Sözde Yargı Reformu...

Sözde Yargı Reformu...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.03.2010 - 06:54

Daha önce, kesin bir ifade ile, milletvekili genel seçiminden önce “Anayasa değişikliği yok” diyen iktidar partisi, referandumu ve bunun muhtemel siyasi sonuçlarını da göze alarak hangi nedenle yeni bir anayasa paketini gündeme getirmiştir?

 

Yargı reformu, yapılacak yasal ve idari yeni düzenlemelerle, yargıda aksayan, sorun yaratan ve yolunda gitmeyen her konuda iyileştirmeyi amaçlayan bir işlemler bütünüdür. Eğer yargıda gerçek anlamda ve kalıcı bir reform isteniyorsa öncelikle kuruluş, işleyiş, görevler, ihtiyaçlar, hizmetin kalitesi vb. yönlerden yargının güncel sorunlarının ve bunların nedenlerinin ayrıntılı olarak saptanması; çözüm önerilerinin geniş katılımlı bir ön kurul tarafından değerlendirilerek reformun kapsamının ve ilkelerinin belirlenmesi; daha sonra da saptamalarla uyumlu düzenlemelerin yapılması gerekir. Bu sorunlardan sadece bir kısmını öne çıkararak veya sahte sorunlar yaratarak yargı reformu yapılamaz.

Yargının güncel sorunlarının neler olduğunu ve bunların boyutlarını kavrayabilmek için yüksek mahkeme başkanlarının adli yıl başında veya kuruluş günlerinde yaptıkları konuşmaların dikkatle incelenmesi yararlı olacaktır. Görülecektir ki senelerden beri dile getirilen bu sorunların çözülmesinde kayda değer bir ilerleme elde edilememiştir.

Kanımca bugün yargının en önemli sorunlarının içinde, yürütülen kamu hizmetini doğrudan olumsuz yönde etkilemeleri nedeniyle, yetersiz meslek öncesi ve meslek içi eğitimve mevcut kadro ile yargının altından kalkması mümkün olmayan ağırlıktaki iş yüküön sıralarda yer almaktadır.

Eğitim yetersiz

Adalet kamu hizmetini yürütecek olan hâkim, savcı ve avukatları yetiştiren hukuk fakültelerinde verilen eğitimin yetersizliği konusunda hemen hemen her kesimde ortak bir kanaat oluşmuştur. Bu yazının amacı dışında kalmakla beraber bu görüşler; öğretim süresinin, hukuk fakültelerinde verilen öğrenimin algılanabilmesi için gerekli lise altyapısının, uygulamalı derslerin ve seminerlerin, nicel olarak öğretim üyelerinin yetersizliğine dayanmaktadır.

Mahkemelerin hemen hemen tümünde sayılarla ifade edildiğinde herkesi ürküten bir iş yükünün varlığı gözlenmektedir. Sorumlu bir yargıç ve savcının normal çalışma saatleri içinde elindeki davalarla baş edebilmesi mümkün değildir. Yine bu nedenle yargı mensupları inceleme ve araştırma için yeterli zamanı bulamamaktadır. Yargıç ve savcılar mesleklerinin başında böylesine yoğun bir çalışma ortamına girmekte, yorgun, bıkkın, sağlıklarından çok şeyi kaybetmiş ve birçok hastalığı kazanmış bir durumda emeklilik yaşamına başlamaktadırlar. Bugün yüksek mahkemelerin elinde mevcut dava sayısı, yabancı ülkelerdeki emsal mahkemelerin elindekilerle kıyaslanamayacak kadar çoktur. Oransal olarak ifade etmek gerekirse, yargı düzenine göre değişmekle birlikte, on beş ila iki yüz misli dava fazlalığından söz etmek abartma sayılmamalıdır. Uluslararası temaslarda bu sayılardan söz edildiğinde, muhatabınız böyle bir iş yükü ile üretilen yargı hizmetinin kalitesini haklı olarak sorgulamaktadır.

Kuşkusuz yargının sorunları bunlardan ibaret değildir. Ben, kamuya yeterince sunulmadığı ve orada tartışılmadığı için önemsenmeyen ve bilinmeyen çok sayıdaki yargı sorunlarından sadece ikisinden söz ettim. Yargıda öngörülen iyileştirmenin sağlanabilmesi için, sorunların tamamını kapsayan, bu sorunları birlikte ve eşzamanlı olarak çözüme ulaştıracak bir çalışmanın yapılması gerekir.

AKP’nin dayatmacı tavrı

Yargı reformu konusu AKPnin parti programında yer almış; parti iktidara geldikten hemen sonra milletvekillerinden biri yargıya güvenmedikleriniifade etmek suretiyle yargıda yeni düzenlemelere gideceklerinin işaretini vermiş, bunların yönünü de göstermiştir. Ne var ki, sekiz seneye yakın bir zamandan bu yana, konu sık aralıklarla ülke gündemine girmiş olmasına karşın, olumlu hiçbir adım atılmamış ve sonuca ulaşılamamıştır. Bunun nedeni, bir yandan AKPnin belli konularda ısrarlı ve dayatmacı davranması, uzlaşmayı sağlayacak bir esneklik gösterememesi; öte yandan hazırlanan taslak ve önerilerin gerek hukuka uygunluk, gerek yerindelik yönünden toplumdan yeterince destek alamamasıdır.

Siyaseten uygun değil

Uzun süren bir çalışma sonunda hazırlandığı anlaşılan ve yargı ile ilgili geniş bir alanı kapsayan 2009 Yargı Reformu Stratejisive bununla ilgili Eylem PlanıAğustos 2009 tarihinde kamuya sunulmuştur. Bu raporlarda yer alan önemli, güncel ve tartışmalı birçok konu (Anayasa Mahkemesinin ve HSYKnin kuruluşu, görevleri, adalet müfettişlerinin HSYK bünyesine alınması) anayasa değişikliğini gerektirmektedir. Oysa Sayın Başbakan Yargı Reformu Stratejisinin kamuya sunulması ile eşzamanlı olarak milletvekili genel seçimlerinden önce anayasa değişikliği yapılmayacağını açık, kesin ve bağlayıcı bir şekilde ifade etmiştir. Söz konusu raporları sadece bu nedenle, ciddi ve uygulanabilir bir tasarım olarak kabul etmek mümkün değildir. Esasen bu rapor unutulmuş, sorun sadece Anayasa Mahkemesinin ve HSYKnin kuruluşuna indirgenmiştir. Kaldı ki AKPnin 2011 senesi ikinci yarısında yapılacak milletvekili genel seçimlerinden sonra TBMMde hangi oranda temsil edileceği ve anayasayı değiştirme gücünün ne olacağı belli olmadan, önemli konularda sadece kendi görüşlerini içeren böyle bir raporu kamuya sunması siyaseten de uygun değildir. Yargı Reformu Stratejisinin, AB Komisyonu uzmanlarının istişare ziyaret raporlarının zoru ile ve bu raporlardaki eleştirilerin bir kısmını karşılamak amacı ile hazırlandığı anlaşılmaktadır.

Daha önce, kesin bir ifade ile, milletvekili genel seçiminden önce Anayasa değişikliği yokdiyen iktidar partisi, referandumu ve bunun muhtemel siyasi sonuçlarını da göze alarak hangi nedenle yeni bir anayasa paketini gündeme getirmiştir? AKP birkaç noktada sıkışmış durumdadır, çözüm arayışı içindedir ve bu nedenle de kısa zaman aralıkları ile birbirinden farklı ve çelişkili davranışlar sergilemektedir: İktidarı döneminde kendisini destekleyen seçmenin belli bir kısmının beklentilerini karşılayamamıştır. Bu kesim için yapmış olduğu yasal düzenlemeler Anayasa Mahkemesinden; Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK eliyle yapılan düzenlemeler de Danıştaydan hukuka aykırılıkları nedeniyle dön-müştür.

Öte yandan “…de-mokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı eylemlerin odağı halinegeldiği Anayasa Mahkemesi kararı ile kesin hükme bağlanan partinin, karardaki nitelendirme kapsamı içinde değerlendirilebilecek yeni eylem, işlem ve söylemlerden kaçınması zorunluluğu elini kolunu bağlı hale getirmiştir. AKPnin bu kışkaçtan kurtulması ve gerçek programını uygulayabilmesi için, siyasi partilerin kapatılması yöntemi değiştirilmeli; kapatma davasının açılabilmesi TBMM kararına bağlanmalı, böylece tıkanmış olan yollar açılmalıdır. Seçmen önümüzdeki seçimlerde, artık kanıksadığı mağdur”, “mazlumgörüntülerine biraz daha bekleyin, sabırlı oluntelkinlerine iltifat etmeyebilir; onun beklentilerine suskunlukla değil, eylemle cevap vermek gerekir. Üçüncü ve önemli neden ise iktidar partisinin geleceğe yönelik olarak kendisi için güvenli bir hukuki ortam yaratma isteğidir. Eğer yüksek mahkemelerin ve HSYKnin yapısı değiştirilebilirse yüksek mahkemelerde kadrolaşma için önemli bir zaman kazanılmış olacaktır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon