Kültür solda, iktidar sağda (04.05.2019)

Kültür ve iktidar evvel eski hep köşe kapmaca oynar; Kanada’da bu çekişme farklı değildir. Bir vakitler Türkiye’de, Başbakan Süleyman Demirel, “Hükümetim ama iktidar değilim!” demişti. Demirel, rahmetli, açık sözlüydü; doğruya doğru! “Kültür lafı duyduğum anda tabancamın emniyetini açarım.” Bu sözü de Hitler’in propaganda bakanı Göbbels’in ettiği söylenir, fakat Tanıl Bora’ya göre sözün müellifi Alman oyun yazarı Hanns Johst’dur. İtalyan Marksist Antonio Gramsci’nin iktidarı kültürel ve politik olarak tanımlaması da hatırlanmalı; Gramsci’nin kültürel hegemonyası, “Güç çevresinde kurulmuş şiddet, baskı ve tahakküm politikasıdır.”

Kültür solda, iktidar sağda (04.05.2019)
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 04.05.2019 - 21:55

Bu kadar teorik lakırdı bir pazar yazısına yeter! Kim demiş olursa olsun, kültürün sol tarafta kaldığı pek aşikâr!

Biz, sözü Kanada’ya çevirelim: 1920’lerdeyiz; orada burada hizmet vermeye başlamış özel radyo istasyonlarını ve ülke çapında yaygınlaşan antenleri çatısı altında toplayıp kamusallaşan bir radyo var: CBC Radyosu. Fransızca ve İngilizce, iki dilde yayın yapar; tarafsız mı, tarafsızdır. Ama CBC – Canadian Broadcasting Company – kısaltmasıyla meşhur radyo, oldum olası sağ hükümetler ve Kanada sağının hedef tahtasıdır. Bu CBC’yi, bir vakitlerin İsmail Cem yönetimindeki TRT’sine benzetsek teşbihte hata olmaz!

24 saat boyunca ve farklı alanlarda hem radyo hem televizyon yayınıyla Kanada’ya hizmet veren CBC eskiden olduğu gibi şu sıralarda yine topun ağzında. Ekim ayında yapılacak Federal Parlamento seçimleri öncesinde, ortanın solunda bulunan Justin Trudeau başkanlığındaki hükümete CBC’nin açıkça destek olduğu iddiaları ucuzlatılmış siyasi işportaya düşüp ortalığı yine kapladı. Buluttan nem kapması kolay! CBC yönetimi aslı astarı olmayan bu savları yanıtlıyor ancak çekişme devam ediyor.
Solun genetik kodu...

Muhafazakâr ve dindar sağ kanat, CBC’yi, her şeyden evvel belgesel programlarda Evrim Teorisi ve Darwinci şemayı kullanmakla suçluyor. Türkiye’nin 15 katı büyüklüğünde olan Kanada’nın 10 eyaleti, 3 özerk bölgesinde santimetre kareye yayın yapan CBC’yi ele geçirmek, orayı kullanmak istiyorlar; bu anlaşılır bir şeydir. Aslına bakılırsa bu pek güç değil; bugüne değin Federal Başkent Ottowa’da neredeyse her zaman sağ iktidar oldu.

Bir kararnameye bakar! Radyonun bütçesi parlamentonun iki dudağı arasındadır. CBC çok kolayca ellerine armut piş ağzıma düş misali geçiverir. Fakat karşı oldukları bu yayın kuruluşunu elde etmeyi de, çelişik görünecek ama, istemiyorlar. Zor bir iş; yayına kimi çıkaracaksın, ne anlatacak, ne dinletip ne izleteceksin? Solcu molcu ama bu adamlar en azından 24 saat boyu tiyatrosundan eğlencesine, edebiyatından belgeseline kadar akıl almaz şeyler anlatıyorlar. Gel de bunlarla rekabet et! Solun genetik kodlarında yer alan eleştirel kültürle baş etmeleri mümkün görünmüyor. Hegel’in dediği gibi nasıl “Gazeteler ulusun sabah duası” ise CBC de aynı işlevi yerine getiriyor.

Zira halkın ulusal bir radyoyu dinlemesi, televizyon izlemesi gerekiyor. Kanada gibi büyük bir kıta ülkesinde en ücra köşeye kadar orta dalga frekansından radyo yayını ulaşmalı; yoksa hava durumundan acil haberleşmeye kadar her şey aksayacaktır. Ne var ki, radyoda, örneğin eşcinsel evlilik, ateizm, yabancı göçmen hakları, çevrecilik üzerine yayın yapılınca sağ ayağa kalkıyor. İşte bu nedenle, yaklaşık iki hafta önce yüz yıldan beri süren çekişmenin tekrarlandığı parlamento özel komisyonlarında eski dosyalar yine masa üstlerine serildi; fuzuli zaman kaybı, bir şeye varılamadı. Fakat bütün tartışma ve çekişmeleri, yine CBC kamuoyuna haber olarak tarafsız biçimde aktarıyordu.
Sağ iktidar ve muhafazakârlar bütçe kısıtlaması tehdidiyle CBC’yi hizaya getirmeye çalışıyorsa da, kendileri kültür üretemediğinden, yerine ikâme edeceği bir başka şey de olmayınca, para musluğunu eğer şimdi kısmışsa ertesi gün açıveriyor. Bütçe kısıtlaması dedikleri şey ise devede kulak misalidir; hepi topu 150 milyon Kanada Doları’ndan bahsediyoruz. CBC üzerine koparılan bir kaşık sudaki fırtına, 12. yüzyılın ünlü “Kutsal Cehalet Tarikatı”nın kültüre, öğrenmeye, bilmeye ait olan her şeyi engelleme çabalarını bize anımsatıyor. Aziz Bernard’ın kurduğu tarikat, “Cehalet bize, bilgi Tanrı’ya aittir” diyordu; hatırlarsınız.

senolasenola@gmail.com


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler