Sinema endüstrisinin ezemediği kadın yönetmen
Özgür ruhlu yönetmen Lynn Shelton, Hollywood'a hep uzak durdu. Manhattan Görsel Sanatlar Okulu’nda fotoğraf eğitimi aldığı sıralarda da sinemayla ilgiliymiş ama kendine güvenemediği için yönetmenliğe soyunmaya cesaret edememiş önceleri.
İyi bir sinema yazarının kaleminden sıkı bir yazı okuruz herhalde hakkında ama filmlerinden haberdar olan birisi olarak ben de söz edeyim istedim Lynn Shelton’dan. Teşhisi konulamamış bir kan hastalığından 54 yaşında Los Angeles’ta hayatını kaybetti Shelton. Her ölüm öyledir elbette ama bu da gerçekten çok erken gelmiş ölümlerden biri. Hollywood’a hep uzak durmuş, filmlerinin çoğunu, yaşadığı, çok sevdiği Seattle'da çekmiş bir yönetmendi. Amerikan Indie (Bağımsız) sinemasının önde gelenlerinden kabul edilen Shelton hayli geç başladığı sinema kariyerinde kendine özgü bir tarz yaratmıştı. Humpday adlı filmi örnektir buna. Tıpkı bizim Yılmaz Güney gibi, senaryoya çok da bağlı kalmazmış filmlerini çekerke, oyuncularını da katkıda bulunmaya özendirirmiş. Bu yanıyla İngiliz yönetmen Mike Leigh'i andırır. Leigh de hem aksiyonu hem de karakterleri geliştirirken oyuncularıyla birlikte çalışırdı, denir.
KÜÇÜK BÜTÇELİ FİLMLER
Ünlü Fransız kadın yönetmen Claire Denis’la 2003 yılında tanışmış olması bir dönüm noktasıdır yaşamında herhalde. Denis de ilk filmini kırk yaşında çekmiştir, “ona bakarak benim biraz daha zamanım var film çekmek için dedim” diyor bir söyleşisinde. University of Washington School of Drama’da eğitim alan, bu kendine güvensiz ama kararlı kadın “sektörün içine girmek için arka kapı” arayışı içindeyken küçük filmler yapmış bir yandan. Gelecekteki en büyük iş ortakları olacak olan Greta Gerwig, Duplass Kardeşler ile Joe Swanberg de dahil olmak üzere bir dizi film yapımcısı aynı şeyi yapıyordu; yani küçük bütçeli, dijital ortamda, yarı doğaçlama yapımlar bunlar. Shelton 2006’da, “We Go Way Back” adlı filmi yönetti. Ardından yönettiği “My Effortless Brilliance” adlı filmi 2009’da ödül aldı. Ama kendisini Bağımsız Sinema’nın en önemli figürü haline getiren filmi Humpday’dir. Bu filmiyle 2009’da Sundance Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü, 2010’da da 500 bin doların altında bütçeyle çekilen filmlere verilen John Cassavetes Ödülü’nü kazandı. Cannes Film Festivali’nde de Yönetmenler Bölümü’nde özel gösterime alındı. Shelton’un, başkası olsa asla kaçırmayacak fırsatları teptiği, daha doğrusu o fırsatlara bilinçli olarak sırt çevirdiği dönemlerdir bu dönemler. Bu başarıyla Hollywood’da bir yer tutabilirdi ama bunu yapmak yerine Seattla’da bir plato oluşturdu, hikayelerini kısıtlı bütçelerle perdeye aktarmaya devam etti. “Your Sister’s Sister,” “Laggies” burada “Sword of Trust” ise Alabama’da çekilmiştir
FESTİVALLERDEKİ BAŞARILAR
Küçük ölçekli filmlerini yapabilmek için bir televizyon kanalında İşe Alım Direktörü olarak çalıştı Shelton. “Fresh Off the Boat” , “Mad Men” ile “Little Fires Everywhere” adlı filmlerini böyle çekmiştir. Your Sister’s Sister,” 12 günde çekilmiş bir filmdir. İlk kez Seattle Film Festivali'nin açılış filmi olarak 2011’de gösterildi.
Bilinçli olarak uzak durduğu Hollywood’dan olanaklarından yararlanabilirdi. Bunu kabul ediyor Vanity Fair’le yaptığı bir söyleşide “bayrağınızı sallayacak, kimsenin görmezden gelmeyeceği bir makineniz yoksa hayatınızın en mükemmel işini de yapsanız bu çok az insana ulaşır. Bu biraz yürek paralayıcı” deyişinden anlaşılıyor bu.
Kendi filmlerini Hollywood’dan bağımsız yaptı ama bazı Hollywood yapımlarının yönetmenliğini üstlendi. Son olarak Reese Witherspoon ile Kerry Washington'un oynadığı Little Fires Everywhere’ün dört bölümünü yönetti.
Amerika'da annelik, cinsellik, ırk ve sınıf hakkında yapacak çok şeyi olduğunu söylediğini de okudum bir yerde. Bağımsız filmlerinde Humpday’de bunun bir denemesini yapmıştır sanki diye düşündüm. Heteroseksüel iki erkeğin porno film çekme girişimleri son derece neşeli bir biçimde aktarılmıştır bu Humpday’de. İki erkeğin derdi geylere heteroseksüellerin nasıl seviştiklerini anlatmaktır. Sanıldığı gibi pornonun p’si bile yoktur filmde. Esprilerin ne kadar zekice, ne kadar mesaj dolu olduğunu anlayabilir izleyenler. Oradaki toplumsal taşlamayı görmemek olanaksız.
O güzel filmleriyle adı elbette unutulmazlar arasındadır. Bir filmini bulup izlemenizi öneririm eğer bugüne kadar yapmadıysanız.
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi