne saz: Türkiye tefecilere teslim oldu. Erdoğan da rahatsızlığını ifade etti. 19 Haziran’da da şöyle diyor, “24’ünde bu kardeşinize yetkiyi verin, bu faizle nasıl uğraşılır göreceksiniz.” Yetkiyi aldın. Düşürürsen bu kürsüden seni öveceğim. Düşürmezsen o koltukta oturmayacaksın arkadaş. Yemin ettikten sonra 11 Temmuz’da yurtdışına çıktı. Gazetecilere şu yorumu yapıyor. “Dolar yükseliyor, faiz yükseliyor, birileri bu işi tırmandırsa da bunun düştüğünü göreceksiniz. Burada birçok enstrümanımız var.” Daha hiçbir enstrüman görmedik, ne gitar gördük ne saz gördük. Susarsanız dilsiz şeytansınız: 15 Temmuz’da darbe girişimi oldu, hep beraber karşı çıktık. 20 Temmuz’da bir sivil darbe yapıldı. Demokrasi, özgürlük dediler biz buna inanmadık, ‘Hayır’ oyu verdik. Ama ‘Evet’ oyu verenler tarihin önünde sorumludurlar. Ne oldu? Hak arama yollarını kapattılar, BM’ye “Biz işkence yapacağız” diye dilekçe vererek Türkiye’yi rezil ettiler. Milyonlarca mağdur yarattılar. Bu haksızlıkların sürdürülmesi için bir kanun teklifi geldi. Hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok. Bütün vatandaşlarımın elini vicdanına koyup düşünmesini isterim. Bu haksızlığa karşı eğer susarsanız dilsiz şeytansınız kardeşim.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık
- 6 asker şehit olmuştu