Radikal tahammülsüzüm ben!

Kısacık ömrümüzü birilerinin gerzekliğine kurban edecek kadar saf olmamalıyız. Zaman akıp gidiyor, korkunç bir gürültü içinde, çoksesli sanılan bayağı kalabalık arasında kayboluyoruz. Bu kürede “bana yer var mı?” diye sormak gerek. Kolay değil “hayır” diyebilmek...

Radikal tahammülsüzüm ben!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 31.08.2020 - 12:44

1- Salgın karşısında elimiz kolumuz bağlı, hemen her konuda kuşkulu siyasal iradeden, bizim için karar almasını bekleyerek ölüyoruz. Belki soluğumuz kesilmeyecek, gelecek yılları da göreceğiz ama “ölüm” üstüne düşünmek için bolca vaktimiz oldu. Bir tır şoförünün “beni virüs değil sizin düzeniniz öldürecek” cümlesi kulağımda çınlamaya devam ediyor. Bu düzen ilkin ruhumuzu esir alıyor, uzun süre farkına varmıyoruz; kavramlarla oyalanıyoruz: “Hoşgörü”, “Uzlaşı”, “Empati”, “Diyalog”! Ahmaklar için üretilmiş kavramlar bunlar... Geçen gün sevdiğim bir dostumla söyleşirken haykırdım: “Radikal tahammülsüzüm ben!”

2 - Kısacık ömrümüzü birilerinin gerzekliğine kurban edecek kadar saf olmamalıyız. Zaman akıp gidiyor, korkunç bir gürültü içinde, çoksesli sanılan bayağı kalabalık arasında kayboluyoruz. Bu kürede “bana yer var mı?” diye sormak gerek. Kolay değil “hayır” diyebilmek ve sorumluluk semerinden kurtulmak. İnsan sosyal varlık, doğru, iyi de “kime, neden, ne ölçüde gereksinimimiz var?” diye sormak gerekmez mi? Mecburiyetten,  ayıp olmasın, diye sürdürdüğümüz ilişkilerden yitirdiğimiz zamanın hesabını kim verecek? Cenazemizin kalabalık olmasından daha önemlisi seçtiğimiz kişilerden oluşması değil mi? İyi bir “radikal tahammülsüz” cenaze törenini ya önemsemez ya da eğer tersiyse önceden kurgular. “Öldükten sonra ne olursa olsun” denemez, cenaze yaşama dahildir!

3 - Herkes dedikodu yapar, renkli uğraştır; nitekim kiminle, hangi dilde ve konularda bunu yaptığımız kimliğimizi ele verir. Günlük sığ, herkesin diline sakız olan konular üstüne boş konuşmanın anlamı yoktur, böylelerinden kaçmak gerekir. Eğer dedikodu yapacaksa kişi, mutlaka zihnini yaratıcı kılacak alanlarda, konularda, kişiler üstüne yapmalıdır. Ünlü kişilerin evlilik/cenaze törenine katılmayı toplumsal konumu için yararlı bulanların, orada gördükleri, işittikleri üstünden anlatacakları neden ilgilendirir ki bizi? Esas lezzetli olan, o törenlere gidenin, arkasından onca atıp tutmasına karşın, orada boy gösterip fotoğraf vermesidir. O fotoğraf delildir. Gün gelip, bunu yüzüne vurmak gerekir.

4 - Saygın görünen birinin, kanaat önderi/yazar-çizerin, onca atıp tutmasına karşın, parlak ışıkları yitirmemek için patronunun karşısında nasıl tir tir titrediğini görmek ve bunu dile getirmek önemlidir. Bir zaman, büyük basın patronunun davetinde görmüştüm; ne kadar gazeteci, yönetici şöhretlisi varsa oradaydık, en tanınmış olan saatine baktı ve dedi ki: “Kalkalım artık, patron öğle uykusunu uyuyacak.” Bu ayinler böyle sonlanır diye önüme kös kös bakarak girdim sıraya, o gün bugündür uyku tutmaz beni. Hakiki “Radikal tahammülsüz” orada “siktir”  çekmeliydi. Zamanla gelişiyor insan, şimdi halimden memnunum. Tastamam dilediğim gibi oldum diyemem, ancak epey yol aldım, adı koymak önemliydi ne olduğumun...

5 - Oynak siyasilerden biri herkese boncuk dağıtır, evine davet eder, mutlaka kütüphanesini gösterir ve gevezeliğe koyulurdu. Mesleğe başladığım yıllarda ağına ben de düşmüştüm. Sağcıların yöntemidir, aileni araştırırlar, eşini, anneni-babanı, çocuğunu bilirler; eğer bir meşguliyetin varsa, örneğin kitap yazmışsan mutlaka okurlar ve hemen belli ederler. İlkin bunun samimiyet olduğunu sanır, biraz da mahcubiyet duyarsın. Zamanla herkese bu yöntemin uygulandığını öğrenince, bir tür iş görme, karşıdakini kendine borçlu hissettirme hali olduğunu kavrarsın. Bu ikiyüzlülük karşısında sessiz kalmak suçtur! Doğrusu o kütüphaneyi adamın kafasına geçirmek, kitabı suratına fırlatmaktır. Hesap işi ilişkiler tiksindiricidir. 

6 - "Nezaket” sorunlu kavramdır, aşınmıştır. İnsan herkese incelikli davranıyorsa, esasen kimseye saygı duymuyor demektir. Sevdiğim bir dostum, övgü saydığım şu cümleyi kurmuştu zamanında: “Sert, kavgacı, burnunun ucuyla bile geçinemeyen birisin. Ancak saygı duyduğun, sevdiğin, usta saydıklarına karşı tam tersi davranıyorsun.” Böyle olmak gereğine inanıyorum. Sahte cümleler, maskeli ifadeler, kısa ömürde zaman kaybıdır. Ferhan Şensoy diyordu ya: “Kimselere verecek selamım yok artık!” diye...

7 - Ömür kısa, yazmaya ve yaşamaya yer bulmak zaten güç; bir de ahmaklığı överek vakit kaybetmemek lazım. Çay içmeyeceğimiz insanlara patronumuz, komşumuz, müşterimiz olduğu için katlanmak zorunda değiliz. Ha bunu bencilce kendim için istiyor değilim, herkes böyle yapmalı... Uzaktan kumanda ne güzel alet, bir saniyede dünya değişiyor. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler