'Önümüzdeki haftalar çok önemli'

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Avrupa ekonomisinde yaşanan gelişmeleri değerlendirerek, son 6 ayın inişli çıkışlı olduğunu söyledi. Babacan, "Önümüzdeki haftalar, önümüzdeki aylar çok önemli olacak. Avrupa Birliği'nde kararlar alınabilecek mi? Alınamayacak mı? Hep beraber göreceğiz" dedi.

Yayınlanma: 07.06.2012 - 09:29
Abone Ol google-news

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Bloomberg HT-Habertürk ortak canlı yayınında soruları cevaplandırdı. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, finansal sistemde her şeyin devlete olan güven üzerine inşa edildiğini söyledi. En arkada, en sağlam olarak düşünülen dayanağın devlet olduğunu vurgulayan Babacan şu açıklamalarda bulundu:

"Devletin kredibilitesi, sağlam zeminin üzerine finans sistemini inşa ediyorsunuz. İşte o sağlam zemin pek çok ülkede sorun yaratır hale geldi. Zemin sağlam olmayınca da riskler çok çok büyüyor. Öngörülebilirlik çok çok azalıyor. Euro Bölgesi'nin kendi içinde politika bütünlüğünü sağlayamaması, liderlerin her birisinin kendi iç politika endişesiyle doğruları yapamıyor oluşu, siyasi karar alma mekanizmalarının problemli olması ve devlet adamlığı açığını şu anda Avrupa'nın en önemli sorunları olarak görüyorum. Son 6 ay, son derece inişli çıkışlıydı. 6 ay öncesine gittiğimizde, Kasım-Aralık aylarına baktığımızda beklentiler çok bozuktu. Ocak-Şubat aylarında Yunanistan'da ikinci anlaşma yapıldığı, İtalya'da reformlar yapılmaya başlandı. Avrupa Birliği güvenlik duvarını yükseltti. Avrupa Merkez Bankası uzun vadeli yeni bir operasyona başladı. Bir mali anlaşma üzerinde 27 liderden en azından 25'i mutabık kaldı. Komisyon altılı grup dediği altılı paket dediği uygulamayı açıkladı. Dolayısıyla demek ki ilk iki ay 'Ha demek ki bir şeyler olacak. Avrupa Birliği artık kararlar alabiliyorlarmış' diye bir güven ortamı oluştu. Fakat Mart-Nisan ayı ile birlikte alınan kararların bu sefer uygulanıp uygulanmayacağı endişesi oluştu. Bu alınan mali kararların ilk uygulamaya çalıştığı ülke Hollanda oldu. Hollanda bunu denediği anda, Hollanda'da hükümet dağıldı. Ardından Romanya'da hükümet düştü. Daha sonra hem Fransa hem Yunanistan seçimleri kaygıları biraz daha artırdı. Yunanistan'da seçilen 3 partinin koalisyon ortaya çıkarması mümkün olmadı. Fransa'da ise 'ben bu 25 ülkenin yaptığı bu anlaşmayı tekrar tartışmaya açacağım. Bu anlaşmanın bir sürü problemi var' diyen bir siyasi lider cumhurbaşkanı oldu. Önümüzdeki haftalarda Fransa'nın neler yapacağını izleyeceğiz. Son 6 ay inişli çıkışlıydı. Önümüzdeki haftalar, önümüzdeki aylar çok önemli olacak. Avrupa Birliği'nde kararlar alınabilecek mi? Alınamayacak mı? Hep beraber göreceğiz."

Bankacılık sektöründe izlenecek politikaların çok önemli olduğunu vurgulayan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, düzgün politikalar izlenmemesi halinde finansal sistemin ve ekonomik yapının olumsuz etkileneceğinin altını çizdi. İşlerin iyi olduğu zamanlarda sıkılaştırıcı tedbirler, kurallar getirilmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, işlerin kötü olduğu durumda bankaları rahatlatmak gerektiğine dikkat çekti. 2001-2002 krizinin ortasında, 2003-2004 yıllarında bankacılıkla ilave ek bir sıkılaştırma getirilmediğinin altını çizen Babacan, "Ama 2005-2006 yıllarında artık yavaş yavaş ciddi reformları ve sıkılaştırıcı tedbirleri almaya başladık. Örneğin bizim sermaye yeterlilik rasyosunu yüzde 8'den yüzde 12'ye çıkarmamız, 2001'de değildir. 2003-2004'te de değildi. Bana göre Avrupa Birliği'ndeki bankacılık sistemindeki düzenlemelerindeki sıkılaştırıcı uygulamalar için çok erken davrandı Avrupa Birliği. Şu anda böyle operasyonların anlamı yok bana göre. Şu anda hızlı bir şekilde bankaların güvenini sağlamak gerekiyor. Acelesi ne? Sermayelerin daha da erimesine müsaade edilmemeli" dedi.

"Popülizm ürünü söylemler"

Büyümenin sıkıntılı olduğu dönemde, bankacılıkta sıkılmasının doğru olmayacağını dile getiren Babacan, "Çok erken oldu bana göre. Tabii bunlar, Avrupa Birliği'nde bir bütünlük ve koordinasyon içinde ele alınmıyor. Özellikle bankacılıkla ilgili bir popülizm var siyasetçilerde. Siyasetçilerin bir kısmının havası şu: 'Bu krize bankalar sebep oldu. Bedelini de bankalar ödesin' diye. Tamamen popülizm ürünü söylemler" dedi.

Böyle dönemlerde likidite açısından hiçbir bankayı, hiçbir ülkeyi sıkıntıya sokmamak gerektiğini söyleyen Babacan, "Pek çok kriz var ama likidite krizi büktün krizlerin anasıdır. Bu dönemde yapılması gereken, bankaları rahatlatmak. Likidite kanalını sürekli açık tutmak. Hiçbir bankanın ya da hiçbir ülkenin temerrüde düşmesine izin vermeyecek politikalar uygulamak gerekiyor. Bu çok önemli. Bir yandan bunu yaparken, bir yandan ülkelerle politikaları konuşmak lazım. 'O banka, 3 yıl 5 yıl içinde ne yapılmalı. Bunlar hazırlanabilir bu günlerde. Zihin egzersizi yapılabilir. Hangi alanlarda reform ihtiyacı var, bunlara bakılmalı. Ama şu anda bakıyoruz, olaylar öyle bir noktaya geldi ki, bir yandan ülkeler sıkıştırılıyor. Bir yandan bankalar sıkıştırılıyor. Merkez Bankası'nın muslukları kapatılıyor. Bana göre bu çok çok tehlikeli. Siz 17 ülke olarak güvenmişsiniz, ortak Merkez Bankası kurmuşsunuz. Fakat likidite ihtiyacı olduğunda Merkez Bankası'nın muslukları başka bir ülkenin elinde. Egemenliğin özüne dokunuyor. Devlet olmanın en önemli özelliği para basmakdır. Ortak dediğiniz, herkesin benim dediği Merkez Bankası, bir ülkeden aldığı sinyallerle hareket ediyorsa, birlik ruhunun, dayanışma ruhunun çözülmesini de Avrupa Birliği'nde beraberinde getirir. Avrupa Birliği ikinci dünya savaşından sonra ortak ekonomik çıkarlar üzerine kurulmuş. Yoksa tarihte bir bakın Fransa ile Almanya birbirleriyle çok savaşmış. İngiltere ile Fransa birbirleriyle tarihte çok savaşmış. Bundan 60 sene önce, ikinci dünya savaşında milyonlarca kişi ölmüş. Bu savaştan sonra ülkeler ekonomik ortak çıkarlar için bir araya gelmiş" şeklinde konuştu.

Likidite konusunda piyasalara güvence verildikten sonra yapısal tedbirler ve bütçe tedbirleri alınmasının çok kolay olacağını söyleyen Babacan, "Çünkü nefes alma ortamı oluşur. Bir yandan bakıyoruz, şu banka bu banka yarın mı bu gün mü batacak. Şu ülke, bu ülke borçlarını döndürebilecek mi deniliyor. Bu korkularla bu heyecanlarla piyasaları tedirgin etmek çok doğru değil. Belki şöyle bir hesapları olabilir. Belki 'gerginlik oluşturalım. Biraz Korku yaratalım. Bu korku içinde bu ülkeler ve bankalar ne yapacaksa yapsın' deniliyor olabilir. Bir iki ülkede bu politikalar izleniyor olabilir. Ama bunun dozajını iyi yapmak gerekir. Bunu yaparken çok esnek, çok hızlı hükümetler lazım. Gerginliği rahatlatmak gerektiğinde bunu yapmalı. Bunlardan biz gerçekten endişe ediyoruz" şeklinde konuştu.Babacan, bu yıl için kredi hacmiyle alakalı bir limitleri olmadığını söyledi. Bankaları bu konuda uyarma ihtiyacı hissetmediklerini dile getiren Babacan, bugün itibarıyla bakıldığında ciddi bir risk görülmediğini vurguladı. Kredi talebi tarafında zayıflama olduğunu vurgulayan Babacan, bunun dışında kredilerin geri dönüş oranlarında ciddi bir bozulma görülmediğini kaydetti. Kredi alınamadığı yönünde şikayetlerin münferit dosyalardan kaynaklandığını belirten Babacan, bilançosu zayıf KOBİ'lerin kredi için başvurduğunda, bankalar risk gördüğü için kredi vermediğini dile getirdi. Kredi konusunda bugün itibarıyla bir sorun olmadığının altını çizen Babacan, "İleriye doğru da aman dikkatli olun diyoruz. Geleceğe dönük bir mesaj olarak görüyoruz" dedi.

Önümüzdeki hafta Finansal İstikrar Komitesi'ni toplayacaklarını belirten Babacan, amaçlarının dümdüz yolda giderken, Türkiye'nin sıkıntısı olmadığı bir dönemde, doğrusu ne ise onu yapmak olduğunu söyledi. Bunun için endişeli olmamak gerektiğini kaydeden Babacan, cari açıkla mücadelede önemli konulardan birisinin, özellikle tüketici kredilerinin kontrollü artırılmasını sağlamak olduğunu söyledi. Babacan, "Merkez Bankası'nın 2010 sonunda zorunlu karşılık oranlarını artırdı. BDDK 2011 ortasında bazı tedbirler aldı. BDDK'nın tedbirleri çok etkili oldu. Sadece bilanço, sadece sermaye rasyosunu bakıp da, 'Aman biraz daha idare edelim' derken, yılın ikinci yarısında ekonomide tekrar ısınma, tekrar cari açığın arttığını görmek istemeyiz. Bunun için finansal istikrar komitesinde bunları konuşacağız. Bunları tekrar değerlendireceğiz. Bir yandan cari açığa çok dikkat edeceğiz. Bir yandan bankalarımızı olduk olmadık bir zamanda, yanlış bir zaman içine ve panik ortamına sokmak istemeyiz" diye konuştu.

Babacan, bağımsız kuruluşların gerçekten bağımsız bir şekilde hareket etmelerine karar vermelerine zarar verilmemesi gerektiğini söyleyerek, "Bağımsızlıklarına dokunmamamız gerekiyor. Bir yandan da tüm bu kurumlar hareket ederken tamamlayıcı yönde hareket etmeleri gerekiyor. Yoksa diyelim ki SPK, TMSF, BDDK, Merkez Bankası bağımsız bunların 4'ü birbirleriyle konuşmasalar yada ikisi fısıldaşsa diğer ikisinin haberi olmasa arkadan kararlar alınsa bizim ekonomi yönetiminin bütünlüğü açısından çok doğru bir sonuç değil" ifadelerini kullandı. Böyle bir sürecin 2010 yılında yaşadığını belirten Babacan, Merkez Bankası'nın Zorunlu Karşılıkları artırdığında BDDK'nın "benim bundan hiç haberim yoktu" dediğini anımsattı. Babacan, "Bana göre bu doğru bir tespit. Bankaların tümüyle ilgili bir karar alırken diğerinin haberi yok bundan. Bunun üzerine ihtiyaç hissedilmişti komitemizi kurduk iyide oldu. Şu anda meclisteki yapısal düzenlemelerin yada gönderilecek düzenlemelerin Finansal İstikrar Komitesi'nin büyük katkıları oldu. Türkiye'deki tasarruf oranlarını artırmak, Türkiye'deki vade yapısını düzeltmek bunların hepsi finansal istikrar komitesinin sonucu. Çok iyi güzel verim aldık. Kurumların hepsinin birbirinden haberli olunca daha özgüvenli, daha bütünleyici bir karar olduğunu düşünülüyor. Önemli bir boşluk doldurulmuş oldu" diye konuştu.

"Avrupa'ya olan bağımlılığımızı azaltmamız gerekiyor"

Türkiye'nin son dönemde özellikle Asya'ya ve Körfeze daha çok eğilmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, aynı zamanda iş dünyasının da bu bölgelere yönelmesi gerektiğini vurguladı. Avro Bölgesine bakıldığında en iyi senaryo dahil durumun iyi olmadığını söyleyen Babacan, "Euro Bölgesine bakın yarın oturdular anlaştılar hiçbir ülke batmıyor hiçbir ülke Euro Bölgesinin dışına çıkmıyor ve ülkeler alabilecek en iyi kararları aldı. Olabilecek en iyi senaryoyu düşünelim. Ancak birikmiş stok sorunu o kadar büyük ki borç, bütçe açıkları o kadar büyük ki bunların temizlenmesi yıllar alacak, bazı ülkeler için 10 yıllar alacak. Avrupa'nın potansiyel büyümesi önemli. Avrupa artık kriz öncesine göre daha düşük oranlarda büyüme gösterebilecek. Bizim hem ihracatta hem finansmanda Avrupa'ya olan bağımlılığımızı azaltmamız gerekiyor. Bağımlılığımızı azaltmamız derken oradaki pazarımızı bağlantılarımızı koruyacağız ancak bunun yanında başka pazarlara bakacağız" ifadelerini kullandı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler