Kılıç'tan alkol yasağı uyarısı

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 'Bazı kesimlerin hayat tarzlarına yapılan müdahale yorgun vicdanları daha da yoruyor' dedi.

Kılıç'tan alkol yasağı uyarısı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.05.2013 - 11:57

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, TÜSİAD'ın 2012-2013 dönemi ilk Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'na onur konuğu olarak katıldı.

Türkiye'de olağanüstü koşullarda yeni bir sürecin yaşandığını belirten Kılıç, bu olağanüstü yaşam koşullarını olumsuz anlamda söylemediğini ifade etti. Yeni bir anayasa yapma heyecanının dorukta olduğunu, kendi kuşağının üniversite yıllarında tanıştığı terörü sona erdirme gayretlerinin toplumu oluşturduğu umudu ve olumlu iklimin görmezden gelinemeyeceğini vurgulayan Kılıç, son yıllarda yakalanan siyasi istikrarla değerli iş adamlarının her türlü övgüyü hak eden gayretlerinin buluşmasının ülkeyi ekonomik, sosyal ve siyasal alanda önemli seviyelere taşıdığını kaydetti.

Yeni anayasanın odak noktasını oluşturacak "insanlık onurunun" anayasanın tüm hükümlerinin rafine edilmiş özeti olduğunu vurgulayan Kılıç, "Bu mutlak varlığın esas alınması, anayasal ilkelerin yorumunda ve ortaya çıkan sorunların çözümünde, anayasa değişikliklerine ihtiyaç duyulmadan kaynak olabilecek tek değerdir. Düşünceyi ifade, dini inanç ve kanaat özgürlükleriyle mülkiyet hakkı kişilerin doğuştan sahip olduğu devredilemez, zedelenemez, örselenemez en temel değerler olup, insanlık onuru da bu değerlerin yaşadığı ana rahmidir" diye konuştu.

Geçmişte siyasi partilerin kapatılması için açılan davalar ve Anayasa Mahkemesinin ortaya koyduğu iradenin çağdaş hukuk devletinde yer bulamayacağını ifade eden Kılıç, 2000 yılı öncesi ve sonrasındaki siyasi parti kapatma davaları hakkında bilgi verdi. 1990 ve 2000 yılları arasında açılan 19 kapatma davasında 17 siyasi partinin kapatıldığını söyleyen Kılıç, Anayasa Mahkemesinin artık parti kapatma konusundaki tek ölçüsünün partinin terör ve şiddetle bağlantısı ve yakınlığı olduğunu kaydetti. Kılıç, bunun dışındaki barışcıl söylemler çerçevesinde yapılacak bütün çalışmaların ifade özgürlüğünün teminatı altında değerlendirileceğini kaydetti.

Kılıç, gelecekte Türkiye'de Anayasa Mahkemesinde parti kapatma gibi olaylarla kolay kolay karşılaşılmayacağını söyledi.


Kuvvetler ayrılığı ilkesi

Modern demokratik anayasal düzenlemelerin temelinde güçler ayrılığı ilkesinin bulunduğunu kaydeden Kılıç, şöyle konuştu:

"Zira, anayasal demokrasi siyasi iktidarın doğası konusunda, çok iyimser değildir. 'Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır' sözünün geçerliliği tarihsel olarak ispatlanmıştır. Gücün, bu yozlaştırıcı ve tabir yerindeyse baştan çıkarıcı doğası, onun sınırlandırılması zorunluluğunu da beraberinde getirmiştir. Aslında özgürlüklere tehdit oluşturması bakımından, bir kişinin sınırsız iktidarı ile çoğunluğun sınırsız iktidarı arasında özde bir fark yoktur. Türkiye tercihini parlamenter sistemden yana kullanarak, bugüne kadar yoluna devam etti. Ancak, yürütme organının parlamento üzerindeki vesayet sorununu çözmüş değildir. Yeni anayasa çalışmalarında gündeme gelen başkanlık sisteminin de bu sorunu çözmek için güçlü, istikrarlı bir yürütme organını tesis etmek amacıyla önerildiği açıklamalardan anlaşılmaktadır. Hangi sistemin isabetli olduğu konusunda yorum yapmak konumumuz gereğince bizlere düşmez. Bu yetki, halkın vekaletini teslim ettiği parlamentonun takdir alanı içindedir. Ancak, Anayasa Mahkemesinin, siyasi bir belge olan anayasaya dayanarak yine siyasi bir ürün olan kanunların uygunluk denetimini yapıyor olması, onun anayasal projeler ya da sorunlar karşısında kayıtsız kalması gerektiği sonucunu doğurmaz. Önemli olan 'yerindeliğin takdir edilmesi' gibi bir yanlışlığın yapılmamasıdır."

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin kabul edilmesi sonunda parlamenter sistemden biraz daha uzaklaşıldığını söyleyen Kılıç, "Aslında sorun, cumhurbaşkanını seçim yönteminden ziyade, sahip olduğu aşırı yetkilerin çift başlı bir yönetim doğuracağı kaygısından kaynaklanmaktadır" şeklinde konuştu.


Nefret ve çıkar kültürünün sarmalından toplumun ruh dünyasının zarar gördüğünü, bunun sonucunda Türkiye çapında açılmış derdest 2 yüz bin civarındaki sadece hakaret davalarının bile tehlikenin boyutlarını göstermeye yettiğini anlatan Kılıç, şu değerlendirmede bulundu:

"Sokakta, meydanlarda, okulda, statlarda, eğlence yerlerinde, trafikte, medyada, televizyon programlarında hakim olan şiddet ve gerilim, geleceğin Türkiye'sinin en önemli potansiyel tehlikesidir. Toplumu, için için yakan nefret söylemlerinin kaynaklarını kurutmak zorundayız. Pozitif hukuk kurallarının bu iklimi yalnız başına değiştirmeye gücü yetmiyor, yetmez de . Sevgi, hoşgörü, merhamet, güven ve vicdani tepki gibi insani ve ahlâki değerlerden destek almak kuralların gücünü artıracaktır. Demokrasinin uzlaşma ve diyalog imkanlarını ancak bu değerlerle hayata geçirebiliriz.

Bireyler, hukuk devletinin sağladığı güvenlik sayesinde, her türlü korku ve endişeden arınarak, insan onuruna sağlanan "özerk" bir alanda hayatını devam ettirir. Özerk alan içindeki hayat tarzlarına yapılan müdahalenin yarattığı hak ihlalleri insan onurunda kapanmayan yaralar açmıştır. Siyasi ve sosyal tarihimiz, etkileri yıllarca sürmekte olan anlamsız, gereksiz, sonuç doğurmayan, hayali korku ve endişe yüklü düşüncelerle toplumun bazı kesimlerinin hayat tarzlarına yapılan müdahalelerin izleriyle doludur. Bunlara yeni halkalar eklemek yorgun vicdanları daha da yoruyor. Toplum vicdanı ikna edilmeden atılan adımlar, demokratik hukuk devletinin sicilini bozmaktan başka bir sonuç doğurmuyor. Bu gerçeklerden ders almadan kamu gücünü kullananların, sınırları belirsiz tasarruflarla hak ihlâline sebeb olması kabul edilemez. Başkalarının haklarına sahip çıkmak bir insanlık erdemidir. Katılmasak da, hakkı ihlal edilen insanların yükünü paylaşmak onurlu insan refleksinin doğal bir sonucudur."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler