Mustafa Balbay köşesini boş bırakmadı
Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi usta gazeteci Mustafa Balbay, bugünkü Cumhuriyet'teki yazısında Ergenekon soruşturmasını kaleme aldı. Balbay'ın yazsısı "Tek Tek Gazetecilerden Tüm Medyaya" başlığını taşıyor.
Tek Tek Gazetecilerden Tüm Medyaya
Yaz aylarında gazeteciliğin genel sorunlarından ve karşı karşıya kaldığım durumdan söz ederken birkaç kez şu vurguyu yapmıştım:
Hiçbir meslektaşımın benim yaşadıklarımı yaşamasını istemem.
Silivri davalarının iddianameleri, ekleri, eklerin ekleri açıklandı. Eklere yeni ekler eklendikçe özellikle “usul” açısından yaşanan hukuk dışı uygulamaların adeta olağanlaştırıldığı görülüyor.
Daha iddianame açıklandığında, ekleri görmeden şu değerlendirmeyi yapmıştım:
Gazetecilik faaliyetlerinden suç unsurları üretilmiş.
Ekler açıklandıkça suç unsuru oluşturma çabalarının olağanüstü zorlamaları içerdiği anlaşılıyor. Örneğin telefonlarımın dinlenmesi olayı. İki büyük kabul edilemezlik var:
1- Telefonlarım, yasal izin alınmadan önce de dinlenmiş.
2- Gazetenin santral telefonları da benimmiş gibi dinlenmiş. Santral üzerinden başka arkadaşlarımızın kimi hedef kişilerle yaptığı görüşmeler de benim görüşmem gibi “delillendirilmiş.”
Bu zorlamanın bana ait olarak gösterilen “dijital çıktılar”da da söz konusu olduğu anlaşılıyor.
Giriş tümcesini maddeleyerek açalım:
1- Benim karşı karşıya kaldığım durum, sadece bir gazetecinin kişisel sorunu değil, mesleki bir olay olarak algılanmalı. Bugün benim başıma gelen yarın bir başka gazetecinin başına gelebilir...
2- Demeye kalmadı, geldi! Bazı gazetecilerle ilgili değişik nedenlerle davalar açıldı. Bu davaların şu şekilde haberleştirildiğini görüyoruz:
“Garip dava!”
“Gazeteciye gözdağı mı?”
“Sansür gibi dava.”
Benzer başlıklar uzayıp gidiyor. Özgürlüklerinden edilmemiş, günlük olağan yaşamlarını sürdüren meslektaşlarımız, yaptıkları haberler nedeniyle geriliyorlar, bunu kabul edilemez buluyorlar!
3- Kesinlikle “oh olsun” duygusunda değildim. Böyle bir olasılığı aylar önce yazmıştım. Gazetecilerin ve meslekle ilgili kuruluşların konuya kişisel değil, mesleksel bakması gerekiyor. Nasıl ki, bir milletvekilinin işlevinden kaynaklanan nedenlerle bir kürsü dokunulmazlığına sahip olması doğal ise bir gazetecinin de yine işlevinden kaynaklanan nedenlerle bilgi-belge bulundurma, görüşme yapma hakkının doğal olması gerekir.
4- Medyada, bizim düşüncelerimizi benimsemeyen gazeteciler ne kadar susturulur-yıldırılırsa, ülkede demokrasi o kadar çok yerleşir, duygusunun tamamen hâkim olması durumunda, bunun medya açısından kazananı olmayacak. Demokrasi açısından hiç olmayacak.
***
Biz konuya gazeteciler açısından yaklaştık ama işin boyutları çok daha geniş ve derin. Artık hedefte tek tek gazeteciler ve gazeteler değil, medya grupları var.
Bu tablo karşısında sadece gazetelerin, gazete yönetimlerinin ortak tutum alması sonuç vermez. Aklın yolu, meslek örgütlerinin öne çıkmasını gerektiriyor. Meslek örgütlerinin gidişin farkında olduğunu ortaya koyan açıklamalar okuyoruz ama, iş açıklama boyutunu aşmış görünüyor.
Meslek örgütlerinin üst kurumu olan Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun 6. Olağan Genel Kurulu yapıldı. Başkanlığa, mesleğe birlikte başladığımız Atilla Sertel seçildi. Dostum, arkadaşım Atilla Sertel’in yeni görevini, bu konulardaki duyarlılığını selamlayarak kutluyorum...
ankcum@cumhuriyet.com.tr
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke