Önce Ahmedinejad'ın yardımcısı şimdi de Ruhani'nin kardeşi...Tahran'da neler oluyor?

İran'da iktidar mücadelesi gittikçe sertleşiyor... Tahran'da yaşanan son gelişmeler keskin bir viraja işaret ediyor. Peki, bu son gelişmeler ne anlama geliyor?

Önce Ahmedinejad'ın yardımcısı şimdi de Ruhani'nin kardeşi...Tahran'da neler oluyor?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 19.07.2017 - 16:25

Mayıs ayında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin İran’da iktidar mücadelesini dindirmediği anlaşılıyor. Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından, halkçı tavırlarıyla tüm dünyada sempati toplayan eski Cumhurbaşkanı Dr. Mahmud Ahmedinejad’ın görev süresinde yardımcılığını yapan Hamid Bekai tutuklandı.

 Ancak, bu tutuklanmanın yankıları devam ederken, seçimlerin galibi olarak açıklanan Hasan Ruhani’nin kardeşi ve yardımcısı Hüseyin Feridun’un “karışmış olduğu mali suçlar nedeniyle” tutuklandığı Yüksek Yargı Sözcüsü Gholam-Hossein Mohseni Eje’i tarafından Pazar günü açıklandı.

Hüseyin Feridun hapishane yerine “sağlık sorunları” gerekçesiyle Tahran’da özel bir hastanede tutuluyor. Genel olarak reformistler ve muhafazakârlar olarak tanımlanan iktidar saflaşmasının önümüzdeki günlerde daha da sertleşeceğine tanık olmak şaşırtıcı olmaz.

ABC Gazetesi'nde yer alan habere göre, büyük beklentilere rağmen seçimlerde aday olmayan eski cumhurbaşkanı Dr. Mahmud Ahmedinejad, kendi döneminde yardımcılığını yapan Hamid Bekai’nin tutuklanmasını sert ifadelerle protesto eden, “İran Milleti’ne Açıklama” başlığı altında bir mektup yayınladı.

Ruhani ve kardeşi

 Mektubunda “Hakkı ayakta tutmakta ve adaleti sağlamakta ve zulüm ve işkenceyi önlemekte” başarısız olan bir hükümetin “hasta bir keçinin burun suyundan daha da değersiz” olduğunu vurgulayan Dr. Ahmedinejat, “son derece azınlıkta olan bir tekelci grubun" kendisini devletin sahibi olarak gördüğüne dikkat çekerek, halkın çoğunluğunu oluşturanların da “ülkenin başarılarını ve kendi doğal haklarını savunmaya hakları var” uyarısı yaptı.

 Açık mektubunda Mayıs ayındaki seçimlere katılmasının engellendiğini de vurgulayan Ahmedinejat’ın bu mektupla iktidar mücadelesine halkı da katmayı hedeflediği anlaşılıyor. Özellikle, ABD ile yapılan anlaşa sonrasında çeşitli kesimlerin ağır eleştirisi ile karşılaşan Ruhani ekibinin Ahmedinejat’ın hamlesine nasıl cevap vereceğini zaman gösterecek. Ancak, Ruhani’nin kardeşinin de tutuklanması, Ahmedinejat taraftarlarının devlet kurumları içerisindeki etkisini göstermesi bakımından dikkate almaya değer bir hamle.

 Eski Cumhurbaşkanı Dr. Ahmedinejad’ın halka açık mektubunun tam metni şu şekilde:

 Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

 Allahım! İmam Mehdi’nin gelişini hızlandır, O’na afiyet ve zaferler nasip et, bizleri de O’nun en iyi yardımcılarından, takipçilerden ve kıyamına tanıklık edenlerden eyle.

 İran’ın yüce ve onurlu halkı,

 Allah’ın selamı size ve dünyanın tüm muvahhidlerine, müminlerine, özgürlük ve adalet isteyen herkese olsun. Hepinize sağlık, izzet ve günden güne artan başarı diliyorum. İran milletinin hakiki hizmetçilerinden, Sevgili Hamid Bekai beyefendinin ansızın ve yersiz yere tekrar tutuklanması hakkında bazı konuları huzurunuza arz ederim;

 A- Birkaç genel konu:

 1- Bizim dini kültürümüze göre; hükümet, eğer hakkı ayakta tutmakta ve adaleti sağlamakta ve zulüm ve işkenceyi önlemekte başarısız oluyor ise tek başına hiçbir değere sahip değildir. Çünkü bunun aksi durumunda hasta bir keçinin burun suyundan daha da değersiz olmaktadır.

 2- Bendeniz ve arkadaşlarım tüm varlığımızla aziz inkılap ve ülkemizin tüm ülkülerine bağlıyız. Tüm hayatımızı ve varlığımızı milletimize, ilahi ve insani değerlerimize hizmet etme yolunda adamış bulunmaktayız. Biz hiçbir şekilde iktidara, servete ve siyasete bağlanmış ve gönül vermiş değildik ve değiliz. Biz yalnızca milletimize ve inkılaba bağlıyız.

 3- Zulme itiraz etmek, zulmü ilan etmek ve önlemek, her insanın yasal, insani ve şer’i hakkı olmasının yanı sıra, kurumların zayıflamasına neden olmayıp aksine onların daha da gelişmesine neden olmaktadır. Zira zulüm, toplumların ve hükümetlerin zayıflamasının ve izmihlalinin en büyük nedenidir.

 Merhamet ve üzüntü içerisinde olduklarını iddia edenler, zulme itiraz edilmesini engellemek yerine zulmün yaşanmasını engellemek mecburiyetindedirler.

 4- Ben ve dostlarım esasen şer’i açıdan doğru olmayan her türlü eyleme muhalifiz ve eğer bir söz söylüyorsak bu, mevcut durumu düzeltmek adına söylediğimiz anlamına gelir. Bu her vatandaşın doğal ve yasal hakkıdır.

 5- Bazıları, ülkemizi zayıflatacağı gerekçesiyle açıkça eleştiri yapmamak gerektiğini ve konuyu özel olarak Yüce Rehberlik Makamı’na (Ayetullah Seyit Ali Hamanei) aktarmanın gerekli olduğunu söylüyorlar. Ancak acaba tüm insanlar Yüce Rehberlik Makamı’na ulaşabilmekteler mi? Acaba bir kamu görevi olan ve anayasanın sekizinci maddesinde vurgulanan kamu gözetimi mesuliyetini Yüce Rehberlik Makamı’nın boynuna yıkıp diğerlerini bu görevlerinden berî etmek ne kadar doğrudur? Hâlbuki Rehberlik Makamı tayin/atama ve azletmeleri anayasanın verdiği yetkilere dayanarak yaptığını ve ama kendisinin, kurumların kendi başlarına uyguladıkları eylemler karşısında hiçbir sorumluluk taşımadığını defalarca ilan etmiş bulunuyor. Elbette bendeniz bu konuda ayrı bir mektup yazıp kendilerine iletmiş bulunmaktayım.

 6- Yüce Mahkeme, kendilerinin hatasız olduğunu ve her türlü eleştiri ve itiraz karşısında dokunulmazlıkları olduğunu iddia edemez. Her türlü itiraz ve eleştiriyi muhalefet olarak algılamamalı ve cephe almamalıdır. Yüce Mahkeme Başkanı ve yardımcıları masum ve hatadan yoksun insanlar değiller.

 7- Adliye kurumunda şerefli ve ceseretle çalışan çok sayıda yargıç bulunmaktadır ve eleştiride bulunmamız onların etkili varlığını ve değerli hizmetlerini görmezden gelmek anlamında değildir.

 8- Bir kez daha şehadet ederim ki Hamid Bekai beyefendi mümin, inkılabın izinde, fedakar, temiz, hizmet eden, ilahi ve insani değerlere inançlı, işini bilen bir halk adamıdır.

 B- Anayasadan birkaç madde:

 Otuz Yedinci Madde:

 Asıl olan beraattir ve hiç kimse suçu yetkili mahkemede sabit olmadıkça kanun nazarında suçlu tanınamaz.

 Otuz İkinci Madde:

 Hiç kimse kanunun belirlediği hüküm ve usul dışında yakalanamaz. Tutuklama durumunda, itham konusu, delilleri de zikredilerek zaman geçirmeksizin yazılı olarak itham edilene bildirilmeli ve duyurulmalıdır. Ve en fazla yirmi dört saat içinde ilk tutanaklar dosyası yetkili yargı mercilerine gönderilmeli ve yargılanmanın en kısa zamanda başlaması sağlanmalıdır. Bu maddeye aykırı davranan, kanun gereğince cezalandırılmalıdır.

 Otuz Dokuzuncu Madde:

 Kanun hükmünce yakalanan, tutuklanan, hapsedilen veya sürülen bir kimsenin şeref ve haysiyetine tecavüz, her ne surette olursa olsun yasaktır ve cezalandırılmayı gerektirir.

 Otuz Sekizinci Madde:

 İkrar elde etmek veya bilgi edinmek için başvurulacak her türlü işkence yasaktır. Kişinin tanıklığa, ikrara, veya ant içmeye zorlanmasına cevaz yoktur. Ve bu tür tanıklık, ikrar ve ant içmeler değersiz ve geçersizdir. Bu maddeye aykırı davranan kanun gereğince cezalandırılır.

 Otuz Beşinci Madde:

 Her mahkemede davanın taraflarının kendisi için vekil tayin etme hakları vardır ve vekil seçebilecek durumda değil iseler onlara vekil tayin etme imkânları sağlanmalıdır.

 Yirminci Madde:

 Milletin her ferdi, kadın veya erkek olsun, kanunun koruması açısından eşit durumdadırlar ve bütün insani, siyasi, iktisadi, içtimai ve kültürel haklardan, İslami ölçülere uyularak yararlanırlar.

 C- Büyük bir zulmün raporu:

 8/06/2015 tarihi sabahında, Ruhani hükümetinin şikayetiyle Onuncu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hamid Bekai kaldığı evinin kapısından tutuklanmış, mal varlığının bir kısmına el konmuş ve bir kısmı da mühürlenmiştir. Aynı gün Mahkeme sözcüsü bu haberi ilan ederek, hakkındaki suçlamaları arttırmış ve bunu mali suç olarak ünvanlandırmıştır.

 Hemen ardından Devlet resmi televizyonu başta olmak üzere bir grup medya, resimlerle birlikte tutuklanan kişinin ismini açıklayarak haberi yayınlamış ve her biri kendisine göre farklı suçlar ilan etmiştir.

 Bazı yargı yetkilileri ve analistler bu eylemi cesaret örneği, yargı kurumunun istikrarı ve iri taneleri yakalamak olarak değerlendirdiler.

 Bazı siyasi partiler ise bu tutuklamayı bayram havasında karşılayarak Bekai beyefendiye, bana ve mazlum dokuzuncu ve onuncu hükumetlere iftiralar listesi atfettiler. Ve bu eylemler karşısında yargı kurumu yetkilileri ahlaka ve kanunlara aykırı olarak sessiz kaldılar.

 Bekai beyefendinin suçu, bakanlar kurulu üyelerine toplam üç yüz milyon tuman(80 bin USD ) dönem sonu ödülü vermesidir. Halbuki sekiz yıl gece gündüz ve kesintisiz çalışmanın ardından hükümetin on sekiz bakanına bu primin verilmesinin kanunlara aykırı olmadığı devletin tüm kanuni gözetim kurumları tarafından resmen bildirildi.

 Beş ayı İstihbarat Bakanlığı’nda olmak üzere yaklaşık yedi buçuk ayı tek başına hücrede geçirdiği müddet zarfında defalarca sorgulanmış ve her defasında kendisinden, ona yöneltilen suçlamalarla bir alakası olmayan sorular sorulmuş ve çalışma arkadaşlarının aleyhindeki suçlamalara onay vermesi ve özgürlüğünün ancak bu kanunsuz ve ahlaka aykırı teklifi kabul ederse sağlanabileceği bildirilmiştir. Bekai bey serbest bırakıldıktan sonra defalarca sorgulamaların ayrıntılarının halkın bilgisine sunulmasını talep etmiştir.

 Tutukluluk zamanı süresince sorgu amiri, defalarca hükümetten ve başka makamlardan, Bekai beyin aleyhinde bulabilecekleri tüm belgeleri elde etmelerini istedi. Hatta konuyla ilgili uzman bir grup oluşturularak ve beytülmal geliri kullanılarak Bekai beyin aleyhindeki tüm belgelerin toplanılması ve sunulması amacıyla tüm Cumhurbaşkanlığı belgelerini incelediler. Başka bir ifadeyle Bekai beyin tüm belgelerini ve hayatını didiklediler. Anacak önceden de bilindiği gibi, kendilerinin temiz olması nedeniyle herhangi bir bulgu elde demediler.

 56 gün boyunca, ilk başlarda kendisinin bir avukat ile görüşmesine izin verilmedi ve avukat bu durumu medyaya sunduğunda ise, dosya bilgilerini medyaya açıklaması suçundan dolayı hakkında işlem başlatıp dokuz ay hapis cezasına çarptırıldı. Eğer tüm dünyadaki hukuk ve yargı uzmanları bu eylemi dünyanın başka ülkelerinde uygulanan sistem ile mukayese etseler, İslam Cumhuriyeti Hukuk Sistemi hakkında insanların zihninde nasıl bir tasavvur şekillenir?

 Yedi buçuk ay süresince kendisinin sindirim problemi olduğunu bilmelerine rağmen, hatta dışarıdan yiyecek satın almasına dahi izin verilmedi. İstihbarat Bakanlığı’nın kontrolünde bulunduğu süre içerisinde gün yüzü bile görmedi. Sözü edilen sorgu amiri defalarca ve hatta dosya avukatlarının huzurunda dahi, kendisine yasal ve adil bir şekilde davranılacağı yerde tehdit etmiş ve tüm kanunlara aykırı olarak, kanunen bir ay ile sınırlı olan tutukluluk süresini yedi kere uzatmıştır. Mahkûm elbisesi giydirerek çorapsız ve terlik ile mahkeme salonuna getirilmesi, kendisine yapılan hürmetsizliklerin bir kısmı sadece.

 Kendilerinin tutuklanma süresince -iki yıl öncesi kadar- birkaç kere delil ve belgeleri ile birlikte yargı görevlilerinin suçları ve Bekai Bey’i tutuklamaktaki ısrarları ve halkın gözünde saygınlığını düşürmeleri yazılı olarak Yüce Rehberlik Makamı’nın bilgisine sunularak Bekai Bey’in özgür bırakılması talebi bildirildi. Kendileri de soruşturmanın amacından sapması nedeniyle yasal yoldan, tutukluluk emrinin iptali yönünde emir verdi.

 Sorgu amiri hiçbir delil ve belge olmaksızın birkaç milyar Tumenlik kefalet kararı çıkmasında ısrar etmiş ve Bekai Beyi’in muhalefeti ile karşılaşmıştı. Sonunda kefalet kararı çıktı ve 225 günün ardından tek kişilik hapishane hücresinden serbest bırakıldı.

 Bekai Bey’in tutukluluğu zamanında bendeniz şimdiki Cumhurbaşkanının Birinci Yardımcısı’ndan on iki dosyalık iftira ve suçlaması hakkında yüzlerce sayfalık aşikar bilgi ve senetleri delil olarak, suçlamaların reddedilmesi için mahkemeye şikayette bulundum.

 Ne yazık ki, benim şikayetim Bekai Bey’in sorgu amirine irca olundu. Ancak sorgu amiri en ufak bir soruşturma yapmaksızın ya da bana veya avukatıma veya şikayet eden kişiye veyahut şikayetçinin avukatına hiçbir soru sormaksızın veya hatta ilgili soruşturma kurumlarından, aldığı şikayetin belgelerinin doğruluğunu dahi araştırmadan şikayetimi reddetti.

 Ancak bir buçuk yıl sonra tekrar 09/07/2017 günü sabahı yargı kolluk kuvvetleri Bekai Bey’in çağırıldığı hükmü ile evinin kapısına gelerek aynı sorgu amirinin yanına götürdüler.

 Sorgu amiri yeni hiçbir dosya ve şikayet ileri sürmeden ve sadece daha önceden sorduğu ve cevabını işittiği eski soruları tekrarlayarak, celp olunduğu zaman Bekai Bey’in geleceğinden emin olamadığı iddiasıyla veyahut da gönderilen mahkeme çağrısının ve memurun Bekai Bey’in evini bulamaması gerekçesiyle tutuklama kararı verdiğini belirtmiştir. Sorgu amiri kendi kararıyla kefalet tutarını elli milyar Tumene (yaklaşık 13 Milyon USD) çevirmiş ve verilmesi imkansız bu tutarı ödemediği için yeniden hapishaneye göndermiştir. İlk kefalet üç milyar Tumen(yaklaşık 790 bin USD) olmasına rağmen Bekai Bey kabul etmemişti.

 Bekai’nin avukatı da duruma itiraz anlamında kararın altına şöyle yazdı; Bekai Bey’in adresi, memurlarınızın iki kere gelip kendisini tutukladığı ve evinin bir kısmını aylarca mühürlediği yerdir. Aynı zamanda kendisinin, yazışma yapabileceğiniz iki kefili ve iki de avukatı bulunmaktadır.

 D- Birkaç önemli soru:

 1- Bir buçuk yıl süresince benim ve Bekai Bey’in cumhurbaşkanlığı seçimlerine kaydolmamız dışında hangi olay vuku bulmuştur?

 2- Bu sorgu amiri araştırmasını tamamlamak için daha ne kadar süreye ihtiyaç duyuyor? Acaba yedi buçuk ay tutukluluk süresi ve sonrasında geçen bir buçuk yıl araştırmaları için yeterli değil miydi? Halbuki kanunen önce araştırma yapılması ve sonrasında yeterli delil ve belgelere dayanarak celp veya tutuklama vs. yapılması gerekmektedir.

 3- Acaba yargı kurumunun halkın haklarını vereceğini ümit ederek mi davranmalı yoksa yargı kurumlarındaki bazı şahısların tehditlerinden kurtulmak için bu kararı değiştirecek konumdaki birine mi başvurmamız gerekiyor?

 4- Bendeniz ve çalışma arkadaşlarım ne günah işledik ki görünüşe göre haysiyetimiz, yaşantımız ve malımız heder oluyor? Bizim hiç mi hukukumuz yok?

 5- Biz düğün ve yas tavuğu muyuz? Ne zaman ki siyasi hizipler birbiriyle sürtüşseler ilk olarak bize karşı cephe alıyorlar ve ne zaman uzlaşmak isteseler yine ilk olarak bize karşı cephe alıyorlar. Ve yine ne zaman ki birbirlerine güçleri yetmezse yine bize çatıyorlar.

 6- İnsanlara hizmet, halkın hakkını, çıkarlarını ve izzetini savunmak ve ülkenin ilerlemesini istemek bir suç mudur? Acaba serveti ülkedeki tüm insanlar arasında adil olarak dağıtmak istemiş olmamız affedilemez bir suç mudur?

 7- Günün birinde mecliste bir istekte bulunduk ve kimse de bununla ilgilenmedi. Acaba bunun cezasını hala çekmek zorunda mıyız?

 8- Dört yıllık onuncu hükümet döneminde meclis tarafından ve yargı organı tarafından en zor baskılara maruz kaldık ve defalarca makaslandık. Artık dört yıldır bir kenara çekilmiş bulunuyoruz, neden hala bu baskılara maruz bırakılmaktayız?

 9- İngiltere, Amerika ve Siyonizm’in haksız istekleri karşısında ayakta durduk ve hakaretler işittik, ancak milletin hakkından asla vazgeçmedik ve milletimizin çıkarları aleyhinde olan hiçbir belgeyi imzalamadık, bu bizim affedilemez suçumuz mudur?

 E- Yargı Mahkemesi’nin yapısal anlamda ve soruşturma kuralları açısından işlerinde derin sorunlar bulunmaktadır ki uygun zamanda bu konuya değineceğiz.

 Bendeniz asla makam, mevki ve servet peşinde olmadım ve tüm varlığımla inkılabı, milli çıkarlarımızı, ülkemizin ve insanlarımızın onuruna önem verdim ve buna inandım.

 Çünkü eğer böyle olmasaydı daha farklı bir şekilde davranmamız icap ederdi. 12 yıl boyunca en ağır ve en kötü ihanetleri bize reva gördüler. Ancak milletimiz için ve ülkemizin maslahatı için sessiz kaldık ve tahammül ettik. Hiçbir delil olmadan bizi seçimlerden alıkoydular ve toplumsal hakkımızdan bizi mahrum ettiler. Böylece halkın seçme hakkını ve çemberini sınırlandırdılar. Biz yine sessiz kaldık ve yıllarca hiçbir minnette bulunmadan gece gündüz ülkemizin, halkımızın ve inkılabın hizmetindeydik ve öyle de kalacağız. Son derece azınlıkta olan bir tekelci grubun kendilerini inkılabın sahibi olarak görmesi, kesinlikle çoğunlukta olanların ise yabancı ve inkılaba muhalif ve düşman olarak değerlendirilmesi doğru değildir ve asıl inkılaba düşman olan durum bunların yaptığıdır. İnkılap ve ülkemiz, seksen milyon İranlıya aittir ve halkın çoğunluğu ülkesini ve inkılabı umursayan insanlardır. Ülkelerini, inkılabı, ülkenin başarılarını ve kendi doğal haklarını savunmaya hakları var. Gerçi bir gün bu konuların düzeltileceğine inanıyorum ve yargı organının yüksek görevlilerinin suçlu durumuna gelip mahkum olarak bu sorunların aynılarını yaşamaları arzusunda değilim. Ancak bekliyorum ve tavsiye ediyorum ki sahip oldukları makam ve mevkii unutarak, yalnızca sıradan bir insan ve objektif olarak kendi yaptıklarına bir baksınlar. Böylelikle bu durumu düzeltme adına, insanların yararına olacak önemli kararlar alacaklarına eminim.

 Yargı Organı Başkanı’ndan Bekai Bey’in serbest bırakılması yönünde bir an önce emir vermesini ve bu büyük zulmü bitirmesini bekliyoruz.

 Allah-u Teala’dan herkese hizmet başarısı vermesini ve İran milleti için de izzet ve şeref arzu ediyorum.

 İran Milletinin Hizmetkârı

 Mahmut Ahmedinejad


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler