"Türkiye'nin sicili bozuk"

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, iş sağlığı ve güvenliği konusuna piyasa koşullarına bağlı ekonomik ve faydacı yaklaşımın terk edilmesini isteyerek, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın sivil toplam kuruluşlarının katılımının sağlandığı ve görüşlerinin yansıtıldığı bir çerçevede düzenlenmesi gerektiğini vurguladı.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 28.04.2010 - 10:07

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, 28 Nisan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü dolayısıyla mesaj yayınladı. Çelebi mesajında, 1 Mayıs'a girerken İş sağlığı ve güvenliği konusuna piyasa koşullarına bağlı ekonomik ve faydacı yaklaşımın terk edilerek, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın, sendikaların üniversitelerin, mühendis ve mimar odalarının, Tabipler Birliği'nin, Barolar Birliği'nin katılımının sağlandığı ve görüşlerinin yansıtıldığı bir çerçevede düzenlenmesini istedi. Çelebi, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin, kamusal bir alan olarak, sosyal devlet anlayışı içinde ve katılımcı bir çerçevede yaygınlaştırılması, piyasa temelli kanun değişiklikleri ve yönetmeliklerin değiştirilmesini istedi.

 

"Dünyada her yıl 22 bin çocuk işçi yaşamını kaybediyor"

ILO'nun 2001 yılında 28 Nisan'ı Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği olarak ilan ederken, bütün dünyada çalışma ortam ve koşullarının düzeltilmesini ve insan onuruna yakışır iş anlayışının temel belirleyici ilke olarak kabul edilmesini ve bu çerçevede kutlanmasını hedeflediğine dikkat çeken Çelebi, "Ama ne yazık ki bu amaçlara ulaşma konusunda dünya ölçeğinde tabloya bakıldığında ortaya çıkan görüntü hiçbir şekilde kabul edilemez durumdadır. Yine her yıl dünyada 250 ila 270 milyon iş kazası yaşanmakta, 160 milyon civarında meslek hastalığı vakası görülmekte ve yine bunlara bağlı olarak 2 milyon civarında insan hayatını kaybetmektedir. Ne acıdır ki, her yıl 22 bin civarında çocuk işçi yaşamını kaybetmekte ve iyileştirilmesi konusunda ciddi adımların atıldığını görememek derin bir kaygı yaratmaktadır" dedi.

 

"Türkiye'de yılda 80 bin iş kazası oluyor"

Türkiye'nin bu alanda sicilinin oldukça bozuk bir durumda olduğunun herkesin malumu olduğuna dikkat çeken Çelebi şu noktalara dikkat çekti:
"Yıllık ortalama 80 bin iş kazası yaşanmakta ve bin 200 civarında insan yaşamını yitirmektedir. Meslek hastalığı vakası mevcut çalışan nüfusun binde 4 ila 12'si arasında hesaplandığında 40 bin ila 140 bin arasında meslek hastalığı vakası beklenmesi gerekirken yıllık ortalama 600 bin civarlarında gerçekleşmekte ve bu durum bilindiği halde sorunun çözümüne dönük hiçbir ciddi adımın atılmadığı da tarafımızdan bilinmektedir. Son dönem iş sağlığı ve güvenliği alanında mevzuatta yapılan değişikliklere bakıldığında mevcut tablonun daha da kötüleşeceğini söylemek kehanet olamayacaktır. AB'ye uyum adı altında gerek 4857 sayılı İş Kanunu'nda gerekse bağlı yönetmeliklerde yapılan değişiklikler ülkemizdeki iş sağlığı ve güvenliğine dönük sorunların ortadan kaldırılmasına dönük değil, bu alanı piyasaya açma çabası olarak netlik kazanmıştır. İş sağlığı ve güvenliği alanında sahici çabalar gösteren meslek odalarını ve birliklerini yasal düzenlemeler yaparak etkisizleştirmek ve onları birer piyasa aktörü haline getirmeye çalışmak, gelecekte işletmelerde yaşanacak felaketlerin önünü açmak anlamına da gelmektedir. Oluşturulan çeşitli sosyal diyalog mekanizmalarında sendikaların etkin bir rol oynamasına izin vermeyen, sadece istişari anlamda önem atfeden; sendikaların özgürce örgütlenmesinin önündeki engelleri kaldırıp iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarında müdahil olmasına olanak tanımayan yaklaşımların bu ülkede sorunların gerçekçi çözümüne dönük samimiyetlerinin açıkçası sorgulanması gerekmektedir."

 

İş sağlığı ve güvenliği yasası sümen altı edildi

Bugüne kadar sorunları çözmeye dönük, sosyal tarafların etkin katılımıyla ve toplumsal yapıyı gözeten, çevreyi de içine almış bir iş sağlığı ve güvenliği yasası çıkarmanın ne hükümetin ne de işverenlerin işine gelmediğini ifade eden Çelebi, bu yüzden, iş sağlığı ve güvenliği yasa tasarısının sümen altı edildiğini vurguladı. Çelebi, "Kendi ağızlarıyla ifade ettikleri gibi, yetersiz bir sistem üzerinden torba yasalarla ve yönetmeliklerde değişiklikler yapıp sistemi daha da yetersiz hale sokmuşlardır. Madenler başta olmak üzere, gemi yapım, inşaat ve metal sanayi nde ve diğer sektörler yaşanan bütün olumsuz ve kabul edilemez koşullar, bu yetersizliği bilinen sistem ve iş sağlığı ve güvenliği alanını piyasaya açmaya yarayan mevzuat değişiklikleriyle asla olumlu bir yöne evrilemezler" dedi.

 

"Piyasacı mevzuatla iş güvenliği sağlanmasını beklemek safdillik olur"

Çelebi, son dönemde yaşanan özel istihdam bürolarının geçici iş ilişkisi kurması, kıdem tazminatı ve güvenceli esneklik tartışmalarının da bu gelişmelerden uzak olmadığını ifade etti. 4857 sayılı yasada gerçekleştirilen değişikliklerle birlikte taşeronluk başta olmak üzere, esnekliğin bazı uygulamalarının yasa haline getirildiğini dile getiren Çelebi, bu düzenlemelerin yeterli olmadığını vurguladı. Çelebi, işverenler için, daha köklü esneklik ve dolayısıyla kölelik kabul edilebilecek ilişkilerin rekabet ve üstünlük adına utanmazca istendiğini vurguladı. Çelebi, göstermelik sosyal diyalog mekanizmalarıyla ve sözde insan onuruna yakışır iş yaklaşımlarıyla, piyasacı yasal mevzuat değişiklikleriyle ülkenin iş sağlığı ve güvenliği alanında karnesinin düzelmesini beklemek tam bir saf dillik olacağını kaydetti.

 

"İnsan onuruna yakışır iş anlayışı getirilmeli"

Çelebi, 28 Nisan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü'nün Türkiye'de başlar dik olarak kutlanması için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
"- ILO normları dikkate alınarak ve "İnsan Onuruna Yakışır İş" anlayışıyla 4857 sayılı İş Kanunu değiştirilmelidir.
-Anti-demokratik 2821 Sayılı Sendikalar Yasası ile 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Yasası yürürlükten kaldırılarak, özgürlükçü ve katılımcı bir demokratik düzenleme gerçekleştirilmelidir. İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin uygulamada denetlenebilmesinin tek yolu, sendikalar eliyle demokratik denetim sistemlerinin oluşturulmasıdır. Ancak bu şekilde yukarda oluşturulmuş mekanizmaların işletme düzeyinde etkin olması sağlanabilir.
-İş sağlığı ve güvenliği konusuna piyasa koşullarına bağlı ekonomik ve faydacı yaklaşım terk edilerek, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, sendikaların üniversitelerin, mühendis ve mimar odalarının, Tabipler Birliği'nin, Barolar Birliği'nin katılımının sağlandığı ve görüşlerinin yansıtıldığı bir çerçevede düzenlenmelidir.
-İş sağlığı ve güvenliği önlemleri, kamusal bir alan olarak, sosyal devlet anlayışı içinde ve katılımcı bir çerçevede yaygınlaştırılmalı, piyasa temelli kanun değişiklikleri ve yönetmelikler değiştirilmelidir.
-Oluşturulmakta olan iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin stratejik belgelerin düzenlenmesinde ve uygulanmasında sendikaların, meslek odalarının, üniversitelerin katılımı etkin bir şekilde sağlanmalıdır.
-Bütün bu önerileri somut olarak hayata geçirecek yeni bir sistem çabası içine girilmeli ve Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi bu konuda etkin bir rol üstlenmelidir.
-İş kazaları ve meslek hastalıklarında kurumsal alt yapı geliştirilmeli, dağınıklık giderilmeli, meslek hastalıkları hastaneleri yaygınlaştırılmalı ve uluslar arası normlara uygun tanı sistemleri geliştirilmelidir.
-Kayıt dışı ekonominin, gerek kamusal denetim, gerekse sendikalar aracılığıyla demokratik denetim sistemleri kullanılarak kayıt altına alınması mutlaka sağlanması olmazsa olmaz önemdedir.
-Çocuk emeği ile kadın işçilik konusu üzerinde özellikle durulmalı ve bu konuda etkili önlemler yürürlüğe konulmalıdır."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon