Korku filminde oynamak isteyen sempatik bir kadın

Oyuncu Hande Dane (29), ufak tefek, şipşirin ve güzel bir kadın. Ama o, dış görünüşüyle de örtüşmesine karşın insanların bakış açısından ve “ailenin sevimli kızı” imajından rahatsız. İnadına zıt karakterlere bürünmek istiyor ve düşlerini bir korku filminde oynamak süslüyor.

Korku filminde oynamak isteyen sempatik bir kadın
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.10.2008 - 11:09

Klasik bir soru: Oyunculuk çocukluk hayaliniz miydi?

Biz Selanik göçmeniyiz. Annem ve babam emekliler. Annem Nurşen ilkokul öğretmeni, babam Behlül ise bankada müdür idi. Ablam Tuğba ise ABDde yaşıyor ve bilgisayar programcılığı yapıyor. Sorunuza gelecek olursak, oyunculuğa başlamam tamamen tesadüfî. Küçükken öyle bir arzum yoktu. Ancak daha sonra amatör tiyatro yaptım ve bir kez bulaşınca virüs, oyuncu olmaya karar verdim. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümünü 4. sınıftan terk ettim, Müjdat Gezen Sanat Merkezi Tiyatro Bölümüne başladım ve oradan mezun oldum. ABDde bir yıl boyunca drama eğitimi aldım, Tennessee Williamsın ünlü Yağmur Gibi Söyle Banaadlı oyununda oynadım. Gayet keyifliydi.

Peki, öğrenciyken yapılan planlar gerçek hayatta karşılık buluyor mu?

Bugüne dek tabiri caizse şekilden şekle girdim. Dram, komedi, dram, komedi diye gidiyor bu Evet, kesinlikle öğrenciyken daha iyi yerlerde olacağımı düşünüyordum. Ama okuldayken hocalarımız, bir daha bu oynadıklarınızı size oynatmayacaklar, dışarıda ne zamanınız ne de fırsatınız olacak demişlerdi. Son derece haklılarmış. Farklı olmak, iyi oynamak istiyorsun, hedeflerini koyuyorsun, oyunculuk adına kendini geliştirmeyi arzuluyorsun. Ancak yine de bugün baktığım pencere daha da genişledi, buna inanıyorum. Bunun dışında 5, 6 tane kısa filmde severek rol aldım, reklamlarda oynadım, bir çocuk programında sunuculuk yaptım. Dublaja ise yeni başladım. Bir dizi karakterini seslendiriyorum aslında animasyon yapmak istiyorum. Dublaj benim ek işim. Çünkü her an her şey olabilir, biz memur değiliz ki Sonuçta işsiz kalmak da var. Örneğin ben iki sene evde işsiz oturdum.

 

Yugoslav kadın rolünü çok sevdi

Dizi furyası sürerken tiyatroya ne kadar zaman ayırabiliyorsunuz?

Beşiktaş Kültür Merkezi (BKM) Atölyede sergilenen çocuk oyunlarında görev aldım. 2006’da Sizinkiler adlı oyunda evin uslu başlı kızıLimon rolündeydim. Bir önceki sene ise oyunun ismi Palyaçolar canlandırdığım karakter ise Şak Şak idi.

Benim Annem Bir Melek adlı dizide oynuyorsunuz. Nasıl gidiyor?

Bu bir sitcom Dizide Şebboy adlı bir sekreteri canlandırıyorum. Şebboy, cahil ama kurnaz geçinmeye çalışan kendi halinde bir kızcağız. Giyimine aşırı dikkat ediyor, genellikle uçuk kaçık elbiseler tercihi Ve o bir alışveriş tutkunu Ne yapsın garip, beyaz atlı prensini bekliyor, evlenmeye çabalıyor. Nazar değmesin, dizi gayet iyi gidiyor.

Gurbetçiler”, “Hayat Bağları”, “Unutma Beni”, “Ölümsüz Aşk”, “Dişi Kuş”, “Herkes Yolunda”, “Adak ve Köprü dizilerinde görev aldınız, işte bu karakter tam benlik dediğiniz bir rol karşınıza çıktı mı?

Görüntüm nedeniyle bana yakıştırılan çıtı-pıtı, sevimli, şirin, minik genç kız imajı malum aldığım rolleri de etkiliyor. Ancak severek büründüğüm karakterler de oldu. Şevket Altuğun başrolünü oynadığıUnutma Beni de çocuğundan ayrı düşmüş Yugoslav bir kadını oynamıştım ve bu rolü çok sevmiştim.

Gelelim sinemaya Sanırım bir oyuncu için setler vazgeçilmezdir.

TV filmi Zor Adam ve sinema filmi Organize İşlerde oynadım. Ne yazık ki Organize İşler, benim ilk ve şimdilik son sinema deneyimim. Canlandırdığım karakterin adı Natalie idi. Çete üyesi Rus hayat kadını Natalie, Sen ister duj…” sözleriyle akıllarda yer etti. Hatta hala arkadaşlar arasında bunun esprisini yaparız.

 

“Güney Kore filmlerine bayılıyorum”

Ne tür filmlerden hoşlanırsınız?

Uzakdoğu sinemasına hayranım. Özellikle Güney Korede çekilen filmlere bayılıyorum. Korku filmleri ile içinde gerçeklik barındıran yapımları seviyorum. Glen Close ve Johnny Deppe ise adeta tapıyorum. Şimdi durup, yurtdışında çekilen filmlere bakıyorum, mantık hataları yok, aman tanrım dedirten şok finaller var. Adamlar gıcır gıcır dizi ve filmler yapıyorlar. Geçenlerde Güney Kore işi bir korku filmi izledim, iki kardeşin hikâyesi anlatıyordu. Film dramatikti, oyunculuklar çok iyiydi ve güzel fotoğraflar veriyordu. Bir korku filminde oynamak isterdim. Sevimli bir psikopatı canlandırırdım ve sanırım ortaya çıkan görüntü gayet ürkütücü olurdu (gülüyor).

Ya gündelik hayat ve aşk?

Çocukken artistik ve ritmik jimnastik ile bale yaptım. Son bir buçuk yıldır tango ile haşır neşirim. Tango bir tür meditasyon gibi. Bunun dışında Evsiz Hayvanları ve Doğayı Koruma Derneği üyesiyim. Set, dublaj, tango dışında arkadaşlarla evde buluşuyoruz, birlikte film izliyoruz. Ayrıca yemek yapmayı çok seviyorum, kendimce icatlarım var. Aşçı olmak isterdim. Aşk Hayat enerjisi verir, her şey daha farklı gözükür. Çok hastalıklı yaşamadan ve sınırda kalmak kaydıyla Ama yine de yıkıcı ve acı verici bir hal alabiliyor. Ve herkes gibi ben de yaşadım aşk acısını Acı insanı büyütüyor yanı sıra korkularını da büyütüyor, bağlanıyorsun. Sonra daha da çok korkuyor ve olgunlaşıyorsun. Neyse şimdilik ara verdim, dinleniyorum.

 

alperturgut.blogcu.com


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler