''Türk hukukunun Kerbelası''
Gazeteci-yazar Tuncay Özkan, 2. Ergenekon davasının 26. duruşmasında ilgi çekici açıklamalarda bulundu. İddianamenin ''Türk hukukunun, Kerbelası'' olduğunu belirten Özkan, ''Zulmüyle hatırlanacaktır. Her şey unutulur, bu zulüm hatırlanır'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan gazeteci Tuncay Özkan, iddianameyi ve hazırlayan cumhuriyet savcılarını eleştirdi. Suçu konusunda hala bilgi sahibi olmadığını iddia eden Özkan, suçunu öğrenmek için 70 sayfalık dilekçe verdiğini söyledi.
Özkan, ''TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek''le suçlandığını belirterek, matbaa ustası olan ve kurşun zehirlenmesi nedeniyle kanser olup 42 yaşında ölen babası Ziya Özkan'ın, TBMM çalışanı olduğunu kaydetti.
Meclis'in her bir karesinde çocukluğunun geçtiğini anlatan Özkan, ''Bahçesindeki ağacın dalından elma koparıp yedim. İlk sapanımı meclisin bahçesindeki ağacın dalından yaptım. Babam 42 yaşında öldüğünde TBMM'nin bize bağladığı dul ve yetim aylığı ile okuduk. TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs ettiğim iddiasını bana nasıl yazarlar? TBMM'de en son görevim Cumhuriyet Gazetesinin parlamento şefliğiydi. Böyle bir suçlamanın olması için vicdansız olmak lazım. Bahçesine kadar tanıdığım, ağacından meyve koparıp yediğim o meclisi, benim tarafımdan ortadan kaldırmaya götürüyorlar. Elinizde bir don lastiği, nereye uzarsa oraya çekiyorsunuz'' açıklamasında bulundu.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in dün duruşmaya gözlemci olarak katılan CHP milletvekillerinin ''milletvekilliklerinin düşürülmesi talebini'' eleştiren Özkan, ''Duruşmada aleniyet varsa, TBMM iç tüzüğü gereğince de üyeleri denetim faaliyetlerini yürütebilir. Demokrasi dersi verenlerin demokrasiyi iyi öğrenmesi gerekir. Metinlerin arkasına dayanılarak politika yapılmaz. Savcılık makamı dün siyaset yapmıştır. Biz hukuk arıyoruz, onlar politika yapıyor. Ergenekon iddianamesi büyük bir hatayla başlıyor. Savcılık makamının algıladıklarına değil, algılamadıklarına hayranım. Savcılara göre bu sanıkların yapamadıkları bir şey yok. İddianamede bir kahraman yaratılıyor. Pelerinleri var uçar diyorlar. Anlayamadıklarına da Ergenekon diyorlar. Ergenekon diye bir şey var ama algılayamıyorlar'' dedi.
''Savcılar, iddianamenin hem efendisi, hem kölesi olmuştur'' görüşünü ileri süren Özkan, iddianameyi ölü doğan bir bebeğe benzetti.
''Alevi olmak''la suçlandığını anlatan Özkan, ''Muharrem ayındayız, buyurun, bize de iftara bekleriz. İnançlarımızdan dolayı da mı sorgulanacağız? Ben gözaltına alınacağımı biliyordum. Çıktım, televizyonda söyledim. Ben doğruluk için burada varım'' dedi.
Özkan, iddianamenin siyasi bir plan olduğunu ileri sürerek, şunları savundu:
''Özgür, cesur, mert ve yazdıklarına güvenilen bir iddianame için çok şey feda edebilirim. Demokrasi güvercinini, Recep'in tavuğu haline getirmeye çalışıyorlar. Ben bunu kabul etmem. Yeminle söylüyorum, özür dileyecekler. Herkes ölümlü, güç dediğiniz şey ateşten bir top. Kimin elinde çok kalırsa yakar. Savcılık içinde bulunduğu durumdan kurtarılmalıdır. Umarım yanlış anlamazlar ve bataklıktan çıkmak için dost elimi tutarlar. Bu kinle, bu sevgisizlikle gidecekleri bir yer yoktur.''
Tutuklu sanık Tuncay Özkan, ''Beni gönderecekleri Silivri'den öteye bir yer var mı? Buradan öteye Silivri'ye yaptıracağınız bir mezarlık kaldı. Ona da varım. Savcılığın tutumuna ilişkin söyleyeceklerim bunlardır'' diye konuştu.
Mahkeme heyetine de seslenen Özkan, ''Lütfen bana söyleyin, benim hatam ne? Ben nerede yanlış yaptım? Niye öyle bakıyorsunuz? Okuyup kabul ettiğiniz metin bir politik metin. Bu iddianame Türk hukukunun Kerbelasıdır. Zulmüyle hatırlanacaktır. Her şey unutulur, bu zulüm hatırlanır'' dedi.
Özkan, ''Niye burada olduğumun delillerini sunacağım. Beni öldüreceklerdi, onun için buradayım'' dedi.
İstanbul Adliyesinde ''Matkap Operasyonu'' ile ilgili savcıya ifade verdiğini belirten Özkan, ''İfade verirken Zekeriya Öz de odaya girdi. O da dinledi. Matkap dosyasını getirin. Bu mafya liderini dinleyin. Zekeriya Öz'ü dinleyin'' diye konuştu.
Şiirli savunma
Ergenekon iddianamelerinde adının geçtiği bölümleri çıkardığını belirten Özkan, yanında getirdiği 11 klasör ve hazırladığı 3 dosyayı sanık kürsüsüne koydu. Özkan, ''Bunlar benim Ergenekon çeyizim. Bunların hepsi dehşet. Bu klasörler 5 bin sayfa. Karımla, anamla, erkek kardeşimle, avukatım Ahmet Çörtoğlu ile Şahin Mengü ile konuşmalarım var. 1870 tane telefon tapesi olur mu?'' dedi.
İddianamede ''CHP ve MHP'yi ele geçirmeye çalışmakla suçlandığını'' dile getiren Özkan, ''Devlet Bahçeli'yi desteklerim. Çünkü o benim hocam, onu açık açık destekledim. Bana 'CHP kurultayına paralı delege getirdin' diyorlar. CHP'den seçim öncesi reklam nedeniyle para aldım. Yandaş medya da seçim öncesi para aldı. Bana 'niye reklam parası aldın' deniyor'' diye konuştu.
Emniyet ve savcılıkta yaklaşık 50 saat ifade verdiğini belirten Özkan, savcının izin vermemesi üzerine sakal tıraşı olamadığını, kıyafetlerini değiştiremediğini, tutuklandıktan sonra da gazetelerde kendisiyle ilgili ''Beş günde ne hale geldi'' şeklinde haberler yapıldığını belirtti.
Özkan, ''Sakal tıraşı olamaz mıydım Sayın Başkanım? Bazı sanıklar nezarette bile tutulmadılar'' şeklinde konuştu.
Kürsüye koyduğu 11 klasör oluşturan 5 bin sayfaya işaret eden Özkan, ''Avukatlarım 'her satırına yanıt ver' diyor. Altı ay boyunca bunlara yanıt verebilirim. Bu, yargılama olarak kalır mı, benim yaptığıma savunma denir mi? Böyle bir iddianame, böyle bir savunma olamaz'' dedi.
"Bu dava dünün hesaplaşması"
Şair Can Yücel'in çevirisi olan William Shakespeare'in ''Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni'' dizeleriyle başlayan 66. sonesini okuyan Özkan, şöyle devam etti:
''Bu dünyadan, her şeyden vazgeçebilirsiniz ama çocukların geleceğinden, insan onurundan vazgeçemezsiniz. Vicdanınızdaki soru işaretlerini, gerçeği ararken kaldırmaya çalışacağım. Bu 5 bin sayfayı buradan kaldırıyorum. Bunlar gerçek değil halüsinasyon. Gerçeğin peşine koşan insanlarla bir ilgisi yok'' dedi.
Özkan, 11 klasörü mübaşir yardımıyla kürsüden kaldırarak, ''Bunlar yüktür. Gönlünüzden ve aklınızdan kaldırmak için bunları buradan kaldırıyorum. Bunların bir anlamı yok'' diye konuştu.
Cebindeki not defterinde 128 tane Türkiye projesi olduğunu ve bunların bu davanın soruşturması nedeniyle emniyetin eline geçtiğini ifade eden Özkan, Genel Başkanı olduğu Yeni Parti'nin projelerini anlattı.
''Bu dava bugünün davası değildir. Bu dava dünün hesaplaşması, geleceğin davasıdır'' diyen Özkan, iddianamenin de sadece bir siyasi partinin iktidarda kalmasına çalıştığını savundu.
7 yıldır yazdığı 5 bin adet makaleyi de 2 klasör halinde kürsüye getiren Özkan, yazılarının hiçbirinden mahkum olmadığını, ancak kendisine ''terörist'' denildiğini kaydetti.
PKK ile ilişkilendirme
Özkan, iddianamenin kendisini terör örgütü PKK ile ilişkilendirdiğini öne sürerek, ''İddianame 'Özkan, Öcalan'ın avukatlarıyla görüştüğü için PKK'lıdır' diyor. Hadi oradan be. Ben ne para, ne pul istiyorum. İnsanların aç kalmamasını, yoksul olmamasını istiyorum. Çözün benim ayağımdaki prangaları. PKK'lı falan, filan. Bunlar konuşulmaya değmeyen şeyler'' dedi.
Ergenekon iddianamesinde Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız'a suikast iddialarının bulunuğunu hatırlatan Özkan, kendisinin de bu davada sanık olarak yer aldığını ifade etti.
''Böyle bir şey olabilir mi?'' diyen Özkan, ardından Aziz Nesin'in ''Sıvas katliamı''na ilişkin yazdığı ''Sıvas Acısı'' adlı şiirini de okuyarak, ''Ben cezaevinde acılarımı bu şiirle avutacağım. Cezaevinde ışıkların kapandığı, soğuk suyla yıkandığımız, mektuplarımın açık gidip geldiği cezaevinde acılarımı Aziz Beyin şiiriyle dindireceğim ama ben iddianamede Sivas'ın şahsi sorumlusu değil ama sorumlularından biri olarak yer alacağım. İzanım almıyor Sayın Başkanım'' şeklinde konuştu.
Özkan, küfürlü telefon konuşmalarının iddianameye konulmamasını savcılardan rica ettiğini belirterek, ''(Koymayız) dediler, koydular. Bu iddianame, hukuku olmayan, sosyal sonuçları değiştirmeye çalışan bir iddianamedir'' diye konuştu.
İddianamedeki ''terör'' tanımının Türk Dil Kurumu sözlüğündeki ''özgürlük'' tanımıyla aynı olduğunu ileri süren Özkan, ''Özgürlük istemek suç mu? Ben Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın her bir maddesinin savunulmasına, vatan savunması olarak bakıyorum. Dünyanın en azılı teröristi benim. Bu Anayasa'yı ortadan kaldırıp yerine ne getireceğiz? Hiçbir şey yok, ama ben buradayım. Böyle dava olur mu, böyle yargılama olur mu?'' şeklinde konuştu.
Özkan, dönemin Başbakanı Turgut Özal ile ilgili anılarını da anlattığı savunmasında, ''Özal, bir toplantı yapacağı zaman ben gelmeden başlamazdı. (Tuncay geldi mi?) diye sorardı. Çünkü ben Cumhuriyet Gazetesi'ydim. Cumhuriyet Gazetesi muhalifti. O, muhalefet olmadan kendisinin de olamayacağını bilirdi. Şimdikiler bu nedenle onun çeyreği bile olamazlar'' dedi.
Erzincan'ın Kemaliye ilçesindeki bir Türkmen köyünden olduğunu belirten Özkan, ''O yöreleri iyi bilirim. Her dağı bilirim, madenlerini, bitkilerini bilirim. Sarıkızı bilirim. Sarıkız, bizim yörelerde bitkidir. Fırat Nehrinin üzerine o ottan dökerdik, balıklar suyun üstünde bayılırdı, yakalardık. Onu bilirim'' şeklinde konuştu.
Özkan, Hrant Dink'in dostu olduğunu ifade ederek, ''Onu katledenler namussuzdur, şerefsizdir. Yazdığım 'Yaraya Tuz Bastım' isimli kitapta ondan da alıntılar vardır. Hrant Dink, Ermeni sorununun emperyalist güçlerin bir oyunu olduğunu bilen ve karşı çıkan tek Ermeni aydındır'' dedi.
''Ararat'' isimli filmi yayınlamak istemeleri üzerine ''provokasyonlar olur'' diye kendisine uyarılar yapıldığını öne süren Özkan, filmi yayınladıktan sonra herkesin filmin ne kadar yanlış olduğunu anladığını ifade etti. Muharrem ayında, ''Ramazan sohbetleri'' programı yapmayı düşündüğünü dile getiren Özkan, uyarılar aldığını, ancak programı yayınladıklarını ve hiçbir şey olmadığını söyledi.
Tolon ile görüşme
İddianamede, ''örgütte çok özel bir yeri olduğunun'' yer aldığını ifade eden Özkan, bunun delilleri arasında, tutuksuz sanık emekli Orgeneral Hurşit Tolon ile yaptığı görüşmenin gösterildiğini savundu.
Özkan, ''Onu bir tanısanız, kendisi beyefendi. Bana (efendim) demiş, ben de ona (efendim) demişim. Bunlar nezaket cümleleri'' dedi.
İddianamede yer alan telefon tapelerine değinen Özkan, ''Suçla alakası olmayan buraya serpiştirilmiş telefon konuşmalarının yarattığı tahribattan nasıl çıkacağız?'' diye konuştu. Birinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile yan yana konulduğunu belirten Özkan, ''Veli Küçük ile nasıl beni yan yana koyuyorsun? Adam benim karşıtım. Yazdığım kitapta Susurluk ile ilgili bölümlere bakın'' dedi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Tuncay Özkan'ın savunmasına ara vererek, duruşmayı 24 Aralık Perşembe günü saat 09.30'a erteledi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın bugünkü duruşmasına, gazeteci-yazar Tuncay Özkan, Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ve eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin'in de aralarında bulunduğu tutuklu 41 sanık katıldı.
Tutuklu yargılanan Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Mustafa Dönmez, Mehmet Ali Çelebi, Hüseyin Keskin ve Oğuz Bulut ise duruşmaya gelmedi.
Duruşmada, tutuksuz yargılanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Hüseyin Nazlıkul, Adnan Bulut, Hüseyin Vural Vural ve İlyas Çınar da hazır bulundu.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Colani’nin arabası
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması