"Seçim ekonomisine prim vermedik, vermeyeceğiz"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye'de siyasetin önemli bir hastalığı olan seçim ekonomisine prim vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz'' dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.06.2010 - 12:37

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Yatırım Danışma Konseyi toplantısında, 2008 yılından itibaren dünya genelindeki olumsuz tabloya karşın Türkiye olarak yapısal reformları büyük bir kararlılık ve süreklilikle uygulamaya devam ettiklerini vurguladı.

Kayıtdışıyla mücadele, istihdam stratejileri, enerji projeleri, yeni bölgesel teşvik uygulaması, KOBİ'lerin desteklenmesi, tek adımda yatırım bürolarının bunlardan bazıları olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bu süreçte yapmamız gereken daha çok iş bulunduğunu biliyoruz. 7,5 yıldır popülizme asla ve asla tevessül etmedik, bu noktada hassasiyetimizi sürdürüyoruz. Türkiye'de siyasetin önemli bir hastalığı olan seçim ekonomisine aynı şekilde prim vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Para politikalarında, mali politikalarda tam bir kararlılık içinde olduk ve bu kararlılığın sonuçlarını aldık, almaya devam ediyoruz. Vatandaşımızla kurduğumuz sağlıklı iletişim, tüm gelişmeleri, tüm tedbirleri, açık ve şeffaf şekilde onlarla paylaşmamız, istikrar ve güven zeminin pekişmesini sağladı. Seçimler konusunda aynı şekilde kararlı bir tutum sergiliyor, seçimlerin zamanında yapılması konusunda hiçbir taviz vermiyoruz.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son yıllarda küresel mali piyasalarda yaşanan dalgalanmalara paralel olarak azalan küresel sermaye akımlarına karşın uluslararası yatırımcıların Türkiye'yi tercih etmeye devam ettiğini bildirdi. Erdoğan, Türkiye Yatırım Danışma Konseyi toplantısında, uluslararası bir toplantı dolayısıyla konseyin öğleden önceki oturumuna katılamadığını belirterek, ilgili bakanların kendisine ayrıntıları ilettiğini söyledi.

Türkiye, Yatırım Danışma Konseyi'nin, kurulduğu andan itibaren gerçekten önemli başarılara imza attığını ifade eden Erdoğan, ''Bizim, ülke olarak uluslararası yatırımları çekme yönünde gösterdiğimiz gayret, sizin katkılarınızla, tavsiyelerinizle pekişti ve Türkiye bu alanda rekor seviyeler elde etti'' dedi.

Başbakan Erdoğan, son yıllarda küresel mali piyasalarda yaşanan dalgalanmalara paralel olarak azalan küresel sermaye akımlarına rağmen uluslararası yatırımcıların Türkiye'yi tercih etmeye devam ettiğini belirtti. Türkiye'ye, 2007 yılında 22 milyar dolar, 2008 yılında 18,3 milyar dolar ve 2009 yılında 7,7 milyar dolar seviyesinde uluslararası doğrudan yatırım girişinin gerçekleştiğini bildiren Erdoğan, Türkiye'nin uluslararası yatırımcılar nezdinde artan cazibesinin diğer ülkelerle yapılan kıyaslamalara da yansıdığını kaydetti.

Erdoğan, 2009 Dünya Yatırım Raporu'na göre, dünya toplam uluslararası doğrudan yatırım girişlerinin 2007 yılındaki tarihi rekor seviyesi olan 1 trilyon 979 milyar dolardan, 2008 yılında yaşanan finansal ve ekonomik krizin etkisiyle yüzde 14'lük bir düşüşle 1 trilyon 697 milyar dolar seviyesine gerilediğini söyledi. ''Bu düşüşe rağmen, Türkiye, dünya toplam uluslararası doğrudan yatırım girişleri içindeki payını korumayı başarmıştır'' diyen Erdoğan, 2008 yılında çektiği 18,3 milyar dolar tutarındaki uluslararası doğrudan yatırımıyla Türkiye'nin, 2007 yılına göre 5 sıra yükselerek dünya genelinde 20. sırada, gelişmekte olan ülkeler arasında ise 9. sırada yer aldığını anlattı.
 

"Gelişmeler olumlu karşılandı"

Başbakan Erdoğan, ayrıca, 2005 yılından itibaren Türkiye'nin dünya toplam uluslararası doğrudan yatırım girişleri içindeki yüzde 1 düzeyinde olan payını 2008 yılına dek devam ettirmeyi başardığını belirterek, şöyle konuştu: ''Benzer trendin önümüzdeki yıllarda da devam etmesi beklenmektedir. Uluslararası yatırımlar noktasında elde ettiğimiz seviyede hiç şüphesiz siz değerli dostlarımızın büyük rolü oldu. Bugün gerçekleşen toplantı da önceki 5 toplantı gibi inanıyorum ki önümüzdeki dönem çalışmalarımıza ışık tutacaktır. Bu nedenle sizlere ülkem ve şahsım adına bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.''

Başbakan Erdoğan, ayrıca, OECD ve Avrupa Birliği Komisyonu gibi bir çok uluslararası kuruluşun da Türkiye'yi krizden en hızlı çıkacak ülkeler arasında saydığını belirterek, Türkiye'nin 2009 yılının son çeyreğinde krizin olumsuz etkilerinden sıyrılarak hızla büyümeye başladığını kaydetti.

Erdoğan, geçen yılın son çeyreğindeki yüzde 6'lık büyümeyle Türkiye'nin 2009 yılında uluslararası kuruluşların beklentilerinden daha olumlu bir tablo sergilediğini ifade ederek, şöyle konuştu: ''Netice olarak uluslararası kuruluşlar da Türkiye'nin ekonomik potansiyelini fark ederek, bir kaç ay önce Türkiye için yaptıkları tahminleri yukarı yönde revize etmek durumunda kalmışlardır. Örneğin, 2009 yılında IMF, 2010 için Türkiye'nin ekonomik büyümesini yüzde 3,7 olarak tahmin etti, 6 ay sonra, Nisan 2010'da yapmış olduğu yeni bir tahminde Türkiye'nin ekonomik büyümesini yüzde 5,2 olarak belirledi. Ondan yaklaşık bir ay sonra 28 Mayıs 2010'da ise bu tahminini yüzde 6,2'ye çıkarttı. Aynı şekilde OECD Kasım 2009 tarihinde yüzde 3,7 büyüme tahmininde bulunurken, Mayıs 2010 tarihinde yaptığı yeni bir çalışmada bu tahminini yüzde 6,8'e çıkarttı.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin dünyanın takdirle izlediği reformları kararlılıkla gerçekleştirdiğini belirterek, ''Bu şekilde devam etmeye, Türkiye'yi büyütmeye, mevcut sorunları da tek tek aşarak Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına yükseltme hedefimizde kararlılıkla ilerleyeceğiz'' dedi. Erdoğan, Türkiye Yatırım Danışma Konseyi toplantısında, dünya piyasalarında yaşanan olumsuzlukları hızlı bir şekilde aşmak gayesiyle gelecek dönemde bazı alanlara öncelik vereceklerini bildirdi.

Tüm bu gelişmelerin, Türkiye'nin yatırımcılar açısından daha istikrarlı bir yapıya kavuşturulmasına yönelik önlemler olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Türkiye'nin sürdürülebilir büyüme oranlarına sahip olabilmesinde en büyük rolün özel sektör yatırımlarına düştüğünü biliyoruz. Bu nedenle yatırım ortamının iyileştirilmesi ve yatırımcılarımızın karşılaştığı idari ve bürokratik engellerin asgari düzeye çekilmesi, iktidara geldiğimiz günden bu yana hükümetimizin öncelikli politika alanları arasında yer aldı ve yer almaya da devam ediyor. Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu çalışmalarımız sürüyor. Bugün altıncısını gerçekleştirdiğimiz Yatırım Danışma Konseyi, yine düzenli şekilde toplanarak çalışmalar yürütüyor.''



"Dış politikadaki aktif tavrımız olumlu yansıyor"

Ülke içinde güven ve istikrar ortamını Anayasa değişikliğiyle, milli birlik ve kardeşlik süreciyle farklı bir boyuta taşıdıklarını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü. ''Dış politikadaki aktif tavrımız, Türkiye'nin dış ticaretine, turizmine, uluslararası yatırımlara olumlu yansıyor ve bunun da olumlu sonuçlarını aldık, almaya da devam ediyoruz. Türkiye, büyük bir değişim sürecinden geçiyor. Türkiye, dünyanın takdirle izlediği reformları kararlılıkla gerçekleştiriyor. Bu şekilde devam etmeye, Türkiye'yi büyütmeye, mevcut sorunları da tek tek aşarak Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına yükseltme hedefimizde kararlılıkla ilerleyeceğiz. Bu süreçte siz değerli dostlarımızın elbette önemli katkıları oldu. Tavsiyelerinizle, önerilerinizle, ışık tutan, yol açan yapıcı eleştirilerinizle her zaman yanımızda oldunuz.''

Konferansta konuşma yapan UPS Uluslararası Başkanı Daniel Brutto, ileride Türkiye'de daha fazla yatırım yapmayı planladıklarını kaydetti. Yatırım Danışma Konseyi toplantısı arasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Brutto, Türkiye ekonomisini güçlü bulduklarını ve UPS olarak Türkiye'de büyümeye devam edeceklerini belirtti.

Toplantıda Türkiye'yi daha rekabetçi yapacak konuların gündeme geldiğini ifade eden Brutto, ''Bizim için en önemli konu, daha etkin gümrüklerin oluşturulması. Gümrüklerde en önemli sorunlar bürokrasi, yavaşlık, farklı vergi oranları. Türkiye'den ihracat daha kolay ama ithalat çok zor'' dedi. Brutto, Türkiye'nin krizden sağlam çıktığını belirterek, şöyle konuştu: ''UPS ileride Türkiye'ye daha fazla yatırım yapmayı planlıyor. Müşterilerimiz ne kadar hızlı artarsa, Türkiye'ye yatırımlarımız da o oranda artacak. Halihazırda Türkiye'de iyi bir ağımız var. Türkiye'de taşıdığımız her yeni 35 paket için, yeni bir iş yaratıyoruz. Türkiye'de daha fazla paket taşımayı ve daha fazla iş yaratmayı bekliyoruz.''

 

'Bunların aslı astarı yoktur'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yatırım Danışma Konseyi Toplantısı'nın ardından düzenlenen basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, ''Suudi Arabistan'dan 15 milyar dolar geldiği ve krizden de bu şekilde dönüldüğü şeklinde iddialar var. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?'' sorusuna Erdoğan şu karşılığı verdi: ''Bazı basın yayın organlarında yer alan ve Suudi Arabistan'tan Türkiye'ye 15 milyar dolar geldiği ve bu paranın portföy yatırımları ve mevduatta artışa neden olduğuna dair iddialar tamamıyla yalandır. Bunların aslı astarı yoktur. Bu yalanlara lütfen prim vermeyin. Haberde yer alan 'Mayıs 2006'da bankalardaki mevduatta aylık artış 23,5 milyar lira, yüzde 10 ile rekor kırdı' ifadesinde bahsedilen mevduat yurt içi yerleşiklerin mevduatıdır. Artışın kaynağı esas olarak 2006 yılı Mayıs ayında döviz kurunda meydana gelen değişimdir. Nitekim Merkez Bankası da gerekli açıklamaları yaptı. Bunlarla ilgili güçlü bir ekonomik yapınız varsa ülkeye bu tür girişler de olacaktır.''

Erdoğan, konsey üyelerinin Türkiye'nin güçlenen ekonomik yapısını teyit ettiğini, hükümetin kararlı politikaları sayesinde küresel dalgalanmaları en iyi yöneten ülkeler arasında yer aldığını bir kez daha vurguladıklarını söyledi. Toplantıda, Türkiye'nin bu zor dönemi özellikle kamu maliyesinde ciddi bir bozulma yaşanmadan ve finans sektörüne hiçbir müdahalede bulunma gereği hissetmeden atlatmasının da ifade edildiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu: ''Uluslararası kuruluşlar tarafından sürekli yukarı pozitif büyüme toplantıda gündeme geldi. Türkiye ekonomisindeki hızlı büyümenin yatırım ortamına büyük katkı sağlayacağı ifade edilmiştir. Toplantıda elbette Türkiye'nin yatırım ortamı da bütün boyutlarıyla ele alınmıştır. Yatırım ortamının iyileştirilmesi çalışmalarında gösterdiğimiz performansı da değerlendiren konsey üyeleri hükümetin başarılı çalışmalarından duydukları memnuniyeti ifade etmişlerdir.''

Başbakan Erdoğan, konsey üyelerinin aynı zamanda bazı önemli tavsiyelerde bulunduklarını dile getirerek, bu önemli tavsiyelerin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da titizlikle yakından takip edileceğini ve uygulamaya konulacağını söyledi. İşgücü piyasasının daha esnek hale gelmesi, gümrük süreçlerinin hızlandırılması ve KOBİ'lerin finansmana erişimi imkanlarının artırılması gibi konularında halihazırda hükümet tarafından yürütülen yatırım ortamının çalışmalarının da ele alındığını ifade eden Erdoğan, bu çalışmaların önümüzdeki dönemde süratle ilerletileceğini söyledi.

Başbakan Erdoğan, toplantıya katılan uluslararası iş dünyasının temsilcilerine ve daveti kabul ederek konseye katılım sağlayan, çalışmalarda destek olan konuklara teşekkür etti. Erdoğan, bir soru üzerine, doğrudan yatırım noktasında geçen yıl 7,7 milyar dolar gibi Türkiye'ye yatırım girişi olduğunu, bu yılki beklentinin, bunun üzerinde olacağı istikametinde bulunduğunu belirterek, bu yöndeki çalışmaları özel sektör ve Yatırım Ajansı ile birlikte yoğun bir şekilde devam ettirdiklerini kaydetti.

 

IMF Başkanı Strauss-Khan

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn, Türkiye'nin zaman içinde dünyanın en önemli ekonomilerinden biri olacağını belirterek, ''Uluslararası standartları kabul ederek, farklı bir ligde oynama imkanı var. Bu fırsattan yararlanmamak yazık olur. Liste uzun, yapılacak çok iş var ama şimdi harekete geçmek için doğru zaman'' dedi. Yatırım Danışma Konseyi toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Strauss-Kahn, daha önceki toplantıların sonuçlarının uygulamaya konulduğunu görmenin, burada ele alınan konuların bir sonuç vereceğini göstermesi açısından önemli olduğuna işaret etti. Küresel olarak bir toparlanma içinde olunduğunu ve iyi giden bu toparlanmanın beklentinin daha öncesinde gerçekleşmeye başladığını belirten Strauss-Kahn, bununla birlikte Avrupa'nın da dahil olduğu bölgelerde bazı zorluklar olabileceğini, bunların Türkiye'yi de etkileyebileceğini kaydetti.

Strauss-Kahn, ''Herkesin mutabık olduğu bir husus var: Türkiye, krizi başından itibaren iyi yönetmiştir. Krizin başında zaten doğru politikalar uygulamadaydı. Türkiye'de hükümet IMF ile geçmişte yakın çalışma içindeydi. Türk ekonomisi şimdi sağlam bir ekonomi. Krizden tamamen zarar görmeden çıktınız diyemem ama daha fazla etkilenebilecekken o kadar etkilenmemiş durumdasınız'' diye konuştu. Şimdi çıkış zamanının geldiğini söyleyen Strauss-Kahn, Türkiye gibi ekonomisi güçlü bir ülkede artık değişik teşvik tedbirlerini bırakıp çıkmak gerektiğini, hükümetin zaten buna başladığını kaydetti.

Strauss-Kahn, ''Dolayısıyla bu politikanın devam edeceği konusunda herhangi bir endişem yok. Cari açık konusuna dikkat edip izlemeye devam edeceğiz. Büyüme geri geldiğinde artma eğilimindedir ama şu anda her şey kontrol altında ve önümüzdeki aylarda da öyle olmak durumunda. Dolayısıyla mali kuralın uygulanması çok önemli. Bu kural herhangi bir kaygan zeminin oluşmasını önler'' dedi. Büyümenin sürdürülebilirliği ve mali rasyoyu ileride de muhafaza etmenin önemine işaret eden Strauss-Kahn, hükümeti mali kuralı uygulamayı sürdürmeye teşvik etmek gerektiğini kaydetti.

Strauss-Kahn soruları yanıtlarken de vergi toplama, ekonominin modernleşmesi gibi konuların tartışmalarının büyük kısmını oluşturduğunu dile getirdi. IMF Başkanı Strauss-Kahn, ''Türkiye için büyük fırsat var. Türkiye, bir gecede değil ama zaman içinde en önemli ekonomilerden biri olacak. Doğru yönde gidebilmek için uluslararası standartları kabul ederek, farklı bir ligde oynama imkanı var ve bugün Türkiye'nin bunu yapması mümkün. Bu da hükümetin son yıllarda yaptıkları sayesinde olmaktadır. Dolayısıyla bu fırsattan yararlanmamak yazık olur. Liste uzun, yapılacak çok iş var ama şimdi hareket etmek için doğru zaman'' şeklinde konuştu.

 

Sonuç bildirisi

Türkiye Yatırım Danışma Konseyi Toplantısı sonrasında yayımlanan sonuç bildirisinde, Türkiye'nin verimliliğinin artırılması, küresel piyasalardaki rekabet gücünün korunması ve güçlendirilmesi için önümüzdeki dönemde de yeni yatırım ortamı reformlarının hayata geçirilmesi gerektiği bildirildi. Toplantıda Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın Türkiye'nin dünya ekonomileri arasında üst sıralara tırmanmasını sağlayan hükümet politikalarını paylaştığının belirtildiği sonuç bildirisinde, son 10 yıllık süreçte Türkiye'de kişi başına düşen gelirin üçe katlandığı ve global kriz öncesi dönemde rekor seviyede uluslararası doğrudan yatırım girişi sağlandığı vurgulandı.

Yatırım Danışma Konseyinin bugün düzenlenen altıncı toplantısının, yakın tarihteki en derin küresel ekonomik krizin ardından gerçekleştirildiğine dikkatin çekildiği sonuç bildirisinde, bu dönemde Türkiye'nin küresel ekonomik dalgalanmanın oluşturduğu riskleri başarılı bir şekilde yönettiğini gözlemledikleri ve hükümetin kriz sırasında sergilediği güçlü ekonomi yönetimini övgüye değer buldukları vurgulandı. Türkiye'nin küresel finansal krizden benzer ülkelere kıyasla daha hızlı bir şekilde çıkarken küresel ekonomik koşulların 2000'li yılların başına göre çok daha zorlu olmaya devam ettiğinin altı çizilen sonuç bildirisinde, küresel ekonomik büyümedeki yavaşlama ve yatırımlara yönelen sermaye akımlarındaki azalmanın mevcut global kaynaklarda rekabeti artıracağı belirtildi.

'Çıkış stratejilerini uygulamaya devam etmeli'

Son küresel ekonomik görünüm de dikkate alındığında, Türkiye ekonomisini güçlü kılan ana unsurların yeniden değerlendirilmesini ve aşılması gereken yeni sorunların tespit edilmesini içeren Yatırım Danışma Konseyi sürecinin daha da büyük önem kazandığı vurgulanan sonuç bildirisinde, şöyle denildi: ''Bugün uluslararası finansal kuruluş temsilcilerinin görüşlerini de dinleme fırsatı bulduk. Bu kapsamda, IMF Başkanı Sayın Dominique Strauss-Kahn, hükümetin mali kuralı hayata geçirmeye ilişkin planlarından takdirle bahsetmiştir. Sayın Strauss-Kahn ayrıca, mali kuralın kararlı biçimde uygulanmasının Türkiye'nin borçlanma maliyetlerinin azaltılmasına ve yatırımcılar açısından oldukça kritik olan makro ekonomik istikrarın daha kalıcı hale gelmesine katkıda bulunacağını vurgulamıştır. Bunun yanı sıra, Sayın Kahn, Türkiye;nin pek çok ülkeden daha önce başlatmış olduğu ve ekonominin toparlanmasında somut, olumlu katkıları bulunan kamu mali ve parasal tedbirlerden çıkış stratejilerini uygulamaya devam etmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu, aynı zamanda cari açığın genişlemesine de engel olacaktır. Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Sayın Philippe Le Houerou ise hükümetin uygulamaya koyduğu yapısal reformlara ve kriz öncesinde yakalanan yüksek büyüme oranlarına dikkati çekmiş, düzenleyici çerçeve, iş gücü piyasası ve yeniliğin geliştirilmesine yönelik reformların hızlandırılmasının, artan rekabet ortamında yüksek büyüme ve yatırım oranlarının yakalanması için Türkiye'ye en iyi fırsatı sunacağının altını çizmiştir. Avrupa Yatırım Bankası Başkanı Sayın Philippe Maystadt da yatırım ortamını güçlendiren etkenler arasında yer alan piyasaların serbestleştirilmesinin, düzenlemelerin sadeleştirilmesi ile etkinleştirilmesinin ve altyapının geliştirilmesinin önemini vurgulamıştır. Bu değerlendirmelere biz de katılmaktayız.''

'Hükümeti, programı güncellemesi konusunda destekliyoruz'

Son toplantının gerçekleştirildiği 2008 yılından bu yana hükümetin yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik olarak ortaya koyduğu önlemlerin takdirle karşılandığı kaydedilen sonuç bildirisinde, ''Ancak Türkiye'nin verimliliğinin artırılması ve küresel piyasalardaki rekabet gücünün korunması ve güçlendirilmesi için önümüzdeki dönemde de yeni yatırım ortamı reformlarının hayata geçirilmesi gerekmektedir. Hükümeti, yatırım ortamı reform programını yeni küresel ekonomik koşulları yansıtacak şekilde güncellemek ve yeni önceliklere odaklamak için ortaya çıkan bu fırsatı değerlendirerek, özel sektöre dayalı, güçlü ve istikrarlı bir büyüme dönemini sürdürmesi konusunda destekliyoruz'' denildi.

 

'Hükümetin odaklanması gereken temel alanlar'

Sonuç bildirisinde bu çerçevede önümüzdeki yıllarda hükümetin odaklanması istenen temel alanlar şöyle sıralandı:

Makroekonomik istikrar: Sürdürülebilir kamu finansmanı ve dış denge ile fiyat istikrarına bağlı olan makroekonomik istikrar, özel sektörün Türkiye;deki uzun dönemli iş planlarının temel unsurudur. Hükümetin Mali Kural Tasarısı'nı TBMM'ye sunmasını memnuniyetle karşılıyor ve yürürlüğe girdiğinde güçlü ve disiplinli bir şekilde uygulanmasını bekliyoruz.

İş ortamı: Türkiye'nin iş ortamının daha da güçlendirilmesi için, aşağıdaki kritik alanlarda kararlı adımlara ihtiyaç duyulmaktadır; Kayıt dışı ekonomi ile mücadele: Hükümetin kayıt dışı ekonomi ile mücadele sürecinde yürüttüğü çalışmaları destekliyoruz. Söz konusu çalışmalar adil rekabetin temini, işletme verimliliğinin artırılması, finansmana erişimin kolaylaştırılması, vergi tabanının genişletilmesi ve işçilerin sosyal haklarının korunmasına katkıda bulunacaktır. Türkiye'deki hukuki çerçevenin, modern iş hayatının ihtiyaçlarına cevap vermesi, küresel standartlar ve en iyi uygulamalarla uyumlu olmaya devam etmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, 1950'den beri yürürlükte olan Türk Ticaret Kanunu'nun yerini almak üzere TBMM'ye sevk edilen kanun tasarısı gibi önemli bazı yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.

 

Yargı sistemi, KOBİ'lerin desteklenmesi...

Mahkemelerin güvenli bir ticari ortamın oluşturulmasındaki vazgeçilmez rolü göz önüne alındığında, yargı sisteminin hızının, etkinliğinin, tutarlılığının ve öngörülebilirliğinin artırılması öncelikler arasında yer almalıdır.

Altyapı... Özellikle yenilenebilir enerji kaynakları, ulaşım ve telekomünikasyon sektörleri başta olmak üzere enerji sektöründe liberalizasyona gidilmesi, Türkiye'nin fiziki ve elektronik altyapısının artan talebi karşılayabilmesi için kritik önem arz etmektedir. Yeni Kamu Özel İşbirliği Kanunu ve Yenilenebilir Enerji Kanunu'nda gerçekleştirilecek değişikler bu alandaki çalışmaları daha da güçlendirecektir.

KOBİ'lerin desteklenmesi... Yatırım ortamının genel itibarıyla iyileştirilmesi açısından, yeni firmaların faaliyete geçmesini teşvik eden, KOBİ'lerin finansmana erişimini kolaylaştıran, üretim ve tedarik zincirleri arasındaki bağlantıyı sağlamlaştıran ve güçlü yönetim kapasitelerinin geliştirilmesini destekleyen politikaların uygulanması gerekmektedir.

Gümrük süreçlerinin etkinliği, firmaların dünya piyasaları ile bağlantılarının kolaylaştırılması açısından kritik öneme sahiptir. Uluslararası standartlarda teknolojik altyapının oluşturulması yoluyla bir taraftan ihracatçılar ve ithalatçılar için maliyetler azaltılırken diğer taraftan gümrük süreçlerinin şeffaflığının ve hızının artırılması amacıyla gösterilen çabaların devam etmesinin önemini belirtiyoruz.

Eğitim (özellikle mesleki eğitim sistemi ve yabancı dil becerileri) sisteminin güçlendirilmesi, Türkiye için daha güçlü bir global marka oluşturularak Türkiye algısının gerçekle uyumlaştırılması, vergi oranlarının ve sisteminin tutarlılığının, etkinliğinin ve öngörülebilirliğinin artırılması, işletmeleri ilgilendiren idari izin süreçlerindeki prosedür sayısının daha da azaltılması ve yaygın sulama sistemleri yoluyla sürdürülebilir tarımın güçlendirilmesi yatırım ortamının iyileştirilmesine katkıda bulunacak diğer önemli alanlar arasındadır.

 

İşgücü piyasası, yenilik...

İşgücü piyasası... Türkiye'de yeni ve daha nitelikli iş alanlarının yaratılması açısından işgücü piyasasının etkinliğini artıracak reformlar önem arz etmektedir. Mali disiplinin korunmasıyla birlikte kayıtlı istihdam maliyetinin azaltılması, eğitim ve istihdam arasındaki bağın güçlendirilmesi ve işgücü piyasası esnekliğinin artırılması bu alanda atılacak önemli adımlar arasında yer almalıdır. Hükümetin Ulusal İstihdam Stratejisinin uygulanmasını sabırsızlıkla beklemekteyiz.

Yenilik... Önümüzdeki dönemde özel sektör kaynaklı yenilik, istikrarlı büyüme açısından her zamankinden daha büyük önem taşıyacaktır. Hükümetin yenilik için gerekli ortamı iyileştirmesi için büyük fırsatlara sahip olduğuna inanıyoruz. Bu husustaki adımlar özellikle, yeniliklerin ticarileştirilmesi bakış açısıyla üniversiteler ve iş dünyası arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi, özel sektör AR-GE yatırımlarının artırılması, etkin denetim yoluyla fikri mülkiyet haklarının korunması, yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinin geliştirilmesi, yenilik merkezleri ve teknoparkların güçlendirilmesi ve yüksek uluslararası standartların yakalanmasına odaklanmalıdır.

 

'Finans merkezi stratejisini memnuniyetle karşıladık'

Sonuç bildirisinde hükümetin İstanbul'u önce bölgesel daha sonra küresel bir finans merkezine dönüştürmesine ilişkin stratejisinin memnuniyetle karşılandığı ve bu amaca yönelik kritik öneme sahip eylemlerin ivedilikle hayata geçirilmesinin desteklendiği ifade edilerek, ''Bu hususta başarı sağlanabilmesi için temel ilke, mevzuat altyapısının ve idari yapının, global standartlar ve en iyi uygulamalarla uyum içerisinde olmasıdır'' denildi. Bildiride ayrıca, bugünkü toplantıda sunulan programın uygulanmasının Türkiye'nin özel sektörün önderliğinde yeni bir yatırım ve büyüme dönemi yaşamasına yardımcı olacağının düşünüldüğü de vurgulandı.
 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler