TÜBİTAK raporu: Marmara nefessiz kalacak, ekosistem tamamen bozulacak
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011 yılında “çılgın proje” olarak tanıttığı Kanal İstanbul projesi Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporuna sunulmak üzere Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanlığı’nın (TÜBİTAK) görüşleri olası tehlike ve riskleri ortaya koydu.
14 maddede özetlenen görüş yazısı ÇED raporunun ne kadar yetersiz olduğunu gözler önüne serdi. Çok sayıda uyarının yer aldığı yazıya göre proje hayata geçerse Marmara Denizi oksijenini yitirecek ve deniz tabanı ekosistemi tahrip olacak. Batı Karadeniz kıyısındaki özel doğal plaj özelliği kazılar sırasında çıkan malzemelerin bertarafı için feda edilecek ve tüm bu ihtimaller ÇED raporunda araştırılmadı.
‘EKOLOJİ ÇALIŞMASI YAPILMADI’
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Başkanlığı Kanal İstanbul ÇED raporunu inceledi. Kurumda çalışan 6 bilim insanı çalışmalarının ardından hazırladıkları yazıyı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na 27 Ekim 2019 tarihinde sundu.
Küçükçekmece Gölü ve deniz tabanından yaklaşık 90 milyon metreküp malzemenin çıkarılmasının planlandığı anımsatılan yazıda “Özellikle çamur oranı ve organik karbon içeriği yüksek göl ve Marmara dip tarama malzemesinin çevresel etkileri temel alan yeterli ayrıntıda ve bilimsel temele dayalı çevresel etkilerin ve bunların azaltılmasına yönelik planlamanın detaylı yapılmadığı görülmüştür. Proje süresince tarama ve döküm faaliyetinin yaratacağı çevresel etkilerin önlenmesine yönelik tedbirler açık olarak belirtilmemiş” denildi.
ÇED sürecinde özellikle atıkların bertarafı konusunun da içinde yer aldığı, tüm uzmanların ortak görüş ve önerilerini sunulduğu bir ekolojik raporun hazırlanması gerektiği belirtilen görüşte, böyle bir çalışmanın yapılmadığı vurgulandı. Görüşte dip tarama çamurlarının bertarafına ilişkin fiziksel, kimyasal ve biyolojik riskler özetle şöyle değerlendirildi:
Küçükçekmece tarama malzemesinin en yakın alanlarda deniz dibine bırakılmasıyla milyonlarca ton kütlenin deniz tabanına inmesi söz konusu olacak. Beklenenden daha geniş bir alanda ekosistemin tahrip olacağı aşikârdır.
Çamur içeriği çok yüksek tarama malzemesinin Marmara Denizi’nin oksijen dengesini olumsuz yönde etkileyeceği ve su dolaşımın zayıf olduğu alanlarda tamamen tüketeceği açıktır. Bu durum ÇED raporunda değerlendirilmemiştir.
Sonuç olarak ÇED raporunda yer alan dip tarama faaliyetinin çevresel/ekolojik etkilerinin belirlenmesi konusunun bilimsel temellere dayandırılmadığı ve uzman denizbilimciler tarafından yapılmadığı görülmüştür.
‘İÇDENİZİ KORUMALIYIZ’
Yazıda, kazılardan suya yoğun besin maddesi karışımı olacağı belirtilerek bunların sonuçlarının tahmin edilemediğine dikkat çekilerek, “ÇED raporu kapsamında gerçekleştirilen deniz suyu ölçümleri belirtilen etkileri ölçme ve anlamada oldukça yetersizdir. Sonuç olarak çok daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır ve oluşacak etkilerin tahmini bu rapor ile yapılamamıştır” ifadeleri de yer aldı.
Karadeniz kanal ve liman projeleri çevresinde oluşturulacak dolgu alanlarının buradaki habitat yapısını etkileyeceğinin vurgulandığı yazıda “Batı Karadeniz kıyı şeridimiz, özel doğal plaj özelliği ile korunması gereken yegâne bir bölge iken, feda edilecektir” denildi.
ÇED raporunda boşaltım gibi faaliyetlerin uluslararası ölçekte sorun teşkil etmeyeceği yönünde yorum yapıldığına dikkat çekilerek, “Sadece bize ait olan bir içdenizi koruma ve yaşatma sorumluluğu badece bizlerde iken bunun tam tersi bu tarz fikir ve argümanlardan uzak durulması gereklidir. Kırılgan derin deniz ekosistemleri ve bütün olarak Marmara Denizi ekosistemi hiçbir şekilde feda edilmemeli, sorumlu yönetim anlayışı ile korunmalı ve doğal kaynakları daha fazla tahrip edilmeden mavi büyüme kapsamında değerlendirilebilmelidir” görüşüne yer verildi.
TÜBİTAK yazısının son bölümünde şu uyarılarda bulunuldu:
Yapılması planlanan kanalın Terkos, Sazlıdere gibi tatlı suya etkisinin araştırılmamış olduğu görülmüştür.
Kanala duyulan ihtiyacın yalnızca gemi trafiğine ve kazalara bağlanmış olduğu görülüyor. Böyle büyük bir proje ve yatırım için ekolojik, sosyal ve ekonomik fayda maliyet araştırılması yapılması gerekmektedir.
Sosyal etki alanı olarak sadece dar bir alanda kanal etrafı gösterilmiştir. Oysa etki alanı tüm Marmara Denizi ve etrafındaki yerleşimlerdir.”
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı