Türkiye'e Toplu Atom Cinayeti Girişimi
Atom santralları, ne kadar modern teknolojiyle kurulup işletilse de, iddia edildiği kadar temiz enerji üreten bir sistem değildir. Çünkü nükleer yakıt zinciri, karbondioksit emisyonlarının önemli bir kaynağı olduğu gibi, en gelişmiş nükleer enerji kaynakları bile önlenemeyen sızıntılar dolayısıyla çevreye radyoaktif etkiler yaymaktadır.
Japonya’daki büyük deprem ve bunu izleyen nükleer santral kazası, bugünlerde dünya kamuoyunu yoğun biçimde işgal ediyor. Bunun insani nedeni yanında bir nedeni daha var ki, o da bu nükleer santral kazasının olumsuz etkilerinin sadece Japonya ile sınırlı kalmayacağından korkulması. Çünkü olay, radyoaktif partiküllerin çevreye yayılması olasılığı dışında, Japonyanın ilerde dünyaya ihraç edeceği ürünlerin de kontamine olması, yani radyoaktivitenin bunlara bulaşmış olması olasılığıdır.
Bu konuyu içeren çevre hukuku ile, Çevre Kanunu’nu hazırlayan komisyonun kamu hukukçusu üyesi olarak 1980’li yıllardan beri yakından ilgilenmekteyim. Ayrıca SBF Dekanlığı’nı yaptığım sırada başında rahmetli Erdal İnönü’nün bulunduğu Türk Fizik Derneği’nin desteği ile fakültem adına, Mersin-Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer santralla ilgili bir uluslararası sempozyumu 7-8 Temmuz 1997’de düzenlemiş ve bizzat katılmıştım. Sempozyuma, bugün Mersin milletvekili olarak AKP saflarında görev yapan, İnsan Hakları Komisyonu başkanı Prof. Zafer Üskül de katılmış ve nükleer santral aleyhinde konuşma yapmakla kalmamış, 17 Haziran 1997 tarihli Radikal gazetesinde de Mersin’de dile getirdiği aleyhte görüşleri yayımladığı bir makalede tekrarlamıştı. Şimdi mensup olduğu partinin başı, Akkuyu projesini yürürlüğe koymaktaki ısrarını, yollama yaptığı tüp gaz patlamaları örneğine dayanarak demagojik bir üslupla açık açık dile getiriyor.
Benim bu konuda asıl anlatmak istediğim husus şu: Atom santralları, ne kadar modern teknolojiyle kurulup işletilse de, iddia edildiği kadar temiz enerji üreten bir sistem değildir. Çünkü nükleer yakıt zinciri, karbondioksit emisyonlarının önemli bir kaynağı olduğu gibi, en gelişmiş nükleer enerji kaynakları bile önlenemeyen sızıntılar dolayısıyla çevreye radyoaktif etkiler yaymaktadır. Bu hususu sözünü ettiğim sempozyuma çok ilginç bir bildiriyle katılan Alman nükleer enerji uzmanı Prof. Schmitz-Feuerhake açık açık anlatmıştı. Profesöre göre, Almanya’daki bazı nükleer santralların yakın çevresinde çocuk lösemileri görülmekte ve bu, giderek artmaktadır. Viyana Nükleer Araştırmalar Merkezi Direktörü Prof. Wolfgang Kromp da özellikle 200 bin insanın ölümüne, buna yakın insanın da ömür boyu hasta ve sakat kalmasına yol açan ve bizim Karadeniz kıyılarında yaşayanlardan birçok kimsenin tiroid kanseri ve kan kanserine yakalanmasına yol açan Çernobil felaketinin boyutlarını gözler önüne sermiş ve bu felaketten sonra Viyana halkının protesto ve direnmeleri üzerine Viyana’da inşa edilmekle beraber henüz işletmeye açılmadan sökülüp Cezayir’e ihraç edilen santralın serencamını anlatmıştı. Her iki bilim insanı deprem bölgesi içinde kalan Akkuyu’yu ve orada yaşayan halkın tepkisini bizzat gördükten sonra bu santralın yapılmaması hususunu ısrarla belirtmişlerdi. Amerika’da bu konuda çalışan Prof. Hayrettin Kılıç ta, görülen sakıncalar nedeniyle ABD’de de uzun süredir nükleer santral inşa edilmediğini açıklamıştı.
Mersin - Akkuyu halkını \thiçe sayan bir siyasal iktidar
Gelelim Akkuyu’ya... Enerji bakanımız Japonya’dan ders aldığımızı ve öngörülecek önlemlerle kaza ihtimalinin söz konusu olmayacağını ve atom santralından geri adım atılmayacağını geçenlerde verdiği demeçle vurguladı. Öngörülecek önlemlerin (!) ne olduğunu bir uzman çıkıp bize anlatsa çok iyi olacak.
Japonlar da önleyemedi
Başbakan da mayıs ayında Akkuyu’da kazmanın vurulacağını bildirdi. Bu beyanlarda bulunanlar herhalde şunu bilmiyor: Nükleer santrallar şampiyonu Japonya’da bugüne kadar irili ufaklı nükleer santral kazası meydana gelmiş bulunmaktadır. Japonlar teknolojide bu denli geri midirler ki, şimdi ortaya çıkan ve bir felaketle sonuçlanan kazayı önleyememişlerdir?
Ayrıca şunu herkesin kesin olarak bilmesi gerekir ki, Ecemiş fay hattının merkezi (episentrumu) Akkuyu’dan sadece 25 km. uzaklıktadır ve 1998’de sismoloji uzmanlarının Niğde’de düzenlenen bir sempozyumda belirttikleri gibi, bu konuda açıkça yalan söyleyen yetkililerin iddiasının aksine, Ecemiş fayı aktif bir faydır! Bunun böyle olduğu, 27 Haziran 1998’de yakındaki bir atılım hattının etkisiyle Ecemiş fayında ortaya çıkan kırılma nedeniyle meydana gelen deprem sonucunda 150 kişi yaşamını yitirmiştir. Bundan sonraki depremin Akkuyu’da yapılacak nükleer santral için yaşamsal bir tehlikeyi ortaya çıkarmayacağını kim garanti edebilir? Ayrıca Akdeniz’in altında, Kıbrıs’ın kuzeyinde de tehlikeli bir fayın bulunduğu uzmanlarca defalarca dile getirilmiştir. Bu fayın kırılmasının Akkuyu sahilinde Japonya’daki gibi bir “tsunami”yi yaratmayacağı nasıl garanti edilebilir?
Japonya’daki kazadan sonra Almanya halkı sokaklara dökülmüş ve Federal hükümetin bir süre önce ömrü dolan bazı nükleer santralların işletme süresinin uzatılmasına ilişkin kararının iki gün içinde durdurulmasını sağlamıştır. Almanya’da nükleer atıkların saklandığı Gorleben kasabasındaki tuz yataklarına yılda bir kez demiryoluyla yapılan nükleer atık nakliyatı her seferinde burada büyük direniş olaylarına neden olmaktadır. ABD’de nükleer santral yapımından şimdilik vazgeçmiştir. 1993 tarihli Rus Anayasası’na göre, nükleer santral yapımı konusunda başvurulması mecburi olan referanduma Kostromo bölgesinde yapılacak olan santral için başvurulmuş ve halkın yüzde 87’sinin ret oyu kullanması (241 bin hayır, 29 bin evet oyu) sonucunda bu santral yapılamamıştır. Rusya kendi ülkesinde artık nükleer santral yapmamakta, bu konuda başka ülkelere, bu meyanda İran ve Türkiye gibi ülkelere yönelmiş bulunmaktadır.
Türkiye’de ise iktidar, Atom Enerjisi Kurumu’nun verdiği eski tarihli lisansa dayanarak Akkuyu atom santralının yapımını, Çernobil felaketini önleyemeyen Rusya’da kurulu Rosatom adlı bir firmaya ihalesiz olarak vermiştir. Bu firmanın İran’da yaptığı nükleer santralda ortaya çıkan ciddi bir arıza sonunda santralın çalışması durdurulmuştur!
Nükleer santraldan vazgeçilmeli
Rusya’nın dışında başka ülkelerde de referanduma başvurulması sonucunda nükleer santral yapımından vazgeçilmiştir. Bu ülkeler şunlardır: İsveç, İsviçre, Avusturya, İtalya. Türkiye’de siyasal iktidar bu konuda referanduma başvurmadığı gibi, halkın direnişine de aldırmadan ve teknolojisinin yüksek düzeyde olup olmadığını da yeterince araştırmadan, Rus firmasına nükleer santral kurulması işini, sözleşmeye Türk yargısının yetkisini bertaraf eden tahkim şartının konmasını da kabul etmek suretiyle vermiş bulunmaktadır. Bu firmanın nükleer atıkları Türkiye’nin neresinde depo edeceği bilinmemektedir. Bu konuda bir garanti hükmü de bulunmadığından, firmanın Rusya’daki nükleer atıkları bile getirip Türkiye’de depolaması olasılığı vardır. Bu santralın yapımından vazgeçilmesi durumunda ödenmesi öngörülen milyarlarca dolarlık tazminatın caydırıcı işlevi göz önünde tutulursa Türk halkının ne denli yaşamsal bir tehlikeyle karşı karşıya bırakıldığı kolayca anlaşılır.
Prof. Dr. A. Ülkü Azrak
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Emekliye iyi haber yok!