Türkiye ekonomisi nereye?

Merkez Bankası'nın 'Finansal İstikrar Raporu'na göre, küresel kriz nedeniyle dış finansman imkanlarının azalması ve sermaye çıkışlarının ivme kazanması önümüzdeki dönemde Türkiye'nin cari açığının finansmanında güçlük yaratabilecek unsurlar olarak değerlendirilse de, enerji fiyatlarındaki düşüş, iç talepteki yavaşlama ile YTL'de gözlenen değer kaybının, cari açığın hızlı bir şekilde daralmasına ve dolayısıyla dış finansman ihtiyacının azalmasına yol açacak.

Yayınlanma: 28.11.2008 - 09:38
Abone Ol google-news

Merkez Bankası tarafından yılda iki kez yayımlanan, ''Finansal İstikrar Raporu'' açıklandı.

Küresel krizin yayılması

Rapora göre, 2007 yılının ikincisi yarısında ABD'de başlayan ve takip eden süreçte Avrupa ve Asya'ya da sıçrayarak etki alanını genişleten küresel mali kriz, bu yılın eylül ayında ABD'nin önde gelen yatırım bankalarından Lehman Brothers'ın iflas başvurusunda bulunması ile yeni bir evreye girdi.

Krizin erken aşamalarında finansal kuruluşlar arasındaki borçlanma piyasalarında likidite sorunu olarak ortaya çıkan durum, finansal kuruluşlara güvensizlik sorununa dönüştü. Buna bağlı olarak, tasarruf sahipleri ve diğer yatırımcılar, başta ABD devlet tahvilleri olmak üzere güvenilir yatırım alanlarına yöneldi.

ABD dolarının hızla değerlenmesine yol açan bu eğilim, aynı zamanda finansal varlıkların yeniden fiyatlanmasına ve finansal kuruluşların piyasa değerlerinde büyük düşüşler yaşanmasına yol açtı. Bu nedenle gelişmiş ülke otoriteleri, finansal istikrarı sağlamak amacıyla uzun süredir sağladıkları likidite desteğine ilave olarak, finansal kuruluşların mevduat ve diğer yükümlülüklerine çeşitli derecelerde garanti vermek, bu kuruluşlara sermaye desteği sağlamak ile para ve maliye politikalarını gevşetmek gibi tedbirler aldı.

Alınan bu tedbirler sayesinde kredi piyasalarının işleyişinde belli bir düzelme olsa da, piyasalardaki oynaklığın halen yüksek düzeyde olduğu ve küresel iktisadi faaliyete ilişkin göstergelerin olumsuz seyrettiği gözlenmekte.


Gelişmekte olan ülkelerde durum

Gelişmiş ülke piyasalarında yaşanan bu gelişmelere paralel olarak, uluslararası sermaye akımlarının yön değiştirmesi ve küresel ekonominin yavaşlamaya başlamasıyla birlikte, 2008 yılının ikinci yarısından itibaren gelişmekte olan ülkeler de belirgin olarak krizin etki alanına girdiler.

Türkiye'nin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkeler, yatırımcıların risk iştahındaki azalma sonucu sermaye çıkışına maruz kaldı ve bu nedenle para birimlerinde ve yatırım araçlarında önemli değer kayıpları yaşandı.

Küresel krizin yol açtığı kredi daralmasının ülkelerin büyüme oranları üzerindeki etkileri giderek daha belirgin hale gelmekte, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere birçok ekonomide büyüme beklentileri azalmakta ya da daralma beklentisine dönüşmekte.

Diğer taraftan, küresel ekonomide beklenen bu yavaşlama ve emtia fiyatlarındaki düşüş eğilimi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin enflasyon oranlarına olumlu olarak yansımaya başladı. Önümüzdeki aylarda küresel enflasyondaki düşüşün hızlanarak süreceği öngörülmekte.

 

Türkiye ekonomisi nereye gidiyor?

Merkez Bankası'nın raporuna göre, küresel kriz nedeniyle dış finansman imkanlarının azalması ve sermaye çıkışlarının ivme kazanması, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin cari açığının finansmanında güçlük yaratabilecek unsurlar olarak değerlendirilse de, enerji fiyatlarındaki düşüş, iç talepteki yavaşlama ile YTL'de gözlenen değer kaybı cari açığın hızlı bir şekilde daralmasına ve dolayısıyla dış finansman ihtiyacının azalmasına yol açacak.

Merkez Bankası ayrıca, 2008 yılının ikinci yarısında YTL'nin değer kaybetmesi, ABD dolarının Avro karşısında değer kazanması ve finansman maliyetlerindeki artışlara paralel olarak önümüzdeki dönemde, başta açık pozisyon taşıyanlar olmak üzere, reel sektör firmalarının mali bünyelerinde bozulma ve buna bağlı olarak borç geri ödeme kapasitelerinde gerileme beklendiğini bildirdi.

Rapora göre, 2008 yılının eylül ayında kamu borç stokunun gayri safi yurtiçi hasılaya oranı ile döviz kuruna duyarlı borç stokunun payı azalmaya devam ederken, bu yılın on ayında merkezi yönetim bütçe gelirlerinin harcamaları karşılama oranı ve faiz dışı harcamaların vergi gelirleriyle karşılanan kısmı artış gösterdi.

2009 yılı Programı'nda 2008 yılı merkezi yönetim gelir ve harcamalarının başlangıç hedeflerini aşması ancak, merkezi yönetim bütçe açığının azalması öngörülüyor.

Bununla birlikte, merkezi yönetim gelirlerinin önemli bir kısmının özelleştirme gelirleri ve diğer gelir kalemlerinden oluşması nedeniyle IMF tanımlı faiz dışı fazlada hedefin altında kalınması bekleniyor.

Önümüzdeki dönemde, mali disiplinin korunması ve kalitesinin artırılması ekonomik istikrar açısından önem arzetmeye devam etmekte. Son yıllarda, hanehalkının finansal yükümlülüklerinin gayrisafi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranının artmasına rağmen, söz konusu oran halen AB'ye yeni katılan üyeler de dahil birçok ülkeden düşük bir seviyede oldu.

Banka dışı özel kesimin uzun vadeli yurt dışı kredilerini yenileme oranının, 2001 krizinde dahi yüzde 100'ün altına düşmediği belirtilen raporda, geleceğe yönelik bir değerlendirme yapılırken, 2001 krizinde sorunun daha çok Türkiye kaynaklı olduğu, bugün ise küresel kriz nedeniyle yurt dışı kredi imkanlarının daraldığının göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulandı.

Rapora göre, dünyanın önde gelen bankalarına ciddi miktarlarda sermaye katkısı yapıldığı bir dönemde, bankacılık sektörümüzün sermayesi, 2001 krizinden sonra kararlılıkla uygulanan reformlar sayesinde güçlü yapısını koruyor. Bankacılık sektörü büyümesini sürdürürken, mevduat ve kredinin GSYH'ye ve kredinin mevduata oranları artmaya devam etti.
Kredilerin bankacılık sektörü aktifleri içindeki payı artışını sürdürdü. Bununla birlikte, son yıllarda Türkiye'de kredi büyümesi, parasal sıkılaştırmanın da etkisiyle diğer gelişmekte olan ülkelere göre sınırlı kaldı. Önümüzdeki dönemde, küresel kriz nedeniyle yurt dışından kaynak sağlamanın zorlaşacağı da gözönüne alındığında, kredi artış hızının daha da yavaşlaması beklenmekte.

Bankacılık sektörü, kur riski taşımama eğilimini sürdürüyor. Bankacılık sektörünün bilanço içindeki açık ve bilanço dışındaki fazla pozisyonun seviyesi, uluslararası piyasalardaki likidite koşullarına bağlı olarak azaldı.

Bankacılık sektörünün temel fon kaynağı mevduat olup, toptan fonlama kaynaklarına bağımlılığı düşük ve likidite yeterlilik rasyoları yasal sınırların oldukça üzerinde. Bununla beraber, küresel likidite koşullarındaki gelişmeler, bankaların likidite yönetiminin önemini artırmakta.

 

'Merkez Bankası gerekli önlemleri alıyor'

Merkez Bankası'nın, bu dönemin en az sorunla atlatılabilmesini ve ödemeler sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasının devamını teminen gerekli önlemleri aldığı ve almaya devam edeceği vurgulanan raporda, bununla birlikte, bu tedbirlerin amacına ulaşabilmesi için bankaların ihtiyatlı ve etkin likidite yönetimlerine devam etmelerinin önem arzettiği belirtildi.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler