Özenalp: Çok geç kaldılar
Balyoz Davası’ndan cezaevinde bulunduğu sırada yaşamını yitiren Albay Murat Özenalp’in eşi ve annesi Cumhuriyet’e konuştu.
Balyoz Davası’nda tutuklu bulunduğu sırada yaşamını yitiren Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp’in eşi Sema Özenalp, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın ifadelerini “geç kalınmış” olarak değerlendirdi. Özenalp, “Ben olsaydım o mahkemenin kapısında, en başından beri beklerdim. Son söylediklerini en başta söyleseydi, mahkeme yine bitmemiş olabilirdi ama daha fazla içerde tutamazlardı. En azından tutuksuz yargılanırlardı. Belki eşim hayatta olurdu” dedi.
Özenalp’in annesi Saniye Özenalp ise yaşadıkları dramı, “Biz ne olduk biliyor musun, lekeli insanlar gibi gezdik... Ben şahsen çarşıya çıkmaya, kantine bile gitmeye... Sanki herkes bana bakıyor gibi” derken gözyaşlarını tutamadı.
Balyoz Davası’dan cezaevinde yatarken yaşamını yitiren Albay Murat Özenalp’in eşi Sema Özenalp ve annesi Saniye Özenalp, Cumhuriyet’e dava sürecini, 17 Aralık sonrasını ve Anayasa Mahkemesi “hak ihlali” kararının ardından ifadeye çağrılan dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın ifadelerini değerlendirdi.
Paşaların ifade verdiği duruşmada eşinin yerine oturan Özenalp, “Özkök’ün o salona nasıl gireceğini görmek için gittim. Biz Murat’ın bıraktığı yerden devam ediyoruz. Eşim adına orada olmak istedim. Onun bıraktığı yerden devralacak güce sahibiz. Bugün ben, ben olmazsam çocuklarım” dedi.
Özkök’ün verdiği ifadenin ardından “Şaşkınlık yaşamadım desem yalan olur” diyen Özenalp, “Daha önce verilen beyanlardan sonra ucu açık şeyler söyler diye düşünüyordum. İnsanlar soru sormaya o kadar hazırken, Özkök öyle bir ifade verdi... Aytaç Yalman neredeyse özür diler mahiyette konuştu. Mahkeme heyetine teşekkür etti, sanki daha önce gidemezmiş gibi” dedi.
Paşaların davanın başında konuşabileceklerini söyleyen Özenalp, davet bekleme nedenlerini “konumlarının ağırlıkları”na bağladı. “Mahkeme davet etsin istediler” diyen Özenalp, şu görüşleri dile getirdi: “Bence asıl vahimi buydu, yurtdışından insanlar ararken, yeterince ilgilenemedikleri için özür dilerken, sıradan insanlar dahi kendini sorumlu hissederken, kendisini sorumlu hissetmemesi, uluorta bunu söylemesi çok şaşırtıcı. ‘Vicdanım rahat’ diyor. Sıradan hukuki görevini yerine getirip gitmiş bir insan olarak görüyor kendini. Genelkurmay başkanı olarak. Askerinizle birlikte gerektiğinde ölecek insansınız, sizi korumak için askeriniz hayatını vermeye hazır. Özkök’le vicdan anlayışımız aynı değil. Ben olsaydım o mahkemenin kapısında, en başından beri beklerdim. O zaman Özkök sadece kayıtlara geçmiş bir genelkurmay başkanı değil, hepimizin kahramanı olurdu. Özkök ailesi, torunları için büyük bir fırsatı kaçırdı. Mümkün olsa da keşke adını bile hatırlamasam. Silah arkadaşlarını kurtarmak için, onların sesi olabilmek için yapması gereken tek şey gerçeği söylemesiydi. Bu kadar...”
Hukuki sorumlulukların dışında da sorumluluklar olduğuna dikkat çeken Özenalp, “Hukuki sorumluluk elbette önemli. Nitekim hukuki sorumluluk olarak çağrıldıklarında tutuklanacaklarını bile bile gittiler. Ama Özkök sıradan bir insan değil. Dönemin genelkurmay başkanı. Sessiz çığlık eylemlerinde, AYM önünde avukatların gece gündüz nöbet tutması... Hangisi gerçek görevleriydi, avukat olarak girer, müvekkillerini savunur, çıkar ve hayatlarına devam ederlerdi. Hangisi gerçekten sorumluluktu, vicdan böyle bir şey” diye konuştu.
Özenalp, Özkök’ün verdiği ifadeyi davanın başında vermiş olması durumunda, “Mahkeme yine bitmemiş olabilirdi ama en önemli kişilerden birinin ifadesi delil olurdu. Özkök, ‘Böyle bir şey yok’ dediğinde herhalde daha fazla içerde tutamazlardı. En azından tutuksuz yargılanırlardı. Belki eşim hayatta olurdu” değerlendirmesini yaptı. “Bu davanın hem savcısıyım, hem hâkimiyim” diyen dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 17 Aralık sürecinin ardından davaya “kumpas” demesinin seyri değiştirdiğini, yargılamanın önünü açtığını söyleyen Özenalp, “Umutlanmaya başladık. Ancak AYM’de çok bekledik. AYM’nin bu kadar çok bekletmesini gerektirecek hiçbir gerekçesi yoktu. Çok öfkeliyim” dedi.
Eşinin kaybının ardından yalnızca Necdet Özel’in telgraf çektiğini, onun dışında arayan kimsenin olmadığını söyleyen Özenalp, “İnsani olarak baktığınızda, geleneklerimize baktığınızda en azından telefon etmek doğru olandı. Beni de bırakın en azından anneme başsağlığı dilemeleri gerekirdi. Bu insanların bunu bilmediğini sanmıyorum. Aramamalarının nedeni ya utanç ya da suçluluk duygusudur” dedi.
‘Komplo olduğunun itirafıdır’
Davanın en başından beri bilgi kirliliği sürdüğünü belirten Özenalp, gazeteci Nazlı Ilıcak’ın “Bu dava askeri kışlasına çekti. O yüzden iyi oldu” sözlerine ilişkin, “Bu sözler davanın komplo olduğunun itirafıdır” yorumunu yaptı. Ordunun zamanında çok konuşmuş olabileceğini ve milli menfaatleri korumak adına abartmış olabileceğini söyleyen Özenalp, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mağduriyetlerin yaşandığı ortada. Eşim Uğur Mumcu’nun kaldığı koğuşta yattı. Bir mektubunda ‘Duvarlara baktıkça hem yaşananları düşünüyorum, hem de bu koğuşta olmaktan gurur duyuyorum’ demişti. Darbe dönemleri korkunçtu. Babam da eşim de kayınpederim de asker. Buna rağmen o dönem kardeşim nedeniyle mağduriyet yaşadık. Aklı başında kimsenin darbeyi desteklememesi gerek. O dönemin intikamını bugün aldılar. Ilıcak bile itiraf etti. Son derece netti. Ama 80 döneminde benim eşim 15 yaşındaydı. Bizim hayatlarımızı mahvettiler” dedi.
Davanın ardından temiz kâğıdını eşinin mezarına götüreceğini söyleyen Özenalp, “Onlar tüm Türkiye’nin kalbinde temiz ama o kâğıdı söke söke onlardan alacağız. Bu bugün olmazsa yarın olacak. İşte o zaman asıl dava başlayacak. Bunu yapanlar yargılanacak. Bu hepimizin davası ” diye konuştu.
‘Niye benim oğlum için kanun çıkarmadı?’
Özenalp’in annesi Saniye Özenalp ise “Ölüm bu, ecel ama en azından o 33 ayını öldürmeselerdi. Çocuklarıyla yaşasaydı, kötü mü olurdu” diye soruyor. “Biz ne olduk biliyor musun, lekeli insanlar gibi gezdik” diyen anne Özenalp, yaşadıklarını anlatırkan gözyaşlarını tutamadı: “Ben şahsen çarşıya çıkmaya, kantine bile gitmeye... Sanki herkes bana bakıyor gibi geliyordu. Bir ara diyordum ki, ‘Benim oğlum Balyoz’dan tutuklandı’ diye yazayım kazağıma, Kızılay’da Kuğulu’da gezeyim. Başbakan’ın oğlunun ismi yolsuzluğa katıldı diye, bir gecede kanunlar çıktı, niye benim oğlum için çıkaramadı o yasalardan birini? Niye çıkaramadı? Ondan sonra diyor ki, ‘Çıkanları ben çıkarttım, bana teşekkür etmediler’. Teşekkür etseler, içlerinden belki minnet duysalar bile neyin teşekkürünü edecekler? Sen girdirdin, sen çıkarttın. Başka bir şey yok ki bunun. İkisi biri yok yani. Olsun, Allah büyük, hak dediğin gelir akar sudur. Bize de akar.”
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği