'Türkiye'nin önü ve ufku açıktır'

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Türkiye'nin önü ve ufku açıktır. Türkiye'de kurumlar ve kuruluşlar kendi görevlerini yaptıkça başarı ve itibar kazanırlar. Hepimizin, siyasetçiler olarak itibarımızı, kurumlar olarak saygınlığımızı korumamız lazım" dedi.

'Türkiye'nin önü ve ufku açıktır'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 03.11.2010 - 12:08

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, KEİPA 36. Genel Kurulu'nun açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye Cumhuriyeti'nin Karadeniz Bölgesi'ne büyük önem verdiğini belirterek, ''Bu önem hükümetimizin 2002 yılından beri yürütmüş olduğu 'komşularımızla sıfır problem' politikasının yansımasıdır. Bu politikanın gerekleri ile KEİPA'nın kuruluş amaçlarının yüzde yüz uyuştuğunu söyleyebilirim. Bu politika çerçevesinde komşularımızla gerçekleştirdiğimiz ilişkiler zannediyorum dikkatlerinizden kaçmamıştır'' diye konuştu. Hükümet olarak eski anlayışları bir kenara bırakarak komşuluk ilişkilerinde yeni bir sayfa açmak niyetiyle yoğun çalışmalarda bulunduklarını ifade eden Arınç, ''Bugün bu çalışmaların bir kısım meyvelerinin ortaya çıkması bizleri gelecek adına daha da ümitlendirmekte ve teşvik etmektedir. Rusya Federasyonuyla Ukrayna ile son dönemde gelişen üst düzey ilişkiler fevkalade memnuniyet vericidir. Rusya ile vizelerin karşılıklı olarak kaldırılmasını tarihi bir adım olarak değerlendiriyorum'' dedi.

Arınç, bunun yanında Sırbistan ve Arnavutluk ile vizelerin karşılıklı olarak kaldırılmasına karar verildiğini hatırlatarak, şöyle devam etti: ''Önümüzdeki dönemde KEİPA üyesi diğer ülkelerle de vizelerin kalktığına şahit olabiliriz. Böylelikle Karadeniz Bölgesi'nde yatırımcıların, iş adamlarının, üniversite öğrencilerinin, turistlerin serbestçe seyahat edebileceği büyük bir alan ortaya çıkacaktır. Yine KEİ'nin kurucu ülkelerinden Yunanistan ile ilişkilerimiz fevkalade memnuniyet verici bir seviyeye ulaşmıştır. Yunanistan Schengen Anlaşmasına taraf olduğu için Türk vatandaşlarına vize muafiyeti getirememektedir. Buna rağmen günü birlik seyahatlerde ve belli türdeki pasaportlara vize kolaylıkları getirilmiştir.''
 

'Kafkaslara barış ve istikrarın gelmesi için kararlılığımız devam ediyor'

Türkiye'nin yakın komşusu Ermenistan ile de sorunların çözülmesi ve ilişkilerin normalleşmesi konusunda yaptıkları çalışmaların sürdüğüne dikkati çeken Arınç, şunları söyledi: ''Bu sorunun da çözülmesi ve tüm Kafkaslara barış ve istikrarın gelmesi için kararlılığımızın devam ettiğini belirtmek isterim. Türkiye burada zikredemediğim tüm KEİ ülkeleriyle işbirliğini en üst düzeye çıkarmakta kararlıdır. Tüm bu gelişmeler bölgemizde ekonomik işbirliğinin ve refahın artmasında büyük bir katkı sağlayacaktır. Çalışmaların başarılı olmasında KEİPA çerçevesinde yürütülen diyaloğun büyük bir katkısı olduğuna inanıyorum. Bu türlü gelişmelerin olabilmesi için ülkeler arasında güven duygusunun gelişmesi bir ön şarttır. Hiç şüphesiz bölge ülkesi ülkelerin parlamenterlerinin 17 yıldır başarıyla yürüttükleri birebir temaslar, bir bölgesel işbirliği ruhunun doğmasında ve gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Bunları söylerken Karadeniz Ekonomik İşbirliği çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz işbirliğinin yeterli bir düzeyde olduğunu söylemiyorum.''

'Bu işbirliği dünya barışı ve istikrarına bulunacaktır'

Arınç, KEİ'nin ve KEİPA'nın bölgede daha etkin kuruluşlar olması adına yapılacak faaliyetler olduğunu belirterek, ''Özellikle bölgede ikili ve çok taraflı olarak gerçekleştirilebilecek işbirliği faaliyetleri çok iyi bir şekilde analiz edilerek, çok farklı konularda KEİ'ye öncelik tanınması ve imkanlarının artırılması gerektiğini düşünüyorum. Bu bağlamda AB ile ilişkiler önem arz etmektedir. AB tecrübesinden bölge olarak istifade edeceğimiz önemli noktalar bulunmaktadır. AB'nin Karadeniz Bölgesine ilişkin yaklaşımlarında yapıcı bir tutum sergileyerek bölgenin kendi dinamikleri içinde gelişmesine katkı sağlayacağını ümit ediyorum'' açıklamasında bulundu.

Forum kapsamında iş adamlarının yoğun iş görüşmeleri yaptıklarını da anlatan Arınç, şöyle konuştu: ''Bu tablo, Karadeniz Bölgesinin zengin potansiyelinin hayata geçirilmesinin güzel bir örneğidir. Ümit ediyorum; bu güzel tablo KEİPA'da güzel bir gelenek halini alır. Parlamentolar, hükümetler ve iş dünyasının bölgemiz adına doğuracağı bu sinerji her geçen gün yapılacak bölge halklarının barış ve refahına önemli katkılarda bulunur. Globalleşerek giderek küçülen dünyamızda Karadeniz Bölgesi'nin dünya dengeleri adına önemli bir yeri olduğunu, burada gerçekleştirdiğimiz işbirliğinin dünya barışı ve istikrarında da önemli katkılarda bulunacağını belirtmek isterim.''

 

29 Ekim Resepsiyonu

Arınç, Trabzon Valisi Recep Kızılcık ile Trabzon Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu'nu makamlarında ziyaret ettikten sonra, AKP Trabzon İl Başkanlığında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bülent Arınç, bir gazetecinin, ''CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek, 'Sayın Arınç, Cumhurbaşkanı'nın 29 Ekim Resepsiyonuna katılmayanları eleştiriyor ama kendisi de katılmadı' sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusuna, ''29 Ekim çoktan geçti ve bu konu üzerinde herkes bir şeyler söyledi. Ben de doğrusu bu konu üzerinde konuştum. Artık bunun takdirini mutlaka kamuoyu yapacaktır ve kamuoyu bunu çok iyi değerlendirmiştir. Katılıp katılmama konusunda kimler hangi tavrı göstermişlerse bu kamuoyunun belleğindedir ve en güzel değerlendirmeyi de o yapmıştır'' yanıtını verdi.

Türkiye'de milli bayramların kutlanmasında bir teamül olduğunu belirten Arınç, şunları söyledi: ''5 yıl Meclis Başkanlığı yaptım. Bu teamülü orada çok daha iyi öğrendim. Bunlardan önemli saydığım husus şudur; 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı çok önemli bir bayramdır. Kanun da bunu gösteriyor. Bu bayram Cumhuriyetimizin ilan edildiği günü anmaktır ve Cumhuriyetimiz, devletimiz ve milletimizin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanı, bu bayramın sahibidir. Bütün kutlamalar onun başkanlığında yapılır ve tek resepsiyon olur akşamları, bu kutlamayı da Sayın Cumhurbaşkanı davet etmek suretiyle yerine getirir.''

Arınç, 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın sahibinin ise TBMM olduğunu belirterek, şöyle devam etti: ''Çünkü 23 Nisan'da Meclisimiz toplanmıştır, büyük Atatürk ve silah arkadaşlarıyla. O Meclis İstiklal mücadelesini yürütmüştür. Hükümet oradan çıkmıştır, ordu o Meclis'de kurulmuştur. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerçek ismi TBMM Ordusu'dur. Büyük Atatürk bu ismi ordumuza vermiştir. O bayramın sahibi Meclis Başkanıdır. Bütün kutlamaları o yapar ve o akşam tek resepsiyon TBMM tören salonunda yapılır. Üçüncü önemli bayram 30 Ağustos Zafer Bayramı'dır. O bayramın sahibi Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Çünkü büyük zafer, askerlerimizin, şehitlerimizin, gazilerimizin silahının, imanının gücüyle kazanılmıştır. O gün bütün kutlamaları Silahlı Kuvvetler yapar ve biz hepimiz Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tebrik etmek için Genelkurmay Başkanlığına gideriz, akşam orduevinde tek resepsiyon verilir. İkincisini hiç duymadınız bugüne kadar. 23 Nisan'da Meclisin dışında bir kutlamayı bugüne kadar hiç duymadınız.''
 

'Kimin katılıp katılmayacağı, temsil ettiği kurumlara göre değişir'

Cumhurbaşkanı'nın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın hem sahibi hem kutlayıcısı olarak bir davet vermişse bu davete davetli olanların katılıp katılmamasının önemli olduğuna dikkati çeken Arınç, şöyle dedi: ''Sayın Mustafa Özyürek bu konuda konuşacak olanların en sonunda gelir. Çok da ciddiye alınacak bir siyasetçi değil kendisi. Ne diyor, beni kastederek, 'oraya katılmamıştır' diyor. Bunu ben kendim söyledim zaten. O gece 2 bine yakın davetli var, belki 1500'e yakın katılım var. Burada kimin katılıp katılmayacağı, temsil ettiği kurumlara göre değişir. Ben Meclis Başkanı olsaydım mutlaka katılırdım. Nitekim Sayın Mehmet Ali Şahin de katılmıştır. Ben Başbakan olsaydım mutlaka katılırdım. Çünkü hükümeti temsil ediyorum. Sayın Başbakan da katılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi'nden birisi katılacaksa o da Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'dur. Partinin Genel Başkanıdır. Hiç kimse oraya Sayın Özyürek geldi mi, gelmedi mi diye çetele tutmadı, merak da etmedi. Ben de şu anda hükümetin bir üyesiyim. Benim hükümetimi Sayın Başbakan, başbakan yardımcıları ve bakanlar temsil ettiler. Bundan daha tabii bir şey olamaz. Ama temsil etmesi mutlak gerekli kişi ben olsaydım koşa koşa bu davete giderdim, devletin başı beni davet ediyor, bu davetten büyük bir keyif de alırdım. Dolayısıyla kişiler ve kurumlardan temsilci noktasında gelmesi gerekenlerin bulunup bulunmaması önem taşır. Sayın Genelkurmay Başkanımızın, kuvvet komutanlarımızın gelip gelmeyeceğini siz merak ediyorsanız bunun bir sebebi vardır mutlaka. Sayın Kılıçdaroğlu'nun gelip gelmeyeceğini herkes nöbet tutarak izliyorsa bunun bir sebebi vardır mutlaka.''

'Alternatif bir program yapmak doğru mudur, yanlış mıdır?'

Yıllarca bu resepsiyonlara Meclis Başkanı sıfatıyla hep katıldığını, kendi davetlerine de herkesin gelmesini arzu ettiğini dile getiren Arınç, şöyle konuştu: ''Tartışma konusu bu değil. Tartışma konusu; böyle bir gecede Sayın Cumhurbaşkanı'nın daveti varken alternatif bir program yapmak doğru mudur, yanlış mıdır? Bunu tekrar söylemeyeceğim. Çünkü herkes bu konuda hem halk olarak hem köşe yazarları olarak hem sanatçılar, siyasetçiler olarak belli bir değerlendirme yaptılar. Artık 29 Ekim'i geçirdik, bugün 3 Kasım. Bu konu üzerinde fazladan konuşmaya da gerek yok. Sayın Kılıçdaroğlu 'halkla kutlayacağım' diyerek bu toplantıya katılmadığını ifade etti. Elbette böyle bir şey mümkündür, olabilir ama ne yaptığına bakmak lazım. Dolayısıyla halkla kutlama dediği zaman her davete, her resepsiyona giderken bunu dikkate alıyor mu Sayın Genel Başkan? Mesela Cumhuriyet Gazetesi'nin resepsiyonuna giderken orada halk var diyerek mi gittiler veya başka bir davette böylesine bir öngörüde bulunuyorlar mı?''

Türk halkının bu konuda verdiği bir karar olduğunu ifade eden Arınç, şunları söyledi: ''O kararın dışında yeni bir şey konuşmaya da hiç gerek yok. Her şey milletin gözü önünde cereyan ediyor ve herkes bu konuda elbette kararını vermiştir. Biz önümüze bakalım. Önümüze baktığımız zaman da gördüğümüz şey; doğrular ve yanlışlar konusunda artık hepimiz bilgi sahibiyiz. Türkiye'nin önü ve ufku açıktır. Türkiye'de kurumlar ve kuruluşlar kendi görevlerini yaptıkça başarı ve itibar kazanırlar. Hepimizin, siyasetçiler olarak itibarımızı, kurumlar olarak saygınlığımızı korumamız lazım. Bu saygınlıklara gölge düşürecek davranışlardan kaçınmamız lazım. Artık herkesin ağzını açıp da 'şunu yapmak gerekir, bunu yapmak gerekir' gibi bir değerlendirmeye ihtiyaç olmadığı kanaatindeyim. Düne ait ne varsa dünde kaldı. Bugün yeni bir gün, yeni şeyler söylemek lazım.''

 

'Dinamik bir yapımız var'

Bakan Arınç, bir gazetecinin ''Karadeniz'de hidroelektrik santralleri (HES) gündemde. Çevre ve Orman Bakanı da geçtiğimiz günlerde HES'lere karşı çıkanları cinnet geçirmekle suçladı. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusu üzerine, ''Sayın Çevre ve Orman Bakanımız bu konuda, aynen arkadaşımızın söylediği ifadeyi mi kullandı bilemiyorum ama biz çevre konusunda hassas insanlarız. Hükümetimiz olarak da bunu büyük bir hassasiyetle takip ediyoruz. Ancak düşünmemiz gereken konu öncelikle Türkiye'nin enerji ihtiyacının sağlanmasıdır. Türkiye gelişen bir endüstriye, sanayiye sahip. Şehirlerimiz büyüyor ve gelişiyor. Dinamik bir yapımız var'' diye konuştu.

Elektrik enerjisi üretimi konusunda atılan adımları takdirle karşılamak gerektiğini vurgulayan Arınç, şöyle devam etti: ''Ancak bunu yaparken çevreye, doğaya, insana zarar verilmemesi gerekir. Bu konuda çevreci kuruluşların tekliflerini, eleştirilerini, önerilerini büyük bir memnuniyetle karşılarız. Bunları yapanlara teşekkür ederiz ama bazı ideolojik kuruluşlar da var ki, sayıları belki azdır ama kesinlikle ne yapılıp yapılmadığına bakmadan bu konularda sadece aktivist eylemlerde bulunuyorlar. Belki Sayın Bakanın söylemek isteği veya karşısında muhatap aldığı kişiler bunlar olabilir. Yoksa Rize'de, İkizdere'de, Trabzon'da veya bir başka yerde çevreye, insana, doğaya, tabiata zarar verilmesin diye fikrini açıklayan, bu konuda eylem yapan her kuruluşa, her kişiye inanın büyük saygımız var. Çünkü biz bu doğayla birlikteyiz, insan olarak yaşamımızı bu çevrede yapıyoruz, onun temiz kalması da bizim hedefimizdedir.''

Bülent Arınç, bu konuda bazı gazete veya kuruluşların sırf siyasi eleştiride bulunmak amacıyla yaptıkları çalışmaların halkın gözü önünde olduğunu ifade ederek, ''Yani Sayın Başbakanımızın çevreye zarar verecek bir işin içerisinde olmasını ve hele hele kendi memleketiyle ilgili böyle bir şeyi görmezden gelmesini kimse bekleyemez'' dedi.
 

'Yeni parti hayırlı olsun, hem kuranlara hem de memleketimize'

Arınç, ''Milli Görüş yeni bir parti daha doğurdu. Bu gelişmeye nasıl bakıyorsunuz'' sorusunu ise şöyle yanıtladı: ''Türkiye'de sanıyorum 60'ın üzerinde siyasi parti var, bu kaçıncısı oldu bilemiyorum ama biz demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olarak Anayasa'nın tarif ettiği partilerin demokrasiye güç verdiğine inanırız. Bunların bir kısmı tabeladan ibarettir. Bir kısmının mensupları bir elin parmak sayısı kadardır ama hangisi olursa olsun 'Türkiye'de siyaset yapacağım' diyen herkese bu alanın açık olmasını isteriz. Dolayısıyla yeni kurulan partiye de, programına da, düşüncelerine de saygı duymamız gerekir ama 'şu partinin içinden çıktılar, şöyle bir olay meydana geldi de onun için böyle bir parti kuruldu', bu tartışmaya ben şahsen girmek istemem. Hayırlı olsun, hem kuranlara hem de memleketimize.''

Taksim'deki terör saldırısı

Taksim'deki terör saldırısına da değinen Arınç, ''Bu tür terörist eylemlerde yapılan açıklamalar, hedef şaşırtma arzuları, bu eylemde kullanılan insanın kimliği, bunların hepsinin bir adli tahkikat sonucunda tamamen ortaya çıkması mümkündür. Yoksa şu andaki açıklamalar hedef şaşırtıcı olabilir. Propaganda amaçlı olabilir, dikkatleri başka yana çekme arzusu olabilir'' diye konuştu. Eylemin terörist bir eylem olduğunu, masum insanların hedef alınarak yapıldığını ve bir canlı bomba eylemi şeklinde tezahür ettiğini ifade eden Arınç, ''Tek kişi midir, iki kişi midir, üç kişi midir, nereden gelmişlerdir, hangi amaçla bu eylemi yapmışlardır, kimlerin yönetiminde, direktifiyle bu iş olmuştur, bunların hepsi ortaya çıkarılacaktır. Türk emniyeti ve güvenlik güçlerimiz, daha sonra Türk yargısı eminim bu konunun bütün detaylarıyla açıklandığı ve hem de çok yakın bir zamanda açıklandığı bir güne bizi kavuşturacaktır. Bunu lanetliyoruz, yaralı polis arkadaşlarımıza ve sivillere Allah'tan şifalar diliyoruz. Bu eylemin son olması dileğimizi tekrarlıyoruz'' dedi.
 

CHP'deki tüzük tartışması

Arınç, ''CHP'de yaşanan tüzük tartışmasıyla ilgili'' soru üzerine de şunları söyledi:
''Bu konuya hiç kafa yormuyoruz. Çünkü bu bir partinin kendi iç meselesidir. Yani bugünkü karikatürlere ve haberlere bakılırsa CHP'nin kendi içindeki bu sorunla başının dertte olduğu görülüyor. Özellikle bugün bütün gazetelerdeki karikatürleri takip ettim. Sizler de gazetecisiniz, lütfen bugün onlara bakın. Yani bu karikatürler CHP'nin bugün kendi iç bunalımını çok güzel çizmiş. Ben bir değerlendirme yapmayacağım. Yani bu partinin kendi içerisinde karşı karşıya kaldığı bir sorundur. Sanıyorum kendi parti iç dinamikleriyle bu konuda çalışmalar yapılacaktır.'' Toplantının sonunda AKP Trabzon İl Başkanı Adnan Günnar, Arınç'a, telkari tespih armağan etti.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler