Nabucco Projesine Ne Oldu?
Proje birçok bakımdan (doğalgaz “hub” olanağının tanınmaması, devletten ayrıcalıklar alması vb.) Türkiye için ideal bir proje değil idiyse de, rakiplerine kıyasla stratejik ve ekonomik açıdan tercihe şayan bir proje idi.
Türkiye ve Azerbaycan enerji yetkililerinin basın demeçlerine bakılırsa Nabucco doğalgaz projesi hâlâ yaşamını sürdürüyor. Projeyi sahiplenen uluslararası Nabucco Şirketi’nden (NIC) gelen söylemler de şimdilik aynı doğrultuda. Oysa gerçekler bu yönde değil. Hazar Bölgesi ve Ortadoğu doğalgazını Türkiye ve AB’ye (son nokta Avusturya) taşımayı öngören Nabucco projesi, bugünkü kimliği ile yaşamını yitirmiş durumda. Türkiye bu gelişmeye destek verdi.
Darbe nasıl geldi?
Projenin darbe yiyişi, BP (British Petroleum) şirketinin 3 ay önce yaptığı bir çıkışla başladı. O zamana kadar Nabucco’nun başlıca rakipleri İtalya’ya kadar uzanacak ITGI ve TAP boru hattı projeleri idi. Her 3 proje de yılda 10 milyar metreküp olacak şekilde Azeri Şah Deniz-II gazını kaynak olarak planlıyordu. Tasarım kapa-sitesi yılda 31 milyar metreküp olan Nabucco için 10 milyar metreküp, projenin ön aşaması içindi.
Projeler arasındaki önemli bir fark, boru hatların nerede yer alacağı idi. Nabucco, Türkiye topraklarında doğudan batıya uzanan yeni bir boru hattı yapımını, ITGI ve TAP projeleri ise Yunanistan’da Selanik yakınlarından itibaren yeni hat yapımlarını öngörüyordu. Gaz sevki Şah Deniz-II gaz üretimine bağlı olarak 2017-2018’de başlayacaktı. Şah Deniz konsorsiyumu bu 3 proje arasında bir seçim yapacaktı.
2002’de gündeme gelen Nabucco, gaz tedariki sorunu nedeniyle zorlanan bir proje idi. Ancak rakiplerine kıyasla en iyi planlanmış, en kapsamlı proje idi. Azeri gazına ek olarak Türkmen ve hatta ileride Kazak ve Irak gazlarını da kapsamına almayı hedefliyordu. Türkmen gazı AB için kritik öneme sahip idi. Türkiye Nabucco’ya büyük destek verdi. Temmuz 2009’da “asrın projesi” basın manşetleri ile Ankara’da altına imza atılan projeye Mart 2010’da TBMM’den onay gelmiş, geçen haziran ayında Kayseri’de “destek anlaşmaları” imzalanmıştı.
Eylül ayı sonlarında BP beklenmedik bir “öneri” ile SEEP denen 4. bir projeyi gündeme getirdi. Şah Deniz konsorsiyumunda ağırlığı olan BP’nin bu önerisi, başta Azeri şirketi SOCAR olmak üzere konsorsiyumun büyük ilgisini çekti. SEEP, Şah Deniz-II gazını AB’ye taşımada Türkiye üzerinden yeni bir boru hattı yapımına ihtiyaç duymuyor, BOTAŞ’ın mevcut iletim şebekesinden yararlanmayı öngörüyordu. Maliyeti nispeten düşük olan proje, Nabucco için açıkça bir rakip, daha doğrusu bir tehdit idi.
Nitekim SEEP, boru hattı yarışmasındaki dengeleri bozdu. 25 Ekim’de İzmir’de Türkiye ile Azerbaycan arasında yapılan hükümetler arası anlaşma, Nabucco için bir dönüm noktası oldu. 2017-2018’den itibaren yıllık 16 milyar metreküp Şah Deniz-II gazının 6 milyar metreküpü kendi gereksenimi için Türkiye’ye, geri kalan 10 milyar metreküpü AB’ye sevki kararı alındı. AB’ye ulaşacak gazın pazarlamasını ve satışını bizzat Azerbaycan yapacak, Türkiye sadece transit ülke olacaktı. Bu iş için başlangıçta BOTAŞ’ın iletim şebekesinden olabildiğince yararlanılacak, ileride Türkiye topraklarında yeni bir hat yapılacaktı.
Basına verilen açıklamada adı söz edilmediyse de, SEEP konsept olarak kabul görmüştü.
Çok geçmeden Nabucco’ya olan tehdit yaşamsal darbeye dönüştü. 17 Kasım’da İstanbul’da yapılan 3. Karadeniz Ekonomi ve Enerji Forumu’nda SOCAR Başkanı Rovnag Abdullayev “Trans-Anadolu” adını verdiği yeni bir boru hattın yapımına karar verildiğini açıkladı. Hat, tıpkı Nabucco gibi Şah Deniz-II gazını Türkiye’ye ve Avrupa’ya iletmeyi amaçlıyordu.
Türkiye topraklarında doğudan batıya kadar uzanacak hat, SOCAR’ın liderliğinde BOTAŞ ile ortaklaşa inşa edilecekti. İleride başka ortaklar da katılabilirdi. SOCAR ve BOTAŞ hattın yapımı için çalışmaya başlamıştı bile. Hattın maliyeti 5-6 milyar dolar, yıllık kapasitesi en az 16 milyar metreküp olarak öngörülmüştü.
Yeni hattın BOTAŞ değil, SOCAR tarafından açıklanması ilginç idi.
Aslında bu bir şok gelişme idi. Ancak kamuoyuna yansıyan resmi tepkiler olayı küçümser nitelikte oldu.
Oysa Trans-Anadolu hattı, Nabucco’nun Türkiye toprakları üzerindeki varlığını, başka bir deyişle yüzde 70’ye yakın bölümünü ortadan kaldırıyor, pratik anlamda onu haritadan siliyordu.
Bundan böyle Nabucco çok daha küçülmüş bir şekilde faaliyet gösterebilse bile (örneğin Türkiye-Bulgaristan sınırından itibaren), proje bugünkü statüsü ile yaşamını yitirmiştir.
Azeri gazının sinerjisinden “yoksun kılınmış” bir Nabucco projesinin yalnız Türkmen gazını hedeflemesi de artık düşünülemez.
26 Aralık’da Türkiye ve Azerbaycan arasında Ankara’da imzalanan mutabakat zaptı Trans-Anadolu hattına (TANAP) resmiyet kazandırdı. Garip bir gelişme olarak projede SOCAR’ın payının yüzde 80, Türk tarafının payının yüzde 20 olacağı açıklandı.
Genel bakış
Nabucco’nun bitirilmesiyle AB-Hazar bölgesi eksenindeki enerji stratejilerinde dama taşları yerlerinden oynadı. Nabucco’nun yaşamını yitirmesi demek, Türkmen ve Kazak gazının AB ve Türkiye için en aşağı orta vadede devre dışı olması demektir. Bu durum Türkiye (ve AB) için stratejik kayıp demektir. Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi enerji güvenliğinin temel taşlarından biridir.
Şeyl gaz potansiyeli, Kuzey Akım, AB’nin 20/20/20 enerji direktifi, Doğu Akdeniz doğalgaz keşifleri vb. etkenler göz önünde bulundurulduğunda Türkmen ve Kazak doğalgazlarının uzun vadede de Batı yönünde sevki çok küçük bir olasılık olarak ortaya çıkar.
Bu bağlamda, Ocak 2011’den bu yana AB delegeleri Hazar-Geçişli Doğalgaz Boru Hattı (TCGP) projesini gerçekleştirmek yönünde Aşkabat ile görüşmeler yaparken Türkiye’nin bu görüşmelere niçin katılmadığını anlamak zor. Oysa, Türkiye’nin Türkmen gazına ilişkin Aşkabat ile 1999’da imzaladığı bir gaz alım anlaşması var (yılda 16 milyar metreküp); hazır fırsat var iken bu noktada girişim yapılabilirdi.
Nabucco’nun ayağının kaydırılmasıyla TCGP projesi yeniden rafa kaldırılıyor. Ayrıca Rus şirketi Gazprom’un önderliğini yaptığı Güney Akım doğalgaz projesinin rakibi tasfiye ediliyor. Bu gelişmeler Moskova’nın isteği doğrultusunda.
Son bir noktaya daha değinmekte yarar var. 4 Haziran 1996’da imzalanan Şah Deniz Üretim Paylaşımı Antlaşması’ına (PSA) göre bu gazın ihracı için ilk tercih edilecek piyasa Türkiye piyasasıdır. Gaz, ancak Türkiye’ye ihraç edilemezse başka bir ülkeye satılabilir. PSA böyle diyor. PSA, Türkiye’de gazın iç tüketimde kullanılacağına ya da re-export edileceğine dek bir hüküm içermiyor. Yani bu noktada bir kayıt yok. Türkiye anlaşmada lehine olan bu hükümden yararlanma yoluna gitmiş midir?
Sonuç olarak, Nabucco projesinin ayağının kaydırılması Türkiye için bir şansızlık olmuştur.
Proje birçok bakımdan (doğalgaz “hub” olanağının tanınmaması, devletten ayrıcalıklar alması vb.) Türkiye için ideal bir proje değil idiyse de, rakiplerine kıyasla stratejik ve ekonomik açıdan tercihe şayan bir proje idi.
Dr. Ferruh Demirmen-Serbest Petrol Danışmanı
En Çok Okunan Haberler
- Bahçeli'nin açıklamaları sahaya nasıl yansıdı?
- Cinsel içerikli videolar çeken karı-koca tutuklandı
- PKK Suriye’nin Silahlı Kuvvetleri Oluyor
- İstanbul'da berber ücretlerine dev zam!
- Kılıçdaroğlu’ndan videolu mesaj
- CHP ne yapmalı?
- Özgür Özel, Erdoğan'a seslendi
- Ölü ve yaralılar var!
- Erdoğan'dan Özel'in 'savaş ilanı' sözlerine yanıt
- Anlattığı anlar ortaya çıktı!