"Medya sektörü baskı altında"

ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay, Türkiye'de gazetecilerin, yazarların ve medya sektörünün baskı altında olduğunu söyledi. Başbakan'a televizyon kapatma yetkisinin verilmesine de karşı çıkan Abakay, TRT spikerlerinin Silivri'de Ergenekon duruşmasında iddianame okumasını da sert bir dille eleştirdi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.01.2011 - 08:38

ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay 10 Ocak "Çalışan Gazeteciler Günü" nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı. Çalışan Gazeteciler Günü'nde Türkiye'de gazetecilerin, yazarların, düşünce ve ifade özgürlüğü ile medya sektörünün baskı altında olduğunu ifade eden Abakay, şunları söyledi:

"Halkın haber alma hakkı özgür şekilde kullanılamıyor. Ülkemizde halen 50'ye yakın gazeteci, yazar yıllardır cezaevlerindedir, binlerce gazeteci yazar için yargılama ve soruşturma devam etmektedir. Demokratik ülkelerde görülmeyen bu durum devleti yöneten AKP iktidarının hiç gündemine gelmemekte, bu konuda ne başbakan ne de bakanları tek kelime etmiyorlar. Gazeteci Mustafa Balbay, Tuncay Özkan gibi meslektaşlarımızın yıllar süren tutukluluğundan, Azadiya Welat gazetesinden Vedat Kurşun'un 116 yıl, aynı gazeteden geçen hafta 138 yıl hapis cezasına çarptırılan Emine Demir'in bu mahkumiyetinden, ömrünü bilime, bilimsel eserler yazmaya vermiş, 17 yıl cezaevlerine kapatılmış Sosyolog İsmail Beşikçi'nin neden yargılandığından bu iktidar yöneticilerinin ya haberleri yok ya da bu vahim durum umurlarında değildir."
 

Başbakan'a televizyon kapatma yetkisi

Abakay, RTÜK yasa tasarısında Başbakan veya görevlendireceği bir bakana televizyonları kapatma hakkı verilmesini de eleştirdi. Abakay, "10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nden daha üç gün önce, hükümetin getirdiği ve TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen Radyo Televizyonların Kuruluş Kanunu ile ilgili yasa tasarısıyla Başbakan'a (ya da görevlendirdiği bakana) televizyon kapatma, program yasaklama yetkisi verilmiştir. Bu vahim ve demokratik dünyada asla savunulamayacak, utanılacak bir yasal düzenlemedir. Seçimler öncesi muhalif ses çıkartacak olan televizyon kanalları için açık sansür ve tehdit girişimidir" diye konuştu.
 

"TRT spikerlerine iddianame okutulmaz"

TRT spikerlerinin Silivri'de Ergenekon duruşmasında iddianame okumasını da eleştiren Abakay, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

"10 Ocak'ta bir başka skandalı TRT yönetimi yaratmıştır. Silivri'deki Ergenekon duruşmalarında TRT spikerlerinin iddianame okutmakla görevlendirilmesi büyük bir skandaldır, TRT yönetimi için bir utançtır. Bugün spikerlerine adliyelerde evrak okutan TRT yönetimi yarın belediye hoparlörlerinden duyuruları okutur. TRT kameramanları protesto eylemlerinde yardımcı polis olarak görevlendirilir, TRT muhabirleri polisin, MİT'in yardımcı elemanları olarak kullanılır. Böylesine yanlış bir uygulamanın sonu yoktur. Bir kamu yayın kuruluşu olan TRT, muhabirlerini, spikerlerini, başka kamu kuruluşlarına kiralayan, onlara eleman veren taşeron şirket haline getirilemez. Bu uygulama, gazeteci ve yayıncılara yapılan hakarettir, aşağılamadır. Bu uygulamaya derhal son verilmelidir."
 

"Sanata ve sanatçıya karşı bir başbakan"

ÇGD Genel Başkanı Abakay, 10 Ocak'ta bir başka ayıbın ve ilkelliğin de kültür sanat alanında yaşandığını ileri sürdü. Abakay, "Başbakan, Kars'ta Mehmet Aksoy'un savaş karşıtlığını simgeleyen, "İnsanlık Heykeli"ni, 'ucube' olarak niteleyerek yok edilmesi talimatını verdi. Heykele, resme, fotoğrafa yasak getirme anlayışı yeni değil. Geçmişte de bu ilkellikler yaşandı. Kitaplar, filmler yakıldı bu ülkede. Bu anlayış, 200 yıl önce de gavur icadı denilerek matbaanın ülkemize gelişine ve varlığına da karşı çıkmıştı. Bu anlayış sanata ve sanatçıya saygısızlıktır. Kültür Bakanı bu konuda önemli biri sınavla karşı karşıya olduğunu unutmamalıdır. Kültür Bakanı sanattan, çağdaş düşünceden ya da bakanlıktan ve başbakana bağlılıktan yana olma seçeneği ile karşı karşıyadır" diye konuştu.

 

"Susturulmuş Gazeteciler Günü"

Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD) Yönetim Kurulu, "10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü" nedeniyle yayımladığı mesajında, çalışan gazeteciler gününün, 1961 yılında ilan edildiği hatırlatılarak, "O tarihte gazetecilerin çalışma haklarında önemli iyileştirmeler getiren 212 sayılı yasanın yürürlüğe girmesi üzerine, 9 gazete sahibi, yasayı protesto etmek için 3 gün boyunca gazeteleri yayımlamama kararı aldılar" denildi.

Mesajda "Çalışan Gazeteciler Gününün" tarihçesinin anlatıldığı açıklamada şöyle denildi:

"Gazeteciler, patronların boykot kararı karşısında ise Sendika'nın öncülüğünde, 'BASIN' adıyla kendi gazetelerini 11-12-13 Ocak 1961 tarihlerinde yayımladılar. O tarihten sonra 10 Ocak, 'Çalışan Gazeteciler Bayramı' olarak kutlandı. 1971 yılındaki 12 Mart müdahalesinden sonra ise çalışanların hakları ve basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalara tepki olarak 10 Ocak, 'Bayram' olmaktan çıkarıldı ve 'Çalışan Gazeteciler Günü' olarak anılmaya başlandı. Ve bugün 10 Ocak 2011. Aradan tam 50 yıl geçti. Basın emekçileri bugün de 'bayram' yapamıyor. Çalışan Gazeteciler Günü'nü buruk geçiriyor. Yıpranma hakkımız elimizden alındı. Bu yetmiyormuş gibi işsizlik tehdidi ile karşı karşıyayız. Sendikal güvenceden yoksunuz. Sosyal haklarımız yetersiz. AB standartları hala gazeteciler açısından hayalden öteye geçemiyor. Haberleşme özgürlüğümüz tehdit altında. Baskılar arttıkça bazı meslektaşlarımız zarar görüyor, bazıları işini kaybediyor. Gazeteciler en temel görevlerini yapamaz hale geliyor."

Mesajda, ifade ve basın özgürlüğü sorununun devam ettiğini, bazı yasaların, 2011 Türkiyesi'nde halen ifade ve basın özgürlüğünü kısıtladığını dile getirerek, çok sayıda gazeteci ve medya kuruluşu hakkında hapis veya para cezası talebiyle açılan 2 binden fazla dava ile 4 bini aşkın soruşturma olduğu vurgulandı. PMD'nin mesajında şu görüşlere yer verildi:

"Cezaevlerinde bulunan 50'yi aşkın gazeteci de özgürlüklerinden yoksunlar. Gazeteciler bu zor koşullar altında kamusal görevini yerine getirmeye, toplumun 'gözü, kulağı, sesi' olmaya çalışıyor; halkın bilgi edinme hakkı için mücadele veriyor. Unutulmamalıdır ki, gazetecilerin olmadığı, özgürce çalıştırılmadığı, yasaklanıp, sansürlendiği toplumlarda, demokrasiden söz edilemez. Gazetecilerin susturulduğu toplumlarda sokaktaki insan 'kör ve sağır' demektir."

 

"Tutuklu gazeteciler için de özgürlük istiyoruz"

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel, Türkiye'de gazetecilikte teknolojinin her geçen yıl ilerlemesine rağmen gazeteciye yatırımın gerilediğini ifade etti.

Sertel, Gazeteciler Cemiyeti Lokali'nde düzenlediği basın toplantısında, Türk basın tarihine milat olarak geçen 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nün, ''Çalışan Gazeteciler Bayramı'' olarak kutlanmaya başladığını, ancak 1972'den beri bayram olma niteliğini kaybettiğini söyledi.

12 Mart darbesiyle toplumun birçok kesimi gibi gazetecilerin de kazanılmış pek çok hakkından yoksun kaldığını dile getiren Sertel, ''Türkiye'ye birçok konuda müdahalede bulunan bazı ülkeler, gazetecilerin yasal haklarını savunmuyor. Çünkü özgür, bağımsız, kendi hakkını, hukukunu savunan bir medya istemiyorlar'' dedi.

Türkiye'de basının oto sansür ve ekonomik baskılar altında tutulduğunu, bunun da yetmeyerek bazı gazetecilerin tutuklandığını savunan Sertel, bu gazetecilerin ellerine silah almadığını, insan öldürmediğini, Türkiye'nin geleceği için kalemlerini düşüncelerini ortaya koyduğunu ifade etti.

Sertel, ''Türkiye'deki son tablo gösteriyor ki katiller, caniler, mafya babaları, uyuşturucu baronları birer birer dışarı çıkarılırken, bu arkadaşlarımın tutukluluğunun 10 yıl sürmesi gibi bir hukuki vicdansızlık söz konusu. Biz gazeteciler olarak gazetecilerin özgür yargılanmasını, beraat etmesini, aklanarak çıkmasını istiyoruz. 1961'de olduğu gibi basın için özgürlükler, basın için haklar, gazeteciler için sendika, tutuklu gazeteciler için de özgürlük istiyoruz'' diye konuştu.
 

''Mücadele başlatılmalı"

Gazetecilerin, 10 Ocak 1961'de elde ettiği hakların elinden alındığını, bu hakların yeniden kazanılması için mücadele başlatılması gerektiğini ifade eden Sertel, ''Türkiye'de basın teknolojisi alabildiğine gelişti, alabildiğine çağdaş ve modern bir noktaya geldi. Biz teleks cihazlarından daktilolardan, bilgisayarlara geldik. Fotoğrafı birbirine geçiren teller, kablolar aracılığından ceple fotoğraf çeken noktaya geldik, ama Türkiye'deki insana olan, gazeteciye olan yatırım da tam tersine geriledi'' dedi.
 

''İnşallah bizi ABDşirketi, yabancı şirket alır"

Gazeteci-Yazar Yazgülü Aldoğan ise İstanbul'daki gazetecilerin bugünü kutlamama kararı aldığını, kutlanacak bir şeyin de kalmadığını söyledi. 10 Ocak'ın gazetecilerin sorunlardan, özlük haklarından, sendikal haklardan bahsedilmesi gereken bir gün olduğunu, ancak bunlardan da bahsedecek hallerinin kalmadığını ifade eden Aldoğan, gazeteciler için en büyük hakkın özgür çalışma ortamı olduğunu söyledi. Aldoğan, ''Bir gazeteci için baskı altında olmadan inandığını ve düşündüğünü yazabilme tarafsız haber yapabilme hakkından daha büyük bir hak yok'' dedi.

Aydın Doğan'ın gazetelerini satmak zorunda bırakıldığını iddia eden Aldoğan, Doğan'ın gazetelerin tümünü satışa çıkardığını, bu gazetelerin satılması halinde şu anda yazdıklarını yazamayacaklarını savundu. Aldoğan, şöyle konuştu:

''Patronun sattığı gazeteler kim bilir kimlere gidecek. Kim bilir hangi iş adamlarına zorla satın aldırılacak. Ya işimizden ya çizgimizden olacağız. Çizgimizi değiştirmeyeceğimize göre işimizden olacağız. İnşallah bizi yabancı satın alır da onlar daha liyakat ölçüsünde davranır. Madem ki Aydın Doğan bizi satmak durumunda bırakılıyor, İnşallah bizi ABD şirketi, yabancı şirket alır. Onlar en azından hükümete biat eden gazetenin çıkarılması içinde olmazlar'' dedi.
 

 

"Çalışan gazeteciler, tekrar bayramına kavuşsun"

Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu yaptığı açıklamada, 1961 Anayasası ile Çalışan Gazeteciler Bayramı'nı kutlamaya başlayan basın mensuplarının 1971 Anayasası'ndan sonra bu haklarını kaybettiğini hatırlatan Gündoğdu, "Ancak günümüzde gazetecilerin böyle bir günü yoktur. En büyük arzumuz, basın mensuplarının tekrar bayram yapmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmasıdır. Millete rağmen, millet egemenliğini hiçe sayanların gayretleri de, keyfi uygulamaların kamu hizmeti olarak yansıtılması da basınımızın gayretli çalışması sonucu önlenmiştir" dedi.

Gazetecilerin günlerini kutlayan Gündoğdu, gazetecilerin ellerinden alınan özlük haklarının yeniden verilmesi, çalışma şartlarının günümüz koşullarına uygun hale getirilmesi gerektiğini vurguladı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler