Romantik bir hafta sonu umarken...

Woody Allen’in son filmi “New York’ta Yağmurlu Bir Gün” başlıyor

Romantik bir hafta sonu umarken...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 29.08.2019 - 21:19

New York’lu, zengin aile çocuğu ama hep asi genç havalarındaki, pokerci, keyfine düşkün ve onu sürekli daha iyiye doğru yönlendirmek derdindeki annesiyle her daim çekişen Gatsby (Timothee Chalamet), taşralı (Indianalı) bankacı bir ailenin, bütün erkek bakışlarını mıknatıs gibi üstüne çeken ve okul gazetesine yazma heyecanıyla dolup taşan, henüz saflığını, masumiyetini ve doğallığını yitirmemiş, gencecik, dolgun, güzel kızı olan sevgilisi Ashleigh’ye (Elle Fanning), doğup büyüyüp yetiştiği New York’un tüm güzelliklerini tanıtmak istemektedir. Bunun için de bu muhteşem kenti hiç bilmeyen, okul arkadaşı Ashleigh’ye rehberlik ederek onunla New York’ta romantik bir hafta sonu geçirmeyi planlar. Ne var ki ince ince tasarladığı, yağmurlu ve hep kapalı havadaki bu “weekend” programı, birtakım rastlantısal karşılaşmalarla çeşitli aksilikler ve terslikler yüzünden sürekli aksayacaktır...
Brooklyn, New York’ta 1 Aralık 1935’te, Rus Yahudisi kökenli mücevheratçı Martin Konigsberg’den olma, kitapçı Cherrie Konigsberg’den doğma Allan Stewart Konigsberg’in (bilinen adıyla Woody Allen’in), yani yaklaşık 60 yıllık yazarlık, yönetmenlik, oyunculuk kariyerine sahip, 4 “Oscar”lı ünlü sinema ustasının 2017 sonunda tamamladığı (yanlış saymadıysam) 55. filmi “A Rainy Day in New York-New York’ta Yağmurlu Bir Gün” gösterimde. (Filmin gösteriminin gecikmesi, yapımcı Amazon stüdyolarınca, sübyancı geçmişiyle maruf yönetmenin de “#Me Too” hareketinden nasibini alır endişesinden kaynaklanıyor’muş.)
2000’li yılların başında film çekme serüvenini Avrupa’nın Barselona, Paris, Roma gibi namlı kültür kentlerinde sürdürürken belki 7-8 bin yıllık İstanbul’a da gelir diye umduğumuz ancak yeniden vazgeçemediği New York’una döndüğü son filmi “New York’ta Yağmurlu Bir Gün”de, yıllar yılı içinde olduğu, havasını soluduğu sektörden çok iyi tanıdığı tiplerden, çok iyi bildiği karışık durumlardan esinlenilmiş karakterlere, ilişkilerine ve birtakım olaylara odaklanıyor “yaşlı kurt” senarist-yönetmenimiz. Doğrusu 80’li yaşlarını aşan enerjik, neşeli tonlarda seyreden filmde, hiç beklemediğim kadar formda bulduğum üstat, artık kendini tekrarladığı son dönemdeki vasat işlerini aşan, matrak bir romantik komedi imzalamış sonuçta. Yer yer etkileyici bir anlatım tuttururken sivri mizahi üslubundan da yeni örnekler saçan Allen, genelde meraklısını hoşnut bırakan bir 1.5 saat geçirtti bize ve “New York’ta Yağmurlu Bir Gün” vesilesiyle bir kez daha New York güzellemesi yapmak fırsatını kaçırmadığını da gösterdi yine.
Filmde Ashleigh, ünlü ama mutsuz bir yönetmenle (Liev Schreiber) yapacağı röportajın telaşındayken yönetmeni ikna etmeye uğraşan senaristlede (Jude Law) takılıyor, bu arada senaristin karısı (Rebecca Hall) tarafından boynuzlanmasına da tanık oluyor. Derken kızların sevgilisi oyuncu Francisco Vega’nın (Diego Luna) yakın ilgisine maruz kalıyor. Öte yandan Ashleigh’nin sürekli ektiği, habire annesinin vereceği partiye katılmaktan nasıl yırtacağını düşünen Gatsby, vaktiyle ablasıyla gönül eğlendirdiği, küçüklüğünü bildiği, çaçaron Selena Gomez’le kırıştırıyor. Giderek 500 dolar karşılığında seks hizmeti sunan “Escort” kızla annesinin partisine katılıyor vs. vs. Ancak sonunda kavuşup yeniden bir araya gelen Gatsby-Ashleigh çiftinden, adını muhtemelen Scott Fitzgerald’ın bildik roman kahramanından almış Gatsby’miz aslında hiç uyuşmadığı Ashleigh’yi bırakıp sivri dilli Selena’yı tercih ediyor finalde...
“Mantıksız Adam” (2015), “Cafe Society” (2016), “Dönme Dolap” (2017) gibi, işi artık nerdeyse otomatiğe bağladığı son dönemdeki sıradan filmlerinden sonra bu oldukça eğlenceli “New York’ta Yağmurlu Bir Gün”ün Woody Allen sever-sinefillere ilaç gibi geldiği söylenebilir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler