Şanghay'dan Şam'a...

Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin iniş sürecinde olduğu bir dönemde önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ardından AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Şanghay Beşlisi alternatifinden söz etti.

Şanghay'dan Şam'a...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.03.2013 - 13:31

 Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye ziyareti ertesinde Alman gazetesi Bild, “Türkiye asla AB’ye üye olmayacak. Merkel de bunu biliyor, Erdoğan da” yorumunu yaptı. Peki, Türkiye’nin alternatifleri var mı? Şanghay Beşlisi’ne üyelik kriterleri nelerdir? Bu soruları Galatasaray Üniversitesi Doç. Dr. Ali Faik Demir’e yönelttik. Demir’e göre bu 25 milyon kilometrekareyi kapsayan örgüte girmek hiç kolay değil. Doç. Dr. Demir’le Şanghay ile başlayan sohbetimiz, Şam ile noktalanıyor.

- Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) nedir, bu yapıya üyelik kritirleri nelerdir?
ALİ FAİK DEMİR: Örgüt 2001’de kuruldu, içinde bizim yer bulabilmemiz için, niçin kuruldu, neye dönüştü sorusunu yanıtlamak gerek. ŞİÖ doğuda en popüler olan örgüt, doğunun iki büyük aktörü Rusya ve Çin içinde. Gözlemci üyelerle birlikte 25.1 milyon kilometrekareden bahsediyoruz. Çin dediğiniz yer, içinde devletlerin olduğu yer 1 milyon 600 bin kilometrekare. Doğu Türkistan sadece Türkiye’nin iki katı yüzölçümünde. Dünyanın en büyük enerji üreten ve tüketen bölgesi, dünya nüfusunun yüzde 40’ı, gözlemci üyelerle birlikte devasa bir yapıdan söz ediyoruz. Tabii beşlisi deniyor ama 6 üyesi var, gözlemcilerle birlikte (İran, Hindistan, Pakistan, Moğolistan) 6+4 10 üye oluyor. ŞİÖ, aslında Çin sınırındaki sorunları, doğunun sınır sorunlarını çözmek için kurulan bir örgüt. Sadece Rusya-Çin sınırı 4 bin kilometre, bu sorun 2008’de nihai anlamda çözüme ulaşabildi.
Şu anda Rusya ile Çin’in birbirini dengeleme politikasının ürünü. Çin - Rusya ticari ilişkileri dendiğinde 50 milyar dolardan bahsediyoruz. Rusyanın birinci ticari partneri Çin. Çin için Rusya 13. partner. Rusya ekonomik anlamda Çin’e bağımlı olmaktan korkuyor. Çin’i kontrol edecek Rusya küresel dengeler açısından da çok önemli. Çin büyümeyi, Rusya ekonomik gelişmeyi engelliyor.
- AB Türkiye’yi almıyor, Şanhgay alır mı ve kriterleri neler?
Pakistan, Hindistan, Moğolistan, İran beklerken Türkiye diyalog partneri gibi bir unvanla alınmışken, Türikye’nin üye olabilme şansı var mı, soru işareti. Bir kere bölge ülkesi olmak gerek. AB gibi uzun bir yol var herhalde. Türkiye’nin bu ülkelerle ekonomik ilişkilerine bakıldığında, bire bir önemli ticareti var bu ülkelerle. Öyleyse üyelik şart değil.
- Savunma çok vurgulanmıyorsa da ŞİÖ’de Batı karşıtlığı var. Türkiye NATO üyesi.
- Bugüne kadar ortak askeri tatbikat bile sınırlı aslında. Anti NATO bir yapı gibi gözüküyor ama bugün Rusya o kadar Batı karşıtı mı diye de sormak lazım. Suriye konusunda Batı’yla sorun var ama Rusya’da Çin’den korkup Batı’ya yaklaşmak isteyenler var. Ayrıca Çin dünya yüzde 19’luk petrol kullanımıyla dünya enerji fiyatlarını belirleyebiliyor. Kömürü azaltıp petrolü artırsa, bu Rusya açısından çok önemli.
-Demokrasi ve insan hakları konusunda kriterler yok galiba!
- Şam’a insan hakları ve demokrasi derken ŞİÖ’ye baktığımızda bu kadar otoriterliğin Türk dış politikasıyla örtüşmüyor olması gerekir.

Gümrük birliğinde Çin yutar

- Çin’le gümrük birliği de akıllıca değil.
ALİ FAİK DEMİR: Yutar gider hakikaten.
- Herhalde Erdoğan Şanghay’dan çok Batı’ya mesaj veriyordu... Türkiye Batı’ya demir atmış durumda...
- Rusya’dan ses gelmedi. Aslında Başbakan da gözümüzü Doğu’ya çevirebiliriz mesajı vermek istediğini belirtti. Sembolik bir laf ŞİÖ. O taraf da biliyor ki Türkiye’nin yeri Batı. O demiri Batı da çıkaramaz. Türkiye bir tek AB’de yaşadıklarıyla huzursuzlanıyor, dünya gözünde kapı önünde bekletilen üye adayı.
- Bölgesel ne gibi açılımları olabilir Türkiye’nin?
- Türkiye Arap dünyasının lideri olamaz demiştik, bu gerçeği gördük. Irak’la ilişki gelişiyor dedik, Şii Irak’la gelişmiyor, İran’la, Suriye’yle problem var. Afrika’da repütasyonumuz yüksek olsa da Çin’le rekabet edebilir miyiz, sanmıyorum.
Türkiye’nin alternatif yaratması iyi bir şey. Afrika, Müslüman kara Afrikası, Doğu, skalayı genişletmek doğru. Ama öncelikleri belirlemek gerekir. Hem Doğu’ya hem Ortadoğu’ya açılalım, hem Arap lideri olalım dediğimizde sesimizi çok duyuruyoruz ama o kadar etkili oluyor mu? Komşularımız iyi olsun dedik ama komşularla durum iyi değil. Kafkasya gündemimizde değil. Balkanlar’dan çok bahsetmiyoruz.
- Afrika açılımlı, sıkı bir açılıma benziyor, işadamlarıyla gidiliyor, okullar açılıyor.
- Bizim üniversiteye de devlet bursuyla öğrenciler geliyor. Benim master sınıfımda 4-5 Afrikalı öğrenci var, Kongo Senegal gibi Frankofon olan yerlerden geliyorlar. Afrika’da kötü bir repütasyon yok gibi. Yine de Afrika lideri olmayı beklemeyelim.
- Bağdat Ankara’yı mezhepsel ayrımcılığı kışkırtmakla suçluyor. Şam’da da Ankara agresif bir politika izlemedi mi?
- Esad, Kaddafi’ye benzemeyecek diye hep söyledim. Esad bir aile değil sadece. Sadece Lazkiye’deki Nusayri Hıristiyan bir grup değil, bazı Sünni gruplar da destekliyor. Baba Esad’dan gelen bir sistem var. Bakan Hıristiyansa, yardımcısı Sünni, öteki Nusayri, birbirini dengeleyen mekanizmalar, birinin tek başına iktidara gelmesi çok zor.
- Türkiye niye başından itibaren diyalog vurgusu yapmadı?
- Şam’la muhalefet uzlaşmak zorunda, Esad’ın gitmeyeceğini bile bile gitsin demek, çözümü istememek oluyor. Eskiden Kral Hüseyin gibi akil adam konumda aktör eksikliği var Ortadoğu’da. Ankara Suriye’de bu şansı kaybetti. Türkiye bence bitaraf olan bertaraf olarak mantığına geldi, tarafsız kalmak kişiliksizlik, kimliksizliktir gibi geliyor ben öyle görmüyorum. Barışı isteyen taraf, insan haklarını isteyen taraf olmalıyız. Ülkelerin değil, ilkelerin tarafıyız.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler