Madımak'ı bu sefer yargı yaktı
Firari sanıkların yakalanması için devletin kolunu kıpırdatmadığı Sivas katliamı davasında mahkeme kararı verdi. Sivas Davası zamanaşımından düştü! Davanın zaman aşımına uğramasını istemeyen adliye önündeki gruba polis çok sert müdahale etti. Havaya ateş açan polis, yurttaşlara gaz bombası ile müdahale etti.
2 Temmuz 1993'te 37 kişinin Madımak Oteli'nde yakılmasına ilişkin süren ve ana davadan ayrılan 7 sanığın yargılandığı davanın görülmesine Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmaya CHP milletvekilleri Emine Ülker Tarhan, Muarrem İnce, İlhan Cihaner, Umut Oran, Malik Ecder Özdemir, Kamer Genç, Celal Dinçer, Sabahet Akkiray, Veli Ağbaba, Gökhan Günaydın, Sezgin Tanrıkulu, Hüseyin Aygün ve BDP milletvekili Sırrı Sakık, Sabahat Tuncel ile Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, Danıştay eski Başsavcısı ve ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan, Rutkay Aziz ile mağdur yakınları ve müdahil avukatlar katıldı. Mahkemede uyuşturucu davası görülürken sanıklar salona girdi. Bu sırada uyuşturucu davasının sanığı Sivas Davası'nı izlemeye gelenlerden rahatsız olunca mahkeme salonunda kısa süreli tartışma yaşandı. Sanık yakınları ve duruşmaya izlemeye gelenler mahkeme salonuna sığmayınca mahkeme salonunun kapısı kapatılamadı. Duruşmada, Ankara Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel esas hakkındaki mütalaasını sundu. Savcı Yüksel, müdahil avukatların insanlık suçu talebine, zamanaşımının maddi ceza hukuku kurumu olmasının bir sonucu olarak yeni kanun, somut olayda failin lehine sonuç doğuruyorsa uygulanması gerektiğine dikkat çekerek, geçmişe yürüme yasağı gözetilerek uygulanmaması gerektiğinin altını çizdi. Yüksel, Sivas Davası'nda suçun, insanlığa karşı suç olarak kabul edilmesi durumunda bile sanıklar yönünden suç tarihi itibariyle lehe olan 765 sayılı TCK'nın uygulanmasının hukuki bir zorunluluk olduğunu belirterek, müdahil avukatların insanlık suçu isteminin reddedilmesini dosyanın zamanaşımından düşürülmesini talep etti. Savcı Yüksel, Erçakmak'tan yeniden DNA testinin alınması isteminin de reddini istedi.
12 Eylül vurgusu
Yüksel'in ardından müdahil Avukat Şenal Sarıhan, savunmasını yaptı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın insanlığa karşı suçlarda zaman aşımının uygulanmaması gerektiği inancıyla, 1980 yılı dönemine ilişkin işkence suçları hakkında iddianame düzenlendiğini anımsatan müdahil Avukat Şenal Sarıhan, soruşturma sırasında kendilerine ulaşan 1980 dönemine ilişkin işkence yakınmaları hakkında dava açıldığını, işkencenin insanlık suçu olduğunun kabul edildiği ve zamanaşımının uygulanamayacağı kararı verildiğini belirtti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın insanlık suçu yorumu ile Savcı Hakan Yüksel'in zamanaşımı yorumunun birbiri ile çeliştiğini söyleyen Sarıhan, "Olayımız bütün dünyayı etkilemiş ciddi bir katliamdır. Mağdurlar felsefi ve dini inançları nedeniyle hedef alınmışlardır. Eylemde süreklilik vardır. Bütün bu nedenlerle mahkememizin zamanaşımı gerekçesiyle davayı düşürmesi özünde insanlığa karşı suçun teşviki niteliği taşıyacaktır. Oysa uluslararası sözleşmeler açıktır ve yol göstericidir" dedi. AİHM'in Konanov Litvanya Davası'na dikkat çeken Sarıhan, "Bugün mahkememizin önünde iki yol bulunmaktadır. Bu yollardan biri, beş sanık yönünden davanın zamanaşımından düşürülerek polis kayıtlarına göre 15 bin eylemcinin katılmış olduğu olayı kapatıvermektir. Böylece insanlığa karşı yeni bir suç işlenmiş olacaktır" dedi.
"Adalete davet ediyoruz"
Suçun adalet adına işlendiği izlenimi verilerek bundan, sonra bu suçu işleyecek olanlara cesaret verileceğinin altını çizen Sarıhan, diğer yolun ise insanlığa karşı suçların her koşulda yargı önünde sıraya çekileceğinin bilinmesiyle kötülüğün engelleneceğini söyledi. "Adalet erdemse, erdem haklıyı haksızı mağduru ve saldırganı doğru tartmakla ortaya çıkacaktır" diyen Sarıhan, adil yargılamanın sanığı da mağduru da etkileyeceğini kaydetti. Yakalanan ve kendilerinin bilgisi olmadan yargılanan sanıkların bulunduğunu anımsatan Sarıhan, "Sanıkların davalarının düşürülmüş olması bu sanıklar için de aynı yolun seçilmesi ile eşitliğin sağlanması değil, eşitsizliğin ve adaletin sağlanması olacaktır" diye konuştu. HSYK 1. Dairesi Başkanı İbrahim Okur'un "Sivas Davası'nda zamanaşımı görünüyor" sözlerine atıfta bulunarak, açıklamanın hukuksal olmadığı kadar bulunduğu statü nedeniyle adil yargılamayı etkileyecek konumda oluşu nedeniyle tehlikeli olduğunu belirten Sarıhan, mahkemeden Okur'un ihsası reyine karşı insan hakları belgelerinin yanında durması gerektiğini ve insan haklarına dayalı hukuka uygun bir karar vermesini istedi. Bu sırada Mahkeme Başkanı Örsdemir, "Lütfen bizim üstümüz değil" demesi üzerine Sarıkaya, "İdari olarak söylüyorum" dedi. Sarıhan, savunmasında "Vereceğiniz karar heyetiniz için örnek bir karar olacaktır. Bu kararınızla hukuk tarihi sizden söz edecektir. Yargılama adaleti tecelli ettirme işlemidir. Adalet adil bir yargılama ile sağlanır. Bu nedenle sizi adil olmaya ve hukuk tarihimize not düşmeye davet ediyoruz" ifadesini kullandı. Avukat Mehdi Bektaş ve Kazım Genç ise eylemin insanlık suçu sayılarak, zaman aşımı kapsamına girmemesi gerektiğini savundular. Avukat Süleyman Ateş de 19 yıldır adalet bekleyen mağdur aileleri adına konuştuğunu belirterek, "Benim yeğenim Seher yanarak öldü. Polis otelin önüne barikat kursa, birkaç kişinin ayağına ateş etse, bunlar olmazdı" diye konuştu. Müşteki avukatlarının beyanlarının ardından mahkeme heyeti yarım saat ara verdi. Aranın ardından mahkeme heyeti yerini almadan, dinleyicilerle heyet arasına bir sıra polis dizerek, güvenlik önlemi aldı. Daha sonra Mahkeme Başkanı Örsdemir, oy birliğiyle alınan kararı açıkladı.
Siviller insanlık suçu işlemedi
Mahkeme, sanıklar Cafer Erçakmak ve Yılmaz Bağ hakkındaki davanın ölmeleri nedeniyle ortadan kaldırılmasına, Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve Necmi Karaömeroğlu yönünden ise zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine karar verdi. Kararı okuyan Mahkeme Başkanı Dündar Örsdemir, sanık Cafer Erçakmak'ın 20 Temmuz 2011'de, sanık Yılmaz Bağ'ın da 25 Aralık 2006'da öldüklerinin nüfus kayıtlarıyla da belirlendiğini belirterek, bu sanıklar hakkındaki kamu davasının ölüm nedeniyle düşürülmesine karar verildiğini açıkladı. Kararda, diğer sanıklar Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve Necmi Karaömeroğlu hakkında, kesinleşmiş mahkeme ve Yargıtay kararlarına göre, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 146/3. maddesinde yer alan "Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun tamamı veya bir kısmını tağyir ve tedbil veya ilgiya ve bu kanun ile teşekkül etmiş Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni iskata veya vazifesini yapmaktan mene cebren teşebbüs suçuna feri iştirak" suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu suçun 5237 sayılı Yeni TCK'nın 309 ve 39. maddelerinde düzenlendiği anımsatıldı. Suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'da insanlığa karşı suçların düzenlenmediği, bu suçların, 1 Haziran 2005'te yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın 77. maddesinde düzenlendiği vurgulanan kararda, aynı Kanun'un 77. maddesinin son fıkrasında, "Bu suçlardan dolayı zaman aşımının işlemeyeceği" hükmüne yer verildiği kaydedildi.
"Sanıklar kamu görevlisi değil"
Kararda, 1982 Anayasası'nın 90'ncı maddesinin son hükmünde, "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi'ne başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır" hükmü anımsatıldı. Bu düzenlemenin üst norm kuralı olarak bağlayıcı olduğu belirtilen kararda, şöyle denildi:
"Her ne kadar önceki düzenlemede zaman aşımı sürelerinin geçmişe yürümeyeceği ve önceki düzenlemede düzenlenmemiş bir suçtan dolayı kanunilik ilkesi gereği sanıklar hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılamayacağı düşünülse de Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabul edilen ve iç norm kuralları bakımından bağlayıcı özelliği bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinde yer alan yaşama hakkına yönelik kararlarında, 'yaşama hakkını ihlal ettiği iddia olunan, işkence ve kötü muamele iddialarıyla suçlanan kamu görevlilerinin af ve zaman aşımından faydalandırılmaması' gerektiği yünündeki hükümleri nazara alındığında, sanıkların kamu görevlisi değil, sivil oldukları, ayrıca olayın asli maddi faili değil feri şerik olarak yargılandıkları, 765 sayılı TCK'nın 146/3. maddesinde öngörülen hürriyeti bağlayıcı hapis cezasının 5 yıldan 15 yıla kadar ağır hapis olduğu, lehe olan 765 sayılı TCK'nın 102/3, 104/2 maddeleri gereği 15 yıllık olağanüstü zaman aşımı süresi 2 Temmuz 2008'de dolduğundan sanıklar hakkında açılan kamu davasının 765 sayılı TCK'nın 102/3 ve 104/2 maddesi gereği ortadan kaldırılması hükmünü doğurmak üzere CMK'nın 223/8. maddesi gereği ayrı ayrı düşürülmesine oy birliğiyle karar verildi.'
Yaşasın adalet
Salonda bulunan bazı dinleyicilerin kararı alkışlı protestosu ve "Yaşasın Adalet" diye bağırması üzerine Örsdemir, "Alkışlanacak bir şey yapmadık. Görevimizi yaptık" dedi. Kalabalık nedeniyle salona girişte izdiham yaşanırken, bazı izleyiciler dışarıda kaldı.
Duruşmanın başında cep telefonuyla bir dinleyicinin salonun fotoğrafını çekmesi üzerine, mahkeme başkanı Örsdemir, polise telefondaki fotoğrafı sildirdi. Örsdemir, "Lütfen cep telefonlarınızı kapatın. Zaten Twitter denen bir şey çıkmış. Yasalara göre duruşma salonunda kayıt alınamaz. Kanun hükmü açık. İşlem mi yapayım? Bende reklam yapmak isterim ama ama kanun açık" diyerek, uyarıda bulundu. Bunun üzerine duruşmayı izlemeye gelenlerden birisinin "Baskı yapmayın" demesi üzerine Örsdemir, "ortamı germeyin" dedi.
Adliye önünde eylem
Bazı Alevi dernekleri, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ile sendika ve konfederasyonların üyelerinden oluşan gruptakiler çeşitli döviz ve pankartlar açarak, ''Zaman aşımına hayır adalet istiyoruz'', ''Sivas'ın ışığı sönmeyecek'' sloganları attı.
DİSK Genel-İş Sendikasına ait ses yayın aracından Sivas olaylarında hayatını kaybedenlerin isimleri okundu. Okunan her isimin ardından gruptakiler ''Burada'' karşılığını verdi. Davayı izlemek üzere bazı CHP'li milletvekilleri de adliyeye geldi.
Ankara Adliyesi'ne gelen CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, CHP'li Muharrem İnce ve CHP'li vekil Umut Oran da duruşmayı izlemek üzere salona girdi.
Polisten sert müdahale
Davanın zaman aşımına uğramasını istemeyen adliye önündeki gruba polis çok sert müdahale etti. Havaya ateş açan polis, yurttaşlara gaz bombası ile müdahale etti. Polis alanı gaz bombasıyla abluka altına aldı.
Adliye önünde avukatların karara ilişkin açıklamasının ardından, grubun bir bölümü yürüyüş yapmak istedi. Atatürk Bulvarı'nı trafiğe kapatan Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Halkevleri ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyelerinin de aralarında bulunduğu gruptakilere polis, biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti.
Olaylar sırasında Milliyet Gazetesi foto muhabiri Serdar Özsoy da başına gaz fişeği isabet etmesi sonucu yaralanarak, arkadaşları tarafından Numune Hastanesine kaldırıldı. Polisin gaz müdahalesi sonrasında gazdan etkilenen çok sayıda kişi adliyenin alt kısmanda bulunan kantine kaçtı. Polis ve göstericiler gazın etkisinden kurtulmak ve yüzlerini yıkamak için 125 adet pet şişe suyu kullandıklarına dair tutanak tutuldu.
CHP milletvekili Hüseyin Aygün'de yoğun biber gazına maruz kaldı. Aygün yaşananları Twitter hesabından 'Şu an gaz bombası altındayız, çocuk ve kadınlar var' mesajıyla anlattı.
İlgili haberler için tıklayınız:
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık