ÖGM'ler Kaldırılmalıdır

ÖGM'ler Kaldırılmalıdır
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.11.2011 - 07:22

Hukuk herkes için diyerek ve konuya hukuk penceresinden bakarak, hukuk devletinin varlığı ve hukukun üstünlüğü için, ÖGM’ler bir başka isim veya görünümde devam ettirilmeden, mutlaka ve ivedilikle kaldırılmalı, bunun için de hukuksal ve demokratik yollar en etkili biçimde kullanılmalıdır.

Elli yıl önce Fransa’da, hukuk devletine tecavüz eden yapıları nedeniyle hukuki sapıklık olarak bile eleştirilen DGM’ler, ülkemizde 2005 yılından beri Özel Görevli Mahkemeler (ÖGM) adıyla faaliyetlerini sürdürebilmektedir.

ÖGM’lerin görevlerinin önemli bir bölümünü, iktidara karşı işlendiği ileri sürülen suçlar oluşturduğu için, hem ÖGM’ler, hem de baktıkları dava ve soruşturmalar iktidarın ilgisini çekmektedir. Yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin gerçek anlamda yaşama geçirilememesi, iktidarın ilgisini çeken bu alanda etkin olmasını sağlamaktadır.

2010 yılında yeniden oluşturulan HSYK, bu mahkemelere ayrıca mercek tutarak, kamuoyunda bile hukuku gözetmediklerine yakından tanık olunan yargıç ve savcıları ya görevlerinde korumuş ya da terfi ettirmiştir. Soruşturmaya uğrayan, bir başka göreve atanan ya da emekliliğe zorlananlar ise hukukun üstünlüğünü gözeten mesleki kimlikleri ile öne çıkan yargıç ve savcılar olmuştur. Böyle olunca ÖGM’lerde, oradaki sürece gönülden hizmet eden veya HSYK karşısında yargıç güvencesi ortadan kalktığı için, bu güce boğun eğdirilerek görev yapan yargıç ve savcılar toplanmaktadır. Kalan az sayıdaki yargıç ve savcı ise haklarında yapılan işlemlere muhatap olarak veya sırada olduklarını bilerek ama ödün vermeden görevlerini hukuksal çerçevede sürdürmektedir.

İktidarın yanında

Darbe veya olağanüstü dönemlerde, ya iktidar gücünün uygulayıcısı olarak olağanüstü mahkemeler devreye sokulmakta ya da bu gibi dönemlerde yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi gerçek anlamda sağlanamadığı için, gücün yanında yer alan yargı mensupları ve mahkemeler ortaya çıkmaktadır. İşte bugün de ÖGM’ler, gücün yani iktidarın yanında konumlandırılmış yapılanmalardır.

ÖGM’lerdeki soruşturmalar çoğunlukla, iktidar karşısında güvencesizliğin ötesinde, iktidara bağlı ve uygulayıcısı olan, adli kolluk kurulmadığı için bu görevi de üstlenen polisin, iktidarın istek veya beklentileri çerçevesindeki işlemleri temeline oturtularak başlatılmaktadır. Savcıların bizzat yapması gereken, özellikle örgütlü suç iddiasına dayalı soruşturmalar bu eksende başlatıldığı için de soruşturmalar başlangıç aşamasında bile fiilen savcılara bırakılmamakta, devamındaki yol haritası da aynı anlayışla, polis üzerinden çizilmektedir. Siyasi iktidarın doğrudan etkili olduğu bu süreç karşısında, savcılarca düzenlenmesi gereken iddianame metinlerinde rastlanmaya başlanan “...şube müdürlüğümüzce yapılan çalışmalar...” gibi polise ait ifadeler de artık garipsenmemektedir!

Adliyedeki soruşturmalar yanında yargılamalar da bu polisiye işlemlerin tekrarı veya ileri adımı olarak ÖGM’ler üzerinden yürütüldüğü için, hukukun üstünlüğünün yerini, iktidarın bakışını yansıtan uygulamalar almıştır. Yargı süreci gibi gösterilse bile, böyle bir işleyişte hukuksal bakış sergilenemediğinden, adil soruşturma ve adil yargılama koşulları ortadan kalkmıştır. Hukukun üstünlüğü, etkinliği ve egemenliğinin sağlanamaması, yargının yargıya, soruşturmaların da savcılara bırakılmaması, ÖGM’ler üzerinden yaşananları “yargısız infazlara” dönüştürmüştür.

Uzayan tutuklamalar

Suçlanmak, tutuklanmanın uygulamada aranan tek koşulu olarak kullanılmaktadır. Koşulları oluşmadan gerçekleştirilen, yine süresi uzayan tutuklamalar, cezanın infazına dönüştüğünden, yargılamalar başlarken aslında fiilen sona ermektedir. Çünkü bu yönüyle mahkeme önündeki süreç, cezanın infaz edildiği dönemin bir parçasını oluşturmaktadır. Böyle olunca silahların eşitliği, adil yargılama ve adil soruşturma koşullarının etkin sağlanması bir yana bunların sağlanacağı ortam, yaşanacağı yargılama kalmamaktadır.

ÖGM’ler nedeniyle İstanbul, Diyarbakır ve Erzurum’daki dava ve soruşturmalar başta olmak üzere, saymakla bitmeyen hukuksuzluklar her geçen gün artarak devam etmektedir.

Sav, savunma, karar organları arasında silahların eşitliğinin söz konusu olmaması bir yana, savunma görevini yerine getirmek bile artık ÖGM’ler önünde suçlanmaya dayanak olabilmektedir. Müvekkilini savunurken Avukat Turgut Kazan, darbe veya olağanüstü dönemlerde yaşanmadık biçimde, kendisini Terörle Mücadele Yasası’ndan sanık olarak ÖGM önünde bulabilmiştir. Erzurum’daki hukuksuzluğa, yaşanan hukuk rezaletine dikkat çekmek için, “Fakülte bitirmekle hukukçu, cüppe giymekle yargıç olunmaz. Önce hukuksal anlamda bir mahkemenin varlığı gerekir. Bunun için de bağımsızlık, tarafsızlık ve adillik şarttır” dediğim için, aylar sonra benim de hakkımda soruşturma açılabilmiştir. ÖGM’leri evrensel ölçekte değerlendirirken İHAM (İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi) ölçütlerini bile hatırlatmak, soruşturma konusu yapılabiliyorsa; ÖGM’lerin, süreci yönetme aygıtı oldukları, ancak yaşananları hukuksal meşruiyet içinde göstermek için, yargı organı gibi kullanıldıkları görüşü de bu örneklerle bile ayrıca doğrulanmaktadır.

Örgütlü suçlarla etkin mücadele için uzman mahkeme gerekçesiyle kurulan, ancak uzmanlık eğitimi almış hiçbir görevlisi de olmayan ağır ceza mahkemesi düzeyindeki ÖGM’ler, diğer ağır ceza mahkemeleri gözetildiğinde hukuk birliğini de ayrıca ortadan kaldırmaktadır. İşlenmiş bir suçu ortaya çıkarmak için bile değil, potansiyel olarak herkesi izlemeye ve suç yaratmaya da yönelik kullanılan iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması, teknik araçlarla izlenme, varlığı veya yokluğu bile bilinmeyen gizli tanık gibi yöntemlerin koşulsuz ve kuralsız biçimde uygulanması, hukuka aykırı ya da hukuksal yönden denetlenemeyen kanıtlara dayanılması, bu mahkemeleri daha da “özel” kılmaktadır!.. Ülke gündemi, ÖGM’ler üzerinden yürütülen işlem ve soruşturmalarla oluşturulabilmektedir. İktidarın diliyle konuşmayan, gözüyle bakmayan, hatta dikkatini çeken herkes de potansiyel olarak, bu yapılanmadaki ÖGM’lerin ilgi ve görev alanında kalmaktadır. Bu kapsamda olup da henüz ÖGM önüne çıkartılmayanlar için, bu durumun kendilerine ve dosyalarına henüz sıra gelmediğinden kaynaklandığını söylemek, yaşananlar karşısında hiç de abartılı olmayacaktır.

Gücün hukuku

ÖGM’ler, hukuksallığı bile tartışmalı mevzuatının da ötesine geçen uygulamalarıyla kendi hukukunu yaratmış, sonuçta gücün hukuku bu yolla uygulama alanı bulmuştur.

ÖGM’leri hukuk içinde göstermek için, tepkiyle karşılanan tutuklamalardan sınırlı sayıda tahliyeler gerçekleştirilebilecek, meşruiyetleri için de toplum önünde bu aşamada KCK gibi davalar sömürü konusu yapılabilecektir. Ancak hiçbir gerekçe, ÖGM’lerin varlığını haklı gösteremez.

Geçmişte iktidar, hükümlü Erdoğan’ın TBMM’ye girebilmesi için, muhalefetin de desteğini alarak anayasa değişikliğine gidip, sonrasında ise ÖGM’leri kurarken bugün muhalefetin aynı sonucu hukuksal çerçevede masumiyetleri de bulunan ÖGM’lerde tutuklu milletvekilleri için bile sağlayamaması, yine de ÖGM’ler konusunda umutsuzluk yaratmamalıdır.

Hukuk herkes için diyerek ve konuya hukuk penceresinden bakarak, hukuk devletinin varlığı ve hukukun üstünlüğü için, ÖGM’ler bir başka isim veya görünümde devam ettirilmeden, mutlaka ve ivedilikle kaldırılmalı, bunun için de hukuksal ve demokratik yollar en etkili biçimde kullanılmalıdır.

Ömer Faruk Eminağaoğlu-Yargı-Sen Başkanı


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler