Patara Feneri'ni Kurtaralım...
Görmüş geçirmiş on bin yılların Anadolu’sunda başlı başına bir uluslararası Deniz Kültürü olayı ve Tarih Dede’nin yüzünde gülümsemelerin en mutlusu. Ne olur Patara Feneri’ni yok olmaktan kurtaralım. Onu bir denizcilik anıtı yapalım. Alınacak sonuç buna değer ve inanın bu rüyanın gerçekleşmesi Ay’a gitmek falan gibi bir şey de değil. Bir vizyon ve değerlendirme işi...
“... Ben burada, Anadolu’nun bu eşsiz noktalarından birinde yatalak bir hastanın başındayım. Her gün bir yenisi kırılan umutlarım, her kırılıştan sonra daha bir derinleşen üzüntülerim ve hüzünlerimle....” MS 46-47 yıllarında ünlü Roma İmparatoru Neron’un Anadolu’nun en zengin ve eski uygarlıklarından biri olan Likya’da o günlerin ticari ve askeri anlamda en stratejik limanının girişinde yaptırdığı Patara Feneri’nin yıkıntıları önünde konuşuyoruz.
Tepemizde 43 derece sıcaklığı ile tüm o toprakları, alabildiğine bir cömertlikle vereceği, doğuracağı her şeyi besleyen ve buz beyazı bir gökyüzünde eriyormuş gibi duran kocaman bir güneş altında konuşuyoruz, ekibi ile Anadolu kıyılarının belki de en güzel ve eşsiz noktasında yıllardır çalışan kazı başkanı Prof. Havva Işık’la dertleşiyoruz. Dertleşiyoruz diyorum, çünkü kurtarılmayı bekleyen hastasının başında hiç mi hiç hız kesmeden çalışarak beklemenin ve bu bekleyiş süresince tüm olumsuzluklara karşın hiç mi hiç yılgınlığa kapılmama duygusunu kendimden de biliyorum.
Antik Patara Feneri’nden önce birkaç çizgi ile limanından söz etmek gerekiyor. Havva Hocamız ile fenerin etrafında dolaşırken sağımızda karaya doğru sokulan geniş bir sazlık alan var. Orası, o zamanlar Anadolu’nun o güzelim kumsal kıyılarına doğru ilerlemiş ve korunmalı bir doğal liman oluşturmuş Akdeniz’in bir parçası. Fener ise hemen deniz kıyısında şimdi de görünen kayalıkların üzerinde.
Sazlık ve şimdilerde gezindiğimiz alan, o zaman deniz. Kayalıkların en yüksek yerinde de şimdi tabanı ve kulesinin 3-4 metre yükseklikteki bölümü kalmış, 2000 yıl öncesinin her yönden limana giriş yapacak gemilerdeki denizcilerin gözleriyle taradıkları, kıyı şeridindeki bir yerlerde görmeye çalıştıkları Patara Feneri var. O zamanlar ismi Thelmessos’tan -şimdiki Fethiye- kalkan gemiler Patara’ya giderken, bugün de denizcilere hep sevimsiz gelen hava-deniz şartları ile Yedi Burunlar’ın açığında o günlerin imkânlarında bir hayli sıkıntı, hatta tehlikeler yaşardı.
Gemiler liman arkalarında yükselen Batı Toroslar’daki bitmez tükenmez sedir ağacı kerestesi/kütüklerinden yükleyeceklerdi. Zamanın gemi yapımcılığında en önemli ham madde. İşte Thelmessos/Patara yolunda Yedi Burunlar’ı geçip Patara kıyıları açıklarına varılınca gemilerdeki gözler, sözünü ettiğimiz bu fenerin enerji kaynağı olan ve metal kaplarda yakılan zeytinyağının ışığını arardı.
Yineliyoruz, dönem Roma’nın astığı astık kestiği kestik, çılgınlıkları ile de ünlü imparatoru Neron’un yönetimi. Kazılar sürecinde bulunan yazıtlardan birinde Patara halkı, Roma’nın egemen olduğu bölgelere tayin ettiği valilerinden biri olan Priscus’a teşekkür ediyor.
Neden mi? Bugün yatalak hasta olarak iyileştirilmeyi bekleyen Patara Feneri’ni imparator Neron emriyle de olsa, yaptırdığı için.
Yok olma dönemine girmiş
Antik yüzyılların bu görkemli, dönemin askeri ve ticari denizciliğin stratejisi ile ilgili yapısı bugün artık yok olma dönemine girmiş. Çeşitli doğa şartları, zaman ve diğer etkenler kuleyi oluşturan sağlam blokları bile gittikçe eskitiyor, hatta diyebiliriz ki eritiyor.
Bu bloklara kazı sorumlusu Prof. Işık gözü gibi bakıyor. Hepsi bir araya getirilmiş numaralanmış. 2004 yılına kadar gökyüzünü, güneşi görmeyen fener 11 metre kum tabakası altından kazılarak çıkartılmış kulenin podyumu önündeki düzlükte sere serpe yatıyorlar. Kazı ekibinin Patara Limanı’ndaki en önemli çalışmalarından biri de liman kentin antik yüzyıllarındaki Halk Meclis Binası “Bouleuterion”.
Hemen her antik kentte devlet/yönetim/halka hizmet işlerinin görüşülüp kararlaştırıldığı çok önemli bir yapı burası. Aslında Patara Feneri’nin kurtarılması bu bağlamda daha görkemli olayları da beraberinde getirmesi çok mutlu bir rastlantı oluşturuyor. Uluslararası bir denizcilik ve kültür olayı.
Düşününüz Patara Antik Kenti Halk Meclisi, kullanıldığı yıllardaki haline getirilmiş. Hemen yanı başında antik denizciliğin sevgilisi Patara Feneri kendi taşları, orijinal yapısı ve malzemesi ile dimdik yenilenmiş duruyor. Işık enerjisi de artık bin yıllar öncesi gibi zeytinyağından değil, güneşten depolanıyor. Karanlığı delen ışık köprü üstündeki vardiya zabitine, kaptana 15/20 milden uzanıyor.
Deniz kültürümüzdeki her girişim ve yeniliğin öncüsü olmuş Deniz Kuvvetlerimizin sancağı feneri, Türk Bayrağı ve parlamento başkanlarının açılışa katıldığı ülkelerin bayrakları meclis girişini donatmış. Donanmanın kutlama top atışları ve benzeri etkinlikler, yazarken bile insanı heyecandan çıldırtacak bir sevinç, alkışlar, yöre halkının gösterileri, davul sesleri, şenlikler.
İşte Havva Hoca’nın rüyası bunca çalışma ve didinmenin böyle sonuçlanması. Görmüş geçirmiş on bin yılların Anadolu’sunda başlı başına bir uluslararası Deniz Kültürü olayı ve Tarih Dede’nin yüzünde gülümsemelerin en mutlusu.
Ne olur Patara Feneri’ni yok olmaktan kurtaralım. Onu bir denizcilik anıtı yapalım. Alınacak sonuç buna değer ve inanın bu rüyanın gerçekleşmesi Ay’a gitmek falan gibi bir şey de değil. Bir vizyon ve değerlendirme işi...
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- ‘Bir an önce ilan etmelerini bekliyoruz’