Niçin Darwin?
Bilimsel düşünceyi kabul etmeyen bir kurum da bilim kurumu olamaz. Darwin’le TÜBİTAK, hedef şaşırtıyor. Amaç Atatürk Devrimi’dir.
Bilim adamının Atatürk düşmanı olması değin sapık bir durum düşünemiyorum doğrusu.
Papa Benedict, 1952 Haziranı’nda, dünyanın tüm Katolik kardinallerini, Cenevre’de topladı. “Bilimin tüm gelişmelerinden, Tanrı’nın varlığını kanıtlayacak sonuçlar çıkarıyorum ve yararlanıyorum. Bu gelişmelere karşı çıkmayınız. Ancak, Havva’nın Âdem’in kaburga kemiğinden çıktığını unutmayın. Bunun karşıtını kabul edemeyiz” dedi.Çünkü, Müslüman imam da böyle söylüyor. Dinciler, Tanrı’nın bilinçli yaratışından söz ederek, Darwin’in evrim kuramına karşı çıkıyorlar. Daha başlangıçta söyleyeyim, Darwin, hiçbir yapıtında, insanın maymundan geldiğini söylememiştir.
Dincilerin anlama sorunu var. Başpiskopos Ussher ve Cambridge Üniversitesi’nden Prof. John Lightfoot, bir dizi gizemli hesaplamalardan sonra, dünyanın MÖ 4004 yılının 23 Ekim Pazar günü, sabah saat dokuzda yaratıldığını yayımladılar. Darwin, “Türlerin Kökeni” ve “İnsanın Ortaya Çıkışı” adlı yapıtlarında, dünyanın aklımızın almayacağı değin çok uzun zaman önce yaratıldığını, insanın ve başka canlıların ortaya çıkışlarının da çok çok uzun yıllar önce olduğunu ortaya koydu. Oysa, bütün kutsal kitaplar, dünyanın altı günde yaratıldığını yazıyordu.
Ortak atalarımız
Ayrıca, Tevrat’ın yaratılış bölümünde, Tanrı, insanı kendi suretinde yarattığını söylüyordu. Oysa Darwin, Tierra del Fuego’da yaşayan insanları gördükten sonra, ablasına “Bunları Tanrı yaratmış olamaz” diye yazmıştı. O zaman, Tanrı’nın maymuna benzediğini söylemeliydik!
Beagle’ın kaptanı FitzRoy, Tufan’dan sonra, bu insanların kutsal topraklardan buralara savrulduklarını ve böyle değiştiklerini ileri sürüyordu. Darwin, hiçbir zaman, “insan, maymundan türedi” demedi. O, insanla maymunların, tarihöncesi bir dönemde, ortak bir atadan geldiklerini söylüyor. Dünya da aklımızın alamayacağı değin eski zamanlarda oluştu. Sandığımızdan çok daha yaşlıdır.
Darwin’in “Türlerin Kökeni” adlı yapıtı üçüncü baskısını yaptığında, İngiltere’de, din adamları harekete geçtiler. “Yağcı Sam” diye tanınan Oxford Piskoposu Samuel Wilberforce, hemen bir tartışma düzenledi. 1860 Haziranı’nda, Oxford Üniversitesi’nde yapıldı toplantı. Samuel’in bilim destekçisi, Richard Owen idi. Beagle’in kaptanı Robert FitzRoy da dinleyiciler arasındaydı.
Yalancının soyundan gelmektense...
Darwin, dört yıl süren gezide, bir böceğin ısırması sonucu, tanısı yapılamayan bir hastalığa tutulmuştu. Evden çıkmıyor, ama çalışıyordu. Toplantıya, onun yerine, T.H. Huxley ve bitkibilimci Hooker katıldılar. Salon, üniversite öğrencilerince doldurulmuştu. Basın ve bilim çevreleri de ilgiliydi.
Yağcı Sam, din adamlarıyla birlikte, gösterişli bir alayla girdi salona. Toplantıyı, Darwin’in öğretmeni Prof. Henslow yönetiyordu. Samuel’e söz verdi. Ağdalı bir üslupla, Darwin’i küfürle suçluyor, bütün bilim dünyasına saldırıyordu. Huxley’e dönerek “Deden tarafından mı, ninen tarafından mı maymundan geliyorsun” diye sordu. Huxley, “Maymun soyundan gelmeyi, bilgisini ve hitabet yeteneğini, önyargının ve yalanın hizmetine vermiş birinin soyundan gelmeye yeğlerim” diye yanıtladı. Öğrenciler, Huxley’i çılgınca alkışladılar. Bu görüntü, FitzRoy’u çok sarstı. İngiliz gençliği, nereye gidiyordu?
Ayağa kalktı, elindeki İncil’i sallayarak, “Bütün gerçek buradadır. Burada söylenen gerçekten başka gerçek yoktur” diyerek bağırdı. Öğrenciler yuhaladılar. 30 Nisan 1865’te, boğazını keserek intihar etti FitzRoy. Darwin, on yedi yıl daha yaşadı. Şimdi 200 yaşında. Evrim kuramı, bilimsel gelişme ilerledikçe daha sağlam kanıtlara ulaşıyor.
Darwin’e saldırının kökeninde, Cumhuriyetin bilimsel devrimine karşı olmak yatıyor. Mustafa Kemal’e karşı bir davranıştır bu. Çünkü, Mustafa Kemal, dinsel düşüncenin karşısına bilimsel düşünceyi koymuştu. TÜBİTAK, kaynağında Atatürk’e karşı savaşımın gereğini yapmıştır. Peki, kutsal kitaplar nasıl anlatıyor dünyanın yaratılışını ve insanın ortaya çıkışını? Hicr Suresi’nin 26-34. ayetleri, insanın kuru, kara ve değişken çamurdan yaratıldığını buyurmuş. Biçimlendirip ortaya çıkardıktan sonra da ona ruhundan üflemiş. Öyleyse, Hallacı Mansur haklı. Bütün melekler secde etmiş, ama İblis (Şeytan) secde etmemiş. Tanrı da, onu sonsuza değin kovmuş. Mü’minûn Suresi’nin 12. ayetinde, Tanrı, yeminle, insanı “çamur sülalesinden” yarattığını söylüyor. Sülale, Arapça addır. Bir nesneden oluşan başka nesne anlamındadır. Dilimize “soy” diye geçmiş. Bir nesnenin “öz”ü anlamını da içerir. Nahl Suresi’nin 4. ayetinde, “Tanrı, insanı bir damla sudan (nufte) yarattı, bir de bakarsın, karşında apaçık düşman olmuş” diyor. İnsanın insanlaşması, böyle başlamış oluyor. Tarık Suresi’nin 5-7. ayetleri iyice çelişkili. “Şimdi, insan, hangi şeyden yaratıldığına bir bakıversin; atılarak dökülen sudan yaratılmıştır. O su, sulb (erkeğin omurgası, sırtı) ile kadının kaburgaları (el terraib) arasından çıkar” (*) deniyor. Erkeğin omurgasından çıkan su nedir? Açıkça, “meni” denmek isteniyor. Yarattığı insanın anatomisini bilmemek olur mu?
Bilim Kurumu-Bilimsel Dinci
Kadının kaburgaları arasından su çıkar mı? Kaldı ki, erkeğin omurgasından çıkan su, nasıl dölleyecek kadının kaburgaları arasındaki suyu? Kadının çıkardığı suyu değil, yumurtladığı yumurtayı döller erkeğin spermi.
Her insan, bu çelişkili bilgilere inanmak hakkına sahiptir, ama hiçbir bilim kurumu, Atatürk Devrimi’ni hedef alan bir eylemin içinde olamaz.
Bilimsel düşünceyi kabul etmeyen bir kurum da bilim kurumu olamaz. Darwin’le TÜBİTAK, hedef şaşırtıyor. Amaç Atatürk Devrimi’dir. Bilim adamının Atatürk düşmanı olması değin sapık bir durum düşünemiyorum doğrusu.
(*) Halk, “sulb”ü, daha doğru Türkçeleştirmiş: Bel. Orgazmı, “belim geldi” diye ifade ediyor.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği