Taşınır Kültür Varlıklarının Satılması!

Taşınır Kültür Varlıklarının Satılması!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 21.03.2012 - 07:39

2863 sayılı kanun ve ilgili yönetmelikler, kültür varlıklarını ayrım gözetmeksizin bir bütün olarak değerlendirirken, iki önemli ayrımı dikkate almamakta ve karışıklık yaratabilecek terimler kullanmaktadırlar. Türkiye’de iki çeşit taşınır kültür varlığı bulunmaktadır:

1) Yeni bulunan ve mülkiyeti doğrudan devlete ait olan arkeolojik objeler,

2) Üzerinde kanunlara uygun olarak özel mülkiyet tesis edilmiş olan kültür varlıkları.

1906’dan (bazı istisnalarla 1884) beri Türkiye’de bulunan (özel ya da kamu mülkiyeti fark etmez) bütün buluntular kanun gereği devlete aittir ve bunlar üzerinde özel mülkiyet tesis edilemez. Bu varlıkları bulanlar üç gün içinde en yakın müzeye veya mülki idare amirliğine durumu bildirmek zorundadır. Bu çeşit kültür varlıklarını bulanlara ikramiye ödenir. Haber vermeyenler ise cezalandırılır.

Üzerinde kanunen devlet mülkiyeti bulunan bu eserlerin satımı söz konusu olamaz. Bulanlar sadece ikramiyeye hak kazanır ve bu ikramiye satış bedeli değildir. Bu itibarla arkeolojik objelerin devlet elinde bulunması asıldır.

Ancak ülkemizde özel koleksiyoncular ve müzeler elinde de arkeolojik objelerin bulunduğu görülmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki bu eserler onların mülkiyetinde değildir. Özel koleksiyoncular ve müzeler bu eserlerin zilyedi durumundadır ve mülkiyet hakkı devlete aittir.

Dolayısıyla bu kategori eserler için satım sözcüğünün kullanılması yanlıştır ve Türkiye’yi yabancı ülkelerde zora sokmaktadır. Zira Türkiye’den kaçırılan bir eserin yurda iadesi için açılan davada Türkiye’nin mülkiyet hakkına sahip olduğunu ispatlaması gerekmektedir.

Bunun için Türkiye’nin kendi kanunlarıyla tesis ettiği mülkiyet hakkının tartışmasız ve açık olması zorunludur. Aksi halde yabancı mahkeme kültür varlığı üzerinde Türkiye’nin mülkiyet hakkı olmadığı sonucuna varmaktadır. ABD mahkemesi Elmalı Hazinesi davasında uzun süre Türk kanunlarının ne anlama geldiğini yorumlamak için uğraşmış ve Türkiye’nin davacı sıfatını kabul etmiş iken İsviçre mahkemeleri, Basel kararlarında Türk mevzuatının devlete mülkiyet hakkı tanımadığı sonucuna ulaşmıştır.

Bu itibarla kullanılan terimlere çok dikkat edilmeli ve devlet mülkiyetinde olan eserler için satın alma, sahiplerine gibi ifadeler kullanılmamalıdır.

Satın alma ve sahiplerine ifadeleri ikinci kategori kültür varlıkları için geçerlidir. Bu varlıklar, üzerinde özel mülkiyet kurulmuş eserlerdir. Sanat eserleri (tablolar, heykeller…), etnoğrafik eserler (halılar, kilimler, kitaplar, giysiler…) veya 1906’dan önce Türkiye’de bulunan kültür varlıkları ya da Türkiye kaynaklı olmayan ve üzerinde hukuka uygun özel mülkiyet kurulmuş kültürel objeler bu kategoridedir.

Bu ikinci kategori eserler satın alınabilir, sahiplerine iade edilebilir ancak birinci kategori eserin sahibi devlettir ve satılamaz. Müzelere değerlendirme amacıyla getirilen özel mülkiyete tabi kültür varlıkları, korunması gerekli kültür varlığı ise tescile tabidir. Korunması gerekli etnoğrafik nitelikli kültür varlıkları müzelere alınmaya değer görülmezse veya müzelik değerde olmasına rağmen sahiplerince müzelere satılmazsa, tescile tabi kültür varlığı belgesi ile sahiplerine iade edilir. Bu eserler Türkiye’de alınıp satılabilir, ancak yurtdışına çıkarılamaz.

Etnoğrafik eser dışında korunması gerekli kültür varlıklarından müzelere alınması gerekli görülmeyenler de yine tescile tabi tutulur ve bunu gösteren bir belge ile müze emanetinde alıkonulur.

Bu şekilde belgelendirilen eserlerin ancak Bakanlık denetiminde özel müze ve koleksiyoncuların envanterine kaydedilmek üzere satışına izin verilir. Bir yıl içinde satış gerçekleşmezse eserler müzede koruma altına alınır. Dolayısıyla etnografik nitelikte olmayan tescilli kültür varlıklarının sahiplerinin elinde bulunmasına veya serbest satışına izin verilmemiştir.

Sadece özel müze ve koleksiyonculara satılabilir ya da devlet müzesinde koruma altına alınır. Anayasada taşınırların kamulaştırılmasına izin verilmediği için bu eserlerin zorla alımı mümkün değildir. Ancak toprak altından çıkan arkeolojik objelerin bu kategoride yer almadığı, onların baştan beri devlet malı olduğu unutulmamalıdır.

Bunların dışında etütlük değerde görülen kültür varlıkları ise etütlük değer defterine kayıt edilir. Bunlar müzelik değerde eserlerdir ve müze tarafından takdir edilen bedelle müzelere alınabilirler. Ancak sahipleri satmazsa etütlük belgesi ile birlikte sahiplerine iade edilir. Bu eserlerin satımı serbest değildir.

10 Ocak 2012’de yönetmelik değişikliği yapılmıştır. Değişiklikle etütlük nitelikteki kültür varlıklarının etüt eser defterine kayıt edilmek üzere müzede muhafaza edilmesi kabul edilmiştir. Buna göre müzelik değerdeki bu eserler artık müzelerce satın alınmayacak ve sahiplerine bir belge karşılığında iade edilmeyecektir. Eser müzede muhafaza edilecektir. Mülkiyet hakkı özel kişide olmasına rağmen sahip, esere zilyet olamayacaktır.

Bir diğer değişiklik de tescile bağlı olup da müzelere alınmaya değer görülmeyen kültür varlıkları ile etütlük eser olarak tasnif edilen ve müzelere alınmasına gerek görülmeyen taşınır varlıkların özel müze ve koleksiyoncuların envanter defterine kaydedilmek üzere satılmasıdır. Bir yıl içinde satış gerçekleşmezse eserler devlet müzelerinde kayıt altına alınırlar.

Yeni düzenleme ile etütlük eserler sadece devlet müzelerinde muhafaza edilecek; tescile tabi ancak müzelik değerde olmayan kültür varlıkları (etnoğrafik eserler hariç) ise sadece özel müze ve koleksiyonculara satılabilecektir. Dolayısıyla özel müze veya koleksiyoncu olmayanların tescilli kültür varlıklarını ellerinde tutmalarına izin verilmemiştir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler