'Susuz kalınca duvar yalamak nedir biliyor musunuz?'

30 yıldır devam eden tarihi Dev-Yol ana davasını Yargıtay'daki duruşmasında duygusal anlar yaşandı. Savunmalarını yapan sanıklar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi Heyetine, "Sizin hiç yanınızda işkenceden arkadaşınız öldürüldü mü? Siz çok susuz kalındığı için duvar yalamak nedir biliyor musunuz" sorularını yöneltti.

'Susuz kalınca duvar yalamak nedir biliyor musunuz?'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.01.2012 - 12:14

Sanık ve dosya sayısının fazlalığı, daha önce verilen yerel mahkeme kararlarının bozulması nedeniyle, Türkiye'nin en uzun süren davaları arasında yer alan ve 30 yıldan bu yana devam eden Dev-Yol ana davasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde devam edildi.

Davanın 21 sanığından 16'sının katıldığı duruşmaya sanık Avukatları Şenkal Sarıhan, Mehdi Bektaş ve Ömer Kavili, İsa Ünal ile sanıklar ve yakınları katıldı. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay 11. Ceza Dairesi ile Ceza Genel Kurulu kararlarını okunduğu duruşmada, Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrul, bitmiş bir hükmün temyiz incelemesini yaptıklarını, avukatların savunmalarının yüksek yargıçlar tarafından not alındığını, bu notların müzakere sırasında değerlendirileceğini, savunmanın birebir tutanağa geçirme uygulamasının Yargıtay'da yapılmadığını ve bu duruma itiraz edilmemesini istedi.

Sanık Yaşar Kanbur'un avukatı Ömer Kavili, savunmasında, savcının zamanaşımı talebinde bulunurken, 750 klasörden oluşan dosyanın sadece 460 klasörünün Yargıtay'da bulunduğu durumunu dikkate almadığını söyledi. 250 civarındaki dosyanın kaybolduğu için savcılığın eksik inceleme yaptığını belirten Kavili, davanın 22. senesinde Kanbur'un savunmasını üstlendiğini belirterek, müvekkilinin lehine ve aleyhine olan delilleri halen inceleyemediğini kaydetti.

Yerel mahkemenin dosyaları gizleyerek Yargıtay'a hile yapıldığını savunan Kavili, yapılan usulsüzlüğün daha sonra ortaya çıkmaması için tüm klasörlerin çuvallara konularak yüksek mahkemeye gönderildiğini belirtti.

Kavili, savcının davanın zamanaşımı tarihini sanıkların yakalanma tarihini baz alarak hesapladığını, bunun da hukukun en temel ilkelerini çiğnemek olduğunu kaydederek, şüpheden sanıkların yargılandığını, mahkemelerin kişi yargılaması değil, olay yargılaması yaptığını anımsattı.

'Dava yaş haddinden düşmelidir'

Dosyadaki delilerle ulaşma hakkının adil yargılanmanın olmazsa olmaz koşulu olduğunu ifada eden Kavili, eksik belgelerle oluşturulan hükümlere ilişkin AİHM'in verdiği kararlara atıfta bulunarak, "Karışıkların amacı savunma tarafından belge gizlemenin örtüsüdür. Biz o örtünün aralanmasına çalışıyoruz. Hukuksal dayanaklar ve yasal kanıtlar çerçevesinde karar bozularak, dosya yerel mahkemeye iade edilmelidir. Olmayan belge ile yargılama yapılamayacağından davanın düşülmesine karar verilmesi gereklidir" dedi. Davanın toplumsal vicdanda mahkum edildiğini ve bir türlü bitmediğini belirten Sanık Yaşar Kanbur'un "Yasalar değişiyor, yenilemeler yapılıyor bu dava ne zamanaşımına uğruyor ne de bitiyor. Hiç değilse bu davanın yaş haddinden düşmesi gerekmektedir" şeklindeki sözleri duruşma salonunda gülüşmelere neden oldu.
 

'Vereceğiniz karar adil olmayan yargılamayı mahkum etmeli'

Sanık Avukatı Şenal Sarıhan ise savunmasında, "Dava zamanaşımı nedeniyle düşürülmemeli. Adil yargılanma hakkının doruk noktada ihlal edilmiş bir dava oluşu nedeniyle veriler karar bozulmalıdır ve beraatla sonuçlanmalıdır" dedi. 12 Eylül darbesini yapanlar hakkında açılan davayı anımsatan Sarıhan, 1982 yılından beri davanın avukatı olduğunu, yargılamanın başladığı gün dönemin Mahkeme Başkanı Ekrem Çelenk'in "Yalnız ve yalnız vicdanımla hareket edeceğim" dediğini anımsatarak, "Yargıç Ekrem Çelenk'in vicdanı kanıyordu, çünkü her gün gözünün önüne işkence görmüş genç insanlar getirilirdi. Dava 32. yılına gelmiş durumdadır" dedi.

Mahkeme heyetinin, hukuka uygun karar verilebilme koşullarının ortadan kaldırıldığını ifade eden Sarıhan, "1980 yılında doğan bir çocuğun çocukluk anıları annesi tarafından bile anımsanamaz. Bu nedenle bu davada bir hafıza kaybı vardır. Adil bir biçimde sonlandırmanın olasılığı yoktur. İlk yargılama sonrasında Yargıtay'ın önüne dosya geldiği zaman üzerinden 13 yıl geçmişti" değerlendirmesinde bulundu. Dosyaların yeterince incelenmediğinin altını çizen Sarıhan, müvekkili Mehmet Hassoy'un Ali Kibar'ın öldürülmesi olayı ile hâkim karşısına çıktığını, emniyetteki anlatımlar üzerine dava açıldığını o olayla ilgili suçlanan diğer sanıkların ise beraat ettiğine dikkat çekti.

Sarıhan, "Eğer bu davada vicdana dayalı karar verilecekse bugün kamu vicdanında 12 Eylül mahkûm edilmiştir. Bu bir insanlık suçudur. Burada "aslında bunlar suçludurlar ama zaman geçti biz bunları zamanaşımıyla düşürelim" gibi bir sonuca varmak yasal olabilir ancak hukuki olmayan bir sonuç doğuracaktır. Lütfen dosyadaki eksiklikleri dikkate alınız, lütfen dosyadaki çelişkileri dikkate alınız. Esas olan savunma hakkının korunmasıdır. Burada vereceğiniz karar adil olmayan yargılamayı mahkûm eden bir karar olmalıdır" dedi.

'Anayasayı silah zoruyla kaldırmakla suçlayanlar...'

Emniyette işkenceyle alınan ifadeler dışında suçlamaları belgeleyecek bir delil olmadığını belirten Sanık Hıdır Adıyaman, davanın zamanaşımından düşürülmesi yerine beraat kararı verilmesini talep etti. Sanık Erdoğan Genç ise kendilerinin "anayasal düzeni silah zoruyla ortadan kaldırmak" suçlamasıyla yargılanmalarını isteyenlerin anayasayı silah zoruyla ortadan kaldırdığını belirterek, beraatını istedi. Sanık Nuri Özdemir de "Bugün aradan 32 yıl geçmesine rağmen bana işkence yapan, beni "anayasayı ortadan kaldırmakla" suçlayarak "Türkiye'yi bir açıkhava cezaevine döndüren faşist generallerle aynı maddeden yargılanıyor olmak şu anda bana dokunuyor. Bana işkence ederek sadece polis tutanaklarıyla idama mahkum ettiren insanlarla aynı suçtan yargılanmak beni çok üzüyor. Bana yöneltilen suçlamalar emniyet ifadeler dışında kanıtlanamamıştır, deliller bulunamamıştır, vicdanlarınızın sesinizi dinlemenizi ve beraatımı istiyorum" dedi.
 

'Çok susuz kalındığı için duvar yalamak nedir biliyor musunuz?'

Sanık Cahit Akçam ise suçlandığında 23 yaşında ve üniversite öğrencisi olduğunu, şu anda ise üniversiteye giden çocuğu olduğunu belirterek, "Ya darbecileri yargılarsınız yada o darbeciler darbe yaptıktan sonra işkenceden geçirerek sanık haline getirdiği insanları yargılarsınız. Hem darbecileri yargılamak hem de o darbecilerin darbeye teşebbüs etmekten yargıladıkları insanları yargılamak büyük bir çelişkidir. Bugün 12 Eylül askeri darbesini yapmakla suçlanan insanlar bizleri Anayasal düzeni cebirle değiştirmekten yargıladılar. Kim haklı? Onların açtığı dava mı yoksa onlara karşı açılan dava mı haklı" sorusunu yöneltti. 30 yıldır "bu sanıklar suçsuzda olabilir" bakış açısına sahip hâkim aradıklarını kaydeden Akçam savunmasında, yargılama boyunca hiç bir hâkimin hiçbir savcının kendilerini dinlemediğini iddia etti.

Akçam, mahkeme heyetine "Benin emniyette sorgulandığım sırada yanımda arkadaşım öldürüldü. Sizin hiç yanınızda işkenceden arkadaşınız öldürüldü mü? Behçet Dinlerer yanımda inleyerek öldü. Çoğumuz o süreçte sakat hale geldik. Ben emniyetten Numune Hastanesine acil olarak kaldırıldığımı ailem yardımıyla kanıtladım, emniyet belgeleri vermedi. Duruşma salonunda bulunan herkese falaka atılmıştır, cinsel organı dahil elektrik verilmiştir, Filistin askısına çekilmiştir. Bunu anlatmak çok zordur, sayın yargıçlar, anlamak için yaşamak lazım. İnsanlar susuz bırakıldığı için duvarlar yalanmıştır. Siz çok susuz kalındığı için duvar yalamak nedir biliyor musunuz? Bu davada "zamanaşımı eğer yasal olarak gerekiyorsa yapılmalı" dendiği zaman o işkenceyle susuz bırakılarak duvar yalattırılan insanlara karşı büyük bir saygısızlık edilecektir. "Bu ülkede yargıçlarda vardır" sözünün karşılık bulmasını istiyorum. Bu davayı lütfen bozun ve adil yargılanmaya başlanması için süreci siz başlatın" sözleriyle seslenmesi mahkeme salonunda duygusal anların yaşanmasına neden oldu. Davanın tüm sanıklarının gözleri dolarken, Avukatı Sarıhan'ın gözyaşlarına hakim olamamaması dikkat çekti. Sanıkların savunmalarını tamamlamasının ardından Daire Başkanı Ertuğrul, dosyanın incelenip bir karar verilmek üzere erteledi.
 

30 yıllık dava

Dev-Yol'un ilk iddianamesi 1982 yılında hazırlandı. 'Anayasal düzeni zorla değiştirmek' suçlamasıyla Ankara 1 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülmeye başlayan davada 574 olan sanık sayısı, ek iddianameyle 723'e yükseldi. 19 Temmuz 1989'da Sıkıyönetim Mahkemesi, sanıklardan 7'sine idam, 39'una ömür boyu hapis cezası verdi. Yargıtay 11. Ceza Dairesi önce yerel mahkemenin 23 sanık için verdiği cezayı 'az bularak' kararı bozdu. Dava Yargıtay'da görüşülürken davanın 275 klasörünün kaybolduğu ortaya çıktı.

Yerel Mahkeme de Yargıtay'ın verdiği karar uyarınca idam cezasının kaldırılmış olmasını dikkate alarak 20 sanık hakkında ömür boyu hapis, 2 sanık hakkında da 16 yıl 8 ay hapis cezasına karar verdi.

Kararın temyiz edilmesi üzerine dava dosyası tekrar Yargıtay'ın gündemine geldi. Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2006'daki karar duruşmasında sanıklardan Nurettin Aytuğ, Murat Parlakay, Atalay Dede, Celal Mut, Hilmi İzmirli, Mehmet Hassoy, Yusuf Yıldırım, Yaşar Kanbur'un avukatlarının hazır edilmeden karar verilmesini 'savunma hakkının' kısıtlanması olarak görerek kararı bozdu Daire ayrıca kararında sanıklardan Osman Nuri Ramazanoğlu'nun yargılama sırasında hayatını kaybetmesi nedeniyle hakkındaki kamu davasının düşürülmesini istedi.

Bir sanığın dosyasının ayrılması ve bir sanığın da hayatını kaybetmesi, sanıkların sayısını 21'e indirdi. Bozma kararından sonra dosya tekrar Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gitti. Yerel mahkeme de 2010 yılında Yargıtay'ın bozma kararına uymayarak kararında direndi.

Direnme kararında davanın zamanında bitmemesi nedeniyle AHİM'e dava açıldığını hatırlatılarak, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine tazminatlar dahi alındığı, bazı sanık avukatlarının duruşmaya katılmaması, bazı sanık avukatlarının son söz sorulacağı celsede beyanda bulunmaksızın duruşma salonunu terk etmesi mahkemece savunma hakkının kısıtlandığı şeklinde yorumlanamaz" denildi. Yerel mahkemenin direnme kararının ardından dava dosyası Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun gündemine taşındı.

Kurul ise sanıklar Atalay Dede ve Yusuf Yıldırım için dosyanın zamanaşımına girip girmediğini tartıştı. Kurul, yerel mahkemenin 'eylemli uyma' kararı vermesi nedeniyle bu konuda gerekli incelemenin Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından yapılmasına karar verdi. Ancak dosya, Yargıtay'daki yeni görev dağılımı nedeniyle 9. Ceza Dairesi'ne gönderildi. Dev-Yol Ana Davası'nda yargılanan 21 sanığının isimleri ise şöyle: "Mehmet Akın Dirik, Melih Bekdemir, Cahit Akçam, Yalçın Bürkev, Erdoğan Genç, Nuri Özdemir, Halil Yasin Ketenoğlu, Hasan Ertürk, Atalay Dede, Yaşar Kanbur, Yusuf Yıldırım, Veli Yıldırım, Hıdır Aslan, Hıdır Adıyaman, Mehmet Hassoy, Emin Koçer, Celal Mut, Bünyamin İnan, Murat Parlakay, Nurettin Aytun, Hilmi İzmirli."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon