N.eden Ç.aresiziz?!..
Tecavüz edenler çocuk kızımız N.Ç’nin adını da elinden aldılar. N.Ç. bir kez daha mağdur. O artık doğduğu adı ile yaşamıyor, önceki adı ile kodlanan adı üzerinden hepimizin söylediklerini, yazdıklarını izleyen genç bir kadın şimdi… N.Ç’ye çocukluğunu ve adını geri veremeyiz, başka çocuklarımızın N.Ç. olmasını önleyebiliriz.
Kadınla sorunu olan bir ülke Türkiye. Kadını nereye yerleştireceğini bir türlü bilemez bir halde bocalayıp duruyoruz. Atatürk’ün dirayeti sayesinde Cumhuriyet kadına bir kimlik verdi. Tüm devrimler önemliydi, ancak en önemlisi kadını eşit yurttaş sayan kadın devrimiydi. Eşitliği yasa ile tanımak yeterli değildi kuşkusuz. Kadını toplumsal, ekonomik ve siyasal yaşamda erkeğin gerisindeki konumundan çıkarmak gerekiyordu.
Tek partili süreçte kadın için devrim yapmayı başaran Türkiye, çok partili süreçte kadını eşitlemeyi öncelemedi. Siyaset erkek temsilcilerin elinde sen-ben kavgası etrafında toplumsal sorunlar kazınarak çok partilikten öteye geçemedi.
Demokrasi söylem olarak hep var oldu, ancak demokratik devlet olmanın en önemli koşulu olan, devletin hukukla sağlamlaştırılması ve yurttaşlara hukuk sistemi ile vaat edilen eşitliğin yaşam pratiğinde de var edilmesi için samimi ve \tsürekli çabalar hiç olmadı. “Kadın” demokrasi söylemine sarılanların simgesi olmaktan öteye gidemedi.
Cumhuriyet değerlerinden \tuzaklaştıkça
Türkiye, Cumhuriyetin değerlerinden uzaklaştıkça, kadının mağduriyetinin artıyor olması, Cumhuriyet karşıtlarının kadına verdikleri önemin sadece “aile” ile sınırlı olmasından kaynaklanıyor. Kadını “mahrem” olarak gören anlayışın çoğaltılması ile kadın üzerinden sistem dönüştürülürken, kadının zamanla elde ettiği kazanımların azalması ile ödediği bedel de artıyor.
“Kimsesizlerin kimsesi” olan Cumhuriyet, inançları alet ederek kadını mağdur eden anlayışa, aklı, bilimi, erdemi ikame ederek kadına sahip çıkmıştı. İnançlar laiklik sayesinde gerçek yeri olan vicdanlarda yer bulmuştu. Şimdi laiklik, Cumhuriyet, Atatürk, tek parti başlıklarında yapılan tartışmaları ibret ve esefle izliyoruz. Bunların arasında başı açık, zihni kapalı kadınlar da var.
Atatürk’e saldırma hafiflikleri kadar yer buluyorlar ekranlarda. Bir gün bu sistemin onları da kullandıktan sonra buruşturup bir köşeye fırlatacağını göremeyecek kadar körler.
Toplumun en zayıf halkası
Tarihte yıpratacak konu aramakla uğraştıklarından ne günü, ne geleceği göremez haldeler. Atatürk’ün laiklikle kazandırdıkları sayesinde bugün elde ettikleri yerden, kendi dışlarındaki kadınlara erkek egemen ideolojiyi giydirmek için sürekli beyin yıkıyorlar.
Bu tırnak içindeki söylemleri ile güya özgürlükleri savunuyormuş gibi, iktidara destek çıkarak Türkiye’nin geriye doğru çekilmesine katkı koyuyorlar.
Zaman zaman kadına yönelik şiddetin artışı ile ilgili sorunlara değinmek zorunda kaldıklarında kınayıcı sözler ederlerken, erkek egemen siyaseti besleyen destekçi söylemleri ile tezat oluşturuyorlar.
“Kadın” ve “çocuk” en zayıf halkası toplumun. En babayiğit sözlerle sahip çıkılan bu iki halkada ikiyüzlülük had safhada. Kadını yücelten pek çok söz kadar, küfrü kadın üzerinden üreten bir kültürde yaşıyoruz. Uçlardayız… Bu uçlarda pek çok kadının yaşamını zindan ediyor, izliyor, üzülüyor ama nedense çözüm yerine yeni sorunlar üretiyoruz. Bunu artık tek güvencemiz olan hukuk sistemine kadar taşıdığımız günümüzde, oturduğumuz yerde attığımız çığlıklar, acı çeken, yaşamını yitiren kadınlarımıza yarar sağlamıyor.
Kadına yönelik şiddetin giderek katlandığı; dövülen, öldürülen, tecavüze uğrayan kadınlar sorununun nasıl çözümleneceğine ilişkin somut önlemlerin alınamadığı Türkiye tablosunda, kamuya N.Ç. olarak yansıyan davada, küçük yaştaki kız çocuğuna tecavüz eden 26 kişinin alacağı ceza çok önemliydi. Suç ile ceza oransızlığı yalnız hukuk sistemini zedelemekle ve kamu vicdanını kanatmakla kalmaz, devlete olan güveni sarsar.
Tecavüz edenler çocuk kızımız N.Ç’nin adını da elinden aldılar. N.Ç. bir kez daha mağdur. O artık doğduğu adı ile yaşamıyor, önceki adı ile kodlanan adı üzerinden hepimizin söylediklerini, yazdıklarını izleyen genç bir kadın şimdi… N.Ç’ye çocukluğunu ve adını geri veremeyiz, başka çocuklarımızın N.Ç. olmasını önleyebiliriz.
Şu ya da bu nedenle çocuk olma hakkının elinden alınmasından, çocukluğunu yaşama güvencesini sağlayamamasından devletin sorumlu tutulacağı bir hukuk düzeni olmadan hiçbirimiz kendimizi güvencede hissedemeyiz.
Türkiye’de kadının adının olmadığının kod adıdır bundan böyle N.Ç.
Ve kadının erkekle eşitsizliğinin giderek uçurumlaşmasının adıdır.
Prof. Dr. Tülay Özüerman
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı