Son Söz Yargıçların
İş yargıçlarımıza düşüyor. Her olayı, her sanık için irdelemek ve adil sonucu yaratmak onların hem gururu hem de başarısı olacaktır. Son yasanın yürürlüğünden sonra ortaya çıkan sonuçları süzgeçten geçiriyorum ve diyorum ki, elinizde güzel bir norm var, onun adı adli kontrol. Anayasasına adil yargılanma hakkını yazan ülkenin yargıçları olarak, bu hakkı perçinlemek sizler için hiç de zor değil.
Yazıya başlarken bir hususu açıklamak isterim. Bu yazı, daha önce yayımlanan “Ne Umduk, Ne Bulduk?” başlıklı yazının devamıdır. Kamuoyunda 3. yargı paketi olarak adlandırılan 6352 sayılı yasa ile yapılan değişikliklerin bölümler halinde ele alınması, kamuyu aydınlatma görevinin elbette gereğidir. Bu kez Ceza Muhakemesi Kanunu’nu (CMK) ele almamız uygun olur, çünkü bu konuda da önemli adımlar atıldı.
Ülkemizde ceza adalet sisteminden söz edildiği zaman, konunun “olmazsa olmazı” tutuklama kavramıdır. Tutuklamanın ne olduğunu bilmeyen kimse kaldığını sanmıyorum. Ama bu kavramla ilgili bazı açıklamaların okurlarla paylaşılması, her şeye rağmen kaçınılmazdır.
Tutuklama vardır
Bilimsel yaklaşımda tutuklamasız ceza adalet sistemi düşünülemez. Bunun sonucu olarak her ülkenin yasalarında tutuklama mutlaka yer alır. Ancak sorun şuradadır; kim, ne zaman, hangi koşullarda, hangi sürelerde tutuklanacaktır? İyi bir sistem bunun ilkelerini ve temellerini çok sağlam biçimde koymak zorundadır. Aksi takdirde tutuklama, suçluluğu belirlenmemiş bir kişi için azap olur, işkence olur, ıstırap olur.
Türkiye bugün içinden çıkılamaz gibi görünen, fakat aslında pekâlâ çıkılabilecek olan durumun neresinde? Bu konuda düşüncelerini açıklayanların söze başlarken ilk söyledikleri şudur: “Sorunun çekirdeği uygulamada.” Bu değerlendirmede kısmen gerçeklik payı vardır.
İyi norm
Bu konu açıldığında, söz ister istemez norm (kural) koymaya, bu kuralı uygulayacak olan kişileri belirlemeye gelir. Önce norm iyi olacaktır. İyi norm bilimsel ilkelere uygunluk taşıyan normdur. Ayrıca bu normun amacını iyi belirleyen normdur. Norm iyi olmazsa, uygulama iyi olamaz.
Geçmişte çok sözü edilen, iyi yargıç kötü normu iyi norm haline getirir, düşüncesinde çok büyük haklılık payı yoktur. Ayrıca iyi norm yapmak için her türlü olanak varken, neden iyi norm yapılmasın ki?
Aşağıya iniş
Sözü uzatmadan tutuklama kavramına gelirsek, ilk söylenmesi gereken şudur: Son değişiklikten sonra dahi tutuklama normları olması gereken düzeyde değildir. Türkiye bu konuda geçmişte eriştiği noktadan aşağıya indirilmiştir. Nasıl mı? 1992 yılında, o zamanki adıyla CMUK değiştirilmişti ve tutuklama için, faile yüklenen suçun cezasının alt sınırının 7 yıldan çok olmadığı durumlarda, kaçma ve delil karatma karinesinin uygulanmayacağı kabul edilmişti. Bunun amacı, tutuklu yargılama sayısını azaltmaktı. Bunun etkisi uygulamada da görülmüştü. Ancak takvimler 2005’i gösterdiğinde, CMK “doğdu” ve bunu sildi. İşte bugünkü durumun sorumlusu bu değişikliktir.
Delil olgudur
Bu sonuç kaldırılınca, sorun başka türlü çözülmeye çalışıldı. Başvurulan araç, gerekçeli tutuklama kararları yaratmak olarak ortaya çıktı. İlkin bir gerçeği belirtmek gerekir. Yargıçlar için gerekçe yazmak kolay değildir, fakat olanaksız da değildir. İyi yargıç ulaştığı sonucun dayanaklarını da iyi ifade eder. Bu konuda kötü yöntem yasadaki sözcüklerin tekrarlanmasıdır. Bu yol tabii ki hukukun benimseyeceği bir yol değildir. Ayrıca bunun iyi denetlenmesi de şarttır. Son değişiklikle yasaya eklenen, tutuklama kararının ölçülü olacağı, delillerin somut olgularla gerekçelendirileceği biçimindeki metin, taşıdığı iyi amacın dışında, konuya fazla bir katkı sağlamayacaktır. Ayrıca, “delillerin somut olgularla” gerekçelendirilmesi ibaresinin hukuken hiçbir anlamı yoktur. Delil olgudur. Delilin somut olguyla gerekçelendirilmesi ne demektir? Delil delille mi temele oturtulacaktır? Bu metin hatalıdır. Olması gereken şuydu: Tutuklama ve buna ilişkin kararlar somut olgulara dayanmak zorundadır.
Gelelim adli kontrol konusuna. Adli kontrol CMK’nin getirdiği bir kurumdur. Amacı tutuklamanın ağır sonuçlarını ortadan kaldırmaktır. Adli kontrol, tutuklanarak tutukevine konulacak olan bir kişiye özgürlüğünü vermek anlamını taşır. Bu kişi hakkında bazı yasaklar konularak, bu kişinin özgürlüğü sağlanır. Bu kişi “serbest” olarak yargılanır. Bu yönüyle adli kontrol iyi bir normdur. Bundan ülkemizin sonuna kadar faydalanması kaçınılmazdır.
Son değişiklikle bu kurumun, sanığa yüklenen suçun ağırlığına bakılmaksızın uygulanması olanağının yaratılması alkışlanacak bir iyileştirmedir.
Yasada adli kontrole olanak verecek olan önlemlerin artırılması, konutu terk etmemek, belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek, belirlenen yer veya bölgelere gitmemek seçeneklerinin eklenmesini destekliyorum. Amaç, kişiyi suçluluğu sabit olmadan dört duvar arasından kurtarmak olunca, bu önlemlere şapka çıkarmamak ne mümkün?
Son söz: İş yargıçlarımıza düşüyor. Her olayı, her sanık için irdelemek ve adil sonucu yaratmak onların hem gururu hem de başarısı olacaktır. Son yasanın yürürlüğünden sonra ortaya çıkan sonuçları süzgeçten geçiriyorum ve diyorum ki, elinizde güzel bir norm var, onun adı adli kontrol. Anayasasına adil yargılanma hakkını yazan ülkenin yargıçları olarak, bu hakkı perçinlemek sizler için hiç de zor değil.
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev