Saldırganı Hoş Tutmak

Saldırganı Hoş Tutmak
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 04.05.2012 - 06:23

Kadın katillerini de, Sivas kalkışmasında kurbanları yakmak suretiyle toplu kıyım suçu işleyen canileri de harekete geçiren, bağnazlığın saldırıya geçmiş şiddettir. Sebep, zorbayı kurbana yeğleyen kitlesel bilinçaltımızın, saldırgana gösterdiği hoşgörüdür.

Dilimizde bir deyiş vardır: Suç ölende mi öldürende mi? İlle ölende, ille ölende

İlk bakışta, olayların karmaşık yapısına gönderme yapıyor gibi duran bu sözler, saklı bir bilgeliği dile getiriyormuş izlenimini uyandırabilir belki. Ancak dikkatle incelendiklerinde, kitle bilinçaltını hazin biçimde ele veren yüzleri sırıtacaktır, ne yazık ki Bilinçaltında yatan, zorbaya boyun eğmenin meşrulaştırılması, olağanlaştırılması, sıradanlaştırılmasıdır. Altı yüzyıl sürmüş baskıcı bir saltanatın boyun eğmeye alıştırılmış kullarının bilinçaltıdır bu. Bilinçaltı çelişkilerin depolandığı yerdir, zorbaya boyun eğme eğiliminin yanı başında, güçsüze zorbalık taslama dürtüsü varlığını sürdürür. Kabadayılık, belki her toplumda vardır, ama her toplumda bizde gördüğü kabulü görmez.

İnsan denen varlık -üstüne korku ve çıkar gölgesi düşmedikçe- yüreğinde adalet duygusu taşır; vicdan dediğimiz psikolojik yapı bu temelin üstünde yükselir. Adalet duygusu, haksızlığa uğrayanın yanında yer almaya zorlar kişiyi. Ama başka hesaplar işin içine karışmayagörsün; suçu kurbana yüklemek kolayımıza ve işimize gelir; artık bir tutum almamıza gerek kalmamıştır; öyle ya, ölen layığını bulmuştur; biz de gönül huzuruyla kendi köşemize sinebilir ya da zorbaya boyun eğerek paçamızı kurtardığımızı sanabilir; ya da zorbayı hoş tutarak kimi çıkarlar elde edebiliriz.

Belki de toplumumuzda hiçbir birey, tarihin çarpıttığı bu bilinçaltından arınabildiğini iddia edemez. Ama bu durumun farkında olabiliriz, farkında olmayı öğrenebiliriz.

Basında yer alan tuhaf bir haberi okurken, dilimizin pek de hoş olmayan bu deyişi geldi aklıma. Bu tuhaf haberde, iktidar milletvekili bir Sayın Hanımefendinin, Sivas gerici kalkışmasının yol açtığı kitle kıyımında babasını yitirmiş, yüreği yaralı bir genç kadına söyledikleri yer almaktaydı. Aziz Nesinin tahrikleri olmasa babasının hayatta olabileceğini hiç düşünüp düşünmediği mealinde sözler sarf etmişti, Sayın Hanımefendi, habere göre. Kurban yakını genç kadınsa, tahrik olmanın insan öldürmeyi gerektirmediği yanıtını vermişti haklı olarak. Acı görmüş insanları incitecek sözler sarf etmenin hiçbir dini ya da hiçbir dindışı etikte yeri olduğunu sanmıyorum. Bu tümceleri kurmak, Sayın Milletvekili Hanımefendinin aklına nasıl gelebilmiştir? Garipsenecek olan budur.

İşin bu tarafını bir yana bırakarak, öbür yanlarına bir göz atalım. Kurban yakınının haklı yanıtında eksik kalanı tamamlamadan önce, akla gelen başka soruları sıralamak istiyorum. Karşısındakinin millet, kendisinin ise onun vekili olduğunu unutmuşa benzeyen Sayın Milletvekili Hanımefendi, milletvekilliği andında korumaya yemin ettiği laik Cumhuriyete karşı hareket yaptıklarını açıkça haykıran bir saldırgan grubunu hoş görürken, kendisini nasıl tuhaf bir açmaza kilitlediğini acaba hiç düşünmüş müdür? Türkiyenin, muhafazakâr toplum yaratmak adına yokuş aşağı savrulduğu bağnazlık eğik düzleminde, saldırganlık her geçen gün gözle görülür biçimde şiddetlenirken, yarın öbür gün, değil Aziz Nesinin sözlerine, kendisi gibi hanımefendilere dahi tahammül edemeyecek bağnazca gösterilerin vuku bulabileceği, bilmem ki Sayın Bayanın hiç aklından geçmekte midir?

Aziz Nesin’in sözleri

Böylece geldik Aziz Nesine. Türkiyenin yetiştirdiği dünya çapında nadir kişilerden olan Aziz Nesinin devletin sözüm ona koruması altında yapılan 1993 Pir Sultan Abdal Kültür ve Sanat Şenliğinde yaptığı konuşmanın tamamı dönemin dürüst gazetelerinde yer almıştı. Acaba Sayın Hanımefendi bu konuşma metnini okudu mu? Okudu ise, bu metinde ne dini ne dindarları incitecek tek bir sözcük bulunmadığını görmüş olması gerekir. Konuşmanın ana fikri, siyasete dinin karıştırılmamasının gerektiği, mezhep üzerinden siyaset yapılmasının yanlışlığıdır. Bu fikirlerden cinayet işleyecek kadar tahrik olanlar varsa, Türkiye felakete yürüyor demektir. Zira Türkiyenin yarısı din üzerinden siyaset yapılmasını doğru bulmamaktadır. Öyle değil mi! Aziz Nesin hayatı boyunca ne dini ne dindarları aşağılayıcı tek söz etmemiş, sadece inanmayanların da düşünce özgürlüğüne sahip çıkmıştır. Herhalde iktidar, inanmayanların düşünce özgürlüğüne saygı duymadığını iddia etmeyecektir! Zira bu saygı, Türkiyenin uygar ve demokratik bir ülke olarak imza koyduğu İnsan Hakları Sözleşmesinin gereğidir. Anımsatırım.

Eğer, Sayın Hanımefendi, konuşma metnini görmemiş, okumamışsa, kurban edilmiş çok değerli bir başka insanımızın, Uğur Mumcunun bir sözünü anımsatmak isterim kendisine: Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak doğru değildir.

Aynı gün, basında -garip bir rastlantı eseri- ilginç bir fotoğraf yer aldı: Fotoğraf, iktidarın bir başka milletvekili ve bakanı, bir başka Sayın Hanımefendinin, yakınlarının işlediği cinayetlere kurban giden kadın sayısının her gün yükselmesiyle ilgili samimi bir hayret ve üzüntü yansıtan yüzünü göstermekteydi. Nitekim haber metninde, Sayın Hanımefendi bu samimi üzüntüsünü dile getiriyor, Sebep nedir?mealinde bir soru yönelterek şaşkınlığını açığa vuruyordu.

Sebebi uzaklarda aramasına gerek yoktur. Sebep Türkiyenin bağnazlaşmasına koşut yükselen şiddettir. Dünyanın bulunduğumuz yöresinde, bağnazlığın ayrılmaz parçasıdır, kadın cinsi üzerindeki baskılar ve kısıtlamalar. Saçının tek teli görünen kadına tahammül edemeyen bağnazlar vardır ülkemizde. İnsan olmaktan kaynaklanan vicdanın gelişemediği, insan hayatının ve vücudunun insan olmaktan doğan bir hakla dokunulmaz olduğu düşüncesini içselleştirememiş toplumlarda, bağnazlık dönemlerinde, bilinçaltının iki keskin ucu olan zorbaya boyun eğme yatkınlığı ve zorba olmayana zulmetme dürtüsü, toplumsal alana fışkırıp eyleme dönüşür. Kadın katillerini de, Sivas kalkışmasında kurbanları yakmak suretiyle toplu kıyım suçu işleyen canileri de harekete geçiren, bağnazlığın saldırıya geçmiş şiddettir. Sebep, zorbayı kurbana yeğleyen kitlesel bilinçaltımızın, saldırgana gösterdiği hoşgörüdür.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler